• Sonuç bulunamadı

Alternatif medyaya nesnel yaklaşımlar

1. Alternatif Medyanın Kuramsal Temeli

1.2 Nesnel ve Öznel Toplumsal Teoriler Açısından Alternatif Medya

1.2.2 Alternatif medyaya nesnel yaklaşımlar

Öznel yaklaşımların aksine, nesnel yaklaşımlar alternatif medyayı tanımlamak için daha çok içeriğe odaklanmakta ve alternatif medyayı “eleştirel bir medya” olarak konumlandırmaktadırlar. Bu yaklaşımlar için medya içeriği medya üretiminin uzun süreli bir sonucudur ve bu yüzden bir “medya yapısı” olarak düşünülebilir.

Nesnel yaklaşımın önemli temsilcilerinden birisi John Downing’tir.

“Alternatif medyayla ilgili kuramsal çalışmalar için milat noktası olarak John Downing’in 1984 tarihli Radical Media adlı çalışması alınmaktadır” (Haas, 2004:

116). Downing, bu çalışmasında radikal medyayı karşı enformasyon kurumları olarak ve gelişimsel gücün aktörleri olarak göstermiştir. Downing, alternatif medyayı

“hegemonik siyaset, perspektifler ve önceliklere karşı alternatif bir bakışın ifadesi”

olarak “radikal medya” şeklinde tanımlamaktadır (Downing, 2001: V). Radikal

48

medya, karşı hegemonyayı kurabilir, görmezden gelinen konuları işleyebilir ve baskıcı anlayışı eleştirebilir:

Radikal medyanın rolü yalanlara karşı sessizliği dağıtmakta ve gerçeği aramakta görülebilir. Radikal medya, sadece gerçekleri reddeden bir halka gerçeklere dair kanıtlar sunmamakta, bundan başka hegemonik süreçlere dair sorgulayıcı bir perspektif geliştirmek için yeni yollar keşfetmekte ve yapısal bir değişikliğe mühendislik yapmak konusunda halkın güvenini arttırmaktadır (Downing, 2001: 16).

Downing için radikal medyanın mutlaka katılımcı medya olarak görülmesine ihtiyaç yoktur, ona göre bazen hegemonyaya karşı meydan okumak için profesyonel örgütlenme de önemlidir: “Örgütlü liderliğin bazı biçimleri aslında sermayenin ideolojik hegemonyasına meydan okumayı düzenlemek için ve inandırıcı alternatif program ve perspektifleri ileri sürmek içindir” (Downing, 2001: 15). Alternatif bir kamusal alanın tesisi ve baskıyı ve baskıya karşı toplumsal mücadeleleri haberleştirme Downing’e göre alternatif medya için katılımcı üretim süreçlerini gerçekleştirmekten daha önemlidir (Downing, 1995: 250).

Downing’in radikal medya çözümlemesi geniş anlamıyla üç tema üzerine temellenmektedir: toplumsal düzen ve medya arasındaki etkileşim; hem izleyici hem üreticilerin kolektif eylemlerine ve medya üretimine rehberlik eden süreçler;

medyanın amaçları ve her şeyi kapsayıcı ideolojilerine dair bu süreçlerin ortaya koydukları. Downing’in çözümlemesinin bu temalar doğrultusunda on ana argüman üzerine oturduğunu söylemek mümkündür (2001: IX-XI): Birinci olarak, her radikal medya basitçe “alternatif” olarak anlaşılamaz. Downing, ister odak noktaları ve içerikleri isterse üretim süreçleri bakımından peşinen radikal alternatif medya olarak kabul edilemeyecek, ancak ana akım sınıflandırmasına da kolayca dâhil edilemeyecek çok sayıda küçük medya biçiminin var olduğunu savunmaktadır. İkinci olarak, radikal medya bazı bakış açılarından, olumsuz veya yapısal bazı güçleri

