• Sonuç bulunamadı

Yetim Malı, Kalitesiz ve Haram Mal, Kötü Amel

HABÎS KAVRAMININ LÜGAVÎ VE KUR’ÂNÎ TAHLÎLİ

A. KUR’ÂN’DA HABÎS VE TÜREVLERİ

8. Yetim Malı, Kalitesiz ve Haram Mal, Kötü Amel

Babası ölen ve henüz ergenlik çağına ulaşmayan çocuğa yetim denilmektedir.261 İslâm dini, yetimlerin ve haklarının korunup kollanması ve onların topluma kazandırılması için gerekli tedbirleri almakta; bu yönde emir ve tavsiyelerde bulunmaktadır. Mesela Kur’ân-ı Kerîm’de, infâk edilecek malın yetimlere de ulaştırılması tavsiye edilmekte;262 yetimlere karşı iyi muamelede bulunanlar övülmekte;263 yetime kötü davranıp, yardım elini uzatmayanlar ise kınanmaktadır.264 Kur’ân-ı Kerîm, aynı zamanda, yetimlerin mallarını korumayı ve yetimleri yetiştirerek rüşt çağına ulaştıklarında mallarını kendilerine vermeyi de bir görev olarak bildirmektedir.265

Kaynaklarda belirtildiğine göre Gatafan’dan el-Münzir b. Rifâ’a adındaki bir adamın yanında, kardeşinin yetim oğluna ait birçok mal bulunmaktaydı. Yetim olan çocuk buluğ çağına varınca kendisine ait olan bu malı amcasından istemiş fakat amcası bu malı şahitlik edenlerle beraber yaz! Bütün isteğimiz ve umudumuz, Rabbimizin bizi hayırlı insanlar arasına dâhil etmesi iken, ne diye Allah’a ve bize gelen bu hakikate iman etmeyelim ki?”

259 “Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı, artık onlar taş gibi, hatta ondan da katı! Çünkü öyle taş var ki içinden ırmaklar fışkırır. Öylesi var ki, çatlar da bağrından su kaynar. Ve öylesi var ki, Allah’a olan tazimi sebebiyle yukarıdan düşüp parçalanır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”

260 Bkz: Râzî, a.g.e., XIV, 150-151.

261 Paçacı, İbrahim, “Yetim”, Dinî Kavramlar Sözlüğü, 5. baskı, DİB Yayınları, Ankara, 2010, s. 699.

262 el-Bakara 2/215.

263 el-İnsân 76/8.

264 el-Fecr 89/17; el-Mâûn 107/2.

265 en-Nisâ 4/2, 3, 5, 6, 10; el-En’âm 6/152.

163 kendisine teslim etmemiştir. Bunun üzerine yetim çocuk, durumu Hz. Peygamber’e bildirmiş; bu mesele dolayısıyla Nisâ Sûresi 2. âyet nâzil olmuş; Rasûlullah (s.a.) adama, yeğeninin malını vermesini emretmiş ve bu âyeti okumuş; adam da âyeti duyar duymaz yeğenine malını teslim etmiştir.266 İlgili âyette mealen şöyle buyurulmaktadır:

“Yetimlere mallarını verin, temizi (tayyib) verip murdarı (habîs) almayın, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü böyle yapmanız gerçekten büyük bir günahtır.”

Konu bakımından dikkat çekici olan, âyette “tayyib” ve “habîs” kelimelerinin kullanılmış olmasıdır. Nitekim zorbalıkla ele geçirilip tüketilen yetim malı “habîs” diye nitelendirilmektedir. Başka bir ifadeyle, âyette geçen “habîs” kelimesi, “haram” anlamına işaret etmektedir. Çünkü yetimin malı kendisine helâl, başkasına haramdır. Mukâtil b.

Süleymân, Râğıb el-İsfahânî, İbnü’l-Cevzî, Semîn el-Halebî ve Fîrûzâbâdî ilgili kelimeyi bu şekilde açıklamaktadır.267 Yine kimi âlimlere göre bu kelime “kötü amel” anlamı da taşımaktadır.268 Birinci Bölüm’de de işaret edildiği üzere, âyetteki “tayyib” kelimesi ise

“helâl kazanç, mal, rızık”;269 “iyi, kaliteli mal”;270 “sâlih amel, güzel iş”271 gibi anlamlar taşımaktadır.

