• Sonuç bulunamadı

1.2. Uluslararası Ticaret: Teorik Çerçeve

1.2.4. Yeni Ticaret Teorileri

Geleneksel Faktör Donatımı Teorisi, gelişimini tamamlamış ve henüz gelişmekte olan ülkeler arasında yapılan endüstriler arasındaki ticareti açıklamasına rağmen dünya genelinde yapılan ticarette karşılaşılan durumları açıklamada eksik kalmıştır. Buna ek olarak basit ve sınırlayıcı varsayımlara dayanmasının yanında küreselleşen uluslararası ticareti de açıklama konusunda da eksikleri olmuştur. Bu oluşan eksiklikleri açıklamak amacıyla 1960’lı yılların başlarında Yeni Dış Ticaret Teorileri ileri sürülmüş ancak 1970’li yılların sonuna doğru gelişme göstermiştir (Deviren, 2013: 20).

Klasik dış ticaret teorileri, uluslararası ticareti açıklama konusunda teorik olarak önemli bilgiler sağlasa da zamanla gelişen ve büyüyen ticarette karşılaşılan zorlukları aşma konusunda yetersiz kalmaktadır. Örneğin, aynı ürünü üreten veya faktör donatımları benzer olan ülkelerin neden karşılıklı ticaret yaptığını anlamak için yeni teorilerin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır (Temel, 2007: 17). Yeni Ticaret Teorilerinin taşıdığı en önemli özellik, geleneksel dış ticaretin

varsayımları olarak kabul edilen tam rekabet ve ölçeğe göre sabit getiriden uzaklaşarak, ölçeğe göre artan ve eksik rekabet piyasalarını temel alarak analiz etmesidir. Tarih açısından incelemesi yapıldığında ölçek ekonomilerinin dış ticaret teorisi ile bağdaştırılması Klasik iktisatçılara dayanmaktadır. Fakat Paul Krugman’ın belirttiği üzere özellikle İngilizce konuşmayı tercih eden ülkelerde matematiksel anlamda formül haline getirilemeyen teorilerin pek dikkat çekmemesi ve ölçek ekonomileri ile eksik rekabet piyasa yapısını içinde bulunduran dış ticaret teorilerinin matematiksel anlamda formülünün oluşturulabilmesinin 1970'li yılların sonlarına gelindiğinde gerçekleşmesi nedeniyle teorilerin "yeni" olarak adlandırılmasına sebep olmuştur (Akkoyun, 1999: 71).

Yeni dış ticaret teorileri arasında,

 Nitelikli işgücü teorisi

 Teknoloji açığı teorisi

 Ürün dönemleri teorisi

 Tercihlerde benzerlik teorisi

 Ölçek ekonomileri teorisi

 Monopolcü rekabet teorisi yer almaktadır. Bu teoriler takip eden bölümlerde incelenmektedir.

1.2.4.1.Nitelikli İşgücü Teorisi

Keesing ve Kenen (1965) “Nitelikli İşgücü Teorisi” ile, gelişimini tamamlamış sanayi ülkelerinde görülen dış ticaretin sebebini, nitelikli işgücünde görülen farklılıklara bağlanmaktadır. Keesing ve Kenen (1965) tarafından geliştirilen bu teori, nitelikli işgücü açısından zengin olan ülkeler bu işgücüne ihtiyaç duyulan malda, işgücü çoğunluğunu niteliksiz çalışanların oluşturduğu ülkelerin ise niteliğe ihtiyaç duyulmayan ve emek yoğun üretilen mallarda uzmanlaşma sağlanacağını ifade etmektedir. Nitelikli emek yoğun özelliği taşıyan malların, sermaye yoğun mallar olarak ifade edildiğini belirtmişlerdir. Buradan yola çıkarak, Nitelikli İşgücü Teorisi, temelinde Heckscher-Ohlin Teorisi olduğu ve onun değişime uğramış şekli olduğu söylenebilir ki bundan dolayı bu teori

‘Neo-Faktör Donanımı Teorisi’ olarak da ifade edilmektedir (Seyidoğlu, 2007: 81).

Nitelikli işgücü teorisi, Keesing (1965) tarafından ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) test edilmiş ve sonuçları şöyle özetlenmiştir; ABD ve diğer sanayileşmiş ülkeler ithal ettiği ürünlere kıyasla emek yoğun mal ihraç etmektedir. Bu teori daha sonra ABD ve Almanya ekonomilerinde test edilmiştir. Bunun sonucunda ise, ABD'nin ihraç ettiği mallar beşerî sermayesi ithalata kıyasla emek yoğun mallar iken Almanya'nın ithal ettiği mallar, ihracata oranla daha sermaye yoğun olmuştur. Peter B. Kenen ise, yatırımlarla ticaret arasında ilişki kurmaya çalışmıştır. Peter B. Kenen’in modelinde emek ve doğal kaynak olmak üzere iki üretim faktörü bulunmaktadır (Yılmaz, 2015: 519-520).

