• Sonuç bulunamadı

Yeni Toplumsal Hareketler

3. Topluluklar, Toplumsal Hareketler ve Alternatif Medya

3.2 Yeni Toplumsal Hareketler

121

alternatif medyanın bir tür “toplumsal hareket medyası” olarak kavranması önem kazanmaktadır.

122

1960 ve 70’lerde Avrupa ve ABD’de ortaya çıkan ve yeni toplumsal hareketler olarak adlandırılan feminist hareket, eşcinsel hareket, çevre hareketi, anti-nükleer hareket veya siyahların özgürlük hareketleri “farklılıklarından”

kaynaklanan sorun ve taleplerini “eski” sınıf hareketleri içinde yeterince ifade edemeyen birey ve grupların oluşturduğu hareketlerdir (Göker, 2010: parag. 2).

Yeni toplumsal hareketler kuramına göre, toplumsal hareketlerin ana niteliği mevkisizlik/devlet karşıtlığı, örgütsüzlük ve eylemliliktir.57 Bu noktada, alternatif medyayla toplumsal hareketler arasında kuramsal ve pratik ilişkiyi açımlamak için, önde gelen iki araştırmacının, çalışmalarıyla toplumsal hareketler, teknoloji ve medya arasında bir bağlantı kuran Alberto Melucci (1989, 1991, 1996) ve Manuel Castells’in (1996, 1997, 1998) yaklaşımları üzerinde yoğunlaşmak yararlıdır.

Özellikle yeni enformasyon teknolojilerinin sağladığı küresel ortama dair tartışmalarda en çok değinilen toplumsal hareket araştırmacısı Manuel Castells’tir.

Castells’in The Informational City (Bilgi Şehri) (1989) adlı çalışması kent yaşamında

“bilgi akışı” yüzünden meydana gelen değişiklikleri inceler. Castells’in bu çalışmasının temel iddiası 2. Dünya Savaşı’nın bitişinden sonra, özellikle 1970’lerden beri, kapitalist yeni birikim düzeni ve teknolojik yeniliklerden oluşan bir bileşkenin toplumu dönüştüren ana etken olduğudur. Bu çalışma -ağ toplumundan soyutlanan çalışan yoksullar gibi grupların oluşturduğu- “dördüncü dünyanın yükselişini” (1998) ve “toplumsal hareketleri” (1997) de içermektedir. Castells, küreselleşmenin ve enformasyonelleştirmenin (informationalization) dünyayı değiştirdiğine ve toplumların haklarını ellerinden aldığına inanmaktadır. Toplumsal

57 Yeni toplumsal hareketlerin de bu özellikleri dolayımıyla bir tür “rizomatik yapı” (Deleuze ve Guattari, 1988: 25) bağlamında değerlendirilebileceği düşünülmelidir. Alternatif medyanın tanımlanmasında Bailey vd. (2007: 27) tarafından ortaya koyulan kullanışlı bir kategorileştirme olarak da değinilen rizom (köksap) benzeri yapılar, ayrıksı olmasına karşın aslında eylemsel olarak aynılık gösteren, fakat birlik ve bütünlüğü olmayan çoklukları anlatmaktadır. Özellikle, rizomatik yaklaşımın alternatif medyaya uyarlanmasının ana boyutlarından ikisinin alternatif medyanın sivil toplum kavşaklarındaki rolü ve bu medyanın değişken ve önceden nitelendirilemezliği olduğu hatırlanırsa, alternatif medya ile yeni toplumsal hareketler arasında bir başka açıdan da anlamlı bir bağlantı kurmanın mümkün olduğu söylenebilir.

123

hareketlerin oluşmasındaki dayanak noktası, insanların kendi hayatları, işleri ve çevreleri üzerindeki kontrollerini yitirdikleri için hissettikleri küskünlükleridir.

Castells’in incelemesinin ana temalarından biri tüm toplumsal hareketlerin birbirinden farklı olduğu ve her birinin kendi kültürel, toplumsal ve siyasal bağlamında değerlendirilmesi gerektiği konusundaki ısrarıdır.

Bu noktada Castells’in yaklaşımını örneklemek için internet ve çevre hareketleriyle ilgili incelemesine kısaca değinmek yerinde olacaktır. Castells, çevreci hareketin başarısını büyük oranda hareketin hâkim medyayla güçlü ilişkilerine ve ağ toplumundaki iletişim koşullarına -örgütlenmek için internet kullanmak gibi- uyum sağlamasına bağlamıştır (1997: 169).

