• Sonuç bulunamadı

2.2. Aile Türleri ve Parçalanmış Aile

2.2.2. Boşanma

Boşanma, karı-koca arasındaki evlilik bağının çözülmesi, evliliğin sona ermesi anlamına gelir (Cin, 1988: 36).Şentürk’ün belirttiğine göre, sosyolojik açıdan boşanma, kadın ve erkek arasında yasal duygusal ve cinsel evlilik bağlarının bitirilme kararını içerir. Boşanma ilk olarak duygusallığın azalmasıyla başlar. Eşlerin birbirinden beklentilerinin karşılanmaması, hayal kırıklığı duygusal boşanmaya sebep olur. Ailede yaşanan olumsuzluklar aile kurumunun fonksiyonunu yerine getirmesini engellediğinde sosyolojik boşanma gerçekleşmiş olur (Şentürk, 2012: 91). Gerek sosyal gerekse hukuki

açıdan boşanmaya zemin hazırlayan bazı faktörler vardır. Bu faktörler boşanmayı doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir.

Erkal’a göre boşanmayı etkileyen bazı sosyal faktörler şunlardır: Ruhi bozukluk, maddi çıkar için evlenme, eşlerden birisinin veya ikisinin alkol veya kumar alışkanlığı, yaş farkı, eğitim düzeyinin farklı oluşu, çocuksuzluk, erkeğin çok eşlilik görüşünü benimseme eğilimi, namus anlayışının farklılaşması, evliliğin yükümlülüğünü kavramadan evlenme, son yıllardaki bazı basın ve yayın kuruluşlarının aile kurumunu çözücü yayın ve telkinleri, toplumun zihniyetinin değişmesi, dolayısıyla insanlarda faydacı, çıkarcı ve ferdiyetçiliğin öne çıkması, uyumsuz ve geçimsiz ailede yetişmek gibi, birçok faktörün boşanmaya neden olduğu kaydedilmektedir (Erkal akt. Doğan, 2011: 66). Bu nedenlerle birlikte boşanmayı dolaylı yoldan etkileyen sosyolojik faktörler de vardır. Bunlar: modernleşme, sanayileşme, sosyal değişme ve kentleşme, postmodernleşme, kadının çalışma hayatına katılımı, kadın hareketleri, aile içi şiddet, ekonomik problemler, kitle iletişim araçlarıdır. Bu faktörler dünya toplumlarının tamamında aynı zamanda ve hızla yaşanmamaktadır. Her toplum kendi yapı bağlamında farklılıklara sahiptir ve dolayısıyla her toplum bu süreçleri farklı dönemlerde yaşamaktadır (Şentürk, 2012: 91).

TUİK’in yapmış olduğu aile yapısı araştırmasına göre boşanma nedenleri ve kesin boşanma nedeni olan faktöreler aşağıdaki tablolarda görülmektedir:

Tablo 4: Türkiye’de Boşanma Nedenlerinin Dağılımı

Boşanma Nedenleri Kadın Erkek

Aldatma/aldatılma 31,9 34,8

Sorumsuzluk ve ilgisizlik 21,0 20,0

Dayak/kötü muamele 17,0 -

İçki/kumar 12,2 3,6

Eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması 3,9 14,5

Terk etme 0,7 -

Çocuk olmaması 1,4 0,8

Evin geçimini sağlayamama 1,1 1,4

Yüz kızartıcı suç 1,3 1,0

Çocuklara karşı kötü muamele 0,3 1,3

Eşin ailesinin karışması 0,3 0,4

Diğer 9,0 22,2

Yukarıdaki tabloya göre boşanma nedenleri erkek ve kadın cinsiyeti arasında farklılıklar gösterebilmektedir. İlk sıralarda yer alan aldatma ve sorumsuzluk her iki cins için aynı öneme sahiptir. Kadınlarda aile içi şiddet üst sıralarda yer alırken, erkekler için böyle bir durum söz konusu değildir. Yine erkeğin içki ve kumar gibi kötü alışkanlıkları kadın için ciddi bir boşanma nedeni iken bunun erkekler açısından önem derecesi düşüktür. Erkekler açısından öne çıkan en önemli sebep ise eşlerinin ailelerine karşı saygısız davranmasıdır. Bunun en önemli nedeni ataerkil toplum kültürü ile modern dünyada kadının konumunun çatışmasıdır. Bu nedenler boşananlar üzerine yapılmış çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Bunun bir de boşanmayanlar üzerindeki tespiti söz konusudur. Aşağıdaki tabloda kesin boşanma nedeni olabilecek nedenler görülmektedir:

Tablo 5: Türkiye’de Kesin Boşanma Sebebi Olabilecek Nedenlerin Cinsiyete Göre Dağılımı

Türkiye geneli kesin boşanma sebebi olabilecek nedenler Kadın Erkek

Kadının kocasını aldatması 87,2 92,0

Kadının alkolik/kumarbaz olması 83,0 83,7

Kadının kocasına kötü muamelede bulunması 76,6 77,4

Erkeğin karısına kötü muamelede bulunması 71,2 70,0

Erkeğin alkolik/kumarbaz olması 70,4 71,2

Erkeğin karısını aldatması 60,6 57,6

Erkeğin evin ekonomik olarak geçimini sağlayamaması 25,0 29,7

Kadının ev işlerini gereğince yapmaması 17,8 20,1

Erkeğin eşinin ailesi ile geçinememesi 13,4 15,6

Kadının çocuğunun olmaması 13,0 12,7

Kadının eşinin ailesi ile geçinememesi 12,0 13,8

Erkeğin çocuğunun olmaması 7,2 8,7

Kaynak: Aile Yapısı Araştırması, www.tuik.gov.tr

Bu oranlarda en fazla öne çıkan risk faktörü kadının kocasını aldatmasıdır. Hem kadın açısından hem de erkek açısından kadının aldatması en önemli boşanma risk faktörüdür. Erkeğin karısını aldatması ise gerek kadın açısından gerekse erkek açısından daha az risklidir. Her ikisi arasındaki oran farklılığı yaklaşık olarak %27’dir. Burada toplumsal cinsiyet ayrımının belirginliği söz konusudur. Aldatmadan sonra gelen en önemli risk faktörü ise kadının alkolik ve kumarbaz olmasıdır. Burada da erkek ile arasındaki fark yaklaşık olarak %23’tür. Araştırmaya konu olan yoksulluk ve dolaylı olarak erkeğin evi geçindirememesi kadın ve erkek cinsiyetleri bağlamında %25 ve %29,7’dir.

Günümüzde boşanmaya giden süreç her ne kadar sancılı bir süreç olsa da boşanmanın hukuki süreci her iki tarafın razı olduğu durumlarda daha kolay gerçekleşebilmektedir. Doğan’a göre boşanmayı en fazla zorlaştıran faktörler, çocukların kimde kalacağı konusu ve nafaka problemidir. Buna bir de tazminat davaları eklenebilir.Onun belirttiğine göre, boşanma öncesinde ve boşanma sırasında en büyük kavgalar çocukların çevresinde dönmektedir. Anne ve baba bilerek ya da bilmeyerek çocuklarını kendi çekişmelerinin ortasına atmakta, onları taraf tutmaya, kimi zaman da arabuluculuk yapmaya zorlamaktadırlar. Çocuklar için en zor şey ise anneleri ve babaları arasında seçim yapmaktır. Çocuk ne bu birliğin oluşmasından ne de yıkılmasından sorumludur (Doğan, 2011: 62).

