• Sonuç bulunamadı

Temiz, Mübârek ve Sâlih Bir Nesil

A. KUR’ÂN’DA TAYYİB VE TÜREVLERİ

3. Temiz, Mübârek ve Sâlih Bir Nesil

Kur’ân-ı Kerîm, erkek ve kadının bu dünyadaki yalnızlığının karşı cins ile giderildiğini şu şekilde bildirmektedir: “O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Kendilerine ısınmanız için, size içinizden eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır.”280

Evlenme ve aile hayatı, eşlere hem cinsel ihtiyaçlarının meşrû bir biçimde giderilmesi imkânını verir; hem de eşlerin birbirlerine -Allah ve Rasûlü’nün koyduğu sınırlar içerisinde kalarak- maddî ve manevî destek vermeleri suretiyle dünya ve âhiret mutluluğunu yakalama fırsatı sunar. Âyette de evliliğin bu farklı yönlerine işaret edilir.

Burada üzerinde durulması gerekli olan diğer bir husus da şudur ki aile hayatı, bütün canlıların tabiatlarında saklı bulunan “neslini devam ettirme” güdüsünü en tabii ve mâkul biçimde karşılamaktadır. Zikredildiği üzere bütün canlılar fıtrî olarak soyunun devam

278 Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 912.

279 Karaman ve diğerleri, a.g.e., I, 422.

280 er-Rûm 30/21.

53 etmesini arzular. Bu özellik Yüce Allah tarafından başta insanlar olmak üzere bütün canlılara bahşedilmiştir. İnsanlar içerisinden seçilmiş olan peygamberler de bundan vareste değildir. Buna, Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Zekeriyya ile ilgili olarak zikredilen şu âyetleri -ki bu âyetlerde geçen “tayyibe” kelimesi konumuzun odak noktasını oluşturmaktadır- örnek göstermek mümkündür:

“İşte o sırada Zekeriyya Rabbine niyaz edip ‘Ya Rabbî, dedi, bana Sen’in tarafından tertemiz, hayırlı (tayyibe) zürriyet ihsan eyle! Şüphesiz ki Sen duaları işitip icabet edersin.’ Zekeriyya mihrapta namaz kılmakta iken melekler kendisine seslenip:

‘Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi tasdîk edecek, hem efendi, hem gâyet zahid, hem peygamber olacak olan Yahya’yı Müjdeler.’ dediler. O: ‘Ya Rabbî, dedi, nasıl benim çocuğum olabilir ki ihtiyarlık başıma çökmüş, hanımım ise kısır hale gelmiştir?’ Allah:

‘Böyle de olsa, Allah dilediğini yapar.’ buyurdu. O: ‘Ya Rabbî, bana oğlum olacağına dair bir alâmet bildirir misin?’ deyince, Allah: Senin işaretin şudur: ‘Üç gün müddetle halkla işaretleşme dışında konuşmayacaksın! Rabbini çok zikret, sabah akşam onu tesbih ve tenzih et!’ buyurdu.”281

Burada genel anlamda, Hz. Zekeriyya’nın Yüce Allah’a dua ederek kendisine ihsan edilmesini istediği “tertemiz, hayırlı zürriyet (zürriyyeten tayyibeten)”ten maksadın ne olduğu üzerinde durulacak; özelde ise mealde “tertemiz, hayırlı” şeklinde anlamı verilen

“tayyibe” kelimesinin hangi anlamları ihtiva ettiği bildirilecektir.

Öncelikle “zürriyet” kelimesinden maksadın ne olduğu üzerinde durmak gerekmektedir. Bu kelimenin doğru anlaşılması, “tayyibe” kelimesinin doğru anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Çünkü âyette “tayyibe” kelimesi bu kelimenin sıfatı durumundadır. “Tayyibe” kelimesi, “tayyib”in müennes formudur. “Tayyib” ise nitelediği varlığa göre değişik anlamlar yüklenebilmektedir. Mesela “tayyib” kelimesi Allah’a sıfat olursa “noksanlıklardan münezzeh, ayıplardan berî”, kula sıfat olursa “kötü ahlâk ve çirkin davranışlardan arınmış, iyi davranışlarda bulunan kişi”, mala sıfat olursa “en iyi cinsten helâl mal” anlamına gelir.282

Râğıb el-İsfahânî konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır: “İnsanlardan olan tayyib; cehâlet ve fıskın pisliğinden ve çirkin amellerden arınıp ilim, iman ve güzel

281 Âl-i İmrân 3/38-41.

282 Bkz: Tehânevî, a.g.e., II, 1143.

54 amellerle süslenenlerdir.”283 Râğıb’a göre Yüce Allah, yukarıda da meali verilen şu âyette, onları kastetmektedir: “İşte o sırada Zekeriyya Rabbine niyaz edip Ya Rabbî, dedi, bana Sen’in tarafından tertemiz, hayırlı (tayyibe) zürriyet ihsan eyle! Şüphesiz ki Sen duaları işitip icabet edersin.”284

Görüldüğü gibi âyette “tayyibe” kelimesi, “zürriyet” kelimesini tavsif etmektedir.

