• Sonuç bulunamadı

İlk Radikal ve Muhalif Basın Girişimleri

1. Alternatif Medyanın Kuramsal Temeli

2.1 İlk Radikal ve Muhalif Basın Girişimleri

Alternatif medyanın tarihi medyanın kendisi kadar eskidir (Waltz, 2005: 1).

Tarih boyunca her resmi ya da popüler yaklaşımın karşısında bir şekilde farklı ya da muhalif olan bir bakış var olmuş, ancak her muhalif girişim bir şekilde yerleşik

70

iktidar odaklarından tepki görmüştür. Örneğin, Johann Gutenberg’in matbaa makinesi, daha önce ruhban sınıfına ait olan enformasyona -İncil’e- erişim imkânını halk kitlelerine sağladığı için yerleşik düzene bir meydan okuma olarak görülmüştür.

İlk gazeteler de -Gutenberg’in açtığı yolda giderek-, yerleşik iktidar sahiplerinin enformasyon üzerindeki mülkiyetini sarsmıştır.

Avrupa’da ilk gazeteler gemicilik, bankacılık, savaşlar ve gelişen ticaret çevresinin ihtiyaç duyacağı enformasyonu sağlamıştır. Bu enformasyon o zamana dek aristokratlar sınıfına ve onların güvenilir çalışanlarına aittir.

Böylece Avrupa’daki ilk gazeteler, daha önce soylu aristokrasiye ait olan enformasyonla yeni burjuva sınıfını güçlendirmiştir (Waltz, 2005: 13).

Medya tarihinin irdelenmesi, her defasında medyanın daha geniş bir sınıf ya da marjinalleşmiş bir alt kültür tarafından işletildiğinde ya da bunlara yaklaştığında -Gutenberg’in matbaasının yerleşik düzene meydan okuma olarak konumlandırılmasında olduğu gibi- mevcut iktidar sahiplerinin karşılığında bir tepki verdiğini göstermektedir. Örneğin 19. yüzyılda en büyük tepkiyi baskın dini gruplarca “dinsiz olarak görülen” işçi sınıfı medyası15 görmüştür (Waltz, 2005: 13).

Alternatif medyanın sıklıkla radikal ve muhalif olan bu doğasına cevaben, iktidarlar bir şekilde diğer enformasyon kaynaklarının gücünü sınırlandırmışlardır. 19. yüzyıl ortalarında İngiliz radikal medyası, insan haklarından dine kadar çeşitli konularda statükoya meydan okumuştur (Waltz, 2005: 14). Hükümetler ise buna medyayı vergilendirme ve yayın lisansları verme yoluyla karşılık vermişlerdir.

Oysa bu tutum elit okurlar için yayın yapanlar dâhil tüm gazeteleri etkilemiş ve basını özgürlük için eyleme geçiren bir tepki doğurmuştur. Sonuçta, bu hak elde edilmiş, işletme giderlerini düşürmek, satış gelirlerini arttırmak ve dedikodu

15 Muhalif medyanın öncü örneklerinden olan işçi sınıfı medyasına yönelik ilk çalışmalar, “işçi sınıfının son derece merkezi bir politik fail olduğu İngiltere’de gerçekleştirilmiştir. Yine işçi sınıfının yaşamının televizyonda, sinemada, edebiyatta ve tiyatroda nasıl temsil edildiği, bu temsil ediliş sürecinde meydana gelen farklılaşmalar ve bu farklılaşmaların kültürel, ekonomik, siyasal ve toplumsal süreçlerle ilişkisi de belli dönemleri ele alan çeşitli kültürel çalışmalara konu edilmiştir.

İşçilerin merkezi bir politik fail olarak görülmediği Amerika coğrafyasında yapılan çalışmalar içinde ise, işçi sınıfının filmlerdeki, dizilerdeki ya da belgesellerdeki kimliksel temsiliyetleri daha çok 1960 dönemi ile günümüz arasında karşılaştırmalarla incelenmiştir” (Dursun, 1998: 211).