Çevre sorunları konusunda küresel ölçekte ve devletler düzeyinde genellikle büyük bir uzlaşma vardır ve bu konu tüm siyasi partilerden açık bir şekilde destek bulmaktadır. Hareketlerin öncüleri kendilerini yurttaşlara adar ve onlardan devlet ya da belirli şirketlere baskı uygulamalarını ister. Nihai amaçları siyasal süreçlerde etkili olmak, toplumdan gelen temsilcilerle toplumun yönetilmesine etki etmektir. Castells çevreci hareketin medya ile çok uzun soluklu bir ilişkisinin olduğunu belirtmiştir (1997: 186). Eylem taban örgütlerine bağlı olsa da, çevreci hareket medyanın ilgisini çeken yaratıcı etkinliklere yönelmiştir. Bununla birlikte, çevreyle ilgili meselelerin medyada sürekli görünür olması çevreci örgütlerin halkın gözünde haklı görülmesini sağlamıştır. Hâkim medya ile kurulan bu güçlü bağ hem küresel hem de yerel bağlamda gözlemlenebilir ve bu bağın başlangıç noktası çeşitli kaynaklarda bulunabilir.

1970’lerden beri kullanılan pasif ama doğrudan eylem taktikleri de medyaya çok iyi malzeme ve görüntü sağlamıştır. Çevresel meselelerin haklılığı, özünde temel

124

insani değerlerle bağlantılı olduğundan, bu durum medyada yer almak için çok iyi bir fırsat olmuştur. Bunu değerlendirmek için birinci dünya ülkelerinden çevreci aktivistler tüm dünyadaki taban örgütlerine video kameralar vermiş, gönüllüler böylece çevre yasalarının ihlallerinin yaşandığı durumlarla ilgili dünyanın her yerinden görüntüler sağlamıştır. Çevreci gruplar interneti de etkin bir şekilde kullanmışlardır. Örneğin, çevreci örgütlerden oluşan koalisyonlar NAFTA’nın (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) onaylanmasına karşı harekete geçmek için internetten etkin bir şekilde yararlanmıştır. Sonuçta Castells’e göre belki de en önemli olan saptama, internetin taban örgütlenmesiyle oluşan eylem gruplarına kısa sürede küresel çapta hareket etme imkânı sağlamasıdır (Castells, 1997: 187).

Alberto Melucci, toplumsal hareketlerle alternatif medya ilişkisine dair tartışmalar konusunda değinilebilecek yeni toplumsal hareket araştırmacılarından ikincisidir. Kurallara Meydan Okumak: Bilgi Çağı’nda Kolektif Eylem (1996) (Challenging Codes: Collective Action in the Information Age) adlı çalışması bu anlamda önemlidir. Bununla birlikte Melucci doğrudan interneti konu almamıştır. Bu çalışmasında Melucci, Noam Chomsky’nin eleştirel medya analizlerini tekrarlayarak

“dünya medya sisteminin tüm dünyada temel kuralları koyma görevini” üstlendiğini, dünyanın bekçilerinin medyada kullanılan dile karar verdiğini, yayınlanacak programları ve yayımlanacak yazılı materyalleri seçtiğini ve düzenlediğini, popüler kültür piyasasıyla ilgili hükümler verdiğini, bilgisayarların, diğer bilgi ve iletişim teknolojilerinin dilini kontrol ettiğini ve insanların akıllarını ele geçirdiğini öne sürmüştür (Melucci, 1996: 179).

Melucci’ye göre toplumsal hareketlerin, sembolik kuralları alternatif bir şekilde kullanarak ters yüz etme gücü vardır. “Müziği, bedensel sinyalleri, giysileri,

125

radyoları ve görüntüleri, tiyatroyu ve sanatı, iletişim ağlarını ve sanal gerçekliği”

(Melucci, 1996: 360) bünyesinde barındıran muhalif medya, kitle toplumunun dayattığı kuralları değiştirmek ve bunlardan kaçınmak için kullanılabilir. Bu bakış açısıyla, Melucci için kolektif kimlik araştırılacak eski bir şey olmaktan ziyade bir başlangıç noktasıdır. Toplumsal hareketler, hareketlerin amaçlarını yorumladıklarını ve gözettiklerini iddia eden, potansiyel siyasal taraftarlardan destek almaya çalışan çeşitli örgütleri bünyesinde barındırır. Sonuç olarak toplumsal hareketlerde birçok kaynak, harici amaçları gözetmekten ziyade belirli bir kimliği yaratmaya ve korumaya ayrılır (Melucci, 1996: 329). Melucci’ye göre toplumsal hareketler karmaşık toplumların kalıcı bir özelliğidir; çünkü ihtiyaç duyduğu katılım şekillerini ve kolektif hareketleri yaratır. Bir toplumsal hareket üst düzey içsel bütünselliğini korumalı, düşmanca bir çevrenin zorluklarıyla yüzleşmeli ve daha büyük bir toplum içinde kendini güçlendirmeli ve haklı göstermelidir (Melucci, 1996: 315).

