• Sonuç bulunamadı

2.4. Örtük Programın Sosyolojik Boyutu

2.4.2. Neo-Marksist Görüş ve Örtük Program

2.4.2.1. Yeniden Üretim Teorisyenleri

Yeniden üretimciler, 1970’lerin başından 1980’lerin ortalarına kadar etkili olmuşlardır. Bununla birlikte okulların kapitalizmin toplumdaki eşitsizlikleri üretilmesine yardımcı olduğuna vurgu yapan ve Neo-Marksistlerin önemli bir kolunu oluşturan gruptur (Pincus, 2002; Akt: Yüksel, 2004: 24). Yeniden üretim teorisyenleri bu bölümde üç başlık altında incelenmiştir.

2.4.2.1.1. Ekonomik Yeniden Üretim Teorisyenleri

Ekonomik yeniden üretim teorisyenleri okullar ve iş piyasası arasındaki ilişkiyi açıklamışlardır. Bu görüş kapsamında Bowles ve Gints (1976), okulların işlevinin, okullarda ortaya çıkan belirli sosyal ilişkilerin dolayısı ile kapitalist sistemi sürdürme olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu sosyal ilişkilerden öğretmen ve bireyler arasında olan ve öğrenciler arasındaki yıkıcı rekabeti tartışmışlardır. Öğrencinin sosyal sınıfı, ırkı, cinsiyeti, onların okullarında karşılaştıkları sosyal deneyimleri belirlemede önemli olduğunu vurgulamışlardır. Bu nedenle onlar, tek bir örtük program yerine birden fazla örtük programı kabul ederler (Akt: Marsh, 1997: 34). Bowles ve Gintis’ in “Schooling in Capitalist America” adlı kitaplarında okulların yeniden üretim sürecindeki etkilerini irdelemişlerdir. Bununla birlikte ‘iletim tezi –correspondence thesis’ olarak nitelendirdikleri tezlerinde okul kurumu ve kapitalist sistemin sürdürülebilirliği

arasındaki ilişki ekonomik açıdan açıklanmaya çalışılmıştır. Yazarlara göre resmi ve örtük program yardımıyla okullar, kapitalizmin sürdürülmesi için gerekli sosyal ilişkileri tekrarlatarak beceri ve tutumlar oluştururlar. Yeniden üretilen bu beceriler ve tutumların eğitim sistemi tarafından iletildiğini ve öğrencileri gelecekteki mesleki rollerine hazırladığını belirtirler. Aynı zamanda bu etkinin örtük program sürecinde okul yaşamının günlük ve doğal yapısı içerisinde oluşturulduğunu ifade etmişlerdir (Margolis ve diğ., 2001:3).

Apple (1980-81: 5) da Bowles ve Gintis gibi okullardaki sosyal sınıflar ve böyle sınıfsal yapıların desteklediği örtük program uygulamalarını araştırmıştır. Apple’a göre okullar özellikle de hâkim olan örtük program toplumun aynasıdır. Toplumlar uysal işçilere ihtiyaç duyarken, okullar ise sunduğu sosyal ilişkiler ve örtük öğretimlerle toplumun uysal işçi ihtiyacını garanti altına alır. Alt sınıf öğrencileri açısından onları vasıfsız işçilik için hazırlayan beceriler düşünülürken, üst sınıf öğrencileri açısından onları yönetim ve vasıflı işlere yöneltecek eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi geliştiren hazırlıklar ve beceriler düşünülmektedir. Bununla birlikte Apple, okulların bazı imkânlara sahip olduğunu; örtük programın bu yapısı ile kenara itilen gruplar oluşturmaya yardımcı olduğunu belirtmiştir. Apple (1979), ‘Ideology and Curriculum’ adlı eserinde yüksek statü ve düşük statülü program bilgisinin varlığını öne sürmüştür. Fakir azınlıklar yüksek statülü-teknik ilgiden yoksun bırakılmaktadır. Bu durum gelecekteki muhtemel mesleki ve ekonomik tabakalaşma için filtreleme yöntemi olarak kullanılmaktadır. Apple ‘Education and Power’ eserinde ise okullar kültür üreticisidir ve okullarda yaptığı değişim (reprodiksiyon) kabul edilen (burjuva tarafından) veya karşı çıkılan ve direnç gösterilen (alt sınıflar tarafından) şekillerde ortaya çıkar. Apple (1986) ‘Teachers and Texts’ yeniden üretimin nasıl meydana geldiğini öğretmenleri ve okul kitaplarını inceleyerek ortaya koymuştur (Akt. Marsh,1997:34)

