• Sonuç bulunamadı

Helâl Olup Hoşa Giden Kadınlar

A. KUR’ÂN’DA TAYYİB VE TÜREVLERİ

5. Helâl Olup Hoşa Giden Kadınlar

İslâm’a göre, Müslümanların evlenip yuva kurması oldukça önemlidir. Bunun için Kur’ân-ı Kerîm’de, “O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Kendilerine ısınmanız için, size içinizden eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır.”320 buyurulmaktadır.

Başka bir âyette de, “İçinizden evli olmayanları, köle ve cariyelerinizden evlenmeye müsait olanları evlendirin! Eğer fakir iseler, Allah lütfu ile onların ihtiyaçlarını giderir. Çünkü Allah’ın lütfu geniştir. Her şeyi hakkıyla bilir.”321 denilmektedir. Hz. Peygamber de değişik hadîslerinde mü’minleri evlenmeye teşvik etmiştir. Meselâ bir hadîslerinde, “Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa, hemen evlensin. Çünkü evlilik, gözü (harama) daha çok kapattırıcı, namusu daha çok koruyucudur. Sizden kimin (evlenmeye) gücü yetmiyorsa, o da oruca devam etsin. Çünkü oruç, o kimse için, hayalarını kesmek (gibi)dir.”322 buyurmuştur. Bu mealde birçok âyet ve hadîs zikredilebilir. Bütün bunlar, İslâm dinine göre evliliğin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Ancak İslâm, insanları evlenmeye teşvik etmekle yetinmemiş, evliliği vesîle kılarak karşı tarafın mağduriyetini amaçlayanları, muhatabına adâletle muamelede bulunmayıp evlilik kurumunu kötüye kullanacak olanları daha baştan uyarmıştır. Mesela Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulmaktadır:

“Yetimlere mallarını verin, temizi (tayyib) verip murdarı (habîs) almayın, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü böyle yapmanız gerçekten büyük bir günahtır. Himayeniz altındaki yetim kızlarla evlenince haklarını gözetemeyeceğinizden, adâleti sağlayamayacağınızdan endişe ederseniz, onlarla değil, size helâl olup hoşunuza

319 Bkz: Kurtubî, a.g.e., VII, 401.

320 er-Rûm 30/21.

321 en-Nûr 24/32.

322 Buhârî, Nikâh, 2, 3; Müslim, Nikâh, 1; Tirmizi, Nikâh, 1 (1081).

63 giden diğer kadınlarla iki, üç veya dört hanım olmak üzere evlenin! Eğer bu takdirde de aralarında adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz, bir kadınla veya elinizin altında olan cariyelerle yetinin. Bu durum, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.”323

Öncelikle şunu belirtelim ki konuyla doğrudan ilgili olması dolayısıyla burada, âyetteki “size helâl olup hoşunuza giden diğer kadınlar” ifadesinden maksadın ne olduğu üzerinde özellikle durulacak; bu ifadenin ihtiva ettiği anlamları doğru tespit etmek için de âyetin genel anlamına ilişkin değerlendirmelere zaman zaman yer verilecektir.

Zikredilen ifadeden maksadın ne olduğunu doğru tespit etmek için önce Kur’ân sözlüklerine ardından da tefsir kaynaklarına müracaat etmek gerekmektedir.

Mukâtil b. Süleymân, âyette geçen (ءاسنلانم مُكل َْباط ام/size helâl olup hoşunuza giden diğer kadınlar) ifadesini, (ءاسنلا نم مُكل لح ام) ifadesiyle tefsir etmiştir. Buna göre âyetteki “tâbe” fiili “helâl” anlamında kullanılmıştır. O halde mana “size helâl olan diğer kadınlar” şeklinde olur. Zaten Mukâtil b. Süleymân, “tayyib” kelimesinin “helâl, mü’min ve güzel” olmak üzere üç manada tefsir edildiğini söylemekte ve ilgili âyetteki “tâbe”

