• Sonuç bulunamadı

3.4. Aile İçi Şiddet ile İlgili Bulgular

3.4.2. Yoksul Kadının Şiddet Gördüğü Kişiler

Aile içi şiddet olgusu genellikle erkeğin kadına yönelik olarak uygulamış olduğu şiddet olarak algılanır ve şiddet gören kadınların çoğu eşlerinden şiddet gördüklerini belirtmişlerdir. Ancak bunun dışında da kadının şiddet gördüğü kişiler vardır. Aşağıdaki tabloda eşinden ve diğer kişilerden şiddet gören kadınların oranları görülmektedir: Tablo 37: Şiddet Görülen Kişilerin Dağılımı

Kimden Şiddet Gördüğü Sayı %

Eşimden 108 81,8

Eşimin ailesinden 11 8,3

Çocuklarımdan 7 5,3

Kendi ailemden 6 4,5

Araştırma grubunda bulunan ve şiddete maruz kalan yoksul kadınların yaklaşık %82’si eşinden, %8,3’ü eşinin ailesinden, %5,3’ü çocuklarından ve %4,5’i ise kendi ailesinden şiddet gördüğünü belirtmiştir.

Aile içi fiziksel şiddete maruz kalan kadınlar; tokat, saç çekme, vücudun belli yerlerine hafifçe vurma gibi eylemlerle gösterilen erkek şiddetini normal bir durum olarak görmektedirler. Bunu dile getirirlerken, “eşim beni fazla dövmez”, “her evde o kadar olur” gibi cümleler sarf etmektedirler. Şiddet olarak görülen eylemler ise daha çok süreklilik arz eden darp etme, bıçakla yaralama, sigara söndürme, sıcak/soğuk su dökme gibi eylemlerdir. Kadınların çoğu bu şiddet türlerinin dayanılmaz bir hale geldiğini, ama bunlara katlanmak zorunda kaldıklarını ifade etmişlerdir. Dayanılmaz şiddet olgusuna örnek olarak eşinden boşanan A.B.(45)’in söyledikleri gösterilebilir:

“Mutlu mesut halde yaşayanların evliliklerini bitirmelerini anlamıyorum. Ancak benim durumum diğerlerinden farklı. Annem babam hiç tanımadığım bir adamla evlendirdiler. Bize ilk başta iyi biri olarak göründü. Ancak evlendikten sonra onun gerçek yüzü ortaya çıktı. Bana her türlü şiddeti uyguladı. Beni sürekli dövmekle birlikte bıçakla vücudumun birçok yerini yaraladı. Bir defasında kolumu kırdı. Korkumdan kimseye bir şey söyleyemedim. Sürekli alkol alıyordu, kadın ticareti yapıyordu. 1 yıl boyunca evli kaldım. Bu süre zarfında adeta işkenceye uğradım. Eşimden boşanıp kurtuldum. Ancak ondan boşandıktan sonra yoksulluk problemim yine devam etti.”

Bir diğer örnek ise H.Ö.(45)’dür:

“Eşim 6 yıl önce terk edip gitti. Geri dönse kabul edebilirim. Ancak borçları yüzünden dönmüyor. 2 çocuğum var. Apartman temizliğine gidiyorum. Ayda 300 TL kazanıyorum. Şiddet olayına gelince, eşim kolumu kırdı doktora götürdü. Ondan sonra inkar etmemi söyledi. Ben de inkar ettim. Boğazıma bıçak dayadı. Elimi elektrik kablosuna basıyordu.” Daha ağır bir şiddet türüne ise Z.Y.(37)’nin durumu örnek gösterilebilir:

“12 yıla yakındır eşimle ayrıyız. 3 çocuğum var. Eşimle ayrı olma nedenimiz şiddettir. Kornea nakli yaptırmıştım. Ameliyatlı olan gözüme

eşim vurdu ve göz merceğim düştü. Ondan sonra gözüm görmemeye başladı. Alkol alıp eve gelip evde silah sıkıyordu. Eşim evi terk etti. Kayınpederimin evine yerleştik. Kayın validem ölünce kayınpederim bizi dışarıya attı ve yeniden evlendi. 3 çocuğumla ortada kaldık. Maddi olarak hiçbir gelirimiz yoktur.”