71

sütunları ve adliye haberleri gibi geniş okur kitlelerinin ilgisini çekecek taktiklerle daha çok ekonomik itibar ve daha çok okur arayışındaki reklamcılar elit gazetelere yönelirken bu gazeteler radikal türdeşlerini piyasa dışına itmişlerdir.16 Bu yeni tür basın, haber üretiminin amatörlerin aksine siyasal olarak çok az motivasyona sahip profesyoneller tarafından kodlanmasına öncülük etmiştir (Waltz, 2005: 14).

Alternatif gazetelerin statükoya meydan okuması ve özgürlük yanlısı düşünceleri dillendirmeleri bakımından İngiliz radikal basını iyi bir örnek oluşturmaktadır. Görece ucuzlayan basım teknolojisinin gelişmesi din, işçi sınıfı ve insan haklarına dair radikal fikirlerin yayılmasını kolaylaştırmıştır. Bu karşılıklı etkileşim statükoya meydan okuyan reklam afişleri, el ilanları, broşürler ve gazetelerin patlama yapmasını sağlamıştır. Bu dönemde,

Poor Man’s Guardian, the Free Inquirer ve the People’s Paper gibi isimler taşıyan gazeteler çok popüler olmuştur. Bu gibi gazeteler toplumsal reform için çağrılar ile suç ve skandallarla ilgili eğlendirici yazılara yer vermişlerdir.

Örneğin Poor Man’s Guardian, ilgi çekici şarkı sözlerinin yanı sıra işçilerin haklarını savunan yazılar yayımlamıştır (Harrison, 1974’den aktaran Waltz, 2005: 13).

Amerikan örneğine bakıldığında ise, tarihsel olarak, ABD’de radikal medya girişimlerinin başlangıçtan bu yana ulusal mücadele, toplumsal hareketler ve marjinal gruplar için hayati bir kaynak olduğu söylenebilir. İlk medya örneklerini oluşturan devrimci broşür yazarları Avrupalı kolonicilere karşı bağımsızlık hareketlerini kışkırtmışlardır. Ardından kölelik karşıtı basın, iç savaş öncesi uzun yıllar boyunca kölelik karşıtı hareketleri canlı tutmayı başarmıştır. 1819’da yayımlanmaya başlayan The Emancipator ve Manumission Intelligencer dönemin

16 Paradoksal olarak, iktidarların iletişim alanını denetim altına almak için kullandığı vergiler ve diğer kısıtlayıcı yasalar genellikle muhalif basın için çıkarılmıştır, ancak bu kısıtlamalar ve yasal düzenlemeler ana akım yayınları da etkilemiştir. Ekonomik ve toplumsal olarak görece elit bir okur kitlesi için yayın yapan büyük gazete yayıncıları bir yandan muhalif yayınlar gibi daha fazla basın özgürlüğü talep ederken, bir yandan üretim maliyetlerini düşürmek için de hamle yapmıştır. Aynı zamanda “suç dosyaları, edebi tefrikalar ve dedikodu sütunları” gibi okuyucunun ilgisini çekecek bazı popüler özellikleri de kullanmış ve daha geniş bir kitleye ulaşmaya çalışmışlardır (Waltz, 2005: 15).

Giderek önemli bir finansal kaynak haline gelen reklamcılar da daha çok okura sahip bu gazeteleri tercih etmişlerdir. Bu finansal destekle, rekabet edebilir fiyatlarla daha iyi görünümlü gazeteler basabilen ve bunları geniş ölçekte dağıtabilen ana akım gazeteler muhalif rakiplerini piyasa dışına itmiş ve radikalleştirmişlerdir.

72

önemli ve ilk kölelik karşıtı yayınları olmuşlardır (Ostertag, 2006: 27-28). Benzer şekilde, işçi sınıfı basını yirminci yüzyılın ilk yarısında, hızla gelişen emek hareketiyle bütünleşmiştir. “1900’lerin başında reklam alan sosyalist gazete The Appeal to Reason neredeyse bir milyon aboneye ulaşmış ve sosyalist aday Eugene Debs’in başkanlık kampanyasına katkı yapmıştır” (Pickard, 2007: 12). Amerikan kaynaklı çoğu çağdaş alternatif medya araştırması, medyanın Amerikan devrimindeki rolünü medyanın radikal toplumsal değişimi kışkırtmaktaki güçlü etkisinin ilk ve başta gelen örneklerinden biri olarak göstermektedir (Peck, 1985;

Armstrong, 1981; Kessler, 1984).

