• Sonuç bulunamadı

Alternatif medyaya diyalektik yaklaşım

1. Alternatif Medyanın Kuramsal Temeli

1.2 Nesnel ve Öznel Toplumsal Teoriler Açısından Alternatif Medya

1.2.3 Alternatif medyaya diyalektik yaklaşım

53

insanların doğrudan katılımı kadar, sıradan insanların kendilerini ilgilendiren yerel ve eleştirel içeriklerle oluşmaktadır.

54

Diyalektik alternatif medya yaklaşımı, medya yapıları ile medyanın işleyişinde rol alan aktörler arasında karşılıklı bir ilişki olduğu düşüncesine dayalı medya sisteminin diyalektik bir modeline dayanmaktadır.9 Bu durum, medyanın yapısının medya aktörlerinin eylemlerini kısıtlayabildiği ya da serbest bıraktığı, aktörlerin eylemlerinin de medyanın yapısını şekillendirdiği anlamına gelmektedir.

Fuchs ve Sandoval’in diyalektik yaklaşımları kapsamında, alternatif medyayı tanımlamakta belirleyici sorular a) alternatif medya yapılarının ve b) alternatif medya aktörlerinin kapitalist ana akım kitle medyasından nasıl farklılık gösterdikleridir.

Eleştirel iletişim çalışmaları kapitalist ana akım medyanın bir yandan ticari yapısı, diğer yandan da ideolojik yapısı gibi birbiriyle bağlantılı iki nedenden dolayı baskıcı olduğunu ortaya koymuştur. Böylece eğer alternatif medya baskıcı kapitalist medya sistemine karşı bir yapıya sahip olmak isterse ticari olmayan bir nitelik taşımalı ve ideolojik duruş yerine eleştirel içerik sunmalıdır (Sandoval, 2009: 10). Alternatif medya çalışmalarında, alternatif medyanın medya üretim sürecini geniş bir kitlenin erişimine açtığı ve medya üreticileri ile tüketiciler arasındaki ayrımı ortadan kaldırdığı için kapitalist kitle medyasından farklılaştığı vurgulanmaktadır; böylelikle Toffler’in adlandırdığı gibi hem üreten hem tüketen “prosumer”10 (üre-)tüketici oluşmaktadır (Toffler, 1980).

Fuchs ve Sandoval hem katılımcılığı dışlamayan, hem de içerik ve eylemlilik düzeyinde eleştirel ve muhalif olmayı sürdüren “ideal-tipik bir alternatif medya”

9 Medya sistemindeki aktörler medya üretiminde rol alanlar ve medya ürünlerini tüketen kişilerdir.

Medya yapıları, örneğin kurumsallaşmış ilişkiler açısından (Giddens, 1984: XXXI) kurumlar, teknolojiler, medya içeriği ya da medya ürünlerinin ekonomik biçimidir.

10 Alvin Toffler, “prosumer” kavramını üretici ile tüketici arasındaki sınırların silikleştiğini ve yavaş yavaş bu iki kavramın birleşeceğini öngördüğü Üçüncü Dalga isimli çalışmasında ortaya koymuştur.

Toffler’a göre, tüketici kavramı endüstri çağının bir sonucudur. Post-endüstriyel dönemde, saf tüketicilerin sayısı azalacaktır. Bunların yerini, kullandıkları ürün ve hizmetlerin çoğunu kendileri üreten, tüketen üreticiler alacaktır. (Toffler, 1980: 23).

55

tanımı getirmektedirler. İdeal-tipik alternatif medya yukarıda değinilen boyutları uygulamaya geçirmektedir, buna göre alternatif medya, ticari olmayan, eleştirel olan ve katılımcı bir düzende üretim yapan medyadır (Sandoval, 2009).

Şekil 1: Kapitalist kitle medyası ile ideal-tipik alternatif medya sistemi karşılaştırması (Fuchs ve Sandoval, 2010: 145).

Kapitalist kitle medyası sistemi İdeal alternatif medya sistemi

Şekil 1’de gösterildiği gibi, kapitalist kitle medyası ile ideal-tipik alternatif medya diyalektiktir, çünkü üretim süreci boyunca medya üreticilerinin öznel bilgisi medya ürünlerinde nesnelleşmektedir. Öznel bilgi nesnel bir yapıya dönüşmekte olup, bu, medya içeriğidir. Nesnel medya içeriği olarak yapı ise alım süreci boyunca tekrar öznelleşmektedir, bu nesnel medya ürünlerinin öznel bilgiye dönüşümüdür. Bu şekle göre aktörler ve yapısal seviye tamamıyla ayrı tekilliklere dönüşmemekte, ancak birbirlerinin alanına girmektedirler.