1.2.4.2.Teknoloji Açığı Teorisi

Posner (1961) uluslararası ticareti, dinamik etkileri de ele alarak teknoloji açığı ile incelemiştir. Posner (1961) bu teori ile, yeni ürün veya üretim yöntemi oluşturan ülkelerin, bu yöntemle malın ilk ihracatçısı konumunda olacağını, ancak zaman geçtikçe bu geliştirilen teknoloji diğer ülkeler tarafından, elinde bulundurdukları işgücü, doğal kaynak gibi avantajlar sayesinde maliyet/rekabet üstünlüğü sağlamasıyla ilk üretimini yapan ülkenin ithalatçı durumuna geleceğini savunmuştur (Posner, 1961: 323-341).

Bu teorinin kapsamında, yeni bir ürün veya üretim yönteminin gelişimini sağlayan gelişimini tamamlamış sanayi ülkeleri, bu malın ilk ihracatçısı konumuna gelirler. Fakat yasaların ortadan kaldırılması, üretilen malın taklitlerinin yapılması veya serbest ticaret yoluyla malın elde edilmesi sonucu, emek veya doğal kaynağı daha ucuz olan ülke, bu malın üretimini daha ucuz bir şekilde yapacaktır. Bu durumda yeniliği yaratan ve ilk ihracatçı konumunda olan ülke giderek ithalatçı durumuna gelecektir (Yüksel ve Sarıdoğan, 2011: 201).

Teknoloji açığı teorisi, teknolojik açığın ortaya çıkış nedenini ve bu nedenin büyüklüğünü açıklama konusunda yeterlilik sağlayamamıştır. Daha sonra R. Vernon bu eksikliği Ürün Dönemleri Teorisini öne sürerek gidermeye çalışmıştır (Deviren, 2003: 28).

1.2.4.3.Ürün Dönemleri Teorisi

Raymond Vernon’un (1966) Ürün Dönemleri Teorisi, ürün geliştirme ve yenilik oluşturma sürecinden duraklama aşamasına kadar bir ürün üretiminin zaman geçtikçe ve bu ürünü üreten ülke veya firma sayısı arttıkça daha basit hal alacağı düşüncesine dayanmaktadır (Vernon, 1966: 190-207).

Bu teoriye göre, üretilen her ürünün üretiminden sonra piyasaya giriş, büyüme, olgunluk, düşüş dönemleri bulunmaktadır. İlki malın icat edilme aşamasıdır. Malın üretiminden sonra, geri bildirimlerde sorunların giderilmesi için, iç piyasada yakın çevrede satışa başlanır. Sorunlar giderildikten sonra üretim hızlandırılır ve iç piyasadaki tüketim miktarı karşılandıktan sonra ihracata başlanır. İhracata başlama aynı zamanda taklitçi ülkelerin de ithalata başlama zamanıdır. Dış talebin artışıyla üretim daha çok arttığı için üretimde kullanılan teknoloji standart hale gelecektir. Lisans sahibi firma üçüncü aşamada teknoloji lisansı dağıtmaya başlar ve kendisi de maliyeti düşürebilecekse üretimi başka ülkelere kaydırabilir. Çünkü üretimin standart hale gelmesi Araştırma Geliştirme (AR-GE) harcamalarını durdurmuş, mühendis ihtiyacını azaltmış olacaktır. Lisansı alan ülkeler de üçüncü aşamada üretime başlar. Üretim maliyetleri daha düşük olan bu ülkeler kendi iç piyasasında tüketim miktarını karşıladıktan sonra dördüncü aşamada ihracat yapmaya başlayacaktır. Bu aşamada yenilikçi ülkenin ihracatı, piyasaya yeni ülkelerin de girmesiyle azalır. Yenilikçi ülke iç talebi ithalatla karşılamaya başlaması beşinci aşamaya geçiştir. Bu aşamada artık lisans sınırlaması kalkar, üretim birçok ülkeye yayılır. İlk üretici olan yenilikçi ülke iç piyasada da rekabet edemedikçe üretimi hızla azalacaktır. Zaten bu aşamada yeni mal için AR-GE çalışmaları çoktan başlayacaktır (Kutlu, 2009: 34-35).

1.2.4.4.Tercihlerde Benzerlik Teorisi

Staffan Burenstam Linder (1961) ortaya koyduğu Tercihlerde Benzerlik Teorisi ile, homojen özelliği bulunmayan sanayi ürünlerinin uluslararası ticaretini zevk ve tercihlerin benzerliğine bağlamaktadır. Bu teoride, mamul malların ticareti talep koşullarına ve tercihlere bağlanmaktadır. Teorinin hareket noktasını, gelir dağılımı ve kişi başına düşen gelir seviyesi oluşturmaktadır. Zevk ve tercihler satın alma gücüyle desteklendiğinde gelir dağılımı etkin hale

gelmektedir. Ülkelerin talep yapılarının benzer olması için ülkelerin gelir düzeylerinin benzer olması gerekmektedir. Bu durumda firmalar da talebi çok dolayısıyla piyasası geniş olan ürünleri üretecektir. Görüldüğü üzere Linder burada üretim faktörleriyle değil tüketici tercihi ve gelir seviyesi farklılığının az olmasıyla ilgilenmektedir (Erlat, 2012: 98).

