• Sonuç bulunamadı

3.3. Evlenme Süreci, Boşanma ve Ayrılık

3.3.1. Evlenme Yaşı, Akrabalık Durumu ve Aile Parçalanmasının Şekli

aile parçalanmasını detaylarıyla ortaya koyabilmek adına evlilikle ilgili birtakım analizler yapılmıştır. Yapılan bu analiz sonucunda evlilik sürecinin ayrılıklarla

ilişkisinin olduğu ortaya çıkmıştır. Aşağıdaki tabloda evlenme yaşı ve aile parçalanması arasındaki ilişki durumu görülmektedir:

Tablo 25: Evlenme Yaşı ve Aile Parçalanması Arasındaki İlişkinin Dağılımı

Aile Parçalanmasının Şekli 18'den küçük Evlenme Yaşı

18-22 23-27 28-32 Toplam Ölüm Sayı 22 52 8 0 82 % 26,8% 63,4% 9,8% 0,0% 100,0% Genel 11,30% 26,70% 4,10% 0,00% 42,10% Ayrılma Sayı 27 19 3 2 51 % 52,9% 37,3% 5,9% 3,9% 100,0% Genel 13,80% 9,70% 1,50% 1,00% 26,20% Mahkûmiyet Sayı 1 7 3 0 11 % 9,1% 63,6% 27,3% 0,0% 100,0% Genel 0,50% 3,60% 1,50% 0,00% 5,60% Resmen boşanma Sayı 19 25 5 0 49 % 38,8% 51,0% 10,2% 0,0% 100,0% Genel 9,70% 12,80% 2,60% 0,00% 25,10% Diğer Sayı 1 1 0 0 2 % 50,0% 50,0% 0,0% 0,0% 100,0% Genel 0,50% 0,50% 0,00% 0,00% 1,00% Toplam Sayı % 70 104 19 2 195 35,9% 53,3% 9,7% 1,0% 100,0%

Araştırma grubunda bulunan yoksulların %35,9’u 18 yaşından küçük, %53,3’ü 18-22, %9,7’si 23-27 ve %1’i 28-32 yaşları arasında ilk evliliklerini yapmışlardır. Bu oranlar evliliklerin günümüz şartlarına göre daha erken yapıldığını göstermektedir.

18 yaşından küçük olarak yapılan evliliklerin ise aile parçalanması şekillerinden ayrılık ve boşanmalarda oransal açıdan daha fazla yer kapladığı görülmektedir. Resmi olmayan ayrılıkların %52,9’u 18 yaşından küçük olarak gerçekleştirilen evliliklerde meydana gelmiştir. Resmi boşanmaların ise %38,8’i 18 yaşından küçük olarak gerçekleştirilen evliliklerde meydana gelmiştir. Ölüm nedeniyle parçalanan ailelerdeki yoksulların %26,8’i 18 yaşından küçük olarak evlenmişlerdir.

Bu oranlar 18 yaşından küçük olarak gerçekleştirilen evliliklerin öncelikle resmi olmayan ayrılıklarda, daha sonra resmi boşanmalarla gerçekleşen ayrılıklarda ciddi bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrılıkların birinci nedeni bu olmasa da yine de küçük yaştaki evliliklerin sorunlu evlilikler olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumu örneklendiren H.A.(42) şunları dile getirmektedir:

“10 yaşındayken nişanlandım, 15 yaşında resmi nikâh olmadan evlendim. 4 çocuk dünyaya getirdim. 7 yıldır eşimden ayrıyım. Kendisi uzaktan akrabam olur. Resmi nikâh yaparım dedi ama sonra yapmadı. Ondan sonra üzerime evlendi ve bizi terk edip gitti. Bu saatten sonra dönse bile kabul etmem. Babam da aynısını anneme yaptı. Annemin üzerine kadın getirdi. Biz yoksullarda böyle şeyler normaldir. Ev temizliğine gidiyorum. ÇHGM’den 500 TL2

yardım alıyorum. 300 TL kira ödüyorum. Çocuklarımdan biri okulu terk etti ama çalışmadı. Benim de dizlerim ağrıyor. O yüzden düzenli çalışamıyorum.”