fiilinin “helâl” anlamına alınması gerektiğini bildirmektedir.324

Râğıb el-İsfahânî ise; “ًْاب يَطُْْبيطَيْ ُْئَّشلاَْْباط/ Bir şey hoş oldu, olmaktadır; بِّ يَطوهف/ o hoştur.” şeklinde “tâbe” fiilinin kaçıncı babdan olduğuna ve hangi anlamda kullanıldığına işaret etmiş ve “…Hoşunuza giden kadınlarla evleniniz.” âyetini bu fiilin anlam ve kullanımı için örnek göstermiştir.325

Müfessirlere göre Yüce Allah’ın “Himayeniz altındaki yetim kızlarla evlenince haklarını gözetemeyeceğinizden, adâleti sağlayamayacağınızdan endişe ederseniz”

buyruğu şart; “Size helâl olup hoşunuza giden diğer kadınlarla iki, üç veya dört hanım olmak üzere evlenin!” buyruğu da bu şartın cevabıdır. Buna bağlı olarak birçok yorum yapılmıştır. Ancak burada âyetin genel muhtevasını yansıtacak, bu vesileyle de âyetin ilgili kısmının doğru anlaşılmasını sağlayacak ilgili bazı görüşlere yer verilecektir.

Müfessirlerin kimine göre âyette yetimleri himayesinde bulunduran velîler uyarılmakta, yetimlerle evlenmek istediklerinde onların mehirlerini tam olarak vermeleri

323 en-Nisâ 4/2-3.

324 Bkz: Mukâtil b. Süleymân, a.g.e., s. 127.

325 Bkz: Râğıb el-İsfahânî, a.g.e., s. 527.

64 gerektiği hatırlatılmaktadır. Mehirlerini tam olarak vermedikleri takdirde ise bunlarla evlenemeyecekleri ancak bunlar dışındaki, Allah’ın helâl ve temiz kıldığı diğer yabancı kadınlardan dörde kadar alabilecekleri, bunlar arasında da adâleti sağlayamamaktan endişe ederlerse bir tane ile evlenmeleri veya cariyeleriyle yetinmeleri gerektiği bildirilmektedir.326 Âyeti bu şekilde açıklayan müfessirler, görüşlerini destekleyen şu rivâyete eserlerinde yer vermektedirler: Urve b. Zübeyr’den rivâyet edildiğine göre o, Hz.

Âişe’ye “Himayeniz altındaki yetim kızlarla evlenince haklarını gözetemeyeceğinizden, adâleti sağlayamayacağınızdan endişe ederseniz…” âyetinin tefsirini sormuş; Hz. Âişe de şöyle cevap vermiştir: “Bak yeğenim! Bu âyette bahsi geçen yetim kız, velîsinin himayesindedir. Ayrıca onun malına ortaktır. Hem güzelliği, hem de malı velîsinin hoşuna gitmektedir. Ancak velîsi, onun mehrini adil olarak ya da başkalarının vereceği kadar vermeden onunla evlenmek istemektedir. İşte böylesi velîlerin, himayelerindeki yetim kızlarla evlenmeleri yasaklanmıştır. Ancak onlarla, mehirleri konusunda adil davranarak ve emsallerinin aldığı mehirlerin en yükseği üzerinden onların mehirlerini vererek evlenebilirler. Aksi takdirde, kendilerine helâl olan diğer kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir.” Urve Hz. Âişe’nin şunları da söylediğini nakletmiştir: “Bu âyetten sonra insanlar, Hz. Peygamber’den kadınlar hakkında fetva istediler. Bunun üzerine Yüce Allah

“Kadınlar hakkında senden cevap isterler. De ki: Onlar hakkındaki hükmü Allah size açıklıyor: Haklarını vermeyerek nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlarla küçük, zayıf yetim çocukların haklarına dair hükümler size bu kitapta okunup duruyor. Yetimlerin haklarını vermekte tam adâleti gözetin…”327 âyetini indirdi. Hz. Âişe sözlerine şöyle devam etti:

