• Sonuç bulunamadı

İMAM ZÜFER’İN FIKHİ GÖRÜŞLERİ

4. Abdesti Bozan Hususlar

İmam Züfer’e göre kan, irin, idrar gibi necis şeyler yaradan, çıbandan, ön veya arka avret mahallinden çıkmasa bile, bunların dışardan görülmesi abdestsizlik hali

(ﻲﻘﻴﻘﺤﻟا ثﺪﺤﻟا) olduğu için bu durumda abdest bozulur. Diğer üç imama göre ön ve arkanın

183 Serahsî, a.g.e., I/97; Kâsânî, a.g.e., I/49-50. 184 Kâsânî, a.g.e., I/50-51.

185 Şîrâzî, a.g.e., I/46; İbn Rüşd, a.g.e., s. 26; Aynî, a.g.e., I/596. 186 Serahsî, a.g.e., I/94; Kâsânî, a.g.e., I/54.

dışında vücudun başka yerinden gelen necâsetin abdesti bozması için kan, irin ve idrar gibi necis sayılan şeylerin “akıcı” olması gerekir. Bunun da asgari ölçüsü mahallinden

çıkmasıdır. Mahallinde görülen ama dışarı çıkmayan şeyler abdesti bozmaz.187 Buna

göre burun yumuşaklığına kadar ulaşan kan ittifakla abdesti bozar. Burun kemiğine kadar ulaşan kan ise üç imama göre abdesti bozar; İmam Züfer’e göre necaset zuhur etmediği için bozmaz.188

Kusmuğun ağız dolusu olması halinde abdestin bozulacağından ittifak vardır. Kusmuk ağız dolusundan az olursa üç imama göre abdest bozulmaz. İmam Züfer’e göre, az veya çok fark etmez, kusmuk abdesti bozar. İmam Züfer bu hükme varırken

ثﺪﺣ ﺲﻠﻘﻟا yani “Kusmuk abdesti bozar”189 rivayetini delil olarak getirmiş ve burada

kusmuk hakkında “az” ya da “çok” şeklinde bir ayrıntıya girilmediğini ifade etmiştir. Ayrıca ağız içi, dış organdan kabul edildiğinden necis olan kusmuk vücuttan dışarı çıkmış olacağı için bu durumda abdestin bozulduğunu söylemiştir. Ağız dolusundan az kusmuğun abdesti bozmadığını söyleyen üç imam ise ﻢﻔﻟا ﻸﻤﺗ ﺔﻌﺳد ﻦﻣو yani “ağız dolusu kusmuktan dolayı (abdest gerekir)”190 rivayetini delil olarak getirmiş ve ağız içinin aynı zamanda iç organ hükmünde olduğunu, az olan kusmuğu iade etmek mümkün

187 Kâsânî, a.g.e., I/101-102, 107; Merğînânî, el-Hidâye şerhu Bidâyeti’l-mübtedî, I/35 (Thk. Muhammed Tâmir, Hâfız Âşûr, Dâru’s-Selâm, Kâhire, 2012/1433, I-IV).Bu konuda üç imam necasetin akıcı olmasına; İmam Züfer ise yaranın başında görünmesine (zâhir olmasına) itibar etmiştir. Ancak imamlar ittifakla önden ve arkadan çıkan necasetin abdesti bozması için akıcı olmasına değil, görünmesine itibar etmişlerdir (İbn Mâze, el-Muhîtu’l-burhânî, I/57).

188 Aynî, a.g.e., I/287; İbn Âbidîn, Muhammed b. Emîn b. Ömer, Reddü’l-muhtâr ale’d-Dürri’l-muhtâr, I/285, Dâru’l-Maՙrife, Beyrut, 2015/1436, I-XII.

189 Dârekutnî, es-Sünen, I/284, Hadis No: 574; Beyhakî, Maՙrifetü’s-sünen ve’l-âsâr, Tahâret, 29, I/428, Hadis No: 1208. Ayrıca İbn Ebî Şeybe, tâbiinden Atâ Şaʽbî ve Hammâd’a nispetle ءﻮﺿو ﺲﻠﻘﻟا ﻲﻓ şeklinde rivayetlere yer vermektedir (Bkz. el-Musannef, I/156).

