• Sonuç bulunamadı

SÖZLÜKTE HABÎS VE TÜREVLERİ

HABÎS KAVRAMININ LÜGAVÎ VE KUR’ÂNÎ TAHLÎLİ

A. SÖZLÜKTE HABÎS VE TÜREVLERİ

“Habîs” kelimesi, “kötülük, kötü olmak; şerlilik, kötü kişilikli ve şerli olmak” gibi anlamlara gelen “hubs (habâset)” (اًث بُخْـًْةَثابَخْـْ ُثُب خَيْـْ َثُبَخ) kökünden türemiş bir kelime olup; “kötü, çirkin, kirli, pis, iğrenç, bozuk, bayağı; zararlı, şerli; kötü niyetli, sahtekâr;

kötü evlat; tadı kötü ve kokusu pis olan yiyecek; şeytan; kâfir; şer; kötü ahlak; çirkin fiil ve bozuk iş; haram; kötü ve çirkin söz” anlamlarını ihtiva etmektedir. “Habîs”, “güzel, hoş ve temiz” gibi anlamlar taşıyan “tayyib” kelimesinin zıddıdır.1

“Habîs” kavramıyla ilgili yukarıda zikredilen genel anlamdaki bilgilerden sonra, burada “hubs (habâset)” kökünün diğer türevlerine ve taşıdıkları anlamlara belli başlıklar altında değinmeyi gerekli görmekteyiz. Nitekim böylesine bir yaklaşım, “habîs”

kelimesinin ihtiva ettiği en ince anlamlara nüfuz etme imkânı sağlayacaktır.

Bu çerçevede Ezherî (v. 370/980)’nin Tehzîbü’l-Luğa’sı, Cevherî’nin es-Sıhâh’ı ve İbn Manzûr’un Lisânu’l-Arab’ı gibi kimi klasik sözlüklere ve de ilgili bazı eserlere baktığımızda “hubs (habâset)” ve türevleriyle ilgili olarak şu bilgilerle karşılaşmaktayız:

a. Hubs (ث بُخ): İbnü’l-A’râbî’ye göre Arapça’da “hubs” kelimesinin asıl anlamına

“kötü, sevimsiz, hoş olmayan ve çirkin” gibi anlamlara gelen “el-mekrûh (هور كَم لا)”

kelimesi delâlet etmektedir. Ancak bu kelime, sözle ilgili kullanılırsa “sövmek, küfretmek”, dinle ilgili kullanılırsa “küfür (kâfirlik)”, yemek ile ilgili kullanılırsa “haram”, içecek ile ilgili kullanılırsa “zararlı” anlamlarını içerir. Ebûbekir de bu kelimeyi açıklamak için “küfür (ر فُك لا)” kelimesini kullanmaktadır.2 Ebû Ubeyd ilgili kelimeyi “şerr”,3 Semîn el-Halebî ve Fîrûzâbâdî ise “zina (evlilik dışı cinsel ilişki)” ile açıklamaktadır.4 Elmalılı da

1 el-Ezherî, Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed, Tehzîbü’l-Luğa, I-XV, tahkîk: Abdüsselâm Serhân, ed-Dâru’l-Mısriyye li’t-Te’lif ve’t-Terceme, Kâhire, ty., VII, 337-342; Cevherî, a.g.e., I, 265; İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12. Ayrıca bkz: el-Fîrûzâbâdî, Mecdüddin Muhammed b. Ya’kûb, el-Kâmûsu’l-Muhît, 8.

baskı, tahkîk: Muhammed Na’îm, Müessesetü’r-Risâle, Beyrût, 1426/2005, s. 168.

2 Bkz: İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12.

3 Ezherî, a.g.e., VII, 337-342.

4 Bkz: Semîn el-Halebî, a.g.e., I, 559; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, s. 168.

125

“hubs” kelimesiyle ilgili olarak şu açıklamada bulunmaktadır: “(Bu kelime) mastar ve isim olur. Yani habâset ve habîs (murdarlık, murdar) anlamlarında kullanılır. Lügatte;

istikrâh olunan şeydir ki, mahsus ve makulden eâmdır. (Yani hem maddi hem de manevî şeyler için söz konusudur.) Binâenaleyh, fi’l-i kabîha (çirkin davranışa), kavl-i kâzibe (yalan söze), i’tikâd-ı bâtıla (batıl, bozuk, geçersiz inanca) da şâmil olur. Fakat hades (abdestsizlik) gibi hükmîye şâmil değildir. Bu itibarla necîsten ehâstır (daha hususidir) çünkü hubs ancak hakîki necîse ıtlak olunur. Hubs, bilhassa zinaya da ıtlak olunur. Habîs kelimesinin çoğulu olarak “hubus” diye de telaffuz edilir. Habîsin çoğulu olarak mütalaa edildiğinde “hubs” diye de telaffuzu câizdir.”5