“Bu ikinci âyetteki (en-Nisâ 4/127) “َّْنُهوُحِّك نَت ْ نَأ َْنوُبَغ رَت َْو” ifadesi, “herhangi birinizin, (himayesi altında bulunan) malı az olan ve güzelliği de yerinde olmayan bir yetim ile evlenme arzusunun olmaması” anlamına gelir. Erkeklerin, himayeleri altında bulunan, güzellik ve maldan nasibi az olan yetim kızlarla evlenme isteği taşımamalarından dolayı, yine himayeleri altında bulunan, güzellikleri ve mallarından etkilendikleri yetim kızlar ile evlenmeleri de yasaklanmıştır. Ancak adâletli olmaları durumunda onlarla evlenmelerine izin verilmiştir.”328

326 Taberî, a.g.e., VI, 358. Ayrıca bkz: Râzî, a.g.e., IX, 177; Kurtubî, a.g.e., V, 11; İbn Kesîr, a.g.e., II, 208.

327 en-Nisâ 4/127.

328 Buhârî, Tefsîr, 4 (4574); Müslim, Tefsîr, 6 (3018).

65 Rivâyette zikredilenlere göre Yüce Allah sanki şöyle buyurmaktadır: Himayeniz altındaki yetim kızlar güzel ve zenginse onlarla evlenmek istemekte ancak onların mehirlerini tam olarak vermeyi düşünmemektesiniz. Sizin için evlilikte ölçüt zenginlik ve güzellik olduğu için, himayeniz altında bulunan, güzellik ve maldan nasibi az olan yetim kızlarla evlenmeyi de aklınızdan bile geçirmemektesiniz. O halde mehirlerini tam olarak vermedikçe, himayeniz altındaki zengin ve güzel olan yetim kızlarla evlenmeniz size haram kılınmış ve yasaklanmıştır. O zaman siz onlarla değil, size helâl olup arzu ettiğiniz diğer güzel kadınlarla evlenin. Böylece haram olanla değil, helâl olanla evlendiğiniz için hem günahkâr olmaz, hem de amacınıza ulaşmış olursunuz. Yaptığınız evliliğin Allah’ın rızasına muvafık olmasına dikkat ediniz. Evlilikte kıstasınız sadece zenginlik ve güzellik olmasın. Buna göre âyette geçen “tâbe” fiili, “helâl olan ve arzu edilen diğer güzel kadınlar” anlamında kullanılmıştır. Nitekim M. Reşîd Rızâ, bu ve buna benzer rivâyetleri zikrettikten sonra şu açıklamayı yapmaktadır: “Bu âyetteki “yetimler”den maksat yetim kadınlardır. “Kadınlar”dan maksat ise yetim olmayan kadınlardır. Yani, yetim kadınlara adâletli davranamamaktan, mehir hususunda ve başka hususlarda onlara, diğer kadınlara yaptığınız gibi veya onlara yaptığınızdan daha iyi muamele edememekten korkarsanız onlarla evlenmeyi bırakıp size helâl olan veya beğendiğiniz, gözünüze güzel gelen başka kadınlarla evlenin.”329 Anlaşıldığı üzere M. Reşîd Rızâ, âyetteki “tâbe” fiilini “size helâl olan veya beğendiğiniz, gözünüze güzel gelen başka kadınlar” anlamına almıştır.

Bazı müfessirlere göre ise âyet, yetimlerin mallarının velileri tarafından yok edilmesi endişesiyle dörtten fazla kadınla evlenmeyi yasaklamaktadır.330 Mesela zikredildiğine göre Kureyşli bir adam on kadınla veya daha fazlasıyla yahut daha azıyla evleniyordu ve geçinemez hale gelince de himayesindeki yetimin malını harcıyordu veya bizzat yetimin malı ile evleniyordu. Yine konuyla ilgili olarak Taberî, İkrime’den şunları nakletmektedir: “Onlar çok evleniyorlar ve çok eşlilik bakımından birbirlerini kıskanıyorlardı. Bundan dolayı da yetimlerin mallarına saldırıyorlardı.”331 İbn Abbas ise

“Yetimlerin mallarından dolayı erkekler dört kadınla sınırlandırıldı.”332 demiştir.