190 Ebû Ubeyd, Kasım b. Sellâm (v. 224/838), et-Tahûr (Thk. Meşhûr Hasen Selman), s. 402-403, H. No: 401; Ebû Bekr el-Beyhakî, el-Hilâfiyyât (Thk. Meşhûr b. Hasen Ali Selman), II/345, H. No: 658. Ebû Ubeyd, hadis-i şerifi zikrettikten sonra şu değerlendirmeyi yapar: “Bu hadis, hades halini toplu olarak beyan eder. Ancak bunlardan üçünde ittifak vardır; dördünde ise âlimler ihtilaf etmiştir”. Hadis-i şerifin metni ve Ebû Ubeyd’in değerlendirmesi şu şekildedir:

﴿ ِﻪْﻴَﻠَﻋ ُﻪﱠﻠﻟا ﻰﱠﻠَﺻ ِﻪﱠﻠﻟا ِلﻮُﺳَر ﻰَﻟِإ َﺚﻳِﺪَﺤْﻟا ِنﺎَﻳِوْﺮَـﻳ ،ٍرﺎَﺴَﻳ ِﻦْﺑ َةَﺰْﻤَﺣَو ،َنﺎﱠﺴَﺣ ِﻦْﺑ َةَﺪْﻴَـﺒُﻋ ْﻦَﻋ ُﻮْﻟا ُدﺎَﻌُـﻳ " :َلﺎَﻗ ُﻪﱠﻧَأ َﻢﱠﻠَﺳَو ٍءْﻲَﻗ ْوَأ , ٍلْﻮَـﺑ ِرﺎَﻄْﻗِإ ْﻦِﻣ :ٍﻊْﺒَﺳ ْﻦِﻣ ُءﻮُﺿ ْوَأ , ٍعِراَذ ٍثَﺪَﺣ ْوَأ , ٍة َﻼَﺻ ﻲِﻓ ٍﺔَﻬَﻘْﻬَـﻗ ْوَأ , َﻢَﻔْﻟا َُﻸْﻤَﺗ ٍﺔَﻌْﺳَد ْوَأ , ٍﻊِﺠَﻄْﻀُﻣ ٍمْﻮَـﻧ ْوَأ , ٍﻞِﺋﺎَﺳ ٍمَد ﴾ َﻦْﻴَـﺑ َف َﻼِﺘْﺧا َﻻ ﺎَﻬْـﻨِﻣ ﺎًﺛ َﻼَﺛ ﱠنَأ ﱠﻻِإ ِثاَﺪْﺣَْﻷا ِل َﻼِﺧ ُعﺎَﻤ ِﺟ ِﺚﻳِﺪَﺤْﻟا اَﺬَﻫ ﻲِﻓ :ٍﺪْﻴَـﺒُﻋ ﻮُﺑَأ َلﺎَﻗ َو , ِلْﻮَـﺒْﻟا ُرﺎَﻄْﻗِإ :َﻲِﻫَو ﺎَﻬﻴِﻓ ِسﺎﱠﻨﻟا ُﻊَﺑْرَْﻷا ﺎﱠﻣَأَو , ُثَﺪَﺤْﻟاَو ,ُﻊِﺠَﻄْﻀُﻤْﻟا ُمْﻮﱠـﻨﻟا ﺎَﻬِﻌِﺿاَﻮَﻣ ﻲِﻓ ﺎَﻫﺎَﻧْﺮَﻛَذ ْﺪَﻗَو َنﻮُﻔِﻠَﺘْﺨُﻣ ﺎَﻬﻴِﻓ ْﻢُﻬﱠـﻧِﺈَﻓ ﻲِﻗاَﻮَـﺒْﻟا

olacağı için ağız içine gelmekle necis bir şeyin vücuttan çıkmış sayılmadığını,

dolayısıyla bunun abdesti bozmayacağını söylemiştir.191

Mücâhid (v. 103/721), Hasan-ı Basrî (v. 110/728) ve Süfyân es-Sevrî’ye (v.

161/778) göre kusmuğun azı ve çoğu müsavi olup az olanı da abdesti bozar.192

Namazda iken kahkahanın hem namazı hem de abdesti bozduğunda ittifak eden dört imam teşehhüt miktarı oturduktan sonra meydana gelen kahkahanın, namazın iadesini gerektirmediği konusunda da ittifak etmişler; ancak abdesti bozduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. İmam Züfer kahkahadan dolayı namaz ve abdestin bozulacağı hükmünün nas ile sabit olduğunu, namazın iadesini gerektiren her kahkahanın abdestin de iadesini gerektirdiğini; namazın iadesini gerektirmeyen kahkahanın ise abdesti bozmadığını (dolayısıyla teşehhütten sonra meydana gelen kahkaha namazın iadesini gerektirmediği için bu durumda abdestin bozulmadığını) ifade etmiştir. Üç imam, bu durumda abdestin bozulduğunu ve gülen kişinin sonra kılacağı namazlar için abdest alması gerektiğini söylemiştir.193

