• Sonuç bulunamadı

Haram Kazanç, Kalitesiz ve Haram Ürün, Mal

HABÎS KAVRAMININ LÜGAVÎ VE KUR’ÂNÎ TAHLÎLİ

A. KUR’ÂN’DA HABÎS VE TÜREVLERİ

2. Haram Kazanç, Kalitesiz ve Haram Ürün, Mal

Sözlükte, daha çok “para veya malı elden çıkarmak” manasında kullanılan infâk;

dinî-ahlâkî bir terim olarak genellikle “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması”

şeklinde tanımlanmaktadır. Bu bakımdan infâk, farz olan zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içermektedir.106

İslâmî düşünceye göre insanın elindeki malın yegâne sahibi Yüce Allah’tır. Kişinin, kendisinde emâneten bulunan bu maldan ihtiyaç sahiplerine infâkta bulunması gerekmektedir.107 Bakara Sûresi’nde108 infâkın önemi, amacı, hangi mallardan kimlere ve nasıl verileceği, karşılığında müjdelenen mükâfatlar ayrıntılı olarak zikredilmektedir. Bu açıklamaları şu şekilde özetlemek mümkündür: a) İnfâk, tasadduk; gösterişten uzak ve sadece Allah rızası için yapılmalıdır. b) İnfâkta bulunan kişi, onu alıp kabul edenin onurunu incitecek davranışlardan sakınmalıdır. c) Yapılan yardım en iyi ve en kaliteli mallardan seçilmelidir. d) İnfâkın, yerine ulaşması için gerçek ihtiyaç sahipleri tespit edilmelidir.109

Konuyla doğrudan ilgili olduğu için yukarıda zikredilen üçüncü madde üzerinde ilgili âyet çerçevesinde özellikle durmak gerekmektedir. Çünkü Bakara Sûresi 267. âyette, infâk amacıyla verilen âdî, bayağı ve kalitesiz şeylere (kalitesiz hurma vb. meyveler)110

“habîs” kelimesiyle dikkat çekilmekte; bu türden bayağı şeylerin infâk edilmemesi gerektiği ifade edilmektedir. İlgili âyette mealen şöyle buyurulmaktadır:

“Ey iman edenler! Kazandığınız şeylerin ve yerden sizin için çıkardığımız nimetlerin iyi olanlarından (tayyibât) Allah yolunda harcayın! Siz göz yummadan,

105 Karaman ve diğerleri, a.g.e., II, 605.

106 Çağrıcı, Mustafa, “İnfâk”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), I-XLIV, C. XXII, İstanbul, 2000, s. 289-290.

107 en-Nûr 24/33; el-Hadîd 57/7.

108 Bkz: el-Bakara 2/261-274.

109 Çağrıcı, “İnfâk”, DİA, XXII, 289.

110 Kelimenin bu şekilde anlaşılmasına örnek olarak bkz: Mukâtil b. Süleymân, Tefsîr-i Kebîr, I, 229; İbn Kuteybe, a.g.e., s. 98; Semîn el-Halebî, a.g.e., I, 558.

139 gönlünüze yatmaksızın almayacağınız bayağı şeyleri (habîs) vermeye kalkmayın! İyi bilin ki: Allah ganidir, hamîddir (kimseye ihtiyacı yoktur, bütün övgülere lâyıktır).”

Bu âyet hakkında, İbn Ebî Hâtim, Berâ b. Âzib’den şu rivâyette bulunmaktadır: “Bu âyet bizim hakkımızda indi. Biz hurma bahçeleri olan kimselerdik. Adam, azlığına ve çokluğuna göre bir miktar hurma getirir, salkım şeklinde camiye asardı. Ehl-i Suffe’nin de yiyecekleri olmazdı. Onlardan biri acıktığında sopayla hurma salkımına vurur, ondan yaş ve taze hurma düşer, o da yerdi. Hayır ve iyilik yapma isteği bulunmayan bazı kimseler ise âdî ve kötü, kırılmış ve dökülmüş hurma salkımlarını getirip asarlardı. Bunun üzerine, “Ey iman edenler! Kazandığınız şeylerin ve yerden sizin için çıkardığımız nimetlerin iyi olanlarından (tayyibât) Allah yolunda harcayın!..” âyeti nâzil oldu. (…) Bu âyetten sonra bizler bir şey getirdiğimizde yanımızdaki iyi şeyleri (sâlih) getirirdik.”111

Yine Ali İbn Ebî Tâlib, Hasan el-Basrî ve Mücâhid’den rivâyet edildiğine göre, bazı Müslümanlar meyvelerin en kötülerini ve mallarının da en âdilerini tasadduk ettikleri için bu âyet nâzil olmuştur. İbn Âbbas’tan rivâyet edildiğine göre ise bir gün bir adam âdî bir hurma salkımı getirerek onu sadakaların arasına koymuş, bunun üzerine Hz. Peygamber

“Bu salkımın sahibi ne kötü iş yaptı!” buyurmuştur. Bundan dolayı Yüce Allah da bu âyeti indirmiştir.112

Âyette geçen “tayyibât” ve “habîs” hakkında temelde üç yaklaşım söz konusudur.