Tefsir kaynaklarında, “Yetimlere mallarını verin, temizi (tayyib) verip murdarı (habîs) almayın,onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin.” buyruğu hakkında bazı rivâyetlere yer verilmekte; değişik yorumlar yapılmaktadır. Bu rivâyet ve yorumlara değinmek, âyetteki “tayyib” ve “habîs” kelimelerini açıklama anlamı taşıyacaktır.

Müfessirlerin ilgili yorum ve rivâyetlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

266 Bkz: Mukâtil b. Süleymân, Tefsîr-i Kebîr, I, 335; Semerkandî, a.g.e., II, 7; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesir, I, 507-508; Beydâvî, a.g.e., I, 487; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1278; Zuhaylî, et-Tefsîru’l-Vecîz, I, 309.

267 Mukâtil b. Süleymân, el-Eşbâh ve’n-Nezâir, s. 127; Râğıb el-İsfahânî, a.g.e., s. 273; İbnü’l-Cevzî, Nüzhetü’l-A’yüni’n-Nevâzir, s. 270; Semîn el-Halebî, a.g.e., I, 558; Fîrûzâbâdî, Basâir, II, 522.

268 Râğıb el-İsfahânî, a.g.e., s. 527; Semîn el-Halebî, a.g.e., II, 496; Fîrûzâbâdî, Basâir, III, 531.

269 Mukâtil b. Süleymân, Tefsîr-i Kebîr, I, 335; Ferrâ, a.g.e., I, 203; Taberî, a.g.e., VI, 352; Zeccâc, a.g.e., II, 7; Mâverdî, a.g.e., I, 447-448; Zemahşerî, el-Keşşâf, II, 12; Râzî, a.g.e., IX, 176; Kurtubî, a.g.e., V, 9;

Beydâvî, a.g.e., I, 487-488; Nesefî, a.g.e., II, 499-500; İbn Kesîr, a.g.e., II, 207; Süyûtî-Mahallî, a.g.e., s.

77; Bursevî, a.g.e., II, 161; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1279; Bilmen, a.g.e., II, 543; Mevdûdî, a.g.e., I, 338; Derveze, a.g.e., VI, 64; Karaman ve diğerleri, a.g.e., II, 14-15.

270 Mâverdî, a.g.e., I, 447-448; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesir, I, 508; Beydâvî, a.g.e., I, 487-488; Havva, a.g.e., III, 25; Bilmen, a.g.e., II, 543; Mevdûdî, a.g.e., I, 338; Zuhaylî, et-Tefsîru’l-Vecîz, I, 309;

Karaman ve diğerleri, a.g.e., II, 15.

271 Râğıb el-İsfahânî, a.g.e., s. 527; Semîn el-Halebî, a.g.e., II, 496; Fîrûzâbâdî, Basâir, III, 531; Abduh-Rızâ, a.g.e., IV, 339-340.

164 a) Âyette, velâyeti altında yetimlerin bulunduğu kimselere, yetimin temiz, hoş, iyi ve kaliteli malı ile kendilerine ait âdî, kötü, aşağılık ve kalitesiz malları değiştirmemeleri emredilmektedir.272 İbnü’l-Müseyyeb, Zührî, Dahhâk ve Süddî’nin bu görüşte olduğu söylenmektedir.273 Nitekim kaynaklarda bildirildiğine göre Süddî şöyle demiştir: “Birileri yetimin sürüsünden semiz koyunu alır, onun yerine zayıfı verirdi. Kaliteli dirhemleri alır, onun yerine sahte dirhemleri verirdi.”274 Benzer açıklamalar, ismi geçen diğer müfessirler tarafından da yapılmıştır.275 Bu yorum ve rivâyetlere göre âyetteki “tayyib”, “iyi, değerli ve kaliteli mal”; “habîs” de “kötü, aşağılık ve kalitesiz mal” anlamlarını taşımaktadır.

b) Âyette, kazanılmış helâl bir malın; yetimlere ait, gasp edilmiş, haram bir mal ile değiştirilmemesi emredilmektedir. Başka bir ifadeyle, âyette deniliyor ki: “Yetimlerin sizin için haram olan mallarını helâl olan mallarınızla değiştirmeyin. Helâlı bırakıp da haramı yemeye kalkışmayın.”276 Nitekim Saîd b. Cübeyr, âyet hakkında şu açıklamada bulunmuştur: “İnsanların haram mallarını sizin helâl mallarınızla değişmeyin.” İbn Kesîr’e göre Saîd b. Cübeyr, bu açıklamasıyla şunu söylemek istemiştir: “Sizin helâl malınızı saçıp savurup sonra da yetimlerin size haram olan mallarını yemeyin.”277 Burada zikredilen yorum ve rivâyetler, âyetteki “tayyib” kelimesinin, “helâl mal, kazanç, rızık” anlamında;