Ancak, Fuchs ve Sandoval’in bu sentez girişimine karşılık, radikal ve alternatif medya ile kastedilen tanım aralığını pratik boyutunda genişletmek gerekirse, bu tanım kapsamına giren medya kuruluşlarının da yapı ve içerik bakımından kendi aralarında da ciddi bir bakışma olduğu her zaman söylenemez; bu medya kuruluşlarının sürekli birbirlerini takip ettiği, ortak bir bağlam oluşturdukları pratikte her zaman deneyimlenememektedir. Hepsinden önemlisi, kaçınılmaz olarak

MEDYA YAPISI

Meta olarak medya ürünleri

İdeolojik içerik

MEDYA AKTÖRLERİ Az sayıda

üretici

Çok sayıda tüketici

MEDYA YAPISI

Ticari olmayan medya ürünleri

Eleştirel medya içeriği

MEDYA AKTÖRLERİ Eleştirel

(üre)tüketici

56

bir şekilde belirli siyasal projelerin parçaları olmaları dolayısıyla bu projelerin imkân verdiği ve onların tanımladığı alanlarda faaliyet gösterdikleri için aralarında bir özdeşlik kurmak çok kolay değildir. Bu bakımdan bir yandan ana akım habercilik değerlerine karşı durmak, bir yandan da kamusal görünürlük kazanmak için sahip bulundukları, içinde yaşadıkları konumların ne kadar elverişli olduğunu her bir deneyimin kendi özgül alanında gözden geçirmek gerekmektedir.

Alternatif medya kamusal görünürlük kazanmak için öncelikle finansal kaynaklara ihtiyaç duymaktadır. İdeal bir alternatif medya modelini gerçekleştirmek ise farklı toplumsal koşulların var olduğunu farz etmektedir. Bu koşullar, insanların yalnızca tüketmek için değil ancak aynı zamanda medya içeriğini üretmek için de yeterli zaman, beceri ve kaynaklara sahip olmasını ve medya üretimi için gerekli teknolojinin özgürce erişilebilir olmasını gerektirmektedir. İdeal modeli tam manasıyla gerçekleştirmeye çalışan alternatif medya bu nedenle muhtemelen geniş bir izleyiciye ulaşmakta sıkıntı yaşamaktadır. Ancak alternatif medya, ana akım medya tarafından üretilen ideolojilere eleştirel habercilik yoluyla karşı durmak istiyorsa mümkün olduğunca geniş izleyici kitlesine ulaşması anlamlı olacaktır. Bu şekilde kapitalizmin baskınlığına karşı “eleştirel bir farkındalık” yaratılmasına katkı yapma şansı artabilir. Eleştirel farkındalık da eleştirel eylem ve kapitalizme karşı direnişin ön koşuludur. Nitekim Downing de “iletişime dair küresel ticari senaryo tarafından ortaya atılan konular öyledir ki yalnızca radikal medya üreticileri ve radikal siyasa eylemcilerinin iki yönlü eylemi halkın kendileri için her türden yaşamaya değer alan inşasına imkân verme olasılığına sahiptir” demektedir (2001:

395).

57

Downing gibi bazı araştırmacıların açık şekilde, ana akımın baskın yöntemlerinden tam olarak bağımsız ve medyayı bir endüstri olarak tanımlayan strateji ve taktiklerden mümkün olduğunca özgür olan bir medya yaratılması çabasını merkeze almalarına rağmen, Fuchs ve Sandoval’a göre alternatif medyanın ilerici siyasal amaçlarını gerçekleştirmesi medya üretimine dair bazı kapitalist teknikleri kullanmasına bağlıdır. Alternatif medya kapitalist yapıları eleştirirken aynı zamanda onları kullanabilir. Marcuse, bu bağlamdan “yerleşik kurumlara karşı, onların içinde çalışmak” şeklinde söz etmektedir (Marcuse, 1972: 55).11 Bu yüzden Fuchs ve Sandoval, alternatif medyadan bahsedebilmek için “asgari şartın” eleştirel medya içeriği olduğunu belirtmektedirler (2010: 146). Bu düşünceye göre medya aktörleri bağlamında, medyanın alternatif olması için üretici ve tüketiciler arasındaki ayrımı ortadan kaldırması zorunlu değildir. Burada alternatif olmanın asgari şartı medya üreticilerinin eleştirel içerik üretmeleridir. Ancak Fuchs ve Sandoval’a göre bu, aynı zamanda ticari ve katılımcı olmayan medyanın da eleştirel içerik ürettiği sürece alternatif olarak anlaşılabileceği anlamına gelebilir. Yapısal bağlamda ise medya ürünlerinin ekonomik biçimi (ticariye karşı ticari olmayan), medyanın alternatifliği için belirleyici olmamalıdır. Bu yüzden, Fuchs ve Sandoval için alternatifliğin asgari ölçütü eleştirel içeriktir. Ne var ki, içerik ideolojik olmaya başladığı anda medya artık alternatif olmayacaktır.

