• Sonuç bulunamadı

3.1. Araştırma Grubunun Genel Özellikleri

3.1.2. Eğitim Durumu

Yoksulluk döngüsü içerisine yerleşmiş olan en önemli sosyolojik sorunlardan biri eğitim eksikliğidir. Eğitimsizler yoksul, yoksullar eğitimsiz olarak görülmektedir. Bu yaklaşım tamamen doğru olmasa da haklılık payı oldukça güçlüdür. Toplumumuzdaki yaygın anlayış eğitimli insanların yoksul olmayacağı şeklindedir. Nitekim yapılan araştırmalar eğitim eksikliğinin yoksul ailelerde sıkça görülen bir durum olduğunu ortaya koyarken, aynı zamanda eğitim alanların iş olanaklarından daha fazla yararlandıklarını göstermektedir. Geçmişten günümüze eğitimli insanların toplumdaki saygınlığı ve fırsatlara ulaşabilirliği eğitimsizlere nazaran hep daha fazla olmuştur.

Eğitimsizlik kent yoksulluğunun önemli bir belirleyicisidir. Eğitimsizliğin yoksulluk üzerindeki belirleyiciliği köyden kente göç dalgasıyla gerçekleşmiştir. Kırsal yaşamda, hayatın devamlılığı için fazlaca gerekli olmayan eğitim alma durumu kentlerde büyük bir yoksunluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitimsiz insanların kent yaşamına ayak uydurabilmeleri son derece güç bir durumdur.

Yoksulluk ya da kırsal yaşamdaki bazı olumsuzluklar nedeniyle yeterli eğitim alamayanlar, kent hayatında büyük güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Gerek erkek gerekse kadın olsun kırdan kente göç etmiş olan bireyler, kentlerde niteliksiz ve vasıfsız işgücünü oluşturmaktadırlar. Bunlardan bir kısmı iş imkânı bulup çalışabilmekte, ancak bir kısmı da çalışabilecek bir iş bulamamaktadır. Diğer yandan, kentlerde yaşayan eğitimsiz yoksul aileler çocuklarının okuması yönünde bir eğilim göstermektedirler. Ancak kentlerdeki eğitim kalitesinin de okuldan okula farklılık gösterdiğini hesaba katmak gerekmektedir (Açıkgöz&Yusufoğlu, 2012: 92). Yoksul çocukların gittikleri okulların genel eğitim kalitesi ve eğitim olanakları diğer okullara göre daha düşük olduğu gibi, bu tip okullarda görev yapan öğretmenlerin de genellikle daha kalabalık sınıflarda ders vermek zorunda kaldıkları, öğrencilerle kurdukları ilişkilerde daha otoriter oldukları ve tek yönlü diyalog kurdukları gözlenmektedir (Ingersoll akt. Müderrisoğlu, 2010: 105).

Eğitim eksikliği genel olarak yoksulların tamamını etkilemekle birlikte, kadın yoksullar eğitimsizlikten daha fazla etkilenmektedirler. Eğitimsizliğin neticesi ise sadece yoksulluk sorununu doğurmakla kalmaz, aynı zamanda şiddet ve dışlanma

olgusuna da neden olur. Aslında bir ülkede olumsuzluk yaşanan her alanda, eğitimde, sağlıkta, sosyal, kültürel ve siyasi alanda var olan sorunlar, ekonomik krizler, yoksulluk, yolsuzluk o ülkede yaşayan herkesi etkiler. Ancak istatistiklere bakıldığında kadınların çok daha olumsuz etkilendikleri görülmektedir. Örneğin dünyada gelişmemiş ülkelerde okuryazar olmayan yaklaşık 867 milyon kişi vardır. Bunun 550 milyondan fazlası kadındır. Siyasette ve karar alma mekanizmalarında da kadınlar çok az sayıda yer almaktadırlar. Aile içi şiddet olayları da en çok kadınları mağdur etmektedir (Moroğlu, 2011: 37).

Eğitim ile ilgili olumsuz söylemlerin yanı sıra, son zamanlarda özellikle ülkemiz açısından iyi şeyler de söylenebilir. Ülkemizde özellikle 1960’lı yıllardan sonra kadınların eğitimine daha fazla önem verilmesiyle birlikte, kadının sosyal hayata daha fazla katılım sağlamasına yol açmıştır. Ancak yine de yoğun iş hayatına rağmen içerde ve dışarıda yeterli desteği bulamayan kadınlar yalnızlaşmış ve yaşamda bocalayarak haklarının gerisine düşmüş ve sosyal rollerini yerine getirememişlerdir. Zaman zaman şiddete maruz kalmış, mirastan ve boşanmalardan haklarını alamamışlardır (Güneş Kargı, 2011: 33).