Amerikan devriminde medyanın muhalif rolüne dair değerlendirmeler çağın siyasal gerçeklerini göstermektedir. “Gazeteci ve matbaacılar, insanları koşullarla ilgili doğru olarak bilgilendirip, onlara eylemleri desteklemeleri için ilham vererek radikal toplumsal değişim için harekete geçirmek konusunda medyanın gücünü kabul etmiş, böylelikle yurttaşları rasyonel ve kabiliyetli bireyler olarak değerlendirmiştir”

(Botein, 1980: 11). Diğer yandan medyadaki ilk “devrimci” radikal girişimlere karşı, ana akım sayılabilecek medyadan da bir karşı tepki doğmuştur: “İngiliz krallığı yanlısı yorumcular bağımsızlık yanlılarının övdüğü medyanın gücünü kötülemiştir.

Onların bakışıyla koloniciler, ulusal basını kontrol eden ve kendilerini düşünen küçük bir grup tarafından aldatılmıştır” (Stedman, 1969’dan aktaran Hamilton ve Atton, 2001: 121). ABD muhalif basını 19. yüzyılda yeni kurulan ulusun görünüşte halka ait kurucu temellerini kutlarken ana akım medya tarafından cinsiyet, ırk ve sınıf eşitsizliklerini görmezden gelen milliyetçiliğin güçlendirilmesi bu süreç boyunca sürmüştür. Oysa görünüşte “devrimci medya, yurttaşları liderlerin fikirleriyle bilgilendirmiş böylece ‘halk’ akılcı seçimler yapabilmiştir. Ancak

73

devrimci eylem hala önderlere ve onların fikirlerinin dolaşım ve dillendirilmesine bağlı olmuş” (Hamilton ve Atton, 2001: 121), kısacası halkın gücü tanınmış ancak bu güç seçkinlerin emrine verilmiştir. Bu dönemin ardından,

18. yüzyılın sonundan 20. yüzyıl başlarına dek, endüstrileşme ile ticaret/tarım ekonomileri, Güney ve Kuzey, kapitalistler ve işçiler arasındaki çözümlenememiş gerilimler sürmüş, böylesi olaylar Amerikan iç savaşıyla en üst noktaya erişmiş ve 1880’lerde başlayan işçi hareketlerinin yükselen dalgası çok sayıda grev ve eylemle sonuçlanmıştır (Trachtenberg, 1982: 89).17

18 ve 19. yüzyıl boyunca alternatif medyanın gelişimi ana akım medyaya göre daha yavaş bir gelişim çizgisi izlerken, alternatif medya ABD’de ulus kurma süreciyle başlayan eşitsiz toplumsal ilişkileri, Avrupa’da ise emek örgütlenmesinin karşılaştığı sorunları ve sınıfsal eşitsizlikleri temel ilgi alanı olarak görmüştür. Ayrıca giderek orta sınıfın zenginleşmesi sürecine paralel olarak sermaye birikiminin oluşmaya başlaması, ulaşım ve teknolojide meydana gelen gelişmeler ve hızlanan sömürgecilik faaliyetleriyle somutlaşan sınaî ve toplumsal dönüşüm sürecinin yarattığı krizler de medya aracılığıyla muhalefet idealini besleyen temel dinamikler olmuştur. Bununla birlikte ABD ve Avrupa’da ilk radikal medya deneyimleriyle başlayan ve daha sonra muhalif hareketler, kimlik politikalarının dönüşümü ve yeni toplumsal hareketler gibi farklı küresel gelişmeler ekseninde evrilen süreçte radikal/muhalif gazeteciliğin sürekli ve kesintisiz bir gelişim ve iyileşme çizgisi izlediği söylenemez.