11 Herbert Marcuse, burjuva demokrasisi karşısında sosyalizme geçişi sağlayacak bir “eylemler alanı”nı ortaya koyduğu “Counterrevolution and Revolt” (1972) (Karşıdevrim ve İsyan) adlı çalışmasında, kapitalizmin “sözde demokrasisinin” gözden düşürülmesi ve doğrudan demokrasi inşası için kapitalist kurumlar içinden başlatılacak bir mücadeleye dikkat çekmiştir. Marcuse’ye göre insanların ölüm kalımını belirleyen kararlar halkın kontrolünün ötesinde, bir yönetici sınıf tarafından alınırken, görüşlerini ifade eden, verili alternatifler arasında seçim yapan ve böylece politikayı belirleyenler, entegre, tutucu çoğunluktur. Bu demokrasinin egemenliği hala özerk üslerin inşası için açık kapı bırakmaktadır” (1972: 54). Marcuse, bir yandan üniversiteler ve medya gibi kurumların içinden yürütülecek bir mücadeleyle böyle özerk üslerin kurulabileceğini, bir yandan da kapitalizmin kendi iç çelişkilerinin muhalif kurumlar kurma yolunda yoğun çabayı içeren uzun bir yürüyüşe destek verebileceğini ortaya koymaktadır (1972: 56).

58

Öte yandan, bu yaklaşıma karşı pek çok eleştirel ekonomi politik araştırmacı aynı anda hem finansman sağlamak için ticari yöntemleri kullanmanın ve hem de medya içeriği düzleminde eleştirel olmanın zorluğunu öne sürmüşlerdir. Bu araştırmacılara göre ticari finansman zorunlu olarak eleştirel içeriğin önünde gidecektir, çünkü finansman ihtiyacı ister istemez pazara ve parasal kaynak sahiplerine bağımlılık yaratacaktır (Garnham, 2006; Smythe, 1997). Fuchs ve Sandoval ise ekonomik yapı ile medya içeriği arasındaki ilişkinin belirleyici bir nedensellik olarak anlaşılmaması gerektiğini savunmaktadırlar (2010: 146).

Bununla birlikte, kendi özkaynakları ya da kamusal kaynaklar yerine ticari finansman yöntemlerini kullanan alternatif medya kuruluşları finansörlerinin çıkarlarının etkisinde kalma tehlikesini sık sık yaşamaktadır. Bu nedenle Atton ve Hamilton’a göre alternatif medyanın “temel ikilemi” “reklama dayanmak ya da dayanmamaktır” (Atton ve Hamilton, 2008: 26). Bu bakımdan alternatif medya için esas sorumluluğun içerik düzeyinde bağımsızlığını muhafaza etmek olmadığı da söylenebilir. “Yerleşik kurumlara karşı, onların içinde çalışmak” (Marcuse, 1972:

55) daima yerleşik kapitalist kurumların etkisi altında kalma tehlikesini de getirmektedir. Ancak aynı zamanda, marjinalliğin dışına çıkmak ve siyasal açıdan etkili olmak için bu tercih bazen tek şans olabilmektedir.

Alternatif medyanın ticari çıkarlardan tamamıyla bağımsız olması ideal bir durumdur. “Basının esas özgürlüğü bir ticaret konusu olmamasında yatmaktadır”

diyen Marx da özgür bir basın için pazar mekanizmalarından bağımsız olmanın can alıcı olduğunu belirtmektedir (aktaran Sandoval, 2009: 12). Ancak mevcut toplumsal koşullar altında ticari yöntemlerle finansman sağlamak çoğu zaman dar kapsamlılığın ve marjinalliğin üstesinden gelip kamusal görünürlük sağlamanın tek yolu

59

olabilmektedir. Marcuse de, muhalif kurumlar “hareketin uzun süredir amacıdır, ancak kaynak yetersizliği büyük oranda bunların zayıflığına neden olmuştur. Bunlar rekabetçi olmalıdır. Bu, özellikle radikal, özgür medyanın geliştirilmesi için özellikle önemlidir” demektedir (1972: 55).