Yani, “tayyibe” Allah’ın ve malın değil, insanın sıfatı konumundadır. O halde “tayyib” ile ilgili olarak yukarıda zikri geçen bilgiler bu âyette “tayyibe” kelimesinin hangi anlamlar taşıdığını göstermektedir. Mesela Râğıb’ın vermiş olduğu bilgileri dikkate alarak “nasıl bir zürriyet?” sorusu sorulduğunda, “cehalet ve fıskın pisliğinden ve çirkin amellerden arınıp ilim, iman ve güzel amellerle süslenen bir zürriyet” cevabını almak mümkündür. Bize göre alınan bu cevap, “tayyibe” kelimesinden maksadın ne olduğunu gâyet açık bir şekilde göstermektedir.

Kur’ân sözlüklerinde “tayyib” kelimesinin kullanımıyla ilgili olarak verilen bu kısa bilgilerden sonra tefsir kaynaklarına müracaat etmek, konunun tüm yönleriyle anlaşılması bakımından önem taşımaktadır.

Yukarıda “tayyibe” kelimesinin doğru anlaşılması için “zürriyet”ten maksadın ne olduğu üzerinde durmanın gerekliliğinden bahsedilmişti. Müfessirlere göre bu âyette

“zürriyet” kelimesi ile “nesil”,285 “nesil ve soy”,286 “çocuk”,287 “oğul”288 kastedilmektedir.

Yine müfessirlerin bildirdiğine göre “zürriyet”, “nesil ve soy” manasında bir kelimedir ve müfredi (tekili), cemi (çoğulu), müzekkeri (erili), müennesi (dişili) hep bu lafızla ifade edilmektedir. Âyetteki bu kelimeden maksat, tek bir çocuktur. Buna Yüce Allah’ın:

“...Bana kendi katından bir velî (evlat) ihsan et!”289 buyruğu delâlet etmektedir. Çünkü Yüce Allah burada “velîler” dememiştir.290

Müfessirlerin yaklaşımı, “zürriyet” kelimesinin bu âyette tekil anlam bildirmek için kullanıldığını göstermektedir. Bu mesele böylece anlaşıldığına göre bu kelimenin

283 Râğıb el-İsfahânî, a.g.e., s. 527.

284 Âl-i İmrân 3/38.

285 Bkz: Taberî, a.g.e., V, 362.

286 Bkz: Râzî, a.g.e., VIII, 36-37.

287 Bkz: İbn Kesîr, a.g.e., II, 37.

288 Bkz: Bursevî, a.g.e., II, 30.

289 Meryem 19/5.

290 Bkz: Râzî, a.g.e., VIII, 36-37; Kurtubî, a.g.e., IV, 72. Ayrıca bkz: Ferrâ, a.g.e., I, 208; Bursevî, a.g.e., II, 30; Âlûsî, a.g.e., III, 144.

55 müzekkerlik (erillik), müenneslik (dişillik) bakımından ne anlam ifade ettiğini bildirmek yerinde bir yaklaşım olacaktır. Konuyla ilgili olarak Ferrâ (v. 207/822) şöyle demiştir:

“Zürriyet kelimesi zahiren müennes olduğu için, tayyibe kelimesi de müennes getirilmiştir.

Şâyet tayyibe yerine tayyib denilseydi bu da doğru olurdu. Müzekkerlik ve müenneslik bazen lafızdan, bazen manadan dolayı olur. Biz bu hususun, ancak cins isimleri için böyle olduğunu söylüyoruz. Bu, alem isimlerde caiz değildir. Çünkü mesela (ةريغملا ان تثدح) denilemez. Nitekim alem isimler, ancak ismi olduğu şahsı ifade ederler. O şahıs eğer müzekker ise, ancak o durumda, o ismin fiili müzekker getirilebilir.”291

Zikri geçen yorumlara göre, “zürriyet” kelimesi müfred (tekil) ve zahiren müennes (dişil) olduğu için onun sıfatı durumunda olan “tayyibe” de müfred ve müennes getirilmiştir.

“Zürriyet” kelimesi hakkında yeterince bilgi verildi. O halde şimdi, “tayyibe”

kelimesinin zikri geçen âyette hangi anlamları taşıdığı da bildirilirse (ةبيطةيرذ) ifadesinden maksadın ne olduğu anlaşılmış olacaktır.

Müfessirler, “tayyibe” kelimesini “el-mübâreke”,292 “sâlih, sâliha”293 kelimeleriyle tefsir etmişlerdir. O halde âyette geçen (ةبيطةيرذ) ifadesinden maksat nedir?