Bu ifadeler kadının şiddete ne kadar ağır düzeyde maruz kaldığını ve erkeğin kadına yönelik olarak uygulamış olduğu şiddetin korkunç boyutlarını ortaya koymaktadır. Eşinin dışında kendi ailesinden şiddet gören L.G.(35) ise şunları ifade etmiştir:

“Yakın akrabam olan eşimle bundan 15 yıl önce resmi nikâh olmadan evlendim. O süre zarfında biz İstanbul’da bulunuyorduk. Eşimin orada marketi vardı ve işleri iyiydi. Ancak doğru düzgün evine bakmıyordu ve sürekli şiddet uyguluyordu. Alkol alıp beni dövüyordu. Çocuğum 3 aylıkken bırakıp babamın evine geldim. Babam çocuğumu kabul etmedi. Çocuğumu kocamın üstüne atmamı ve gidip çalışmamı söyledi. Ben bunu yapamadım. Çocuğumu bırakamadım. Bu nedenle ailemden şiddet gördüm. Babam beni ve çocuğumu dövüyordu. Beni ve çocuğumu dışarı attılar. Bunun neticesinde polise sığındım. SYDV bana eşya verdi. 230 TL kira ödüyorum. Evlere temizliğe gidiyorum.”

Bu ifadelere bakıldığı zaman yoksul kadının eşinden ve ailesinden yoğun şiddet gördüğü ve bunun neticesinde devletten yardım istediği görülmektedir. Bir diğer yoksul S.B.(20) ise en fazla şiddeti eşinin ailesinden gördüğünü belirterek şunları ifade etmiştir:

“Eşim ve ailesi bana şiddet uyguluyorlardı. Çocuğum dünyaya geldikten sonra beni dışarı attılar. Baba evine yerleştim. Bu evde 6 kişi yaşıyoruz. Kocam bir defasında beni zehirlemeye kalktı. Kayınvalidem ise benim için sihir yaptırmış.”

S.B.’ye göre yoksulluğun oluşumunda şiddet faktörünün etkisi oldukça büyüktür. Öte yandan şiddeti eşinin ailesinden görmesi ilginç bir bulgu olmasının yanı sıra yoksul kesimde sıkça rastlanmaktadır. Ayrıca kadın üzerindeki cinayet girişimi, diğer kadın cinayetlerinin önemine işaret edebilmektedir.

Ancak aşağıdaki tabloda “eşinizden şiddet gördüğünüz zaman ne yapardınız?” sorusuna verilen cevaplar kadının şiddet karşısında çaresiz kaldığını ve çoğu zaman herhangi bir yere başvuramadığını göstermektedir:

Tablo 38: Şiddete Karşı Gösterilen Tepkilerin Dağılımı

Şiddete Karşı Tutum Sayı %

Tepki vermezdim 49 45,4

Karşılık verirdim 20 18,5

Ailemden yardım isterdim 16 14,8

İlgili kurumlara başvururdum 12 11,1

Akraba ve komşulardan yardım isterdim 8 7,4

Diğer 3 2,8

Toplam 108 100

Tabloya göre eşi tarafından şiddete maruz kalmış olan yoksul kadınların tutum ve davranışları arasında en önemli orana sahip olan tepkisizliktir. Şiddet gördüğü halde şiddete karşı herhangi bir tepki vermeyenlerin oranı %45,4’tür. Bu tepkisizliğin altında yatan en önemli faktör kadının eğitimsiz ve savunmasız oluşudur. Bir diğer önemli neden ise sosyo-kültürel geri kalmışlıktır. Kendisini sürekli erkeğin gerisinde kabul eden ve bu şekilde bir öğrenilmiş çaresizlik durumu yaşayan kadın, doğal olarak herhangi bir tepki verememektedir. Bir diğer neden ise erkeğin tepkiye daha fazla şiddetle karşılık vermesidir. Bu da kadında bir korku meydana getirmektedir.

Aile içinde oluşan şiddet çoğu kez gizli kalmakta, özel hayat olarak kabul edilmektedir. Örneğin "evlilik bir gül bahçesi değildir, kötüleri iyi yapacak sensin", "ne olursa olsun her zaman kocanın yanında yer alacaksın, eşin baskı altında olabilir", "sen kadınsın alttan al", "kan kussan da kızılcık şerbeti içtim, diyeceksin" benzeri yargılarla değerler gündelik söylem dilinde pekiştirilmektedir. Tüm bu deyişler kadınların evin mahremiyeti için şiddet karşısında pasif kalmalarına ve şiddeti içselleştirmelerine neden olmaktadır (Mavili Aktaş akt. Sallan Gül: 2014: 186).