Bu ifadeler erken yaştaki evliliğin meydana getirdiği olumsuzlukları gözler önüne sermektedir. Çocuk yaşta yapılan nişan, ardından gerçekleştirilen nikâhsız evlilik ve sonrasında dünyaya getirilen dört çocuk yoksulluğun fitilini ateşlemiştir. Daha da önemli olan bu durumun aileden miras kalmasıdır. Burada bir yoksulluk ve geri kalmışlık kültürünün aktarımı da söz konusudur. Kız çocuklarının tüm hayatları, özellikle geleneksel yapının hüküm sürdüğü toplumsal yapılarda, aile tarafından belirlenmektedir. Evlenme yaşı, kimin ile ne şekilde evleneceği çoğu durumda geleneklere göre belirlenmektedir. Dolayısıyla yetişkin kadınların da hem toplum içinde hem de hane içindeki etkinlikleri sınırlı olmaktadır. Hiyerarşik yapının korunduğu aile yapısında kadınların ikincileştirilmesinin üzerine kurulu güç ilişkileri ön plandadır (Körükmez, 2008: 218).

Yoksullukla ilgili göze çarpan bir diğer nokta akraba evliliklerinin yaygın oluşudur. Bu ayrıca Lewis’in “yoksulluk kültürü” teziyle de örtüşmektedir. Lewis’e göre yoksullarda tek taraflı akrabalık yerine çift taraflı akrabalık yaygındır. Bununla ilgili oranlar aşağıdaki tabloda görülmektedir:

Tablo 26: Akrabalık Durumu ve Aile Parçalanması Arasındaki İlişkinin Dağılımı

Aile Parçalanmasının Şekli Evlilikte Akrabalık Durumu

Yakın akraba Uzak akraba Akrabalık yok Toplam Ölüm Sayı 14 11 57 82 % 17,1% 13,4% 69,5% 100,0% Genel 7,20% 5,60% 29,20% 42,10% Ayrılma Sayı 14 12 25 51 % 27,5% 23,5% 49,0% 100,0% Genel 7,20% 6,20% 12,80% 26,20% Mahkumiyet Sayı 0 0 11 11 % 0,0% 0,0% 100,0% 100,0% Genel 0,00% 0,00% 5,60% 5,60% Resmen boşanma Sayı 10 13 26 49 % 20,4% 26,5% 53,1% 100,0% Genel 5,10% 6,70% 13,30% 25,10% Diğer Sayı 0 1 1 2 % 0,0% 50,0% 50,0% 100,0% Genel 0,00% 0,50% 0,50% 1,00% Toplam Sayı 38 37 120 195 % 19,5% 19,0% 61,5% 100,0%

Tabloya göre araştırma grubunda bulunanların %19,5’i yakın akrabaları ile ve %19’u uzak akrabaları ile evlilik yapmışlardır. Toplamda bu oran %38,5’e tekabül etmektedir. Akraba evliliği yapmayanların oranı ise %61,5’tir.

Akraba evliliklerinin yoksullarda yaygın olması kadar ayrılıklarda ve boşanmalarda önemli bir yer edinmesi de yapılan araştırmanın ilginç bulguları arasında yer almaktadır. Ölüm nedeniyle aile parçalanması yaşayanların %30,5 (%17,1+%13,4)’i akraba evliliği yapmış iken resmen boşanmalarda bu oran %46,9 (%20,4+%26,5) ve resmi olmayan ayrılıklarda %51 (%27,5+%23,5)’dir.