49

temsil edebilmektedir. Örneğin bazı radikal medya türleri toplumu ilerlemeden çok gerici bir tutumla daha ilkel koşullara götürme amacıyla oluşturulabilirler. Üçüncü olarak, radikal medya üreticileri, medya üretiminin bütünüyle radikal olduğu fikrinde olmayabilirler. Bazı durumlarda medya içeriği, üreticilerin böyle bir niyeti olmaksızın kasıtsız bir şekilde radikal hale gelebilir. Downing, bu konuda “Neyin alternatif radikal medya olarak tanımlanıp tanımlanamayacağına dair bizim ana ölçütümüz medyaya dair bağlam ve sonuçlar olmalıdır, bu konuda sınırlar genellikle her zaman bulanıktır. Radikal medya eylemcileri tarafından kullanılan her teknoloji çoğunlukla ana akım amaçlarla kullanılmıştır” demektedir (Downing, 2001, X).

Dördüncü olarak, bu medya türlerinin radikallik seviyesi geniş bir yelpazede konumlanabilmektedir. Bazıları statükocu değer ve normlara tamamıyla muhalif bir konumda olabilirken, bazıları baskın toplumsal düzene dair bazı nitelikleri içselleştirebilmektedir. Beşinci olarak, radikal medya özellikle baskıcı düzenlerde veya hâkim rejimlerde yeraltına inmeye zorlandığında katı bir şekilde taraf olma özelliği kazanabilir. Devlet baskısı, “ya bizdensin ya bize karşısın” şeklinde hatalı karşıtlıklar üretilmesine yol açarak medyanın düşünce ufkunu dramatik şekilde kısıtlayabilmektedir. Altıncı olarak, radikal alternatif medya çok çeşitli türlerde olabilir (örn. yeni medya). Yeni iletişim teknolojileri geliştikçe, radikal/alternatif medya üreticileri kendi kullanımları için bu teknolojileri aramakta ve bu teknolojilere hızla uyum sağlamaktadır. Yedinci olarak, muhalefetin doğası ve etkinliği farklı yönlere doğru fazlasıyla çeşitlense bile radikal/alternatif medya mantığı bütünüyle muhalif bir vasfa sahiptir. Görece gerici bir amaçla ortaya çıkan radikal medya kuruluşları da ilerici bir anlayış benimseyenler kadar muhalif olabilmektedir.6

6 Örneğin, ABD’nin “Hristiyan köklerine dönmesine” ihtiyaç duyduğu inancıyla ortaya çıkan, toplumsal hayatta Hristiyan dininin ideolojisini ve pratiklerini yaygınlaştırmayı amaçlayan radikal

50

Sekizinci olarak, radikal alternatif medya genellikle küçük ölçekli ve düşük bütçelidir ve sıklıkla ana akım tarafından dikkate alınmaz. Dokuzuncu olarak, radikal alternatif medya muhalif amaçları temel alınarak tanımlanabilir. Bazı durumlarda, bu muhaliflik çeşitli alt gruplardan hâkim iktidar yapılarına doğru dikey bir biçimde olabilir. Bazen de muhaliflik yatay olarak ve belirli bir mücadele için destekleyici ağlar oluşturmak için tasarlanmış olabilir. Son olarak, radikal alternatif medya çeşitli projeler arasında büyük oranda değişiklik gösterse bile daha az hiyerarşik ve daha demokratik bir tarzda yapılanmıştır.

Sonuçta, Downing’e göre medyayı alternatif kılan şey toplumsal ve siyasal değişim için sahip olduğu potansiyeldir. Downing’in yaklaşımının temel odak noktası radikal medyanın hareket ve siyasal bilinç kazandırma potansiyeline ilişkindir. Downing, Negt ve Kluge’den aldığı “karşıt kamu”7 kavramını radikal medya teorisinin içine yerleştirmiştir. Buna göre, karşıt kamu, karşı hegemonik anlatıların kendini ifadelendirme alanı haline gelebilir. Downing, alternatif medyanın karşıt kamuyu dolaşıma soktuğu fikirlerle oluşturduğunu ortaya koymakla beraber, karşıt kamunun yarattığı atmosfer sayesinde de radikal medyanın var olabileceğini belirtmiştir. Downing, radikal medyayı toplumsal eylem medyası olarak betimlemiş ve toplumsal hareketlerle ilişkiselliği içinde kuramsal bir çerçeveye oturtmuştur.