Alternatif medyanın tam anlamıyla vücut bulduğu 20. yüzyılla birlikte yeni yayın ve dağıtım teknolojilerinin kombinasyonu, yaşadıkları toplumlarda nelerin olup bittiğine dair bilgiye aç okuryazar bir nüfusun da artmasıyla gazetelerin bu

17 Holhut, bu dönemle başlattığı sınıflandırmada Amerikan alternatif gazeteciliği için 1900-1920 arasını doğuş ve gelişme, 1920-1950 arasını dönüşüm dönemi, 1950-1960 arasını yeni bir devrimin tohumlarının ekilme dönemi, 1960-1975 arasını -toplumsal ve siyasal- skandalları ortaya çıkarmak konusunda ikinci altın dönem, 1975’den günümüze gelen dönemi ise bir kez daha olgunlaşma ve mücadele dönemi olarak adlandırmaktadır (Holhut, 2010).

74

insanlara gerçeği götürmek için rekabet etmelerine ve özellikle skandalların, gizli olayların açıklanması için yeni gazetecilik türlerinin doğuşuna sahne olmuş (Holhut, 2010: parag. 1), medya gücünün üstünlüğüne ve devrimci bir öncü gereksinimine dair varsayımlar ortaya atılmış ancak 1. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’da faşist hareketlerin doğuşuyla kitlelerdeki korkular bu coşkunun sesini bastırmıştır. Bu süreç daha sonra,1960’ların heyecanının ardından, 1980’lerde Thatcher ve Reagan’ın muhafazakârlığının yükselişi ve 1990’larda pazar ekonomisi reformları ile neoliberal tutuculuğa karşı direnişin artan bir şekilde kabul edilmesini getirmiştir.

Başlangıcından bu yana basının gittikçe ticarileşmesi, giderek farklı seslerin ve eşitlikçi toplumsal kurtuluş girişimlerinin kamusal tartışmadan dışlanmasına yol açmıştır. 18. yüzyıldan başlayarak kitlelerin gücünün tanınması, ancak bu gücün seçkinlerin emrine verilmesi sürecinin sonunda ana akım medya neredeyse tamamıyla siyasi ve finansal açından güçlülerin egemenliğinde olmuştur. Bu yapıya karşılık ana akım medya tarafından kamusal alanda kendi dilleri ve kendi gerçeklikleriyle değil, güçlüler ve zenginlerin anlamlandırma haritasına göre temsil edilen çeşitli türdeki azınlıklar ve toplumdaki yerleşik ortodoksiye ve iktidar yapılarına muhalif olanlar, “başka türlü bir basın” arayışı içinde olmuşlardır.

Phillips’e göre diğer medya türlerinden daha eski olan alternatif basın kuruluşları, toplumsal ya da siyasal açıdan sınırlarda yaşayanlara bir ses olmuştur (Phillips, 2007:

48). Fraser, bu tür yayınların, özgürleşimci bir potansiyel yaratmak için ana akımla sürekli olarak etkileşen ikincil bir kamusal alanı biçimlendirdiğini öne sürmektedir (1992: 124).

Phillips’e göre alternatif medya girişimleri muhalif eylemlerden/hareketlerden doğmuş, hareketleri yaratmamıştır (2007: 49). Örneğin

75

1970’lerdeki punk akımıyla ortaya çıkan “müzik fanzinleri”, 1980’lerdeki “futbol fanzinleri” ve 2000’lerin alt kültürel “lifestyle ve müzik” dergileri (Atton, 2002a: 57) kitle hareketlerini kültür ve eylem bakımından yansıtan medya türleri olmuştur.

Ondokuz ve yirminci yüzyıllar boyunca etnik basın da çeşitli marjinal kültürel gruplar için destek sağlamıştır. Aynı şekilde, 1960’lar boyunca yeraltı basını sivil haklar hareketinin ve diğer eylemci grupların yaşamasına yardım etmiştir. Aslında, bu girişimler belki de 1960 ve 1970’lerin hiciv akımında olduğu gibi mevcut bir ortodoksiye bağımsız bir meydan okumadır, bu yıllardaki muhalif hattın “en önemli özelliği, merkez içerisinde yapılanan müzikal hareketlenmelere karşı söylemlerinin daha muhalif ve hiciv cümleleri ile yüklü olmasıdır” (Küpçük, 2007, parag. 3).