329 Abduh-Rızâ, a.g.e., IV, 345.

330 Taberî, a.g.e., VI, 361. Ayrıca bkz: Râzî, a.g.e., IX, 178; Kurtubî, a.g.e., V, 12; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1285.

331 Taberî, a.g.e., VI, 361-362.

332 Taberî, a.g.e., VI, 362; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1283.

66 Rivâyetlerin hepsi birlikte değerlendirildiğinde âyetin anlamı sanki şöyledir: Eğer himayeniz altındaki yetim kızların haklarını gözetemeyeceğinizden endişe ediyorsanız;

istediğiniz sayıda kadınla evlenemez, size helâl olup hoşunuza giden -en fazla- dört kadınla evlenebilirsiniz. Dörtten fazla eşiniz varsa bunların arasından en çok hoşunuza giden ancak dördünü seçebilirsiniz. Bunun dışındakiler size helâl olmaz.

Diğer bazı tefsircilere göre ise -ki Taberî’ye göre, âyet hakkındaki en isabetli görüş budur333- insanlar yetimlerin malları hakkında günaha girmekten sakınıyorlar ama kadınlara adâletsizlik etmekten sakınmıyorlardı. Onun için âyette onlara şöyle denilmektedir: “Yetimler hakkında adâletsizlik yapmaktan korktuğunuz gibi, kadınlar hakkında adâletsizlik yapmaktan da korkun ve kadınlarla ancak birden dörde kadar evlenin, bundan fazlasına gitmeyin. Eğer birden fazlasında da adâletsizlik yapmaktan korkuyorsanız bir tanesiyle veya sahip olduğunuz cariyelerle yetinin.”334 Taberî, bu görüşü destekleyen bazı rivâyetler zikretmektedir. Mesela İbn Abbas bununla ilgili olarak şöyle demiştir: “Cahiliye döneminde yetim hanımlardan on tanesini nikâhlıyorlardı. Yetimin durumunu gözlerinde büyütüyorlardı. Dinlerinin yetimle ilgili tutumunu araştırdılar ve onları cahiliye döneminde yaptıkları gibi nikâhlamaktan vazgeçtiler. Çünkü Yüce Allah:

“Yetimler hakkında adâletli olamama korkunuz olursa; size helâl olan kadınlardan ikişer, üçer ve dörder nikâhlayın.” buyurdu ve onların cahiliye dönemindeki nikâh uygulamalarını yasakladı.”335

Hem cahiliye dönemindeki nikâh uygulamalarını göstermesi hem de âyetteki

“tâbe” fiilinin ifade ettiği mananın doğru anlaşılmasını sağlaması yönüyle kaydetmeyi önemli bulduğumuz bir diğer rivâyet de şöyledir: Dahhâk’tan rivâyet edildiğine göre onlar on kadını ve babalarının karılarını nikâhlıyorlardı. Allah onlara yetimler ve kadınlar hakkında öğüt verdi.336

Rivâyetlerde görüldüğü gibi insanlar, evlendikleri kadınların kendilerine helâl olup olmamasını umursamamakta; ister helâl, ister haram olsun istediği sayıda kadınla evlenmektedir. Kaldı ki evlendikleri kadınlar arasında babalarının karıları bile bulunmaktadır. Hiç şüphesiz İslâm, bu tür cahiliye nikâhlarını haram kılmıştır. Buna göre

333 Bkz: Taberî, a.g.e., VI, 367.

334 Taberî, a.g.e., VI, 362. Ayrıca bkz: Râzî, a.g.e., IX, 177-178; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1284.