Apple (1990), makro ve mikro düzeydeki süreçler arasındaki ilişkiye odaklanan araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmaların odağında ise yapısal faktörler çıkmıştır. Bununla birlikte davranışsal düzenlilik öğretmen ve öğrenci arasındaki etkileşimi ve disiplin formlarının öğrenilmesine yol açar. Bu durum ideolojik setlere monte edilmiş derin yapıları belirler (Akt: Regalsky ve Laurie, 2007:234).

Ekonomik yeniden üretimciler teorik bilgi düzeyinde fikirler ortaya atmışlardır. Ancak Anyon, bu görüşleri bilimsel yöntemlerle araştırmıştır. Anyon (1977) bir araştırmasında tarih derslerinde okutulan on yedi kitabı incelemiştir. Bu araştırma sonucunda kitaplarda iş hayatı ve hükümetin birlikte hareket etmesiyle sosyal kaynakların başarılı kullanıldığı, bunun aksi bir durumda başarısızlığın kaçınılmaz olduğu, yoksulluğun toplumun değil bireyin başarısızlığının sonucu olduğu gibi kapitalizmi yücelten bilgilerin yer aldığını belirlemiştir (Akt: Yüksel, 2004: 27). Anyon (1980) farklı sosyal sınıflardan oluşan çalışma grubu üzerinden yürüttüğü bir başka araştırmasında sınıfları fiziksel, program, değerlendirme, pedagojik ve kişilerarası karakteristikler açısından gözlemlemiştir. Bu araştırmanın sonucunda okullarda verilen eğitim programlarının benzer olmasına rağmen öğrencilere aktarılmasının farklı yol ve yöntemlerle olduğu sonucuna varılmıştır (Akt: Margolis ve diğ., 2001: 12).

Bu teorisyenler, araştırmalarında okul yaşamı ve ekonomik yaşam arasındaki ilişkiyi irdelemişlerdir. Ancak eğitimi sadece ekonomik açıdan değerlendirmeleri ve üst sınıfın zengin sınıf olarak nitelendirmeleri eleştirilmiştir. Bu bağlamda karşı çıkanlar tarafından diğer yeniden üretim teorisyenleri ortaya çıkmıştır (Yüksel, 2004: 28).

2.4.1.1.2. Kültürel Yeniden Üretim Teorisyenleri

Kültürel yeniden üretim teorisyenleri, okullarda bulunan kültürel ögelere vurgu yapmışlardır. Onlara göre ekonominin kapitalist ilişkilerini devam ettirebilmesi bu kültürel unsurlara bağlıdır. Önemli teorisyenleri Pierre Bourdieu, Jean-Claude Passeron ve Basil Bernstein’dır. Kültürel yeniden üretimciler, farklı sınıflardan ve ırklardan öğrencilerin farklı kültürel yeterlilikleri, dilleri ve stilleri olduğunu savunurlar. Bununla birlikte onlara göre okullar egemen grubun kültürel unsurlarına göre düzenlenmiştir. Bu unsurlar orta ve üst ekonomik düzeydeki öğrencilere dolayısı ile ailelerine uygun iken alt sınıfın ailelerine uymamaktadır. Bu nedenle üst ve orta gelir düzeyinden gelen çocuklar okula daha kolay uyum sağlamakta ve başarılı olmakta ancak alt sınıf öğrenciler uyumsuz ve başarısız olmaktadırlar (Yüksel, 2004: 28- 29).