“habîs” kelimesinin de “haram mal, kazanç (yetim malı)” anlamında kullanıldığına delâlet etmektedir.

c) Âyette, kişinin, kendi mallarına güzel güzel bakıp da yetimin malını kötü bir durumda bırakmaması; ona kendi malına bakar gibi ve hatta ondan daha fazla bir özenle bakması;278 iyi durumu kötü durumla değiştirmemesi; yani, yetimin malını muhafaza etmek gibi güzel bir durumu, seçeneği tercih etmesi; onları kendi malına katmak gibi kötü

272 Mâverdî, a.g.e., I, 447-448; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesir, I, 508; Beydâvî, a.g.e., I, 487-488; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1279; Bilmen, a.g.e., II, 543; Havva, a.g.e., III, 25; Mevdûdî, a.g.e., I, 338;

Zuhaylî, et-Tefsîru’l-Vecîz, I, 309; Karaman ve diğerleri, a.g.e., II, 15.

273 Mâverdî, a.g.e., I, 447-448.

274 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesir, I, 508; İbn Kesîr, a.g.e., II, 207; Havva, a.g.e., III, 25. Ayrıca bkz: Semîn el-Halebî, a.g.e., I, 558.

275 İbn Kesîr, a.g.e., II, 207.

276 Mukâtil b. Süleymân, Tefsîr-i Kebîr, I, 335; Ferrâ, a.g.e., I, 203; Taberî, a.g.e., VI, 352; Zeccâc, a.g.e., II, 7; Semerkandî, a.g.e., II, 7; Mâverdî, a.g.e., I, 447-448; Zemahşerî, el-Keşşâf, II, 12; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesir, I, 508; Râzî, a.g.e., IX, 176; Kurtubî, a.g.e., V, 9; Beydâvî, a.g.e., I, 487-488; Nesefî, a.g.e., II, 499-500; Bursevî, a.g.e., II, 161; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1279; Havva, a.g.e., III, 25; Sâbûnî, a.g.e., I, 483.

277 İbn Kesîr, a.g.e., II, 207.

278 Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1279.

165 bir tutum ve yaklaşıma tenezzül etmemesi emredilmektedir.279 Çünkü yetimlerin mallarını muhafaza etmek ve onlara kötü maksatla el sürmemek güzel bir iş; onların mallarını çalıp çırpmak da kötü, pis bir iştir.280 Buna göre âyetteki “tayyib” ile “yetimin malını korumak gibi güzel bir iş, davranış, yaklaşım”; “habîs” kelimesiyle de “yetimin malını çalıp çırpmak, yok etmek gibi kötü, haince bir yaklaşım” nazara verilmektedir.

d) Âyette, kişinin kendi helâl rızkını beklemeyerek sabırsızlanıp yetimin malını haram haram yemek için pisboğazlık yapması yasaklanmıştır.281 Süfyân es-Sevrî, âyetin tefsiri ile ilgili olarak Ebû Sâlih’ten rivâyetle şöyle demiştir: “Senin için takdir edilmiş bulunan helâl rızık sana gelmeden önce acele edip haram rızkın peşine koşma!”282 Bu yaklaşıma göre de “tayyib”, “helâl mal, rızık”; “habîs” de “haram mal, rızık (yetim malı)”

gibi anlamlarda kullanılmıştır.

e) Kaynaklarda belirtildiğine göre bazı kimseler, kadınları ve çocukları mirasçı yapmaz; mirası sadece büyük erkekler alırdı. Buna göre adamın mirastan aldığı kendi payı temiz, yetimin hakkından aldığı da murdardır. Bu, İbn Zeyd’in görüşüdür.283 Bu görüşe göre de “tayyib”, “temiz, helâl”; “habîs” ise “pis, haram” anlamına gelmektedir.

Burada kaydedilen yorum ve rivâyetler, Nisâ Sûresi 2. âyette geçen “habîs”

kelimesinin “haram; haram mal, kazanç, rızık; zorbalıkla ele geçirilip tüketilen yetim malı, yetim hakkı; kötü amel; aşağılık, âdî ve kalitesiz mal; yetimin malını korumayıp çalıp çırpmak, yok etmek gibi haince bir tutum ve davranış sergilemek” vb. anlamları ifade etmek üzere kullanıldığını göstermektedir. Yine öyle anlaşılıyor ki zikredilen anlamların zıddını bildirmek için de ilgili âyette “tayyib” kelimesine yer verilmiştir.