• Sonuç bulunamadı

Basra’da Kadılık Vazifesi Yapması ve Burada Hanefi Mezhebini Yayması

İMAM ZÜFER’İN HAYATI VE İLMÎ KİŞİLİĞİ I ÇAĞININ GENEL ÖZELLİKLERİ VE ÇAĞDAŞLAR

D. Kelam İlmindeki Yer

VII. HANEFİ MEZHEBİNDEKİ KONUMU A Fıkıh İlmine Yönelmes

6. Basra’da Kadılık Vazifesi Yapması ve Burada Hanefi Mezhebini Yayması

Züfer Basra'da kardeşi ve bazı akrabaları bulunduğu için biri Ebû Hanîfe hayatta iken, diğeri de vefatından iki yıl önce olmak üzere iki kez oraya seyahat etmiş; ikinci gidişinde Basralıların yoğun talebi üzerine son iki yılını burada geçirmiştir.

Züfer'in Basra'da Hanefî fıkhını yaydığı, hatta orada kadılık vazifesini yaptığı tabakât kitaplarımızda yer alan bilgiler arasındadır. Ancak ondan bahseden bazı

113 Saymerî, a.g.e., s. 111; Aynî, a.g.e., I/331; Temîmî, a.g.e., III/255; Kevserî, a.g.e., s. 10. 114 İbn Kutluboğa, el-Menâkıb, Varak 95b, Süleymaniye Kütüphanesi, Koleksiyon: Ahmet Paşa, No:

244.

eserlerde onun bu görevi yapmadığına dair farklı rivayetleri de görmekteyiz. Bu sebeple bu bahiste önce onun Basra'da kadılık görevi yapıp yapmadığı hususu ele alınacak daha sonra burada Hanefî fıkhını yayması üzerinde durulacaktır.

a. Basra'da Kadılık Görevi Yapması

İleride de üzerinde durulacağı üzere Züfer, dünyaya değer vermeyen, ilmi ve zühdü cem eden bir müctehiddir. Onun bu hali kendisine kadılık teklif edildiğinde de kendini göstermiş, ısrarlara rağmen bu görevi kabul etmemiştir. Hatta öğrencisi Muhammed b. Abdullah el-Ensârî’den rivayet edildiğine göre İmam Züfer zorla kadılık görevine getirilmesi ile karşı karşıya kalınca evini yıkarak bir müddet gizlenmiş, sonra ortaya çıkınca evini tamir ettirip normal hayatına devam ederken tekrar aynı baskıya maruz kalmış, bunun üzerine ikinci kez evini yıkıp izini kaybettirmiştir.116

Züfer'in resmi göreve karşı tavrı bu iken bazı kaynaklarda onun Basra'da kadılık görevi yaptığı bilgisine yer verilmektedir.117 Fakat konu tahkik edildiğinde bu bilginin ihtiyatla karşılanması gerektiği anlaşılacaktır.

Züfer, biri oradaki bazı akrabalarını ziyaret vesilesi ile diğeri de kardeşinin vefatı üzerine 156/773 yılında olmak üzere iki defa Basra’ya gitmiştir. İlk gidişinde bir süreliğine Basra’nın fakihi Osman el-Bettî’nin118 (v. 143/760) ders halkasına iştirak etmiş, onunla bazı ilmî müzakerelerde bulunmuştur. Bu tarihte kadı olarak Sevvâr b. Abdullah el-Anberî (v. 156/773) bulunmakta idi. Sevvâr, vefat ettiği 156/773 yılına kadar bu vazifeye devam etmiş, vefatından sonra da kadılığa oğlu Abdullah b. Sevvâr119 (v. 228/842) getirilmiştir. Dolayısıyla Züfer’in Basra’da kadılık yapması tarih itibariyle çok mümkün olmadığı gibi, yukarıda da temas edildiği üzere, kadılık

116 Kuraşî, a.g.e., s. 280; Leknevî, a.g.e., s. 133.

117 İbn Abdilber, el-İntikâ fî fedâili eimmeti’s-selâsti’l-fukahâ, s. 335; Kuraşî, a.g.e., s. 159; Kerderî,

Menâkibu Ebî Hanîfe, II/457; İbn Kutluboğa, a.g.e., s. 170; Temîmî, a.g.e., III/255.

