• Sonuç bulunamadı

2.3. Yoksulluk Tanımları

2.3.3. Dönemsel Açıdan Yoksulluk

Geçmişten günümüze var olan yoksulluk olgusu toplumların evrimi ile birlikte farklı formlara bürünmüştür. Geçmiş toplumların yaşamış oldukları yoksulluğa eski yoksulluk ya da paylaşımcı ve gönüllü yoksulluk adı verilirken, günümüz toplumlarının yaşadığı yoksulluğa yeni yoksulluk denilmektedir.

2.3.3.1. Paylaşımcı ve Gönüllü Yoksulluk (Eski Yoksulluk)

Yoksulluğun günümüz toplumlarındaki algılanış biçiminden daha farklı olan bazı türleri de mevcuttur. Bu türler daha çok eski toplumlarda görülen veya az gelişmiş toplumlarda görülen yoksulluk formlarıdır. Burada söz konusu olan yoksulluğu kabullenme ve onu içselleştirmedir. Yoksulluğun bir erdem olarak görülmesidir. Burada iki farklı yoksulluk türü karşımıza çıkmaktadır. Birincisi paylaşımcı yoksulluk, diğeri ise gönüllü yoksulluktur.

Paylaşımcı yoksulluk kapitalist mantığın tamamen tersine işlemektedir. Robert & Rahnema’ya göre, kendi geleceğine saygı, eşitlik duygusu, azla yetinme, dayanışma ve yalınlık ilkelerine dayanan bir birlikte yaşamak tarzıdır. Bu yaşam tarzı bireycilikten uzaktır ve medenileşen insanın normal durumu olarak değerlendirilmiştir. Sanayi öncesi kültürlerin pek çoğu paylaşımcı yoksulluğu, sahip olunan ve evrensel düzenin bolluğunda herkesin kendi payı olarak değerlendirilen şeyle yetinmeyi ifade eden bir erdem olan kanaat anlayışı içerisinde yaşamıştır. İnsanın kendisiyle ve doğal çevresiyle barışık bir halde yaşaması ve ayrıca yaşamın zorluklarına karşı mücadele ederken diğer insanlarla sürekli etkileşim halinde olması yerli toplumlar açısından gereklidir. İyi ve erdemli bir insan olmak, yoksulların sefaletle mücadele etmek ve onu kovmak için yararlandığı başlıca silah olmuştur (Robert&Rahnema, 2011: 48). Robert ve Rahnema’ya göre paylaşımcı yoksulluğu yaşayan toplumların özellikleri aşağıda sıralanmaktadır:

1. Bu toplumları oluşturan topluluklar genellikle küçük boyutludur.

2. Maddi gereksinmeleri, yaşamaları için yeterli gördükleri şeylerle sınırlıdır. Bu gereksinmeler, kültürleri, gelenekleri ve özellikle de yaşam ve üretim tarzlarıyla sürekli olarak yeniden tanımlanır. Bu anlamda hiçbir yerli toplum "kaynaklarını ne pahasına olursa olsun maksimuma çıkarmaya çalışmaz.

Toplumsal dokunun bağıntısı ve geçim ve paylaşım ilişkileri gibi değerlendirmeler onlar için her zaman daha önemlidir.

3. Yerli toplumların işleyişinde, tamamen ekonomik ya da "üretken" olan etkinlikler temel bir rol oynadığı halde bu toplumlar, toplumsal ve kültürel dokuya da girmiş ve burada "takılı" kalmıştır. Toplumsal aktörler burada kendilerini tek bir gövdenin organları gibi hissederler.

4. Bu toplumların, yaşam için temel olarak değerlendirdiği kaynaklar yerel olarak tanımlanmış ve üretilmiştir.

5. Nihayet organik denebilecek kararlılıkları onları, üyelerinin gereksinmelerini aynı anda tanımlayan ve üyelerini gerçek bir kültürel "bağışıklık koruma" aracılığıyla iç ve dış tehlikelere karşı koruyan toplumsal ve kültürel ilişkilerin canlı bir dokusuna dönüştürür. (Robert&Rahnema, 2011: 102- 103).

Gönüllü yoksulluk ise kavram itibariyle paylaşımcı yoksulluk olgusunun üzerine temellenmektedir. Tıpkı paylaşımcı yoksullukta olduğu gibi sade bir yaşam ve azla yetinme ilkelerine sahiptir. Tek fark, bu yoksulluk biçiminin bir halkın ortak bir yaşam biçimi değil, özellikle kendi (manevi) zenginliğinin bilincinde olan sıradışı bireylerin kendi seçimi olmasıdır. Gönüllü yoksulluk aynı çilekeşlik gibi, maddi mal birikimine bağlı zenginlikten kökten farklı olan bir zenginlik algısına dayanan etik, ahlaki ya da dinsel bir nitelik seçimidir. Bu tür bir seçim, daha fazla olmanın yollarının, daha fazlasına sahip olmanın yollarıyla kökten farklı olduğuna duyulan derin inançtan kaynaklanır. Gönüllü yoksul, her türlü maddi bağımlılıktan kurtarıcı, üstün bir yapının zenginliklerini arar. Bu arayış özellikle, giysilerindeki yoksulluğun kendisine tam bir özgürlüğün ve zenginlerin sahip olduğu zenginlikle karşılaştırılmayacak bir zenginliğin tadını çıkarmasına olanak verdiğini söyleyen Sokrates'in dile getirdiği bir vizyondur. (Robert&Rahnema, 2011: 49).