Sonuçta Fuchs ve Sandoval’in diyalektik alternatif medya yaklaşımına göre, alternatif medya eleştirel medya içeriği üretmek yoluyla özgürleşimci bir toplumsal dönüşüme katkı sunan medya olarak anlaşılabilir. Burada belirleyici ölçüt “eleştirel medya içeriğinin” tam olarak ne anlama geldiğidir. Eleştirel medya içeriğine dair bir tanım yapmak için Marxist eleştiri geleneğine başvurulabilir. Marxist eleştirinin temel ilgi konusu her türden baskıdır; buna göre, eleştiri, bir toplumda baskıcı toplumsal koşulların ve amaçların reddine ve baskı ve zorlama olmaksızın bütün insanların hayatlarını özgür iradeleriyle yaşayabilmelerine dayanmaktadır (Horkheimer, 2005).

Eleştirel medya içeriği de baskı ve egemenliğin bütün çeşitlerini eleştiren ve toplumsal mücadele yoluyla elde edilebilecek özgür iradeli ve akla uygun bir toplum vizyonunu sürdüren içerik olarak anlaşılabilir. Bu bağlamda eleştirel bir medya olarak alternatif medya Marx’ın basın için düşündüğü rolü oynayabilir: “Kamu gözcüsü, iktidardakilerin yorulmak bilmez bir ihbarcısı, her zaman her yerde var olan bir göz ve insanların özgürlüğünü kıskançlıkla koruyan bir avukat.” Marx için

“baskılananlar adına öne çıkmak” ve “mevcut siyasal koşulları sarsmak” basının sorumluluğudur (aktaran Sandoval, 2009: 12).

Fuchs ve Sandoval, içerik düzleminde böyle bir radikal eleştirelliği sürdüren ancak üretim süreçleri ve ekonomik ürün biçimi bakımından mutlaka alternatif olmayan bir model önermektedirler. Nesnel yaklaşımdan farklı şekilde, medya

60

yapılarıyla medya aktörlerinin karşılıklı işbirliğini yadsımayan, ancak öznel yaklaşımdan farklı şekilde, eleştirel içeriği asgari ölçüt kullanan bu alternatif medya tanımı Sandoval’a göre alternatif medyanın katılımcı medya olarak tanımlandığı kavrayışa kıyasla bazı temel avantajlara sahiptir:

-Bu tanım ticari finansman yöntemlerinden yararlanan muhalif medyayı dışlamaz. Ticari finansman alternatif medyaya mali istikrarını sürdürme imkânı vermekte, böylece belirli bir kalite seviyesine sahip ürünler ortaya koymasını ve kamusal görünürlüğe kavuşmasını sağlamaktadır. Bu nedenle, böyle bir tanımlama alternatif medyanın dar kapsamlılığın ve marjinalliğin üstesinden gelmesine ve daha geniş halk kitlelerine ulaşmasına yardım etmektedir. Öte yandan bu, geniş kitlelere ulaşamayan medyanın alternatif olmayacağı anlamına gelmemektedir, ancak böyle bir medya da muhtemelen eleştirel bilincin inşası için elzem olan bir karşı kamusal alan oluşturmak konusunda etkisiz kalacaktır.

-Alternatif medyayı tanımlamak için eleştirel içeriğe sahip olup olmamasını belirleyici ölçüt olarak almak, baskıcı/gerici ve eleştirel/ilerici medya kullanımlarını ayırt etme imkânı verecektir (Sandoval, 2009).

Sandoval, pek çok örnekte de görüleceği üzere, alternatif medyanın hem ticari kaynakları kullanması hem de içerik düzeyinde eleştirelliğini korumasının mümkün olduğunu savunmaktadır.12 Sonuçta alternatif medya olmak bu bakımdan, kapitalist

12 Kanada’da yayın yapan ve 120.000 tiraja sahip Adbusters bağış ve satış gelirleriyle finansman sağlamakta, ancak kapitalist değerlere eleştiri getirmekte ve toplumsal hareketlerle siyasal eylemleri desteklemektedir (https://www.adbusters.org/). Adbusters, eleştirel haberciliği doğrultusunda “mevcut iktidar yapılarını yıkmayı ve 21. yüzyıldaki yaşamlarımızda büyük bir değişiklik yapmayı”

amaçlamaktadır. (Adbusters, 2009). “Zeki, korkusuz gazetecilik” sloganıyla yayın yapan ve 250.000 tiraja sahip olan Mother Jones ise bağışlar, satış ve reklam gelirleriyle finanse edilmektedir (http://motherjones.com). Mother Jones, eleştirel habercilik ve araştırmacı gazetecilik yoluyla toplumsal değişimi desteklemeyi amaçlamaktadır. Bu iki medya da benzer şekilde ana akım dağıtım kanallarını kullanmakta ve bu durum daha geniş kitlelere ulaşmalarına imkân vermektedir. Ticari anlayış ve eleştirel içeriğin görece birbirini dışlamadığı düşüncesi aynı zamanda Bailey, Cammaert ve