118 Ebû Amr Osman b. Müslim el-Bettî, Aslen Kûfeli olup Basra'da ikamet etmiş ve Basra'nın fakihi olarak şöhret bulmuştur. Enes b. Mâlik ve Şa'bi'den hadis rivayetinde bulunmuştur. İbn Maîn'in, Osman el-Betti'nin hadiste zayıf olduğunu söylediği rivayet edilmiştir (Zehebî, a.g.e., VI/366). 119 Abdullah b. Sevvâr b. Abdullah b. Kudâme. Kendisi, babası Sevvâr ve dedesi Abdullah Basra

kadılığı yapmıştır. İlim ehli olan bir aileye mensup olup hadiste sikadır. 80 yaşlarında iken 228/842 yılında Basra’da vefat etmiştir (Zehebî, a.g.e., VII/447).

görevi karşısındaki hassasiyeti dikkate alındığında onun bu vazifeyi kabul ettiğini

söylemek çok isabetli görünmemektedir.120

Kevserî, Züfer’in Basra’da kadılık yaptığı konusundaki iddiaların İbn Abdilberr’in (v. 463/1070) el-İntikâ adlı eserine istinaden yapıldığını ifade etmiş; ancak Züfer’in kadılık vazifesini kabul etmediği için baskılara maruz kalması ve kardeşinin vefatı sebebiyle Basra’ya ikinci gitmesinden sonra Basralıların ısrarı üzerine vefat edinceye kadar orada ders vermesi gibi nedenlerden dolayı İbn

Abdilberr’in bu hususta yanıldığı değerlendirmesini yapmıştır.121

İmam Züfer’in (v. 158/7775) Basra kadılığı ile ilgili diğer rivayetleri de dikkate aldığımızda Kevserînin (v. 1952) İbn Abdilberr hakkındaki değerlendirmesini ve İmam Züfer’in Basra kadılığı yapmadığı şeklindeki görüşünü ihtiyatla karşılamak isabetli olur. Zîra kaynaklarımızda verilen bilgilerden İmam Züfer’in Basra’da çok kısa bir süreliğine de olsa kadılık yapmış olması ihtimal dâhilinde olduğu gibi onun resmi görev karşısındaki tutumunu göz önüne aldığımızda ömrünün son iki yılını Basra’da geçirip insanlara fıkhı öğretmesinden ve burada kısa zamanda fıkhın önderlerinden olmasından dolayı bu tür rivayetleri Züfer’in halk tarafından Basra’nın gayr-i resmi kadısı olarak kabul edildiği şeklinde değerlendirmek de mümkündür.

İmam Züfer’in Basra’da kadılık yapması onun değerine bir şey katmadığı gibi yapmamış olması da onun değerinden hiçbir şey eksiltmez.

b. Basra’da Hanefi Mezhebini Yayması

Özellikle hicrî ikinci asırdan itibaren fıkıh ekolünde ehl-i eser, ehl-i rey ayrımı daha bariz bir şekilde kendini göstermiş, bu sebeple ehl-i reyin imamı kabul edilen Ebû Hanîfe ve öğrencilerine karşı önyargılarla hareket edilir, hatta daha da ileri gidilerek onlar bidatçi ve sapık olmakla itham edilir olmuştu.122

120 Bedir, Murteza, a.y., XXXXIV/528. 121 Kevserî, a.g.e., s. 27-28.

122 Özafşar, Mehmet Emin, “Kültür Tarihimizde Rey-Eser Çatışması”, Ankara Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, c. XLI, s. 42-43. Rey-Eser çatışmasının tarihi temelleri, sosyal ve kültürel

yansımaları ve bunun sebepleri için bkz. Özafşar, Mehmet Emin, a.m., s. 225-270. İsmail Hakkı Ünal ehl-i eser ve ehl-i rey tabirlerinin tanım ve tarihçesine yer verdiği “İmam Ebû Hanîfe’nin Hadis

Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu” adlı eserinde, “Re’y kavramının mahiyeti, hadis ve

re’y ekollerinin özellikleri ve tarihi gelişimi incelendiğinde re’y kullanma keyfiyetinin Ebû Hanîfe ve ashabı ile sınırlı olmadığı anlaşılacak; Ebû Hanîfe’nin (ve öğrencilerinin) kullandığı re’yin de hadis ve sünnetle çelişir bir yönünün bulunmadığı görülmüş olacaktır” değerlendirmesini yapmış;