Bununla birlikte toplumdaki yerleşik kültüre ve hâkim siyasal güçlere karşı çıkan yayınlar doğaları gereği özgürleşimci bir potansiyel taşımışlardır. Zira bu gibi yayınlar, “toplumsal değişime öncülük yapma ve toplumdaki nüfuz sahiplerinin konumlarını aşındırma kabiliyetine sahip olmuşlardır; savundukları fikirler medya tarafından ancak yalnızca yeni fikirler bulmak adına belirli sınırlar dâhilinde tutulmuş ve özümsenmiştir” (Phillips, 2007: 49).

Yerleşik kültürel ve siyasal yapılanmaya başkaldıran alternatif girişimlerin ilk örneklerinden birisi olan The Village Voice gazetesi, 1955’de Greenwich’te Norman Mailer ve Ed Francher tarafından kurulmuştur Başlangıçta 10 bin baskıdan sadece 2000 adet satış yapabilmiş ancak gittikçe büyüyen savaş sonrası kültürde otorite karşıtı bir çevrede okuyucu bulmuştur (Fountain, 1988: 9). 1961 yılında Oxford Üniversitesi mezunu bir grup okul arkadaşı Private Eye adlı gazeteyi çıkarmaya başlamış ve bir yıl içinde 35.000 tiraja ulaşmışlardır. Baskı kalitesinin düşüklüğüne

76

rağmen daha önce kimsenin el atmadığı haberleri yayımlamış ve siyasetle ilgilenen herkes için en çok okunan yayın haline gelmiştir (Fountain, 1988: 9-10).

Bazı tanımlara göre bu yayınların hiçbiri tam olarak alternatif değildir, hatta hiçbirinin Downing’in “hareketlere kurumların üzerinde bir imtiyaz verme” kriterini karşılamadığını ve “okuyucu ve üreticiler arasındaki ayrımı bulanıklaştırmadığını”

söylemek mümkündür (Downing, 1984: 17). Yine de bu yayınlar otoriteye karşı savaş sonrası tutumları yeniden tanımlamayı amaçlayan bir anlayışın temsilcisi olmuşlardır. Yeni nesil alternatif yayıncılar, Village Voice ve Private Eye deneyimlerinden öğrendikleriyle baskın gruplara karşı alaycı bir tutum izlerken, müzik ve gençlik hareketleri gibi yeni kültürel akımların yarattığı muhalif alan için bir ses olmuş, ayrıca bu dönemde alternatif medyanın öncü ve en bilinen örneklerinden birisi olan Oz dergisi gibi örnekleri ve 1960’ların alternatif basınını harekete geçiren tutuculuğa karşı özgürlük çağrısını da ortaya koymuşlardır.

Richard Neville editörlüğünde yayına başlayan Avustralya dergisi Oz, caddelerde satılarak yarım gün içinde 6000 adetlik bir tiraja ulaşmıştır. Kaba ve ateşli bir içerik taşıyan dergi aynı zamanda ciddi bir yana da sahip olmuştur.

1963, ABD başkanı Kennedy’nin suikasta uğradığı ve Vietnam savaşına karşı çıkan öğrencilerin ruh haliyle uyumlu olarak sivil hakların talep edildiği bir yıl olmuştur. Yeni cinsel özgülükleri kuşatan yeni bir nesil ve kürtajın yasallaşması için kampanyalar yoğun olarak gündemde olmuştur. Bu dönemde gençliğin refah kapitalizmi tarafından kendisine dayatılan seçenekleri reddetmesinin sesi haline gelen Oz dergisi hakkında iki defa dava açılmış ve buna rağmen satışlar gittikçe artmıştır (Neville, 1995: 26).