Kendileriyle görüşülen yoksullar yapılan akraba evliliklerinin erkeği rahatlattığı ve kendilerine eziyet etme konusunda kolaylık sağladığını belirtmişlerdir. Öte yandan yapılan akraba evliliklerinde kadının ailesi daha fazla tepkisiz kalmıştır. Buna örnek olarak Z.D.(40)’nin durumu gösterilebilir:

“15 yaşında amcamın oğlu ile imam nikâhlı olarak evlendim. Daha sonra resmi nikâh yaptık. Bu evliliği kendi isteğimle değil ailemin isteğiyle yaptım. Eşim babasının dükkânını işletiyordu. Ancak sapık gibi biriydi. Sürekli kumar oynuyordu. Bana sürekli şiddet uyguluyordu. Üstelik bu

şiddete babası da ortak oluyordu. Amcam hacca gitmiş ama bence kâfirin biridir. O kadar zaman Adana’da kaldık bana bir kez bile sahip çıkmadı. Hep oğlunun tarafını tutuyordu. Onunla birlikte bana dayak atıyordu. En sonunda dayanamayıp 4 yıl önce eşimden ayrıldım. Elazığ’a geldim. Babam bir ev verdi orda oturuyorum. Ama babam sürekli bizim evden çıkmamızı istiyor. Erkek kardeşimi evlendirip onu oraya yerleştirmek istiyor. Ben de çocuklarımla birlikte nereye gideceğimi bilmiyorum. Ayrıca babam bizimle hiç ilgilenmedi. Boşanma davası açtım. Bir kez olsun mahkemeye bile gelmedi. Zaten eşim de gelmedi ki boşanabileyim. Apartman temizliğine giderek 4 çocuğumu geçindirmeye çalışıyorum. Mamuret’ül Aziz Vakfı olmasaydı açlıktan ölürdük.”

Bu ifadeler kadının üç aşamalı bir süreçten geçtiğini ve bu aşamaların her birinin diğerinden daha kötü olduğunu göstermektedir. Bunlardan ilki çocuk yaşta iken evlilik konusunda ve muhtemelen diğer pek çok konuda aileden görülen baskıdır. Diğeri ise evlilik süresince çekilen sıkıntılardır. Bu sıkıntıların en önemlileri aile içi şiddet ve ilgisizliktir. Sonuncusu ise ayrılık ve boşanma sürecidir. Asıl önemli olan ise bu sıkıntılarla birlikte katlanması güç olan yoksulluğun her dönem kadının hayatında var olmasıdır.

Akraba evliliği sonucu eşinden şiddet gören ve sonrasında ayrılan M.Ç. (34)’nin durumu daha farklıdır:

“17 yıldır eşimden ayrıyım. Berdel evlilik yaptık. Eşim halamın oğluydu. Sürekli alkol alıp beni dövüyordu. Eşimin ailesi halamlar olmasına rağmen bize bakmıyorlardı. Kocamın tarafını tutuyorlardı. Onlardan kız alan abim ise eşine dört dörtlük davranıyor. Kocam doğru düzgün çalışmıyordu. Başka kadınlarla beraberdi. 3 yıl önce geri geldi ama hiç değişmemişti. Boşanmıyorum ki sürünsün. İki çocuğumla hayatımı sürdürmeye çalışıyorum. Bir hastanede 550 TL ye yarım gün kafeteryaya bakıyorum. Ev kirası 250 TL. Yoksulluğun yükünü tek başına çekmek işkence gibidir.”

Bu ifadeler aynı anda yapılan iki akraba evliliğinden birinin başarılı diğerinin başarısız olduğunu gösterirken, M.Ç.’nin kendi öz halasının kendisine destek

olmadığını ve oğlunun yaptığı olumsuz muamelelere karşı ses çıkarmayıp ona destek bile verdiklerini ortaya koymaktadır. Bu şekilde yoksullaşan ve yalnızlaşan M.Ç. hayatını çocuklarıyla birlikte tek başına sürdürmek zorunda kalarak olumsuz koşullar içerisinde yaşam mücadelesi vermektedir.