61

kitle medyasının reddini sadece içerik düzeyinde değil, aynı zamanda ekonomik ürün biçimi (ticari olmayan ürünler) ve üretim süreçleri (katılımcı üretim süreçleri) dolayımıyla da gerektirmektedir. Eğer alternatif medya dar kapsamlı olmaktan sıyrılmak ve özgürleşimci toplumsal dönüşümlere yön vermek istiyorsa üretim ve dağıtım için yeterli için finansal kaynaklara sahip olmak zorundadır. Bu durum, ticari yöntemlerle gelir elde etmeyi ve medya üretimine katılımın kısıtlanmasını gerektirdiğinden alternatif medya olarak tanımlanmak için gerekli minimum ölçüt eleştirellik olarak öne çıkmaktadır (Sandoval, 2009).

Sonuç olarak, alternatif medyanın tanımlanmasında kuşkusuz, “alternatif”

kavramının sınırlarının muğlâklığının ve kendi içinde sorunlu bir tanıma sahip olmasının payının bulunduğunu söylemek mümkündür. Alternatif medya kavramı, ana akımın dışında olanı ve muhalif bir alanı vurgulamak için işlevseldir; bununla birlikte kendi içinde çelişkiler barındırmakta ve geniş bir yelpaze oluşturmaktadır.

Bu muğlâklık, alternatif medyaya dair bir tanım geliştirmek amacıyla oluşturulan çeşitli sınıflandırma ve tipolojik model oluşturma girişimleriyle aşılmaya çalışılmıştır. Bu bölümde yürütülen tartışmada incelenen söz konusu girişimlerden Bailey vd. (2007) tarafından geliştirilen dörtlü tipoloji ile Fuchs ve Sandoval (2010) tarafından geliştirilen üçlü tipoloji, özellikle bu çalışmanın ana eksenini oluşturan Bianet örneği açısından düşünüldüğünde, çeşitli yanlarıyla açılım sağlayabilecek bir tanımlayıcı kuramsal çerçeve oluşturmaktadırlar.

Öncelikle, Bailey vd. (2007) tarafından geliştirilen dörtlü tipoloji içinde, alternatif medyanın tanımlanmasında “rizom/köksap yaklaşımının” kullanılmasının belirgin avantajları olduğunu söylemek mümkündür; bu yaklaşım medyaya daha

Carpentier’in Müslüman azınlık dergisi Q-News’e dair incelemelerinde de desteklenmektedir: “Q-News olayı ticari anlayışın eleştirel gazeteciliği baltalamadığını göstermiştir” (Bailey, vd., 2007: 94).

62

sosyolojik bir bakış içermekte ve sivil topluma olan vurguyu derinleştirmektedir.

Aynı zamanda, bu yaklaşım alternatif medyaya ana akım medya karşısında atfedilen

“düşmanca” konum tarafından yaratılan katı ayrımı daraltmakta, böylece alternatif medyanın ana akım medyayı kendi varlık nedenleri doğrultusunda etkileme imkânını göz ardı etmemektedir. Köksap metaforu bilginin sunulmasında ve yorumlanmasında insanların aracılı ve/veya aracısız iletişimlerinde çokluğu ve çeşitliliği öngören, hiyerarşiyi ve doğrusallığı reddeden bir düşünme ve eylem biçimini önermektedir.

Ayrıca kurumsal ve yerleşik katı bir hiyerarşiden ve durağan ve sabit bir yapıdan çok

“değişkenlik ve tesadüfiliğin” alternatif medyanın ana tanımlayıcı özellikleri olduğunu vurgulaması ve alternatif medyanın piyasa ve devletle kaçınılmaz olarak kurduğu karşılıklı bağlantıyı yadsımayıp, bunu hegemonya ötesi olarak tanımlanan yeni ilişki biçimleri ekseninde dikkate alması gibi özellikleri bakımından rizom/köksap yaklaşımının tez çalışması için açılım sağlayabileceği görülmüştür.

Diğer yandan tez çalışması, özellikle Bianet örneği açısından düşünüldüğünde, Fuchs ve Sandoval (2010) tarafından geliştirilen üçlü tipoloji içinde yer alan “öznel yaklaşıma” dayanarak yürütülmüştür. Hatırlanacağı gibi öznel yaklaşım medya aktörlerine ve bunların alternatif medyayı yaratma yollarına odaklanmakta ve özgürleşimci bir medyanın kurulması için belirleyici faktörün medya üreticileri ile tüketiciler arasındaki ayrımın ortadan kaldırılması olduğunu vurgulamaktadır. Medya aktörlerinin kolektif üretim süreci içinde medya üretimine dâhil olmasına yapılan vurgu, özellikle internet üzerinden yayın yapan ve bu bakımdan teknolojik/finansal kısıtlılıkları aşmak konusunda görece daha esnek olduğu düşünülen Bianet gibi bir örneği incelemek için belirgin bir avantaj sağlamaktadır.