Yoksulluğun kadınlaşması üzerinde de eğitim eksikliğinin oldukça güçlü bir belirleyiciliği söz konusudur. Bu eksiklik yalnızca kadın yoksulluğunu ortaya çıkarmakla kalmayıp, aynı zamanda genel yoksulluk üzerinde de kendini hissettirmektedir. Alptekin’e göre yoksulluğun azaltılması amacıyla başta eğitim kurumları olmak üzere toplumsal kurumlar bazında toplumsal cinsiyet ekseninde fırsat eşitliği konusu ve bu konuda gerçekleştirilecek hizmet ve faaliyetlerle toplumun genelinde büyük çapta bir farkındalık ve duyarlılık oluşturulmalıdır (Alptekin, 2014: 26).

Tablo 17: Eğitim Durumu Dağılımı

Eğitim Durumu Sayı %

Okur-yazar değil 77 39,5 Sadece okur-yazar 35 17,9 İlkokul mezunu 65 33,3 Ortaokul mezunu 11 5,6 Lise mezunu 5 2,6 Üniversite mezunu 2 1 Toplam 195 100

Araştırma grubunun büyük çoğunluğu düşük öğrenim seviyesine sahiptir. Özellikle, okur-yazar olmayanların oranı oldukça dikkat çekmektedir; zira tablodaki en yüksek oran (%39,5) bu gruba aittir. Okur-yazar olup da herhangi bir okul bitirmeyenler okur-yazar olmayanlarla birlikte düşünüldüğünde, bu oran daha da yukarı çıkmaktadır (%57,4). Sadece mezuniyet baz alınsa bile, araştırma grubunun yarısından fazlasının herhangi bir okul mezunu olmadığı görülmektedir. Bu, yoksulluk-eğitim ilişkisini gösteren çok önemli bir bulgudur. Sebep-sonuç ilişkisine göre bakıldığında, yoksulluğun mu eğitimsizliğe, yoksa eğitimsizliğin mi yoksulluğa yol açtığı kesin olarak saptanamamakla birlikte, aşikâr olanın araştırma grubundaki yoksulların çoğunun eğitimsiz veya düşük eğitim seviyesine sahip olduğudur.

Bunun yanında, herhangi bir okul mezunu olanların da büyük çoğunluğu ilkokul mezunudur (%33,3). Ortaokul ve üstü bir okul mezunu olanların oranı %10’u bulmamaktadır. Dolayısıyla, yoksulluk ile eğitim(sizlik) arasında sıkı bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür. Yoksullarla ilgili yapılan tüm araştırmalarda olduğu gibi eğitimsizlik veya eğitim eksikliği bu araştırma neticesinde ortaya çıkmaktadır.

Mamuret’ül-Aziz Vakfı’nın yaklaşık 16.500 hane üzerinde gerçekleştirmiş olduğu yoksulluk araştırmasına göre, hane kadınlarının yaklaşık %50’si bir eğitim kurumundan mezun değildir. Bu kadınların içerisinde okuma-yazma bilmeyenlerin oranı ise %40 civarındadır. Dolayısıyla, bu kadınlar için yoksullukla birlikte yüksek düzeyde bir çaresizliğin de söz konusu olduğunu söylemek mümkündür (www.maziz.net, 21.08.2013). TUİK’in 2009 yılı araştırmasında ise eğitimsizliğin önemli bir yoksulluk riski olduğu ortaya çıkmaktadır. Aşağıdaki tabloda oranlar görülmektedir:

Tablo 18: Türkiye’deki Yoksulların Eğitim Durumunun Cinsiyete Göre Dağılımı

Yoksulların Eğitim Durumu Toplam Erkek Kadın

Okur-yazar değil/okul bitiremeyen 29,84 30,34 29,52

İlkokul 15,34 16,86 13,83

Ortaokul 9,76 10,89 7,82

Lise 5,34 5,71 4,76

Üniversite 0,71 0,92 0,40

Kaynak: www.tuik.gov.tr

Bu tablo araştırmamızı az bir farkla doğrular niteliktedir. Bu araştırma, yoksulların eğitim durumlarını incelerken, TUİK eğitim durumuna göre yoksulluk

oranlarını ele almaktadır. Buna göre okur-yazar olmayan veya herhangi bir okul bitiremeyenlerin, yaklaşık %30’u, ilkokul mezunlarının %15,34’ü, ortaokul mezunlarının %9,76’sı, lise mezunlarının %5,34’ü ve üniversite mezunlarının %0,71’i yoksuldur (www.tuik.gov.tr). Bu oranlar eğitimsizliğin ciddi bir yoksulluk sebebi olduğunu göstermektedir.