Birinci Bölüm’de “tayyibât” ile ilgili açıklamalara yer verildiği için burada bu kelime hakkında ayrıntılı bilgi verilmeyecek ancak “habîs” ile ilgili izahlar yapılırken bu kelimenin bazı anlamlarına da işaret edilecektir. Çünkü âyette bu iki kelime birbirinin zıddı olarak kullanılmaktadır.

Bir kısım müfessirlere göre “habîs” kelimesi âyette “kötü, aşağılık, âdî, bayağı ve kalitesiz ürün, mal” anlamında kullanılmaktadır.113 Bu görüşte olanlar, nüzûl sebebi olduğu söylenen ve yukarıda zikredilen rivâyetleri, görüşlerine delil göstermektedirler. Aynı şekilde, bu görüşü benimseyenlere göre âyette kastedilen sadaka ve infâk; farz olan zekât

111 Tirmizî, Tefsîr, 3 (2987).

112 Taberî, a.g.e., IV, 699-703; Râzî, a.g.e., VII, 66; Abduh-Rızâ, a.g.e., III, 71. Benzer rivâyetler için ayrıca bkz: Kurtubî, a.g.e., III, 325-326; Zuhaylî, et-Tefsîru’l-Vecîz, I, 186-187.

113 Mukâtil b. Süleymân, Tefsîr-i Kebîr, I, 229; el-Mâverdî, Ebu’l-Hasen Alî b. Muhammed b. Habîb, en-Nüket ve’l-Uyûn (Tefsîru’l-Mâverdî), I-VI, ta’lîk: es-Seyyid b. Abdi’l-Maksûd b. Abdi’r-Rahîm, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrût, ty., I, 343; İbn Kuteybe, a.g.e., s. 98; Zemahşerî, el-Keşşâf, I, 498;

Râzî, a.g.e., VII, 67; Kurtubî, a.g.e., III, 326; Bursevî, a.g.e., I, 429; Abduh-Rızâ, a.g.e., III, 71-72;

Zuhaylî, et-Tefsîru’l-Vecîz, I, 186-187.

140 değil, nâfile olan, sevap kazanmak üzere verilen sadakadır, yapılan malî yardımdır. Emir bağlayıcı değil tavsiye niteliğindedir. İbn Abbas bu görüştedir.114 O, şöyle demektedir:

“Yüce Allah, mü’minlere malların en temiz, en değerli ve en nefis olanlarından infâk etmelerini emretmektedir. Çünkü O, ancak hoş ve temiz olanı kabul eder. Bu yüzden Yüce Allah, “Siz göz yummadan, gönlünüze yatmaksızın almayacağınız bayağı şeyleri (habîs) vermeye kalkmayın!..” buyuruyor. Yani size verilecek olsa ancak gözlerinizi yumarak alacağınız malları infâk etmeyin. Çünkü Allah bu mallarda sizden daha müstağnidir. Onun için sizin beğenmediğiniz şeyleri Allah’a ayırmayın.”115

İbn Atiyye der ki: “Berâ b. Âzib, el-Hasen ve Katade’nin sözlerinden açıkça anlaşıldığına göre bu âyet tatavvû (nâfile, gönüllü) infâk hakkındadır. Muhammed (s.a.) ümmeti, ancak seçkin ve kaliteli olanı nâfile olarak infâk etmeye teşvik edilmektedir.116

İbnü’l-Arabî de diyor ki: “Eğer bu âyet farz olan zekât hakkında olsaydı Yüce Allah, “alıcısı olamayacağınız” demezdi. Çünkü âdî ve kusurlu bir şeyin farz olan zekât için herhangi bir şekilde alınması câiz değildir. Göz yummak ister düşünülsün isterse söz konusu olmasın. Nâfile olanda ise göz yummakla birlikte (âdî olan) alınır.”117

Âyette geçen “Siz göz yummadan, gönlünüze yatmaksızın almayacağınız bayağı şeyleri (habîs) vermeye kalkmayın!..” ifadesiyle ilgili olarak el-Hasen diyor ki âyetin anlamı şudur: “Sizler çarşıda satılmakta olduğunu görseniz fiyatı düşürülmedikçe almayacağınız şeyleri vermeye kalkışmayın.” Benzer bir açıklama Hz. Ali’den de rivâyet edilmektedir.118

Âyetteki “tayyibât” ile “kaliteli, değerli ve iyi mal”ın, “habîs” kelimesiyle de

“kötü, âdî ve kalitesiz mal”ın kastedildiğini ileri sürenler; şu âyetin de kendi görüşlerine delâlet ettiğini ileri sürmektedirler:119 “Sevdiğiniz mallarınızdan Allah yolunda harcamadıkça ‘fazilet’ mertebesine ulaşamazsınız. Bununla beraber her ne infâk ederseniz Allah bilir.” 120

114 Taberî, a.g.e., IV, 694; Râzî, a.g.e., VII, 65; İbn Kesîr, a.g.e., I, 697.

115 İbn Kesîr, a.g.e., I, 697.