63

Öte yandan Fuchs ve Sandoval’in öznel ve nesnel yaklaşımın bir sentezini öngören “diyalektik yaklaşımları”nın daha kapsayıcı bir çerçeve sunduğu düşünülse de bu yaklaşım bazı sorunlu noktalar içermektedir. Öncelikle Fuchs ve Sandoval tarafından diyalektik bir yaklaşım geliştirmesinde temel etken olan ve -alternatif medyanın temel tanımlayıcı karakteristiği olarak medya üretim sürecine odaklanan- öznel yaklaşıma getirilen “finansal kaynaklara bağımlılık” eleştirisi, üreticilerin kendi kaynaklarına, düşük maliyetli üretim tekniklerine ve alternatif dağıtım kanallarına bel bağlamasının üretimin sürekliliğinde ve geniş okuyucu/izleyici kitlelerine ulaşmada sıkıntılar yarattığını öne sürse de, bu noktada alternatif medyanın doğası gereği öncelikli amacının “kâr güdüsü” olmadığını hatırlamak yerinde olacaktır. Zira internet teknolojisinin artan katılımcılık ve medya üretiminde maliyet azalması gibi olanaklar sunduğu ve küresel ölçekteki potansiyel okuyucu/izleyicileri ortaya çıkarıp üretim sürecine dâhil ettiği de yadsınamaz.

Ayrıca Furchs ve Sandoval’in argümanlarının aksine, öncelikli olarak eleştirel içeriğe odaklanmanın “baskıcı/gerici” ve “eleştirel/ilerici” medya kullanımlarını ayırt etme imkânı vereceği düşünülse de, bu sorun, baskıcı/gerici medya pratiklerinin zaten kendiliğinden katılımcılığı dışlayacağı düşünüldüğünde görece aşılmış olmaktadır. Bu bakımdan, Fuchs ve Sandoval’in eleştirilerinin aksine,

“gerici/baskıcı” medya, içeriğinin eleştirel olup olmaması bir yana daha baştan katılımcılığı dışlaması bakımından zaten alternatif olamayacaktır. Bu anlamda

“eleştirel içerik” Fuchs ve Sandoval’in öne sürdüğünün aksine yeterince “nesnel bir ölçüt” olarak görülemez. Nitekim Baker’e göre de “toplumun demokratikleşmesine medyanın katkısı sorusu kendi içinde açık bir anlam taşımamaktadır. Her şeyden önce böyle bir katkının olabilirliği bizzat medyanın kendisinin önceden

64

demokratikleşmesini varsayar. Yoksa totaliterliğin bile ‘ideal iletişim’ düzeneklerine sahip olduğu söylenebilir” (Baker, 1995: parag. 11). Bu bakımdan medyanın eleştirel ve özgürleşimci potansiyelinin öncelikle medyanın kolektif üretim süreciyle doğrudan ilişkili olduğu söylenebilir.

Diğer taraftan Fuchs ve Sandoval (2010) tarafından geliştirilen diyalektik bir alternatif medya kavramsallaştırmasının, “nesnel ve öznel yaklaşımlar arasındaki ikiliğin” üstesinden gelme amaçlı olduğu görülse de, bunun içerik ve üretim süreci temelli ayrımı kolaylıkla ortadan kaldırdığı söylenemez. Bununla birlikte Fuchs ve Sandoval, kapitalist kitle medyası ile “ideal-tipik alternatif medyanın” diyalektik bir ilişki içinde olduğunu söyleyerek, alternatif medyanın ilerici siyasal amaçlarını gerçekleştirmesinin medya üretimine dair bazı kapitalist teknikleri kullanmasına bağlı olduğunu kabul etmekte ve böylelikle aslında öznel yaklaşımlara kendiliğinden bir öncelik tanımaktadırlar. Fuchs ve Sandoval, alternatif medyanın dar kapsamlı olmaktan sıyrılması bakımından üretim ve dağıtım için yeterli finansal kaynakları bulma zorunluluğu nedeniyle, ticari yöntemlerle gelir elde edilmesini ve medya üretimine katılımın kısıtlanmasını önererek, bu durumun süreklilik arz etmesini öngörmektedirler. Ayrıca geliştirdikleri diyalektik yaklaşımda söz konusu ticari yöntemleri net olarak tanımlamamakta ve finansal kaynakların “kamusallığı”

konusunda bir ayrım yapmamaktadırlar. Bu bakımdan -rizomatik medya yaklaşımı çerçevesinde- ana akım medyayla diyalektik bir ilişki içinde olmakla, sürekli bir biçimde ana akıma özgü ticari yöntemleri kullanmak alternatif medyayı birbirinden çok farklı iki noktaya taşıyacaktır.