Toplumsal açıdan boşanmanın önünde bazı engeller vardır. Bu engeller her ne kadar boşanma sürecine giden evrelerde sancılı bir sürece katlanmak anlamına gelse de aile kurumunun ayakta kalabilmesi için büyük bir önem arz etmektedir. Boşanmanın önündeki en önemli engellerden birisi dindir. Newman’a göre, modern ve gelişmiş toplumlarda bile güçlü dini unsurlar, boşanmayı baskılayabilir. “Mesela 1995 yılında İrlanda hükümeti, ülkedeki anayasal boşanma yasağı üzerinde Katolik Kilisesi'ne karşı bir kampanya başlattı. Hükümetin tahminlerine göre ülkede o dönemde, 80.000'den fazla dağılmış aile sorun yaşıyordu. Bu insanlar boşanabilmek ve yeniden evlenebilmek için, yasal hak elde etmeyi bekliyorlardı. Buna karşın Katolik Kilisesi büyük bir karşı kampanya başlattı. Kiliseye göre evlilikler mutsuz da olsa, topluma iyi örnek olabilmek için insanlar, bu ilişkiyi sürdürmeliydi. Referandum yapıldı ve kıl payı farkla, tarihlerinde ilk kez İrlandalılar yasal olarak boşanma hakkına kavuştu” (Newman, 2013: 104). Newman’ın aktardıkları toplumsal yapının bütünlüklü olması konusunda dinin fonksiyonunun önemini ortaya koymaktadır.

Boşanma gerek toplum tarafından gerekse dinler açısından hoş karşılanmayan bir olgudur. Bu olgunun kendisi başlı başına anomik bir süreci ifade ettiği için, toplum ve din bunu normal bir durum olarak görmez. Evliliğin normal olan formu temelde sürekli olanıdır. Evlilikte süreklilik toplumsal denge için gereklidir düşüncesi bir sosyal kontrol mekanizması işlevi görmektedir. Evliliğin kuruluş aşamasında boşanmada risk oluşturan durumlar şu şekilde sıralanabilir: Aile büyüklerinin onaylamamasına (istememesine, karşı çıkmasına) rağmen evlenilmesi, çocuk denecek yaşta evlenilmesi, yetişme tarzı, eğitim durumu, ekonomik durumu, dini inançların farklı olması, eşler

arasındaki yaş farkının çok olması, eşlerden birinin daha önceden boşanmış veya dul olması (Arıkan, 1996).

Boşanmalar bazen gayrı resmi olarak gerçekleşirken, bazen yasal çerçevelerle gerçekleşmektedir. Ancak Türk toplumunda boşanma adı sadece hukuki prosedürler sonucunda gerçekleşen ayrılıklara verilmektedir. Hukuksal açıdan boşanmalar bazen kolay bazen de zor olmaktadır. Bu ise tamamen bireylerin talepleriyle alakalıdır. Doğan’a göre hukuk işlemlerinin boşanmayı çok zor veya çok basit prosedüre bağlaması, insanları boşanma kararma götüren süreci fazla etkilememektedir. Zira boşanma kararı çok ender durumlar dışında anlık bir karar değildir. Pek çok evlilik kötü dönemlerden ve zorluklardan geçer. Çok güçlü bir beraberliği sürdüren insanlar bile çoğu zaman akıllarından ayrılmak fikrini geçirebilirler. Ancak buna rağmen evli kalmayı tercih edebilirler (Doğan, 2011: 61).

Boşanma olgusu gerek kadın olsun gerekse erkek olsun her iki tarafı da olumsuz etkiler. Ancak Türkiye'de boşanma olayı kadınlar için daha ağır sonuçlar doğurmaktadır. Boşandıktan sonra tekrar evlenebilme ihtimali kadınlarda erkeklere göre daha düşüktür. Kadınların cinsiyete göre boşanmış nüfus oranı yüksektir. Bu durum önemli iki nedene bağlanabilir. İlki boşanmış erkeklerin tekrar hiç evlenmemiş kadınlarla evlenmeyi tercih etmesi, ikincisi, kadınlar için ortalama yaşama ümidinin daha yüksek olmasıdır (Doğan, 2011: 69). Ayrıca boşanmış kadınlara yönelik olumsuz bakış açıları kadının yeni biriyle tanışmasını ve onunla yeni bir hayat kurmasını engellemektedir. Boşanmış kadınlara yönelik olumsuz algı ve kötü muamele sadece geleneksel toplumlarda değil birçok modern toplumda da yaygındır.