335 Taberî, a.g.e., VI, 365.

336 Taberî, a.g.e., VI, 365.

67 âyetin ilgili kısmı “Size helâl olan kadınlarla evlenin.” anlamındadır. O halde âyetteki

“tâbe” fiili “evlenilmesi helâl olan kadınlar” anlamına gelmektedir.

Bazı müfessirler de demişlerdir ki âyette şu anlatılmak istenmektedir: “Yetimler hakkında âdil olamamaktan korktuğunuz gibi kadınlara zina etmekten de korkun ve kadınlardan size helâl olanları nikâhlayın, haram olan kadınların etrafında dolaşmayın.”337 Elmalılı, bu görüşü zikrederek şöyle bir değerlendirmede bulunmaktadır: “Bu tefsir, büyük bir hakikati kapsamaktadır ki, yetimlerin hakları ve kadınlara adâletle davranma manası içinde zinadan sakınma manasının önemli bir esas teşkil ettiğini ve birden fazla kadınla evlenme izninin bu hikmet ile ilgili olduğunu ve bunda fuhuş ve zina sefaletlerine karşı köklü bir mücadele bulunduğunu gösterir.”338 Bu değerlendirmelere göre âyette himayesi altında yetim kızlar bulunan velîlerin zinaya düşme tehlikesinin olduğundan bahsedilmekte; bu tehlikenin zuhur etmemesi için de velîlerin, kendilerine helâl olan ve hoşlarına giden başka kadınlardan dörde kadar evlenmelerine müsade edilmektedir.

Şimdiye kadar, âyetin genel anlamına işaret eden yorumlara yer verilerek âyetteki

“tâbe” fiilinin anlamının ne olduğu bildirilmeye çalışıldı. Şimdi de konunun iyice netlik kazanması için “ءاسنلا نم مكل باط ام اوحك ناف” ifadesi üzerinde durularak konu nihâyete erdirilecektir. Öncelikle, zikri geçen ifade içerisinde yer alan “ام” edatının kullanılmasına ilişkin yorumlardan “tâbe” fiilinin anlaşılmasına katkı sağlayacak olanları bildirmekte fayda var. Bilindiği gibi “ام” edatı asıl itibariyle aklı olmayan varlıklar hakkında kullanılmaktadır. Durum böyle olduğu halde, zikredilen edat bu âyette niçin insanlar hakkında kullanılmıştır? Diğer bir ifadeyle, Yüce Allah neden “مكل باط ام/ size helâl olan şey” diye buyurmuş; “مكل باط نم/ size helâl olan kimse” diye buyurmamıştır? “Tâbe”

fiilinin âyetteki anlamının ne olduğunu bildiren bir yoruma göre bu edat akıl sahibi olmayan varlıklar hakkında kullanıldığı gibi sıfatlar hakkında da kullanılır. Mesela;

“Yanında ne (kim) var?” diye sorulur ve “oldukça kibar ve şerefli birisi (insan)” diye cevap verilir. Buna göre, âyetin ilgili kısmının manası şöyledir: “Kadınlardan helâl olanları nikâhlayınız.” Haram olan bir şey ise helâl olamaz.339 Diğer bir yoruma göre ise âyetteki

“ام”, zarf edatıdır. Buna göre âyetin manası şöyledir: “Sizler nikâhlanmayı hoş ve güzel bir şey olarak gördüğünüz sürece kadınlarla iki, üç veya dört hanım olmak üzere evlenin!”

337 Bkz: Taberî, a.g.e., VI, 366; Râzî, a.g.e., IX, 178. Ayrıca bkz: Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1286.