Basralı âlimler ve bu âlimlerin tesiri altında kalan halk da aynı olumsuz kanaatlere sahipti. Bunun içindir ki İmam Aՙzam Basra’dan gelip ders halkasına katılan ve kendisinden fıkıh ilmini tahsil ettikten sonra tekrar Basra’ya dönmek isteyen

talebesi Yûsuf b. Hâlid es-Semtî’ye123 (v. 189/805) “Başlarında hocanın olduğu bir

topluma gidiyorsun. Orada kürsüye oturup ders halkası edinmekte ve “Ebû Hanîfe bu konuda şöyle dedi, böyle dedi” demekte acele etme. Eğer acele edersen fazla geçmeden seni oradan uzaklaştırırlar” şeklinde nasihatte bulunur. Basra’ya gelen Yûsuf es-Semtî oranın önde gelen fakihi Osman el-Bettî’nin (v. 143/760) ders halkasına katılır. Bazı fıkhî konuları tartışırken onlara “Bu konuda Ebû Hanîfe’nin hükmü böyledir” şeklinde Ebû Hanîfe’nin kendilerine muhalif olan hükümlerini söyler. Bunun üzerine Basralılar Yûsuf es-Semtî’yi fizikî ve sözlü müdahaleler ile oradan uzaklaştırırlar.124

Bu olaydan kısa bir zaman sonra Züfer akrabalarını ziyaret vesilesi ile Basra’ya gider. Kûfe’den ayrılmadan önce hocası Ebû Hanîfe: “Basralılarla aramızdaki husûmeti ve rekabeti biliyorsun. Onlardan kurtulabileceğini zannetmiyorum” diyerek bir nevi dikkatli olması konusunda uyarıda bulunur. Basra’ya varınca Osman el- Bettî’nin (v. 143/760) derslerini takip eden Züfer, Yûsuf es-Semtî’den (v. 189/805) daha ihtiyatlı davranır. Füru’ hükümlerinin usûllerine uygun olduğu durumlarda onlara tabi olur; ancak usûllerine muhalif bir hüküm verdiklerinde uygun bir şekilde bunun, kendi usûllerine aykırı olduğunu izah eder. Sonra onlara “Verdiğiniz bu hükümden daha güzel olanı var” deyip delilleriyle beraber bildiği hükmü açıklar ve Osman el- Bettî’den bu hükmü kabul etmesini ister. Tabiî ki bütün bu ilmî tartışmalara el- Bettî’nin talebeleri de şahitlik etmektedir. Züfer, söylediği hükmün onlar tarafından kabul edildiğini görünce, “İşte bunlar Ebû Hanîfe’nin fıkhıdır/sözleridir” der. Böylelikle İmam Züfer, Basralıların sadece Ebû Hanîfe’yi ve fıkhını sevmelerini

bu dönemde yaygın olarak kullanılan bu tabirlerin tanımı üzerinde bir ittifakın olmadığını ifade etmiştir (Ünal, a.g.e., s.29-30).

123 Ebû Hâlid Yûsuf b. Hâlid b. Ömer es-Semtî. Ebû Hanîfe’nin önde gelen talebelerinden biridir. İmam Şâfiî’nin es-Semtî hakkında, “faziletli kişilerdendi” dediği rivayet edilir. 189/805 yılının Recep ayında vefat etmiştir (Kuraşî, a.g.e., s. 435).

124 Saymerî, a.g.e., s. 110; Kerderî, a.g.e., II/462; İbn Kutluboğa, el-Menâkıb, varak 103b; Kevserî, a.g.e., s. 18.

sağlamakla kalmaz; aynı zamanda el-Bettî’nin talebelerinin kendi etrafında toplanmalarına vesile olur.125

Züfer’in ilk gidişinde Basra’da ne kadar kaldığı ve ders okuttuğu konusunda kesin bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Basralılara kendini kabul ettirip onların gönlünde taht kurduğu kesin olmalı ki, kardeşinin ölümü vesilesiyle ikinci defa gittiğinde Basralıların yoğun ilgisi ile karşılaşmış ve onların aşırı ısrarları üzerine vefatına kadar burada kalmıştır. Saymerî’nin (v. 436/1045) ifadesine göre126 Basra’daki ilim taliplileri İmam Züfer’in ders halkasına akın etmiştir.

Basra’da Ebû Hanîfe’yi ve fıkhını sevdirip kalabalık bir ders halkası oluşturan İmam Züfer’in burada Hanefî mezhebinin yayılmasında en büyük katkıya sahip olduğunu söylersek mübalağa etmiş olmayız.