b. Ahbese (َْثَب خَأ): Bu kelime, “hubs (habâset)” kökünün “ifâ’l” bâbına aktarılmış formu olmakta ve “birine kötülüğü öğretmek suretiyle onu bozmak, ifsâd etmek; kötü arkadaşlar edinmek; arkadaşı ve kendisi kötü olmak” gibi anlamlar taşımaktadır.6

c. Tehâbese (َْثَباخَت): Bu kelime, “hubs (habâset)” kökünün “tefâ’ul” bâbına karşılık gelen formu olmakta ve “kötü davranmak; başkasına kötülüğü öğreterek onu bozmak, ifsâd etmek” gibi anlamları ihtiva etmektedir.7

d. el-Hâbis (ثِّباخ لا): Bu kelime, “hubs (habâset)” kökünün “ism-i fâ’il” formuna karşılık gelmekte ve “en âdi, bozuk ve fâsid şeyler”i ifade etmektedir. Meselâ çok kötü bir tat, oldukça çirkin bir renk ve son derece kötü fiil ve davranış için bu kelime kullanılmaktadır.8

e. Hıbse (ةَث ب ِّخ): “Haram; kötü ahlâk; köle, esir; zina sonucu doğan çocuk”,9

“felaket, afet; tahribat, hasar, ziyan; şer, kötülük; ihanet, hıyanet; emanete hıyanet;

kandırma, aldatma; haram; kötü ahlâk; yalan”10 anlamlarını ifade etmek üzere bu kelime kullanılmaktadır. Semîn el-Halebî, bu kelimeyi “zinâ” kelimesiyle açıklamaktadır.11

5 Elmalılı, Alfabetik İslâm Hukuku ve Fıkıh Istılâhları Kâmûsu, II, 343.

6 Cevherî, a.g.e., I, 265; İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12.

7 İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12.

8 Ezherî, a.g.e., VII, 338; İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12.

9 Cevherî, a.g.e., I, 265; İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12. Ayrıca bkz: ez-Zemahşerî, Ebû’l-Kâsım Cârullah Mahmûd b. Ömer b. Ahmed, Esâsü’l-Belâğa, I-II, 1. baskı, tahkîk: Muhammed Bâsil Uyûnü’s-Sûd, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrût, 1419/1998, I, 228.

10 el-Fettenî, Cemaleddin Muhammed Tâhir b. Alî el-Hindî, Mecma’u Bihâri’l-Envâr fî Ğarâibi’t-Tenzîl ve Letâifi’l-Ahbâr, 3. baskı, Mektebetü Dâri’l-Eymân, Medîne, 1415/1994, II, 8.

11 Semîn el-Halebî, a.g.e., I, 559.

126 f. Habes (ثَبَخ): “Kir, pas, kendisinde hiçbir fayda bulunmayan şey” anlamında kullanılan bir kelimedir. Bu kelime ile demir vb. şeylerin pası ifade edilmektedir.12

g. Hubesü (ُْثَبُخ), Habâsi (ِّْثابَخ): Bu kelimeler, “habîs” kelimesiyle aynı anlamda olup; kadın ve erkekler için “ِّْثابَخْايْـُْْثَبُخْاي (Ey kötü, şerli, hain ve zararlı kişi!)” şeklinde nida amaçlı kullanılmaktadır. Birinci kelime erkekler ikincisi ise kadınlar içindir.13

h. Habese (ةَثَبَخ), Hibâs (ثاب ِّخ), Hubesâ (ءاثَبُخ), Hubûs (ثوُبُخ), Hubus (ثُبُخ),ْ Habâisْ(ثئابَخ): Bu kelimeler, “hubs (habâset) kökünden türemiş olmakta ve çoğul anlam ifade etmektedirler. Ebû Zeyd’e göre “hubûs” kelimesi, “habîs”in çoğuludur. Ebû Ubeyd’in bildirdiğine göre ise “habîs” kelimesinin bir başka çoğul formu da “hubus (ثُبُخ لا)” kelimesidir ki bununla “erkek şeytanlar” kastedilmektedir. İbnü’l-Esîr’e göre de

“hubus”, “habîs” kelimesinin; “habâis” ise “habîse” kelimesinin çoğulu olmakta ve