338 Bkz: Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 1286.

339 Bkz: Kurtubî, a.g.e., V, 12. Ayrıca bkz: Râzî, a.g.e., IX, 179.

68 Ancak İbn Atiyye bu görüşün biraz zayıf olduğunu söylemektedir.340 Ferrâ’nın dediğine göre ise âyetteki “ام” edatı mastar ekidir. Ancak en-Nehhas, bunun uzak bir ihtimal olduğunu, “ةب يطلا اوحك ناف/Hoş olanı nikâhlayınız.” şeklindeki bir ifadenin doğru olamayacağını söylemektedir.341 Başka bir görüşe göre ise âyetteki “ام” dan kasıt akdin kendisidir. Yani âyette “Helâl olan bir nikâh yapınız.” denilmektedir.342 Zikredilen görüşlerden en dikkat çekici olan, birinci görüştür ki buna göre âyetteki “tâbe” fiili “helâl olan kadınlar” anlamı taşımaktadır.

Tefsir kaynaklarında “tâbe” fiiliyle doğrudan ilgili olan açıklamalar da yapılmıştır.

Mesela Taberî, Zemahşerî ve Kurtubî gibi kimi müfessirler “باط ام” ifadesini, “لح ام” ifadesiyle tefsir etmişlerdir.343 Yine Kurtubî’nin bildirdiğine göre âyetteki “tâbe” fiili, el-Hasen, İbn Cübeyr ve başkalarından nakledilenlere göre “size helâl olan kadınlar”

anlamındadır. Âyette nikâhı caiz olanların zikredilmesiyle yetinilmiştir. Çünkü haram kılınan kadınlar pek çoktur.344 Bursevî ise âyetin ilgili kısmını “Yetimler dışındaki size helâl olan ve hoşunuza giden kadınlarla evlenin.” şeklinde açıklamaktadır.345

Râzî’nin bildirdiğine göre Vahidî ve Zemahşerî, âyetteki “مكلباطام” ifadesini “size helâl olan kadınlar” şeklinde açıklamakta; buna gerekçe olarak da kadınlardan nikâhı haram olanların varlığını göstermektedirler. Onlara göre, nikâhı haram olan kadınlar da Nisâ Sûresi 23. âyette zikredilenlerdir. Râzî, bu görüşün bir tetkik edilip düşünülmesi gerektiğini söylemektedir. Çünkü kendisi, âyetteki “Nikâh edin.” hitabını mübahlık ifade eden bir emir olarak açıklamıştır. Râzî, buradan hareketle diyor ki: “Eğer “مكل باط ام” ifadesinden maksat, “sizin için helâl olan kadınlar” manası olsaydı, âyet “Nikâhı size mübâh olanları nikâh etmenizi mübâh kıldım” cümlesi yerinde olurdu. Bu ise âyeti bir mana ifade etmekten çıkarır. Aynı şekilde, onların söylediği manaya hamletmemiz durumunda âyet mücmel olur. Çünkü âyette helâllik ve mübahlığın sebepleri zikredilmeyince âyet mücmel olmuş olur. Ama biz âyetteki “باط ام” ifadesini, “nefsin

340 Bkz: Kurtubî, a.g.e., V, 12-13.

341 Bkz: Kurtubî, a.g.e., V, 13. Ayrıca bkz: Ferrâ, a.g.e., I, 253-254.

342 Bkz: Kurtubî, a.g.e., V, 13.

343 Bkz: Taberî, a.g.e., VI, 358; Zemahşerî, a.g.e., II, 15; Kurtubî, a.g.e., V, 15.

344 Bkz: Kurtubî, a.g.e., V, 15.

345 Bkz: Bursevî, a.g.e., II, 163.

69 hoşlandığı ve kalbin meylettiği kadınlar” manasına alırsak, bu durumda âyet umumi olup, tahsis edilebilir.”346

Verilen tüm yorum ve rivâyetlerden de anlaşılıyor ki âyetteki “tâbe” kelimesini müfessirlerin kimisi, “helâl olan kadınlar” anlamına; kimisi, “nefsin hoşlandığı ve kalbin meylettiği kadınlar” anlamına; kimi de “helâl olup arzu edilen kadınlar” anlamına almışlardır.