Bourdieu, öğrencilerin okula farklı potansiyellerle geldiğini belirterek bu farklılığın nedenini ise geldikleri farklı sosyo-kültürel yapıya dayandırmıştır. Bourdieu,

bireylerin toplumdaki yerlerini belirlemesini yani kendine bulduğu yeri ‘habitus’ adını verdiği bir kavramla açıklar. Yani toplumsal grubun kültürüdür. Habitus öğrencilerin okula geldiklerinde farklı derecelerden başlamalarına neden olur. Araştırmacının bir diğer üzerinde durduğu kavram ise ‘kültürel sermaye-capital’dir. Kültürel sermaye ise öğrencilerin ailelerinden edindikleri kültürel niteliklerdir (Margolis ve diğ., 2001:8).

Passeron da Bourdieu ile birlikte ‘habitus’ kavramını kullanmıştır. O’na göre habitus, okulda yapılan eğitim öğretim faaliyetlerinin özel bir görünüşüdür. Her öğrenci farklı bir habitus ile okula gelir ve okulun habitusu ise egemen grubun ilgilerini, düşüncelerini ve algılarını içerir ( Akt: Akbulut, 2012: 19).

Kültürel yeniden üretim teorisyenlerinden Bernstein (1977: Akt: Yüksel, 2004: 30; Margolis ve diğ., 2001:8) sosyal sınıf tabanlı dil ve kodlama biçimlerini araştırmıştır. Ona göre çocuklar aileleri ve çevrelerinin kullandıkları dil kodlamaları ile toplumsallaşmaktadır. Alt sınıflardan gelen çocuklarının dil kodları ve kullandıkları kelime hazinesi bakımından yetersiz olmasına karşın orta ve üst düzeyden gelen çocukların bu konuda yeterli olduğunu böylece okulun isteklerine uygun olduklarını belirtmiştir. Böylece üst ve orta sınıftan gelen öğrenciler okulda kendilerini daha iyi ifade eder ve başarılı olurlar.

2.4.1.1.3. Egemenliğe Dayalı Yeniden Üretim Teorisyenleri

Egemenliğe (hegemonic) dayalı yeniden üretim teorisyenleri ekonomik yeniden üretim teorisyenlerine çok benzer yapıda olsalar da ekonomik sistemin yanı sıra devletin ideolojisi ve politikası üzerine odaklanmışlardır. Onlara göre okul devletin araçlarından biridir ve kapitalist sınıfın ideolojisini okullara yansıtır. Buradan hareketle devletin bir hegemonya kurmak istediğini ifade ederler (Yüksel, 2004: 31, 34).

Egemenliğe dayalı yeniden üretim teorisyenlerinden biri Louis Althusser’dir. Althusser’e göre okul, devletin ideolojik araçlarının bir parçasıdır. Eğitim, çocuğu en uygun olduğu savunmasız döneminde zorunlu olarak ele geçirir ve etkiler. Bu etkilerle öğrenci gelecekte edineceği meslek için gerekli beceri ve bilgileri öğrenir. Bununla birlikte işçi sınıfına tevazu, boyun eğme, hakkına ve durumuna razı olma gibi davranış

kuralları aktarılırken baskı ve sömürünün aracısı rolünü üstleneceklere ise kuşkuculuk, yırtıcılık, kin ve hile öğretilir. Aynı zamanda eğitimin kapitalist toplumdaki rolünün işgücünün yeniden üretimi olduğunu ifade eder (Tezcan, 2005: 27- 28).

Bu gruptaki bir diğer teorisyen Michael Young’ tır. Toplumdaki siyasal gücün eğitimsel bilgileri düzenlediğini savunur (Tezcan, 2005: 67). Okullar ve öğrencilere aktarılanlar arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Young’a göre egemenlik sürecinde öğrencilere aktarılacak bilgiler güçlü kurumlar tarafından belirlenir ve böylece baskın grupların inanç, tutum ve değerleri öğrencilere iletilmiş olur (Yüksel, 2004: 34).