Bu dönemin ilk alternatif medya örneklerinden bir diğeri olan It dergisi, Londra’nın doğmakta olan kültürel yer altı hareketinin bir ürünü olarak 1966 yılında aktörlerden müzisyen ve şairlere, hatta “hippilere” kadar geniş bir kesimin katılımıyla yayına başlamıştır. 1967 yılında ise Oz dergisinin İngiliz versiyonu18

18 Bkz. http://pers-www.wlv.ac.uk/~fa1871/londonoz.html

77

yayına başlamış ve bunu bir başka alternatif/radikal yayın olan Friends dergisi izlemiştir (Phillips, 2007: 50).

Oz dergisi 1968 yılında çıkardığı “devrim sayısı” ile devrimci siyasetin gelişini öngörmüştür (Neville, 1995: 26). ABD’de ise aynı yıl Rolling Stone dergisi

“rock’n roll” ve siyaseti bütünleştiren bir yayın politikası izlemeye başlamıştır. 1968 Paris’te öğrenci eylemlerinin yapıldığı, Prag Baharı’nın19 bittiği, Vietnam savaşının ve Martin Luther King suikastıyla toplumsal haklar tartışmasının yoğun olarak gündemde olduğu bir yıl olmuştur. Küresel ölçekte bu hareketlilik dünyanın çeşitli yerlerinde sol ve sosyalist alternatif yayınların yayılmasını hızlandırmıştır. 1969 yılında İngiltere’de bir grup sol eylemci Black Dwarf20 adlı Marxist bir gazete yayımlamaya başlamıştır. “Sol fraksiyon çekişmeleri içinde çabucak yıpranan Black Dwarf yine de toplumsal değişim talebi yönünde önemli bir kilometre taşı olmuştur”

(Phillips, 2007: 51). Aynı dönemde Ink ve 7 Days adlı haftalık sol gazeteler de yayımlanmaya başlamış, sol eğilimli Picture Post ise 1970’lerin başında önemli bir yer tutmuştur. 1970’lerin başında, özellikle üniversite bulunan hemen bütün Avrupa şehirlerinde alternatif yayınlar ortaya çıkmış ve düşük bir maliyetle yayımlanmaya başlamıştır. Bunların en bilinenlerinden biri İngiltere’de işçi grevleri, gösteri ve toplantıların yoğun olarak yaşandığı bir toplumsal ortamda yayına başlayan Grapevine olmuştur (Phillips, 2007: 51).

19 Prag Baharı, Çekoslovakya Devlet Başkanlığına Alexander Dubcek’in gelişiyle başlayan reform hareketi ve özgürlükler dönemidir. Bu dönem, 1968 yılında Varşova Paktı ülkelerinin Çekoslovakya’yı işgali ile sonuçlanmıştır. İşgale karşı şiddetli öğrenci hareketleri ve protestolar yapılmış, Jan Palach bir öğrenci Prag’ın en büyük meydanlarından birisini kendisini yakmış ve o dönemde başlayan toplumsal hareketlerin sembolü olmuştur. Bkz. http://www.wisegeek.com/what-was-prague-spring.htm

20 Bu gazetenin ismiyle, 1817’de Thomas Jonathan Wooler tarafından bir süre çıkarılan ve kraliyet karşıtı çeşitli hicivleri içeren The Black Dwarf adlı muhalif gazetenin isim benzerliği dikkat çekicidir.

78

Alternatif yayınların gelişmesiyle birlikte dağıtım sorunu bu yayınların önünde ciddi bir engel olarak belirmiştir. Alternatif yayınların radikal ve “marjinal”

içerikleri çoğunlukla yasal sınırlamalara takılmış, bu durum da büyük dağıtım ağlarına sahip olan şirketlerin küçük ölçekli alternatif yayınları bu ağlara dâhil etmesini güçleştirmiştir. Tam olarak alternatif medya tanımına girmemekle birlikte, işçi sınıfının sesinin duyuran sol yayınlardan İngiltere’deki Socialist Worker gibi parti gazeteleri ise bağışta bulunan ve gazeteyi bizzat satabilen çok sayıda parti üyesi sayesinde bu dağıtım engelini kırabilmiştir.21 Daha küçük ölçekli bağımsız girişimciler ise gazetelerini “hippie dükkanlarında” ve caddelerde satışa sunmuşlardır. “Alarm gazetesi 1970’lerin sonunda İngiltere’de 100’e yakın bar ve pub’da satış yaparak 5000 tiraja ulaşmıştır. Aynı dönemde Publications Distribution Company adlı alternatif bir dağıtımcı çok sayıda radikal yayının dağıtımını bağımsız kitapevleri aracılığıyla gerçekleştirmiştir” (Minority Press Group, 1980: 40-44).