Eğitimsiz insanların tamamının yoksul olduğunu söylemek belki güç ama yoksulların büyük bir çoğunluğunun yeterli eğitim almadığını söylemek mümkündür. Bu da eğitimsizliğin yoksulluk açısından son derece önemli bir risk teşkil ettiğinin açık bir göstergesidir. Yapılan araştırmada yoksulluğun daha çok parçalanmaya neden olduğu, yoksulluğun en temel nedeninin de eğitim olanaklarından yeterince yararlanamamak olduğu gözlemlenmiştir.

Tablo 19: Okula Gitmeme Nedenlerinin Dağılımı

Okula Gitmeme veya Bırakma Nedeni Sayı %

Kız çocuğunu okutmama 76 39,4

Maddi imkânsızlıklar 49 25,4

Kırsal bölgede okul olmaması 39 20,2

Gitmek istemedim 20 10,4

Küçük yaşta çalışma 5 2,6

Diğer 4 2,1

Toplam 193 100

Yukarıda da belirtildiği gibi, yoksulluğun en temel göstergelerinden birisi yoksulların genellikle eğitim olanaklarından yeterince yararlanamamış olmalarıdır. Gerek kadın olsun gerek erkek olsun yoksulların büyük oranda eğitimsiz oldukları veya yeterli eğitim alamadıkları yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkmaktadır. Geleneksel toplumlarda yaşamı normal şartlarda idame ettirebilmek için eğitime fazla ihtiyaç duyulmazken modern toplumlarda -özellikle kent hayatında- eğitimin eksikliği büyük bir sorun teşkil etmektedir. Kent yaşamında eğitimsiz olmak aynı zamanda iş olanaklarından yeterince yararlanamamak, çocukların eğitimi noktasında gerekli özeni gösterememek, toplumun gerisinde kalmak gibi sorunlar doğurmaktadır. Araştırma kapsamında bulunan yoksul kadınlar da bu durumdan mustariptirler. Parçalanmış aileleri yöneten kadınların yeterli eğitim alamayışlarının birtakım nedenleri vardır.

Yukarıdaki tabloda parçalanmış aile reisi konumunda olan yoksul kadınların yeterli eğitim alamama nedenleri görülmektedir. Tabloda göze çarpan en önemli neden kız çocuğuna yapılan cinsiyet ayrımcılığıdır. Kız çocuğunu okutmama anlayışı nedeniyle okula gönderilmeyen veya yeterli eğitim alamayanların oranı %39,4 olarak görülmektedir. Onu takip eden diğer neden ise ailelerinin de kendileri gibi yoksul olduğunu ortaya koyan maddi imkânsızlıklardır. Bunun oranı ise %25,4’tür. Kadınların yeterli eğitim alamamalarındaki üçüncü faktör ise kırsal bölgede okul bulunmamasıdır. Kırsal bölgedeki koşullardan dolayı yeterli eğitim alamayanların oranı % 20,2’dir. Diğer nedenler ise okula gitmek isteme %10,4, küçük yaşta çalışma %2,6 ve diğer %2,1 olarak sıralanmaktadır.

Tabloda öne çıkan faktör olan kız çocuğunu okutmama anlayışının bazı nedenleri vardır. Bunlardan birincisi eğitim maliyetidir. Topçuoğlu ve Aksan’ın belirttiğine göre (2014: 166), yoksul aileler için kız çocuklarının eğitim maliyeti, erkek çocuklarından daha fazla olmaktadır. Kültürel etkenlerle beraber kız çocuklarının eğitime erişimleri engellenebilmektedir. Kız çocukları daha çok okula başlama aşamasında, sosyoekonomik ve kültürel yapılarla ilgili pek çok nedenden dolayı eğitim sistemine girememektedir. Birçok aile, kız çocuklarının eğitimini önemli saymamakta, onları ev işlerine yardım etsinler diye evde tutmaktadır. Yine, erken yaşta gerçekleşen evlilikler daha öncelikli bir konu haline gelebilmektedir. Eğitim olanaklarından yeterince yararlanamayan kadınlar için evlilik ve erkeğe bağımlılık yoksulluğu beraberinde getirmekte, farklı yaşanmasına neden olmaktadır.

Eğitim eksikliği cinsiyet bağlamında düşünüldüğünde hem kadın hem de erkek açısından son derece dezavantajlı bir durumdur. Ancak bu durum parçalanmış ailelerde kadının mağduriyetini daha fazla artırmaktadır. Özellikle yoksul kesimde kadının evden dışarıya pek çıkmadığı ve sosyal yaşam koşullarını yeterince bilmediği kabul edilir. İşte hem eğitimi olmayan hem de parçalanmışlığa maruz kalan eğitimsiz yoksul kadının, en dezavantajlı kişi olduğunu söyleyebilmek mümkündür.