Melucci’ye göre, gizli (yeraltındaki) ağların kullandığı kamusal alanların genişlemesi ve resmi olarak kabul görmesi, çağdaş toplumsal hareketlerin korunması ve demokrasinin zenginleşmesi için gereklidir. Bağımsız kamusal alanlar -John Keane’in terminolojisine göre “mikro kamusal alanlar” (2002: 311)- toplumsal hareketlerin önemli olduğunu düşündüğü konuları toplumun geri kalanına özgürce anlatmasına, onların tanıtımını yapmaya ve siyasal aktörlerin bu hareketlerin mesajlarını daha doğru okumalarına yardımcı olur.

Melucci, bağımsız kamusal alanlar yaratma potansiyeli bakımından medyadaki mesajları üretme, değiştirme ve yayma sürecinin toplumsal bir hareketin sürdürülmesinde önemli bir rol oynayabileceğini birkaç şekilde vurgulamıştır.

“Toplumsal hareketlerdeki -alternatif bilgilerin yayılmasından bilinç uyandırmaya

126

kadar- ortak kültürel alışkanlıklar kendini anlamanın ve duygudaş insanlarla irtibat kurmayı sağlayan dayanışma ağlarının farklı şekillerini ve dayanışma için birçok yeni fırsatı sunarak hareketin sürdürülmesine yardımcı olur” (Scott, 1990: 124-125).

Bu nedenle, Melucci’nin analizini kullanarak, toplumsal hareketler içindeki alternatif medya etkinliğini, hâkim kurallara meydan okuma konusundaki sembolik işlevinin yanı sıra, topluluk, birincil ilişkiler ve ortaklaşa değerler bakımından anlamamız mümkündür. Bu sembolik işlev için Soley ve Nichols’ın korsan radyo yayını çalışması bir örnek oluşturabilir. Bu çalışma korsan radyoların sembolik işlevlerinin olduğunu ortaya çıkarmıştır. Korsan radyo istasyonları:

Sponsor olan örgütlere statü ve geçerlilik kazandırır, radyo istasyonlarından başka bir yerde olmasa da radyodayken muhalefetin başarılı olabileceğini gösterir ve hem dinleyicilere hem de yayıncılara rahatsız edici duyguları dışa vurma ve rahatlama imkânı verir. Korsan radyo istasyonlarının işletilmesi sponsor örgütlere diğer muhalif örgütlerin sahip olmadığı bir statü kazandırır ve onları diğer yaygın gruplarınkine benzer bir konuma taşır. Kitle iletişim teorisinde bu, medyanın “statü kazandırma” işlevidir (Soley ve Nichols, 1987:

317).

Sonuçta Melucci ve Castells’in yeni toplumsal hareketler kuramlarını değerlendirmek gerekirse, Castells toplumu gelişmiş kapitalizm olarak tanımlamakta ve buna “ağ toplumu” demektedir. Melucci ise enformasyon toplumu çerçevesi çizmekte ve bunu “karmaşık toplum” olarak adlandırmaktadır. Her iki araştırmacının da ilgilendiği bir alan, hareketlerdeki aktörlerin kimliklerinin nasıl oluştuğudur (Buechler, 1995: 450).

Castells, siyasal toplumsal hareketleri en radikal hareketler olarak betimlemiş ve kültürel hareketleri de siyasetle ilgisiz hareketler olarak görmüştür. Bu yüzden, Castells’in internet incelemesi internetin araçsal amaçları gerçekleştirmek için kullanımına odaklanır. Melucci ise kültürel hareketleri, seçilebilen en radikal ve siyasal hareketler olarak görmüştür. Melucci, bu bakımdan toplumsal hareketlerde

127

işleyen kültürel süreçlere dikkat çekmektedir. Melucci’ye göre; “ağların kendilerinin kurulduğu ve varlığını sürdürdüğü alternatif çevrelerin her gün üretilmesi” anlamına gelen kuluçka evresiyle, muhalefet ve direniş potansiyeli günlük yaşamın dokusuna işlenir (1991). Toplumsal hareketlerin internet kullanımıyla özellikle ilgilenmese de, Melucci’nin incelemesi internetin, toplumsal hareketlerin mensupları arasındaki iletişim ağını, özellikle dayanışma ilişkilerini ve ortak kimliği koruma görevi için en önemli şey olduğunu öne sürmüştür.