Ancak namaz kılan kişi, teşehhüt miktarı oturup sehiv secdesi için selam verir ama secdeyi yapmadan kahkaha atarsa bu durumda İmam Muhammed de İmam Züfer ile aynı görüştedir. Konu, el-Asl’da şu şekilde ele alınmıştır: “Son oturuşta teşehhüt yaptıktan sonra sehiv secdesi için selam veren kişi henüz sehiv secdesine başlamamış ise İmam Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre bu kişinin namazı tamdır; sehiv secdesine başlamış ise hala namaz içinde sayılır. İmam Züfer ve İmam Muhammed’e göre her iki durumda da bu kişi namaz içinde kabul edilir. Bu ihtilafın sonucu olarak mesela sehiv secdesi için selam veren ama sehiv secdesine başlamayan bir kişi bu esnada gülerse şeyhayne göre abdesti bozulmaz, sehiv secdesine başladıktan sonra gülerse abdesti bozulur. İmam Züfer ve İmam Muhammed’e göre her iki halde de abdesti bozulur. Namaz kılan kişi seferî olur, teşehhütten sonra sehiv secdesi için selam verir, tam bu esnada mukîm olmaya niyet ederse; musallî, İmam Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre namaz tam olduğu için müsallî namazı dört rekâta tamamlamaz, bu esnada gülerse abdesti bozulmaz. İmam Züfer ve İmam Muhammed’e göre bu kişi hala

191 Cessâs, Ebû Bekr er-Râzî, Şerhu Muhtasâri’t-Tahâvî, I/372-373; Serahsî, a.g.e., I/71-72; Kâsâni, a.g.e., I/107-108.

192 Aynî, a.g.e., I/272.

namazda olduğu için namazı dörde tamamlar, bu esnada güldüğü takdirde de abdesti bozulur.”194

Özür sahibi olan kişilerin abdesti, mevcut olan hadesten (özürden) dolayı, İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre vaktin çıkması ile bozulur. Çünkü şeriat namazın ilk vakitte kılınmasını emretmiştir. Bunun için vakit girdiğinde abdestli olmak gerekir. Bu da ancak özür sahibinin abdesti vaktin çıkması ile bozulmuş olması kabul edildiği takdirde mümkün olur. İmam Züfer’e göre özür sahibinin abdesti vaktin girmesi ile bozulur. Çünkü hades hali olduğu halde namazın kılanabilmesi bir ihtiyaca binaendir. Vakit girmeden böyle bir ihtiyaç sözkonusu değildir. İmam Ebû Yûsuf’a göre abdest bunlardan herhangi birisi ile yani hem vaktin girmesi hem de çıkması ile bozulur. Çünkü bu kişi özürden dolayı zarurete binaen abdestli kabul edilmektedir. Zarurette vakitle sınırlı olur ve vakitten önce ya da sonra bu abdeste itibar edilmez.195 Bu ihtilafın semeresi şu iki durumda açığa çıkar: Zevalden önce abdest alan özür sahibi bir kişinin abdesti Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre öğle vaktinin girmesi ile bozulmadığından, bu abdesti ile öğle namazını kılabilir. Züfer ve Ebû Yûsuf’a göre öğle namazının vakti girmekle abdset bozulduğu için öğle namazını kılamaz. Güneş doğmadan önce, fecr-i sâdıktan sonra abdest alan özür sahibi bir kişinin abdesti de Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre, vakit çıktığı için bozulur. İmam Züfer’e göre yeni bir namaz vakti girmediği için bozulmaz.196

İstihâze olan kadın da özür sahibi hükmünde olup onun abdesti hakkındaki ihtilaf, özür sahibi kişilerin hakkındaki ihtilaf ile aynıdır. Yani İmam-ı Aՙzam ve İmam Muhammed’e göre namaz vakti çıktığı zaman, İmam Züfer’e göre yeni bir namaz vakti girdiği zaman, İmam Ebû Yûsuf’a göre de vaktin çıkması ya da yeni bir vaktin girmesi halinde özür kanı gören kadının abdesti bozulur. Buna göre sabah namazı için abdest alan istihâzeli kadının abdesti üç imama göre güneşin doğmasıyla bozulur; İmam Züfer’e göre bozulmaz. Bu durumdaki kadın zevalden önce abdest almış ise İmam-ı Aʽzam ve İmam Muhammed’e göre öğle vaktinin girmesi ile abdesti bozulmaz; İmam Ebû Yûsuf ve Züfer’e göre yeni bir vakit girdiği için bozulur.197

194 Şeybânî, el-Asl, I/236-237; Aynî, a.g.e., II/627. 195 Merğînânî, a.g.e., I/77-78; Aynî, a.g.e., I/682. 196 Aynî, a.g.e., I/681.