Ayrıca Fuchs ve Sandoval, eleştirel içeriği belirleyici ölçüt olarak alırken diyalektik yaklaşımları gereği medyada yapı ve -profesyonel- aktörlerin ilişkilerine

65

dikkat çekmekle birlikte, üretim biçimini/eylemi ihmal etmekte ve bu bakımdan eleştirel içerik üretiminde süreklilik gibi bir vurgu yapmamaktadırlar. Bu bakımdan zaman zaman eleştirel içerik üreten ancak bu eleştirelliği süreklilik göstermeyen medya kuruluşlarının alternatif olarak tanımlanıp tanımlanmayacağı konusundaki belirsizliği gözden kaçırmaktadırlar. Bu açıdan, belirli bir konuda eleştirel bir haber/yaklaşım üreten bir ana akım medya kuruluşunun alternatif medya olarak kabul edilmesi mümkün değildir.13

Bu bakımdan, Fuchs ve Sandoval’in içerik düzleminde radikal eleştirelliği sürdüren ancak üretim süreçleri ve ekonomik ürün biçimi bakımından mutlaka alternatif olmayan bir model önerisinden daha çok, okuyucu ve üreticiyi bütünleştiren katılımcı üretim süreçleri yoluyla hem yapıyı, hem içeriği, hem de toplumsal değişimin medyada sunumunu belirleyen öznel yaklaşımın belirgin avantajları olduğu düşünülmektedir. Nitekim Albert de benzer bir noktaya işaret etmektedir:

Alternatif medyayı alternatif yapan şey, sözcüğün basit anlamında, ortaya koyduğu ürün olamaz. Çünkü toplumsal meseleler üzerinde duran ya da analitik incelemenin siyasi veya siyasi olmayan bir alanıyla uğraşan veya sanatla ilgili alternatif gazeteler, radyo veya videolar hiç kuşkusuz olabilir. Her türlü makul tanıma göre, nasıl ana akım bir Scientific American dergisi olabiliyorsa, aynı alanı ele alan alternatif bir dergi de olabilir. Yine nasıl ana akım bir PC World, Time, Mother Jones veya Z dergisi olabilirse, her birinin aynı alanı ele alan alternatif bir versiyonu da olabilir.

Alternatif olmak için, sadece söz konusu kuruluşun editöryal odak noktasının şu veya bu konu olması yeterli değildir. Ve bir kuruluş olarak alternatif olmak, kuşkusuz sadece editöryal içerik açısından solcu, sağcı veya farklı olmak demek değildir. Alternatif bir kurum olmanın, kurumun örgütleniş ve işleyişiyle de ilgisinin olması gerekir (Albert, 1997: parag. 5-6).

13 Örneğin Türkiye’de ana akım medyanın en önde gelen temsilcilerinden birisi olan Hürriyet gazetesinin, 2007-2011 yılları arasında çeşitli kuruluşların katılımıyla uygulanan “Aile içi şiddete son” (Bkz. http://aileicisiddeteson.com) kampanyasına destek vermesini ve bir süre aile içi şiddet haberlerine öncelikli yer vererek, sayfada bu haberlerin başına kampanyanın sloganını ve logosunu koymasını eleştirel bir tavır olarak kabul etmek mümkün olmakla birlikte; bu durum, Hürriyet gazetesinin eleştirelliğini garanti etmemekte ve Hürriyet’i bir alternatif medya tanımına yaklaştırmamaktadır.

66

Görüleceği üzere, radikal ve alternatif medyaya yönelik çeşitli kuramsal yaklaşımlar ve bunların uygulamaları, medyanın daha katılımcı bir tarzda nasıl işleyebileceğine ve iletişim alanının demokratik bir biçimde nasıl düzenlenebileceğine odaklanırken, medyanın özgürleştirici kullanımları ve rolü üzerine çeşitli açılımlar geliştirmişlerdir. Bu açılımlarla ortaya konan radikal/alternatif medya alanı, özellikle ana akım medyanın ve bu medyaya dair geleneksel kuramsal yaklaşımların eksikliklerini ortaya koyan, ancak buna karşılık güncel ve alternatif bir model geliştirmek konusunda farklı öneriler getirmeyen eleştirel iletişim çalışmalarına uygulamalı bir araştırma uzamı sunmak konusunda dikkate değerdir. Zira son zamanlarda kuramların insanın kurtuluşuna öncülük yapması, yani uygulanabilir olması konusunda da görüşler ortaya atılmaktadır.