Buna göre, radikal medya mevcut iktidar yapılarına meydan okuyan yeni dünya

medya kuruluşları mevcuttur. Aynı zamanda bu muhalefet sadece egemen kültürün algılanan değer ve normlarına karşı değil, aynı zamanda medyanın üretildiği ve yayıldığı mekanizmalara karşıdır. Bu konuda Downing, “radikal alternatif medya kuruluşları ortak bir şeye sahiptir, o da birilerinin kurallarını çiğnemektir” demektedir (Downing, 2001: XI).

7 Negt ve Kluge, burjuva kamusallığı dışındaki öteki toplumsal sınıfları ve kimlikleri öne çıkaran proleter kamusallık ve karşıt kamu kavramlarını tartışmaya açmışlardır. Kamusallığı, kolektif toplumsal deneyimin örgütlenme biçimi olarak tanımlayan Negt ve Kluge, kapitalist üretim ilişkilerinin dışlayarak ve sessizleştirerek dışarıda bıraktıklarının kendi deneyimlerine dayalı farklı bir kamusallığı, işçi sınıfının politik mücadelesi içinde, özellikle sendikalar aracılığıyla kurduğuna işaret etmektedirler (1991: 68). Bu yaklaşımlar ekseninde radikal/alternatif medya, hegemonik süreçlere karşı meydan okuyan muhalif kamular oluşturma kapasitesiyle, kamusal alan tartışmaları bakımından önemli bir yer tutmaktadır.

51

görüşleri inşa etmek için ana araçtır. Radikal medya, Gramsci’nin yaklaşımında değinilen “karşı hegemonik güç”8 olarak hizmet verebilir, değişimin yalnızca tercih edilir değil aynı zamanda gerekli olduğuna dair somut örnekler ortaya koyan, bireylerin yeni eleştirel düşünme yolları keşfettikleri forumlar olarak görev yapabilir.

Böylece “oluşacak karşı hegemonya, herhangi bir devrimi mümkün kılmak için kritik bir unsur olarak -mevcut ekonomi politik koşulları göz önüne almadan- bireylerde toplumsal değişim için istek uyandırabilir” (Downing, 2001: 17). Downing, bu noktada alternatif medyanın rolünü şöyle tanımlamaktadır:

(…) çeşitli bakış açılarından da deneyimlendiği gibi toplumsal yaşam için sorun olan her çeşit konuyu ve bunların muhtemel çözümlerini ve hatta günlük ahmaklıkları akıllıca paylaşmak medyanın potansiyeline bir parti, sendika veya bir birlik gibi diğer karşı hegemonik kurumlardan çok daha fazla uygundur.

Direniş, diğer bir deyişle baskı ve sömürünün çok sayıdaki kaynağına karşı direniş, etkili olmak için çeşitli değişken alanlar -cinsiyet, ırk, etnisite ve milliyet, yaş, mesleki gruplar- arasında bir diyaloğu gerektirir. Radikal alternatif medya bu sürecin merkezidir (2001: 19).

Alternatif medyayı tanımlamaya yönelik nesnel yaklaşımın Downing dışında bir diğer temsilcisi olan Tim O’Sullivan da medya içeriğini ölçüt alan bir alternatif

8 Antonio Gramsci’nin “hegemonya” kavramı toplumda bir sınıfın diğer sınıfları zaman içinde kendi -mevcut toplumsal ve ekonomik koşulları savunan- gelenekleri, normları ve değerlerini benimsemeye razı ettiği bir süreci anlatmaktadır (Gramsci, 1971: 56). Strinati, hegemonyayı “toplumda -aslen hâkim sınıfı içeren ancak yalnızca hâkim sınıftan ibaret olmayan- baskın grupların, ‘kendiliğinden sağlanan rızayı’ korumak yoluyla -işçi sınıfı dâhil- ezilen gruplar üzerinde egemenliklerini sürdürdükleri, egemen ve ezilen sınıfların her ikisinin de üzerinde birleştikleri siyasal ve ideolojik bir konsensüsün inşası sayesinde işleyen bir süreç” olarak tanımlamaktadır (Strinati, 1995: 165). İktidarı ve radikal/alternatif medyanın iktidarı hem tanımlamakta hem de bu iktidara meydan okumada oynadığı rolü çözümlemede, iletişim çalışmaları içinde önemli bir yer tutan Gramsci’nin “kültürel hegemonya”