1960’ların gençlik hareketi gibi, alternatif yayınlar için önemli bir itici güç 1970’lerde feminizm akımından gelmiştir. 1970’li yıllardan itibaren gelişen feminist muhalefet “egemen medyadaki söylem ve örgütlenme yapısını eleştirerek, alternatif içerik ve örgütlenme yapısı oluşturmaya çalışmıştır” (Payne, 2009: 193). Feminizm muhalif yayınlar arasında farklı bir ses olmuştur:

1970 yılında New York’ta Rat dergisinin bir sayısı, kadın bir otostopçuyu eteğini kaldırıp araç beklerken betimleyen bir dergi kapağına karşı protesto için kadınlar tarafından çıkarılmıştır. Bunun ardından Rat dergisi bir daha erkekler tarafından yönetilmemiştir. Oz dergisi de kadın özgürleşmesinin gelişini özel bir sayıyla gündemine almıştır. 1971 yılında Oz dergisinden Marsha Rowe ve Frendz dergisi editörü Rosie Boycott, kadınlar için Spare Rib adlı yeni bir alternatif dergi yaratmışlardır. Kısa sürede 30 bin tiraja erişen bu yayın, bağışlarla ayakta kalmış ve medyada kadın özgürleşmesinin zirve noktasını oluşturmuştur. Aynı dönemde İngiltere’de de Shrew ve Women’s Report gibi yayınlar çıkmaya başlarken, Spare Rib kolektif bir yapıya dönüşmüş, hiyerarşik

21 Bkz. http://www.socialistworker.co.uk/donation.php

79

yapılar ortadan kalkmış ve kararlar ortaklaşa yapılan toplantılarda alınmaya başlamıştır (Phillips, 2007: 52).

1973 yılında, İngiltere’de 20 yıldan fazla yayınını sürdürecek olan Spare Rib hariç, personel giderleri öğrenci bağışlarıyla, işsizlik paralarıyla ve diğer kurumlardaki part-time işlerden edinilen gelirlerle karşılanmaya çalışılan Ink, 7 Days, It ve Oz gibi ulusal ölçekte dağıtılan pek çok alternatif yayın kapanmıştır.

Bunlardan en uzun ömürlü olanı İngiltere’de yayımlanan ve kendi matbaasından sağladığı gelirle yaşayan Other Paper olmuştur (Minority Press Group, 1980: 17-25).

Amerika’da ise durum daha farklı gelişmiştir. 1960’ların sonunda alternatif gazeteler beş milyondan fazla toplam tiraja erişmiş ve reklamcılık açısından dikkat çeken bir mecra olmuşlardır. Hatta Village Voice gazetesinin kurucusu John Wilcock, 1070’lere doğru artan ticarileşmeden endişe etmiştir:

Los Angeles bağımsız basını 60’ların ortasındaki sosyal değişim boyunca büyüme çağına olmuş ve sarsıcı toplumsal içerikler ve canlı cinsiyetçi reklamlarla geniş bir okuyucu kesimi oluşturmuştur. Çok geçmeden Troçkist yayıncılar bile pahalı evler, spor arabalar almaya başlamış ve gazeteyi baskı tesisleri ve kitabevi zincirleriyle büyütmüşlerdir (Phillips, 2007: 53).

Benson, reklam gelirlerinin artmasına rağmen ABD’de bulunan çoğu alternatif yayının eleştirel muhalif bir duruş oluşturduğunu belirtmiştir (Benson, 2003: 111).