Eşinden şiddet gördüğü zaman karşılık verebilenlerin oranı %18,5’tir. Ancak bu karşılık ise daha çok sözel anlamdadır. Fiziksel olarak tepki verebilenlerin sayısı oldukça azdır. Fiziksel tepki verenlere örnek olarak L.K.(44) gösterilebilir:

“Eşim esrar satıcılığı yüzünden cezaevine girmişti. Birkaç defa boşanma davası açtım ama boşanamadım. En sonunda 2 yıl önce müşterek

olarak boşandık. Eşim inşaatlarda çalışıyordu. O zaman da evine bakmıyordu. Bana şiddet uyguluyordu. Bir defasında ben de onu dövdüm. Ondan sonra şiddet uygulaması azaldı. Demek ki erkekler de dayaktan korkuyorlar.”

Bu ifadeler kadının erkek baskı ve otoritesini doğuştan kabullenmiş olmasının yanlışlığına işaret edebilir. Öğrenilmiş çaresizlikle birlikte yoksul kadınlar, eşlerinin mutlak hâkimiyetini kabullenirken çoğu zaman yanlışlarına ses çıkaramamaktadırlar. Ancak kadın biraz olsun cesaretli olabilirse şiddetin önüne geçilebilir.

Bir diğer örnek ise K.C.(45)’dir:

“Eşim sürekli beni dövüyordu. Bu yüzden ayrıldık. 12 yıl cezaevinde kaldı. Önceden pavyonda çalışıyordu. Bir defasında pavyondan arkadaşlarını getirip kızımı karşılarında oynattı. Ben de dayanamayıp ayrıldım. Bir defasında ben de onun göğsüne bıçak sapladım. Kastım öldürmekti ama ölmedi. Eşimden ayrıldıktan sonra evlere temizliğe gitmeye başladım ama şimdi bel fıtığı olduğum için çalışamıyorum. Yardımlarla geçiniyorum. İki çocuğum var, dışarıda okuyorlar. Aldığım yardımları bile çocuklarıma gönderiyorum.”

Araştırma grubunda bulunan ve eşi tarafından şiddete maruz kalan kadınların şiddetten kurtulmak için başvurdukları en önemli yollardan bir diğeri kadının kendi ailesinden yardım istemesidir. Tabloya göre şiddet görüp ailesinden yardım isteyen yoksul kadınların oranı %14,8’dir. Aileler yukarıda da belirtildiği üzere kızlarına evlendikten sonra pek sahip çıkmamaktadırlar. Arkasında bir güç bulunmadığını hisseden kadın eşinden şiddet gördüğü zaman mecburen katlanmak durumundadır. Dolayısıyla ailesinden yardım istemeyi düşünmek kadın için oldukça zordur. Ancak modern toplumda çok basit durumlarda bile kadının ailesi kızlarına destek olarak onun yaşayacağı zor durumları atlatmasına olanak sağlamaktadır.

Ailesinden beklediği ilgiyi göremeyen yoksul kadın teselliyi diğer akrabaları veya komşularında arayabilmektedir. Şiddet gördüğü zaman ailesi dışındaki akrabalarından veya komşularından yardım isteyen yoksul kadınların oranı ise %7,4 olarak görülmektedir.

Eşinden fiziksel şiddet gördüğü zaman emniyet, adliye, sosyal hizmetler, aile danışma merkezleri ve diğer gönüllü kuruluşlar gibi konuyla ilgili kurumlara başvuran yoksul kadınların oranı %11,1’dir. Bu oranın son derece yetersiz olmasının yanında başvuranlar da yeterli sonucu alamadıklarını belirtmişlerdir. Özellikle şiddete uğrayan ve bu şiddete dayanamayan yoksul kadınlar, genellikle ilk tercih yeri olarak emniyet güçlerine başvurmaktadırlar; ancak emniyet yetkilileri, meseleyi hukuki mecraya çekmek yerine daha çok eşleri barıştırma yoluna gitmektedirler. Bunun olumsuz sonucu ise erkeğin bundan daha güçlü bir motivasyon kazanması ve uyguladığı şiddeti korkusuzca devam ettirmesidir. Ancak son yıllarda yapılan hukuksal düzenlemelerin kadını daha fazla güvence altına aldığı söylenebilir. Özellikle şiddet uygulayan erkeğin evden uzaklaştırılması başlı başına bir caydırıcılık unsurudur. Ancak bu süreçte erkeğin rehabilitasyon sürecine alınmaması, şiddetin devam ettirilmesi ve kadın cinayetleri gibi ciddi sorunlar meydana getirmektedir. Ayrıca erkek açısından da durum pek iç açıcı değildir. Evinden uzaklaştırılan erkek, meşru veya ahlaki olmayan yollara sapabilmekte ve çeşitli psikolojik sorunlarla da karşılaşabilmektedir.