• Sonuç bulunamadı

Hanefi Mezhebindeki Konumunun Değerlendirilmes

İMAM ZÜFER’İN HAYATI VE İLMÎ KİŞİLİĞİ I ÇAĞININ GENEL ÖZELLİKLERİ VE ÇAĞDAŞLAR

E. Hanefi Mezhebindeki Konumunun Değerlendirilmes

Küçüklükten itibaren düzenli bir eğitim alan İmam Züfer, çok genç denilebilecek bir yaşta hadis ilminde derinleşmiş; bu ilmin otoriteleri tarafından sağlam ve güvenilir (sika) bir hadis râvisi olarak kabul görmüştür. Nitekim İbn Hibbân onun hakkında “sika, güvenilir ve hafız idi” değerlendirmesinde bulunmuştur.

Karşılaştığı fıkhî bir meselenin cevabını almak üzere Ebû Hanîfe'ye müracaat edince onun fıkhından çok etkilenmiş ve ona talebe olmaya karar vermiştir. Uzun yıllar ona talebelik yapan Züfer'in fıkıh ilmindeki hocası Ebû Hanîfe'dir. Kısa zamanda pratik zekâsı, derin anlayışı, mukayese gücü, münazara kuvveti gibi özellikleriyle dikkatleri üzerine çeken Züfer, ders halkasında en önde gelen talebelerden biri olmuş ve hocasının, “Müslümanların imamı, ilimde otorite” gibi iltifatlarına mazhar olmuştur. Ebû Hanîfe’nin vefatından sonra da onun bıraktığı ders halkasında, Basra’ya intikal edinceye kadar altı yıl hocalık yapmış; sonraki dönemlerde Hadis ve Fıkıh ilminde otorite kabul edilen onlarca âlim ondan ders almıştır. Bu andan itibaren Ebû Yûsuf da ayrı bir ders halkası oluşturmuş; ancak talebeler Züfer'in halkasını tercih etmişlerdir. Züfer'in Basra'ya gitmesi ve orada ikamet etmesinden sonra ilim meclisi Ebû Yûsuf için daha uygun hale gelmiştir.

Hocasını aşırı derecede seven, ona karşı büyük bir saygı ve hürmet gösteren Züfer, usûlde ve füruda onun metodunu takip etmiş; ancak bu tamamen onu taklit etme anlamında değerlendirilmemiştir. Delilini bildiği ve bunu delil olarak kabul ettiği hususlarda ona tâbi olan İmam Züfer, başka delilden hareketle gerek usûlde ve gerekse füruda İmam-ı Aՙzam ve İmameyn’den farklı olarak kendi görüşlerini de ortaya koymuştur.

Müctehidlerin tabakâtına dair yapılan tasniflerde İmam Züfer, İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed ile birlikte mezhepte müctehid kısmında zikredilmiş ve bu tasnif Hanefi mezhebinde genel kabul görmüştür.

Bazı âlimler hem İmameyn’in hem de İmam Züfer’in, usûl ve fürudaki farklı ve muhalif görüşlerinden hareketle bunların da mutlak müctehid olduklarını ifade etmişler; ancak müstakil mezheplerinin olmamasından, fıkhi görüşlerinin ve ictihadlarının Hanefî mezhebi içerisinde ele alınmasından hareketle de bu üç imamın İmam Ebû Hanîfe’ye müntesip olduklarını beyan etmişlerdir. Dolayısıyla İmam Züfer’in mutlak müctehid olduğunu söyleyen âlimler ile mezhepte müctehid olduğunu söyleyen âlimler arasındaki ihtilaf, lafzî bir ihtilaf olup neticede her iki gruba göre de İmam Züfer, İmam Ebû Hanîfe’nin belirlediği usûl çerçevesinde ictihad yapan bir müctehiddir.