kavramsallaştırmasına göre, “medya kurumları, sürekli olarak tutarlı bir ideoloji ile toplumsal yapıyı düzenlemekte, bir dizi ortak değerler ve mekanizmalar üreterek toplum üzerinde hegemonya kurmaktadırlar” (Shoemaker ve Reese, 1997: 150). Gramsci’nin modeli, ezilen grupların, sadece doğrudan kurulacak fiziksel ya da zihinsel bir bağlılık sayesinde değil, devrime dair gerekçeleri eksik veya yanlış anlamaları nedeniyle egemen güçlerin norm, değer ve liderliğini kabul ettiğini öne sürmektedir. Ekonomik hâkimiyet devrim için önemli bir önkoşuldur, ancak kamusal söylemde kültüre dair kimi düşünceler aracılığıyla somutlaştırılabileceği gibi, ahlaki ve entelektüel nitelik de eşit derecede öneme sahiptir. Kültürün kitleleri etkilemede ve devrimden uzaklaştırmaktaki gücünü açıklamak için Gramsci “kültürel hegemonya” kavramını ortaya koymuştur (Gramsci, 1971: 208).

Gramsci’nin hegemonya kavramı, “yalnızca ekonomik koşullar açıkça gerektirse bile işçi sınıfının devrimi neden reddettiğini anlamak için kullanışlı olmasından dolayı değil, aynı zamanda devrimi cesaretlendirmek ve ezilen grupları özgürleştirmek için bir strateji ortaya koymaktaki değeri bakımından önemlidir” (Downing, 2001: 17).

52

medya tanımı yapmaktadır. O’Sullivan, alternatif medyayı “toplumsal değişimi savunması ya da en azından geleneksel değerlerin eleştirel bir yeniden değerlendirmesini yapması yönüyle yerleşik ve kurumsal politikaları açıkça reddeden veya bunlara meydan okuyan medya biçimleri” olarak tanımlamaktadır (1994: 10).

Buna göre alternatif medyanın yapısal bir tanımı, radikal içeriğin var olup olmamasıyla, hatta daha da sıklıkla toplumsal değişimin bu medyada sunumuna da bağlı olarak yapılabilir. O’Sullivan (1994), bu anlamda “radikal toplumsal değişim”

kavramını alternatif medyanın ana amacı olarak sunmaktadır. O’Sullivan -öznel ve nesnel yaklaşımlar ayrımını da olumlayacak yönde- alternatif medyanın ana akımdan ayrıldığı iki özellik belirlemektedir:

a) demokratik/kolektif üretim süreci ve

b) biçimde ve/veya içerikte yenilik vaadi (O’Sullivan, Dutton ve Rayner, 1994: 205).

O’Sullivan için alternatif medya, toplumsal değişimin lehinde, insanları (yurttaşları, elitleri değil) sürece dâhil etme arayışındadır ve diğer yandan içerik ve biçimde yenilik yapma vaadi vermektedir. Bu amaçlar dizisi yalnızca içeriği değil aynı zamanda haber arzını ve kurumsal prosedürleri de dikkate almaktadır. Bu bakımdan alternatif medya olumlu ve kullanışlı olarak tanımlanmaktadır.

Michael Traber, O’Sullivan’a benzer biçimde alternatif medyanın amacını daha eşitlikçi bir toplumsal ve kültürel değişime aracılık etmek olarak ifade eder:

“Amaç, bireyin medya ya da siyasal güçler için bir nesneye indirgenmediği daha eşitlikçi toplumsal, kültürel ve ekonomik bütündür” (1985: 3). Traber “taban medyası” (grassroot media) kavramını ortaya koymuştur. Taban medyası sıradan

53

insanların doğrudan katılımı kadar, sıradan insanların kendilerini ilgilendiren yerel ve eleştirel içeriklerle oluşmaktadır.