Boşanma dünya üzerinde mevcut bulunan tüm toplumların bireyleri için önemli bir yoksulluk riskidir. Geleneksel toplumlarda bu risk daha fazla olmasına rağmen, modern toplumlarda bile boşanmanın ve yeniden evlenememenin ciddi bir yoksulluk sebebi olabileceği düşünülmektedir. Akgül Sarpkaya’nın belirttiğine göre Amerika’da kocalarını ölüm nedeniyle kaybeden veya eşinden ayrı olan kadınların yoksulluğa maruz kalma olasılıkları evli kadınlara oranla çok daha yüksektir. Yapılan pekçok araştırma bunu doğrulamaktadır. Az gelişmiş ülkelerde ise kadınlar, kocalarının vefatından sonra pek çok sosyal güvenlik hakkından kısıtlı bir şekilde faydalanabilmektedirler. Bunun sonucunda çocuklu kadınlar yoksul bir yaşantıyla yüz yüze gelmektedir. Bazı göstergeler, gelişmiş ülkelerde ortalama yaşam süresinin daha

uzun olduğu ve bunun nispeten kadınların lehine olduğu, yani kadınlar uzun yaşadığından, yaşlı kadınların yoksulluk oranının ortalamanın üzerinde olduğunu göstermektedir (Akgül Sarpkaya, 2012: 9-10).

Ailesi tarafından bağımsız, özgür, kendine yetebilen ve yaşamdaki birçok tehlikeye karşı donanımlı bir şekilde yetiştirilen bir kadın aynı zorluklarla çok daha kolay bir biçimde savaşabilirken, mesleği olmayan ve ev kadını olarak yetiştirilen bir kadın için boşanma sonrası yaşam adeta bir kısır döngüye, bir yoksulluk sarmalına dönüşmektedir. Boşanma, hem sosyal itibar kaybı, hem de kadın için bir yoksunluk ve acizlikler döngüsü oluşturmaktadır. Mesleği olan veya ailesi tarafından destek gören kadın içinse boşanma ve sonrası süreç daha normal bir şekilde geçmektedir (Akgül Sarpkaya, 2012: 26-27). Boşanma olgusu kadınlar için genel olarak ekonomik kayba yol açarken, geleneksel aile yapısından ötürü deneyimleyemedikleri bir döneme yeniden dönüşü de beraberinde getirebilmektedir. Kadınların bu yeni deneyimleri eğitim yaşamına kaldığı yerden devam etme, iş yaşamında kariyerci kişilik kazanma, sanat ve diğer hobilerin geliştirilmesi için zaman ayırma gibi çeşitlendirilebilir (Akgül Sarpkaya, 2012: 26).

Boşanmadan en çok etkilenen ikinci grup çocuklardır. Çalışmalar çocukların özellikle boşanmadan hemen sonraki zaman diliminde bundan çok ağır şekilde etkilendiğini, ilk çözülmelerin ancak ortalama 2 yıl kadar sonra başladığını ve nispeten normale geçişin ilk olarak ancak 6 yıl sonra görülebildiğini ortaya koymaktadır. Yıllar sonra yaşadıkları bu travmanın etkisini tamamen üzerlerinden atıp kariyer yapmayı başaran çocuklar bulunduğu gibi, hayatlarının geri kalan bölümünde hep bu ezikliği birlikte taşıyanlar da olabilir. Bir şekilde sıkıntıları aşarak normal hayata geçiş yapmayı başaranlarda dikkat çeken bir nokta ise bunların genel olarak heyecanlarını kontrol etmeyi ve değişik olaylarla karşılaştıklarında kendilerini başka insanların yerine koymayı oldukça iyi başaran kişilik yapılarıdır. Bu da erken yaşta duygularını kontrol etmeye mecburiyetlerinden öğrendikleri bir davranış biçimidir (www.psikologalpardic.com).