Hanefi mezhebinin füru kitaplarında İmam Züfer'den, İmameyn’e nazaran daha az bahsedilmesi onun ilmine ve fıkhına fazla itibar edilmeyen, dikkate alınmayan bir âlim olduğu izlenimini vermektedir. Ancak böyle bir kannat isabetli değildir. Çünkü mezhep içerisinde birçok meselede onun görüşüyle fetva verilmesi, mezhepler arası mukayeseli yazılan eserlerde İmam Züfer'in görüşlerine atıfta bulunulması onun önemli bir Hanefi fakihi olduğunu göstermektedir.

İmam Züfer fıkıh ilminde İmam Mâlik, İmam Ebû Yûsuf, İmam Muhammed, İmam Şâfiî ve İmam Ahmed gibi müctehidlerden daha aşağıda değildir. Ehlinden sadır olan her ictihad bir değer ifade ettiğine göre İmam Züfer’in de ictihadları ihtiyaç duyulduğunda tercih edilebilir. Onun ictihadlarının tercih edilemeyeceğine dair bağlayıcı bir nas bulunmamaktadır. Züfer’in, Hanefî mezhebinde yalnız kaldığı görüşlerinin çoğunun diğer mezhep imamlarının görüşleri ile aynı olduğunu nazar-ı itibara alındığında bunun aksini iddia etmek mümkün görünmemektedir.

Nitekim Züfer’in görüşleri ile aynı görüşte olan imamları tespit etmek amacıyla,

onun ve diğer mezhep imamlarının görüşlerinin en çok zikredildiği Bedrüddîn el- Aynî’nin el-Binâye adlı Hanefî fıkıh kitabında yaptığımız araştırmada beş yüz kırk sekiz meselede İmam Züfer’in görüşüne yer verilmiştir. Bunlardan; İmam Ebû Hanîfe ile elli, İmam Ebû Yûsuf ile kırk, İmam Muhammed ile altmış iki, Hasan b. Ziyâd ile yirmi, İmam Mâlik ile doksan bir, İmam Şâfiî ile yüz yetmiş altı, İmam Ahmed ile yüz

bir, Nehaî, Atâ ve Hasan-ı Basrî gibi tâbiûn âlimleri ile on altı meselede görüşleri birbirine muvafıktır. Züfer, beş meselede de bazı sahabilerin görüşlerini tercih etmiştir.

İmam Züfer’in görüşlerinin, istihsan delilini az kullanan İmam Şâfiî ve İmam Ahmed’in, daha daha sonra da İmam Mâlik’in görüşleri ile aynı istikamette olduğu; Hanefî mezhebi imamlarından da en fazla İmam Muhammed’in görüşleri ile aynı olduğu görülmektedir.

İmam Züfer hakkında gelen rivayetlerde onun mütevazı, zâhid, takva sahibi, ilmi ve ameli birleştiren, görüşüne muhalif bir nas ile karşılaştığında hemen görüşünden rücu eden bir kişiliğe sahip olduğu ve bu kişiliğinin, hocasının vefatından sonra insanların onun etrafında birleşmelerinde etkili olduğu ifade edilir.

Bazı eserlerde onun son iki sene fıkıh ilmini bırakıp tamamen ibadete yöneldiği şeklinde bilgiler yer almaktadır ki, muhtemelen bu, Züfer’in ömrünün son iki senesinde Kûfe’deki ders halkasını bırakıp Basra’ya yerleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Hâlbuki onun buraya yerleşmesinin en önemli sebebi Basralıların Züfer’den fıkıh öğrenmeyi çok arzu etmeleri ve onu bırakmamalarıdır. Burada Ebû Hanîfe’nin fıkhının intişar etmesinde İmam Züfer’in büyük payı olduğuna göre, ömrünün son iki yılında fıkıh ilmini bırakıp ibadete yönelmesi ile alakalı verilen bu bilginin ihtiyatla karşılaması isabetli olur.

İKİNCİ BÖLÜM