“habâis” ile “erkek ve dişi şeytanlar” kastedilmektedir. Kimilerine göre ise bu kelime ile

“kınanan fiil ve davranışlar ve de çirkin huy ve özellikler” kastedilmektedir. Ebûbekir de bu kelimeyi (el-habâis), “şeytanlar” anlamına almaktadır.14

i. el-Ahbesân (ناثَب خلأا): Ferrâ’ya göre bu kelime ile “dışkı ve kusmuk”;15 Ezherî, Cevherî, Zemahşerî, Feyyûmî (v. 770/1368) ve Fettenî (v. 986/1578)’ye göre “dışkı ve idrar”16 ve İbn Manzûr’a göre ise “uykusuzluk ve kızgınlık, sıkıntı, hüzün; ağız kokusu, kötü kokan nefes ve uykusuzluk; idrar ve dışkı”17 gibi anlamlar kastedilmektedir.

j. Muhbis (ثِّب خُم): İnsanlara kötülüğü öğreten veya kimilerine göre insanlara kötülük isnat eden kimseye “muhbis” denir. Arkadaşları ve yardımcıları kötü ve şerli olan kimseler için de bu kelime kullanılmaktadır.18ْ

12 Ezherî, a.g.e., VII, 338; Cevherî, a.g.e., I, 265; İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12.

13 Cevherî, a.g.e., I, 265; İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, s. 168. Ayrıca bkz:

Zemahşerî, Esâsü’l-Belâğa, I, 228-229.

14 İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12. Ayrıca bkz: Ezherî, a.g.e., VII, 338; Semîn Halebî, a.g.e., I, 559; el-Feyyûmî, Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Alî, el-Misbâhü’l-Münîr: Mu’cemu Arabî-Arabî, Mektebetü Lübnân, Beyrût, 1987, s. 62.

15 İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12.

16 Ezherî, a.g.e., VII, 339; Cevherî, a.g.e., I, 265; Zemahşerî, Esâsü’l-Belâğa, I, 228-229; Feyyûmî, a.g.e., s. 62; Fettenî, a.g.e., II, 7.

17 İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12. Ayrıca bkz: Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, s. 168.

18 İbn Manzûr, a.g.e., IV, 9-12; Semîn el-Halebî, a.g.e., I, 559; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, s. 168;

Fettenî, a.g.e., II, 8-9

127 k. Mahbesân (ناثَب خَم): Bu kelime, “çok kötü, şerli ve yalancı iki arkadaş (biri kadın diğeri erkek)” anlamına gelmekte; mübâlağa ifade etmekte ve kimilerine göre -“yâ mahbesânü!” şeklinde- özellikle nida ve hitap amaçlı kullanılmaktadır.19

l. Mahbese (ةَثَب خَم): Bu kelime, “bozulma ve fesâdın sebebi, kaynağı olan şey; utanç verici eylem” gibi anlamlara gelen “mefsede (ةَدَس فَم)” kelimesiyle açıklanmakta; bu kelimenin “hoşa gitmeyen yiyecek” şeklinde bir anlam ihtiva ettiği de söylenmektedir.20

m. el-Ehâbis (ثِّباخَلأا): Bu kelime, “el-ahbes (ثَب خَ لأا)” kelimesinin çoğulu olmakta ve “en kötü, adi ve şerli insanlar” anlamını taşımaktadır.21

Tehzîbü’l-Luğa, es-Sıhâh, Esâsü’l-Belâğa, Lisânu’l-Arab, el-Misbâhu’l-Münîr ve el-Kâmûsu’l-Muhît gibi kimi klasik sözlüklere ve ilgili bazı eserlere baktığımızda, “habîs”

kelimesinin de türediği kök olan “hubs (habâset)” ve türevlerinin -maddî ve manevî anlamda- kötü, bayağı, değersiz, fena, pis, murdar, iğrenç, bozuk, zararlı ve şerli oluşu sebebiyle selîm fıtratlı hiçbir insan tarafından hoş bulunmayan her türlü şeyi ifade etmek üzere kullanıldığı görülmekte; bu kök ve türevlerinin zıddı olarak da -maddî ve manevî anlamda- hoş, güzel, temiz olan ve temizliğinde şüphe bulunmayan, iyi, lezzetli, faziletli, helâl, hayrı çok, değerli, kaliteli, mükemmel, nefsin ve duyu organlarının lezzet aldığı her türlü şeyi ifade eden “tîb (tâb)” ve türevlerinin kullanıldığı tespit edilmektedir.