1980’lere gelindiğinde İngiltere’de siyasal ortam değişmiş, işçi hareketleri duraklamıştır. Bu ortamda, sol yayınları ortaya çıkarmak ve hayatta tutmak güçleşmiştir. Buna rağmen Marxism Today dergisi, Martin Jacques editörlüğünde 1980’lerde hızla gelişebilmiştir (Pimlott, 2000: 193). Bu dergi, kısa süre içinde komünist parti tarafından desteklenen oldukça renksiz bir kuramsal yayından liberal ve sol kesim tarafından yakından takip edilen bir yayına dönüşmüştür. Bir parti yayını olarak Marxism Today alternatif tanımına uymamaktadır, ancak Martin

80

Jacques’ın editörlüğünde finansal ve editöryal olarak bağımsız hale gelmesi ve etkili bir sol muhalefet yürütmesi dergiyi muhalif basın tarihinde önemli bir yere oturtmuştur. 1960’lardaki Oz gibi Marxism Today de değişen bir siyasal akımın merkezinde yer almıştır.

Jacques’ın ana akım gazetecilerle bağlantıları sayesinde dergi yeniden basılan makalelere yer vermiş ve gazeteciler özelikle ana akım tarafından kabul görmeyen yazılarını burada değerlendirmiştir. Buna karşılık okuyucu oranı giderek artmıştır. Bu istikrarlı çizgi giderek reklam verenlerin de ilgisini çekmiştir. Böylelikle gelirlerinin % 40’ını reklam ve % 50’nin üzerindeki oranı da satış gelirlerinden sağlamıştır. Sola dair tartışmalar boyut değiştirdikçe ve Yeni Sol’un gelişimiyle, Marxism Today’e olan ilgi azalmış, önemli yazarlar ulusal ana akım gazetelerde yazarak daha fazla kazanç ve bilinirlik elde etmiş ve sonuçta Marxism Today 1991’de yayınını durdurmuş ve bir bakıma ana akım tarafından asimile edilmiştir (Pimlott 2000: 199).

1995 yılında kurulan Red Pepper ise radikal sol için daha elverişli bir siyasal mecra olmuş ve yeni alternatif küreselleşme hareketi ile sürekli etkileşim içinde Avrupa’da büyüyen radikal yayınlar ağının önemli bir parçası olmuştur. UnLimited Media tarafından yayımlanan Three Weeks ise okuyucuları için önemli bir eğitim kanalı işlevi görmektedir. Her iki yayın için de temel motivasyon kaynağı, siyaset ve sanata dair alternatif bir bakış ortaya koymak olmuştur. Her ikisi de kitle hareketlerinin bir parçası olarak tanımlanamasa da mevcut muhafazakar siyasal yapıya bir meydan okuma olarak var olmuşlardır (Phillips, 2007: 55). Three Weeks ve UnLimited Media için okuyucu ve katkıda bulunan yazarlarla etkileşimin hayati bir unsur olması dikkat çekicidir. Three Weeks, internet sitesi de mevcut olmasına rağmen aslen basılı bir yayındır, çünkü ilk olarak İskoçya’daki Edinburgh Festivali’nin organizasyonuna katkı vermek ve buraya gelen insanlarla etkileşim için kurulmuştur (Phillips, 2007: 56-57). Gazete, web sitesini finanse etmek için sponsor ve reklamcılara cezbedici bir mecra sunmuştur. Phillips’e göre yeni alternatif

81

girişimler en çok görünür oldukları medya kanallarını kullanmakla diğer kanalları destekleyecek geliri de elde edebilmişlerdir (2007: 57).

Phillips’e göre alternatif yayınları çıkaranlar bu yayınların başlangıcından bu yana benzer fikirleri taşıyanlarla dayanışma içinde olmuşlardır. Yeni teknolojiler de gittikçe yazarlar ve okuyucular arasındaki sınırları ortadan kaldırmıştır. Ofset teknolojisinin, bilgisayarlaşmanın ve ardından internetin gelişimi söyleyecek sözü olanların aracılara ihtiyaç kalmaksızın seslerini duyurmalarına imkân vermiştir.

Üretim ve dağıtım araçlarını kontrol etme artık bilgisayara erişim imkânı olan herkes için mümkün olmuş ve basılı alternatif medyanın yüzleştiği çoğu sorunu çözmüştür (Phillips, 2007: 57-58).