Kuramların uygulanabilir olmadığı görüşünü savunan Ramona R. Rush’a göre;

Kuramlar ve bire bir yaşanılan deneyimler temel olarak insanın kurtuluşu, kolektif özgürlük süreçleriyle bağıntılandığı zaman kuramla uygulama arasındaki uçurum kalkar. Ancak kuram tedavi edici, özgürlükçü veya devrimci değildir. Bu işlevini ancak biz ondan öyle yapmasını ister ve kuramlaştırmamızı bu sonuca yönlendirirsek yerine getirir (Rush 1999: 75-76).

Kolektif özgürlük süreçleriyle bağıntılı bir bakış açısıyla; “radikal medya, eleştirel bir duruşla, dikkatle düşünerek ve disiplinler arası bir perspektifle, akademik alana muhalif stratejilerin bir yeniden yorumunu sunabilecek” (Köker ve Doğanay, 2007: 19) ve insanın özgürleşmesine yönelik gerçek deneyimler yaratması sayesinde bir yandan iletişim çalışmaları içinde süregiden kuramsal tartışmalar için yeni bir amaçlılık inşa ederken, asıl önemlisi, diğer yandan da insanın gündelik yaşam pratiğiyle buluşabilecektir.

67 2. Alternatif Medyanın Tarihsel Bağlamı

Alternatif/radikal medya girişimlerinin tarihi 1700’lü yılların ortalarına14 dek uzansa bile, “iletişim araştırmaları, uzun bir süre ana akım medya kurumlarına ve onun ürünlerine odaklanmış” (Fenton, 2006: 305) alternatif ve muhalif medya görece ihmal edilmiştir. Ancak özellikle iletişimin demokratikleşmesi tartışmaları ekseninde

“ulus ötesi medya kuruluşlarına karşı yurttaş grupları ve taban organizasyonları”

(Rodruigez, 2001: 60) tarafından dillendirilen, medyanın farklı ve demokratik kullanım biçimlerinin öne çıkarılması talebi, son dönemlerde iletişim çalışmaları içerisinde göreli olarak alternatif medya araştırmalarına ve dolayısıyla alternatif medyanın art alanına yönelik ilgiyi arttırmıştır (Atton, 2002a; Downing, 2001;

Rodriguez, 2001; Bailey vd., 2007). Bu ilgi doğrultusunda alternatif medyaya dair yürütülen tartışmaların tarihsel bir bağlama oturtulması önem taşımaktadır. Zira;

Bir olay ya da durumun bilimsel yorumlarındaki farklılıklar bu yorumların tarihsel bağlamlar tarafından şekillendirildiğini ortaya koymaktadır. Böylece tarihsel bağlamları sorgulamak, yorumlayıcı çerçeveleri anlamak için hayati öneme sahip olmaktadır. Bilimsel çalışmalar ve tarihsel bağlamlar arasındaki ilişkiyi keşfederek, kanıksanmış yorumlayıcı çerçevelere değer biçilebilir ve böylece iletişim araştırmalarına yönelik tamamıyla eleştirel yaklaşımlara yardımcı olunabilir (Hardt ve Brennen, 1993: 130).

Atton ve Hamilton, böyle bir konumlandırmadan hareketle, ABD’li ve Avrupalı araştırmacılarca yapılan çalışmalarda tanımlandığı şekliyle alternatif medya hakkındaki yorumlayıcı çerçevelere dair tarihsel bir çözümleme önermektedirler.

14 Radikal ve muhalif medyanın tarihi, iletişim araştırmalarında konu edilmeye başlanmasından çok daha eskilere dayanmaktadır. Örneğin 1769’da William Woodfall İngiltere’de muhalif gazete Morning Chronicle’ı kurmuş, yine Britanya’da 1802’de The Edinburgh Review, 1809’da The Quarterly Review gibi kraliyet karşıtı özgürlükçü radikal gazeteler yayına başlamış, 1817’de yerel konulara odaklanan bir gazeteci olan Thomas Jonathan Wooler çeşitli hicivleri içeren The Black Dwarf adlı gazeteyi kurmuştur. Daha sonraları Karl Marx, 1849’da Almanya’da Neue Rheinische Zeitung adlı gazeteyi yayımlamaya başlamış, ancak gazete kısa sürede kapatılmıştır, 1871’de Meksika’da El Socialista yayın hayatına başlamış, 1900’de Fransa’da Le Petit Sou, Meksika’da Regeneración adlı anarşist gazeteler çıkmaya başlamıştır, 1906’da ABD’de Emma Goldman, muhalif gazete Mother Earth’ü çıkarmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz.

http://www.georgianindex.net/publications/newspapers/news_sources.html ve http://www.ourmedianetwork.org/wiki/chronology