2.3.3.2. Yeni Yoksulluk

Paylaşımcı ve gönüllü yoksulluğun aksine günümüz yoksulları yeni yoksulluk formunun içerisinde yer almaktadırlar. Eskiden sadece geçinmeye dayalı ve hayatını asgari koşulları sağlayarak sürdürmek söz konusu iken günümüzde ihtiyaçların fazlalaşması ve çeşitlenmesiyle birlikte, yoksulluğun farklı yansımaları ortaya çıkmıştır.

Bugünkü yoksulluk Rahnema’nın ifadesiyle tam bir “sefalet” anlamına gelmektedir. Ona göre yoksul bir kişi onurlu bir yaşam sürdürebilir. Ancak sefalet içinde yaşayan biri onurlu bir yaşam sürdüremez. Bunun da en temel nedeni üretim odaklı kapitalist ekonomidir (Rahnema, 2007: 37, 40, 209). Kapitalist dünya ekonomisi insan sınırlarını zorlayıcı nitelikte tüketim çılgınlığına sürüklemekte ve bundan dolayı insanoğlu kendi doğasından kopmaktadır. Bu durum zenginleri doymak bilmez ve umursamaz kılarken yoksulları sefil, açgözlü ve potansiyel suçlu ilan etmektedir.

Yoksulluğun yeni şekli bireyleri oldukça güç durumlarla karşı karşıya getirmektedir. İnsanlar tüketim konusunda birbirleriyle alabildiğince yarışırken, bazıları yarışı bırakmakta ve sefaleti istemeyerek de olsa kabullenmektedir. Yeni yoksulluk toplumsal dışlanma riski taşıyan, kenarda kalan, özellikle ekonomik ilişkiler açısından sistemle bütünleşmesi giderek zorlaşan bir tabaka anlamına gelmektedir. (Buğra ve Keyder, 2003: 21).

Bauman’a göre yeni yoksullar, tatmin edici düzeyde gelire sahip olamayan, kredi kartıyla harcama yapamayan ve gelecek ümidini koruyamayan yoksullardır. Bugünkü yoksulluk sadece çalışmayanları değil, aynı zamanda çalışanları da kapsamaktadır. Çünkü çalışıp da kıt kanaat geçinenler, tüketim faaliyetlerine yeterince katılamayanlardır. Bauman bunlara defolu tüketici adını vermektedir. Bu yoksullar serbest pazarın sunmuş olduğu imkânlardan yeterince yararlanamazken, mal ve hizmet alımı konusunda geri plana düşmektedirler. Bu da onların yoksul kabul edilmesi için yeterli bir sebeptir (Bauman, 1999a: 132).

Illich’e göre modernleştirilmiş yeni yoksulluğun ortaya çıkması, aşırı servet düşkünlüğüne bağlıdır. Aşırı servet düşkünlüğü sonucunda toplumdaki yeni yoksullar açık bir şekilde görülmeseler bile gizli bir şekilde varlıklarını sürdürmektedirler. Bu yoksullar bir taraftan satın alma gücünü kaybetmişken, diğer taraftan modern dünyaya uyum sağlamak amacıyla tüketim fonksiyonlarını yerine getirmek zorundadırlar. Yani her ne kadar yoksul olsalar da kalkınma ve modernizasyonun sağlıklı işleyebilmesi için yoksulluklarını belli etmeden, satın alma sistemine iştirak etmek zorundadırlar. (Illich, 2006: 31).

Günümüz yoksullarının ihtiyaçlardan ziyade tüketimle belirlenmesi değişen dünya sistemiyle alakalıdır. Sanayi devrimiyle birlikte küreselleşen üretim ve tüketim

tarzları genel-geçer bir toplumsal yasa haline gelmiştir. Baudrillard’a göre tüketim varoluşun bir gereksinimi haline gelmiştir. Tüketimin vazgeçilmez oluşu, mekan, zaman, doğa, yeşillik, su ve sessizlik gibi huzur veren değerlerin önemsenmemesine yol açmıştır. Ona göre tüketim artık hiçbir anlama gelmediğinde herkese özgü bir şey haline gelecektir (Baudrillard, 2010: 62-63). Bu da tüketemeyen yeni yoksulların daha fazla ayrımcılığa maruz kalmalarına neden olacaktır.

Modernize yoksulluğun ortaya çıkışı sanayi devrimiyle beraber gerçekleşmiştir. Sanayi devriminin ortaya çıkışıyla birlikte, bilinen gerçeklikler alt-üst olmuş, toplumsal kavramlar yeniden inşa edilmiştir. İşte zenginlik ve yoksulluk da bu kavramlar arasındadır. Robert ve Rahnema’ya göre sistematik bir biçimde yeni ihtiyaçlar üreterek, yerli toplumlara özgü organik dengelere büyük bir darbe indirmiştir. Modern pazara ulaşan büyük dönüşüm sürecinde, hem ihtiyaç tanımını yapmak zorlaşmış, hem de gerekliliğin sınırlarını belirleyen sosyo-kültürel ölçütler karmaşıklaşmıştır. Yani modern yoksulluk, tamamen yeni üretim tarzının ürünüdür. Bu yeni sistemin neden olduğu kopuşların, ekonomik vaatlerin yol açtığı baskılanmaların ve gerçekçi olmayan beklenti ve mucizelerin doğrudan sonucudur (Robert&Rahnema, 2011: 50).

2.3.4. Diğer Yoksulluk Yorumlamaları