İbn Kesîr, (ةبيط ةيرذ) ifadesini “sâlih bir çocuk” anlamına gelen (احلاص دلو) ifadesiyle;294 Kurtubî (v. 671/1273) de “sâlih bir nesil” anlamına gelen (احلاص لَسن) ifadesiyle295 açıklamıştır. Bursevî ise, (ةبيط ةيرذ) ifadesiyle “sâlih, mübârek, senden razı olacak, senin de ondan razı olacağın bir oğul” anlamının kastedildiğini söylemektedir.

Nitekim Bursevî, âyetteki “tayyibe” kelimesini “fiilleri ve hareketleri temiz olan, habîs (pis) sayılan ve kınanan şeyler kendisinde bulunmayan kimse” şeklinde açıklamaktadır.296

Burada “zürriyyeten tayyibeten” ifadesinden maksadın ne olduğunun iyice anlaşılması için zikri geçen âyetin, kendisini takip eden âyetlerle birlikte değerlendirilmesi zarûreti vardır. Dikkat edilirse Hz. Zekeriyya, Rabbine dua ederken “Bana Sen’in

291 Ferrâ, a.g.e., I, 208-209. Ayrıca bkz: Râzî, a.g.e., VIII, 37; Kurtubî, a.g.e., IV, 72; Âlûsî, a.g.e., III, 144-145.

292 Taberî, a.g.e., V, 362; Kurtubî, a.g.e., IV, 72; Âlûsî, a.g.e., III, 144.

293 Kurtubî, a.g.e., IV, 72; İbn Kesîr, a.g.e., II, 37.

294 İbn Kesîr, a.g.e., II, 37.

295 Kurtubî, a.g.e., IV, 72.

296 Bursevî, a.g.e., II, 30.

56 tarafından bir zürriyet ihsan eyle!” dememekte; “Bana Sen’in tarafından tertemiz, hayırlı zürriyet ihsan eyle!” demektedir. Hz. Zekeriyya’nın bu şekilde dua ederek istediği zürriyeti “tayyibe” (tertemiz, hayırlı) sıfatıyla tavsif etmiş olması ve Yüce Allah’ın da onun duasına icabet ettiğini bildirirken, “Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi tasdîk edecek, hem efendi, hem gâyet zahid, hem peygamber olacak olan Yahya’yı müjdeler.” şeklinde hitapta bulunması “tayyibe” kelimesinin mahiyetini bildirir niteliktedir. Çünkü Yüce Allah Hz. Zekeriyya’yı herhangi bir çocukla değil, Allah’tan bir kelimeyi tasdîk edici, efendi, gâyet zahid ve peygamber olacak olan bir çocukla müjdelemektedir. Kısacası Hz.

Zekeriyya Allah’tan üstün vasıfları olan bir çocuk dilemiş, Allah da onun bu dileğini kabul etmiş ve ona vereceği çocuğun vasıflarını daha doğmadan kendisine bildirmiştir.

Hz. Yahyâ’nın vasıfları zikredilenlerle sınırlı değildir. Yine Meryem Sûresi’nin 12-14. âyetlerinde Hz. Yahya’nın diğer vasıfları şu şekilde sıralanmaktadır: Kendisinden kitâba (Tevrat) var gücüyle sarılması istenmiş, kendisine henüz çocuk iken hikmet verildiği bildirilmiştir. Ayrıca Allah tarafından kendisine bir merhamet, arı duru bir gönül ihsan edilmiş; Allah’ı sayıp günahtan sakınan bir insan olduğu belirtilmiş; anne ve babasına iyi davranan hayırlı bir evlat olduğuna, asla zorba ve isyankâr biri olmadığına dikkat çekilmiştir. Enbiyâ Sûresi’nin 90. âyetinde ise ana ve babasıyla hayırlı işlere koşuştukları, iyilikte yarıştıkları, ümit ve endişe içinde Allah’a yakardıkları ve O’na derin bir saygı gösterdiklerine vurgu yapılmaktadır. En’âm Sûresi’nin 85. âyetinde de diğer bazı peygamberlerle birlikte ismi anılmakta, Allah’ın hidâyet verdiklerinden ve sâlih kimselerden olduğuna değinilmektedir.

Râğıb el-İsfahânî’nin, “İnsanlardan olan tayyib; cehâlet ve fıskın pisliğinden ve çirkin amellerden arınıp ilim, iman ve güzel amellerle süslenenlerdir.” şeklindeki tanımı ile Hz. Yahyâ hakkında zikrolunan vasıflar tam anlamıyla örtüşmektedir. Buna göre Hz.

Yahyâ’nın tüm bu vasıfları, âyette geçen “tayyibe” kelimesinin anlam alanı içerisindedir ve bu kelimenin ne kadar olumlu ve güzel anlamlar ihtiva ettiğini göstermektedir.