116 Kurtubî, a.g.e., III, 320-321, 326.

117 Kurtubî, a.g.e., III, 326.

118 Kurtubî, a.g.e., III, 326.

119 Râzî, a.g.e., VII, 67; Bursevî, a.g.e., I, 429.

120 Âl-i İmrân 3/92.

141 İkinci bir görüşte olan müfessirlere göre ise âyetteki “tayyibât” ile “helâl kazanç, mal”, “habîs” kelimesiyle de “haram kazanç, mal” kastedilmektedir.121 İbn Mes’ûd, Mücâhid, Kâdî122 ve İbn Zeyd’in123 bu görüşte olduğu ileri sürülmektedir. Kâdî diyor ki:

“Eğer “tayyibât”tan kasıt malın iyisi olsaydı o zaman bu emir, ister haram olsun isterse helâl olsun, mutlak manada güzel olan malı infâk etme hususunda bir emir olurdu. Bu ise câiz değildir.”124

Şu hadîsin zikredilen âyetle (Bakara 2/267) ilgili olduğu söylenmektedir: Abdullah İbn Mes’ûd’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullâh (s.a.) şöyle buyurmuştur: “…İnsanın haramdan kazandığı malda bereket olmaz. Onu tasadduk etse kabul olmaz. Geriye bıraksa kendisi için cehennem azığı olur. Bilesiniz ki Allah kötüyü kötü ile temizlemez. Kötüyü iyi şeyle temizler. Kötü (habîs), kötüyü (habîsi) temizlemez.”125

Bu hadîse göre âyetteki “habîs” ile “haram kazanç, mal” kastedilmektedir. Nitekim yukarıda da işaret edildiği gibi bir görüşe göre; “Siz göz yummadan, gönlünüze yatmaksızın almayacağınız bayağı şeyleri (habîs) vermeye kalkmayın!” buyruğunun manası şudur: “Helâl malı bırakıp harama yönelerek infâkınızı ondan yapmayın!” Ancak İbn Kesîr’e göre bu görüş doğru değildir.126

M. Reşîd Rızâ, araştırmacı olarak bilinenlerden bir kısmının, bildirilen ikinci görüşü tercih ettiğini belirterek şu açıklamayı yapmaktadır: “Aslında maddî olsun manevî olsun her iyi ve güzel olan şeye “tayyib” denilebilir. (…) Ancak âyetin üslûbu, buradaki

“tayyibât” ile “helâl”; “habîs” ile de “haram”ın kastedildiğine imkân vermediği gibi şeriatın prensipleri de buna razı gelmemektedir…” M. Reşîd Rızâ’ya göre, eğer “habîs”ten maksat “haram” olsaydı bilerek bilmeyerek infâkın hiçbir şekline cevâz verilmezdi.

Dolayısıyla “tayyibât” ile helâlin “habîs” ile de haramın kastedildiğini söylemek mümkün değildir. Kaldı ki mü’minin malında aslolan helâldir. Mü’minler ellerindeki mallarından dolayı bu âyete muhatap olmuşlardır. Eğer “tayyibât” ile “helâl”, “habîs” ile de “haram”

kastedilmiş olsaydı bu durumda mü’minlerin sahip olduğu mallarının bir kısmının “helâl”, bir kısmının da “haram” olması gerekirdi. Bu takdirde âyetin mantuku “Helâlden harcayın,

121 Mâverdî, a.g.e., I, 343; Râzî, a.g.e., VII, 67; Kurtubî, a.g.e., III, 326; Abduh-Rızâ, a.g.e., III, 71-72;

Bilmen, a.g.e., I, 283; Karaman ve diğerleri, a.g.e., I, 422.

122 Râzî, a.g.e., VII, 67.

123 Mâverdî, a.g.e., I, 343; Kurtubî, a.g.e., III, 326.

124 Râzî, a.g.e., VII, 67.

125 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 387.

126 İbn Kesîr, a.g.e., I, 697.

142 sadakalarınızı haramdan vermeyin!” şeklinde olurdu. Bu durumda haramlardan da sadakanın câiz olduğu sonucu çıkar ki bu hem Kur’ân’ın nazmına hem de şeriatın kurallarına aykırıdır.127

Râzî’nin bildirdiğine göre âyetteki “tayyibât” ve “habîs” hakkında burada şu şekilde üçüncü bir görüşten de bahsetmek mümkündür: Âyetteki “tayyibât” kelimesinden murad, “her bakımdan hoş olan şey” demektir. O halde bu kelime, “malın hem helâli hem de iyisi” anlamında olur.128 Buna göre “habîs” kelimesinin de “haram, âdî, bayağı ve kalitesiz mal” anlamına geleceği açıktır.

Özetle; Bakara Sûresi 267. âyette geçen “habîs” kelimesini müfessirlerin bir kısmı

“âdî, bayağı ve kalitesiz ürün, mal” anlamına, bir kısmı “haram mal, kazanç” anlamına, bir kısmı da “âdî, bayağı, kalitesiz ve haram mal, kazanç” anlamına almaktadır.