Tercihlerde benzerlik teorisinin dayandığı varsayımlar ise şu şekildedir (Atik, 2016: 35):

 Benzer gelir düzeyine sahip ülkelerin zevkleri de benzerdir.

 Ürünlerde farklılaştırma yapılmıştır. Teori, homojen özellik taşımayan zevkler ve ölçek ekonomilerin önem taşıdığı sanayi ürünlerinin ticaretini açıklamaya çalışmaktadır.

 Ölçeğe göre artan verim kanunu geçerli olmuştur

Birinci varsayım, Karşılaştırmalı Üstünlükler ve Faktör Donatımı Teorilerinden farklı şekilde Linder teoreminde dış ticaret içerisinde talep koşullarının bulunmasını sağlamıştır. Son varsayımda ise, Linder' e göre artan getiri, ülkelerdeki zevk ve tercihlerin farklılık göstermesine bağlı olarak değişiklik gösteren malların başka bir örneğinin üretilmesi sonucu ortaya çıkacaktır. Farklılık gösteren ürünlerin başka bir türünün üretimini yapan üreticiler belirli bir süre iç talebi; sonra dış talebi karşılayacaklarından ölçeğe göre artan getiri sayesinde kazanç sağlayacaklardır (Atik, 2016: 35).

1.2.4.5.Ölçek Ekonomileri Teorisi

Büyük ölçekli üretim ekonomileri, Ohlin’in (1930) çalışmasında büyük öneme sahiptir. Balassa (1967) ve Kravis (1971) gibi bazı yazarlar ölçek ekonomilerinin, sanayi ülkelerinin arasındaki ticarette savaş sonrasında gerçekleşen büyümeyi açıklama konusunda büyük bir rolünün olduğunu savunmaktadır (Krugman, 1979: 469).

Ölçek ekonomileri teorisi, ekonomik yapısı aynı özelliği taşıyan ülkelerin birbiriyle yaptığı ticareti ölçek ekonomileri ile açıklayan teori olarak tanımlamaktadır. Teorinin temel varsayımı ise, maliyetlerin üretim ölçeğine göre

artan getiri sağladığıdır. Ortalama maliyetin azalma etkisi büyük ölçekli firmaların üretimiyle sağlanır ve buna bağlı olarak küçük ölçekli firmaların da üretimi azalır, çok miktarda küçük üretici yerine az miktarda büyük üretici meydana gelir. Ölçek ekonomileri firmalar için içsel veya dışsal olarak ortaya çıkmaktadır (Temel, 2017: 20). İçsel ölçek ekonomileri, bir firmanın ortalama maliyetlerinin başka firmaların üretim ölçeklerine bağlı olmadan yalnızca kendi üretim ölçeğinde genişleme olması durumunu olarak tanımlanmaktadır. Dışsal ölçek ekonomileri de bir firmanın içinde yer aldığı endüstrinin üretim ölçeğindeki artışın bir bütün şeklinde artış göstermesiyle her firmanın ortalama maliyetinde yaşanan düşüş şeklinde tanımlanmaktadır (Seyidoğlu, 2007: 87).

Ölçek ekonomileri teorisine göre, ülkelerin büyük çapta bir iç piyasayı elinde bulundurması ölçek ekonomilerinden fayda sağlanarak üretim üzerinde de maliyetlerin azalmasını sağlamaktadır. Bu ülkeler ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu malların ihracını gerçekleştirip diğer malların da ithalini yapmaktadırlar. Dar iç piyasası bulunan ülke ise, ihracat piyasaları için üretim yaparak ölçek ekonomilerinden olumlu sonuç elde edebilirler (Deviren, 2013: 37).

1.2.4.6.Monopolcü Rekabet Teorisi

Monopolcü Rekabet Teorisi, Amerikalı ekonomist Edward Hastings Chamberlin (1899-1967) ve İngiliz ekonomist Joai Robinson (1903-1983) tarafından 1933’te geliştirilmeye başlanmıştır. Bu teori dış ticaret teorilerinin de temelini oluşturmakla beraber, mal ve faktör piyasasında tam rekabet koşullarının bulunduğunu ve ticareti söz konusu olan malın homojen olduğu varsayımını eleştirmektedir. Bu çalışmaya göre, firmaların artan verim koşullarında üretim yapmaları ve rekabet avantajı sağlayarak artışını sağlamak amacıyla ürün farklılaştırmasına başvurdukları için tekelci rekabet şartları meydana gelmektedir (Yüksel ve Sarıdoğan, 2011: 202).

Fiyat rekabeti ve ürün farklılaşmasına dayanan monopolcü rekabet teorisinde, her firma fiyat rekabetinde karını maksimize etmek için diğer firmaların fiyatlarını da göz önünde bulundurarak fiyat belirlemektedir. Aynı zamanda firmalar, rakip olan firma mallarına veya piyasaya yeni girecek firmaların mallarına ikame bulunmaması nedeniyle ürün farklılaştırmasına

gitmektedir. Firmalar ürünlerini kalite, model, reklam ve marka açısından farklılaştırmaktadır. Böylece her firma farklılaştırılan mal üzerinde monopolcü bir firma gibi hareket edecektir (Yılmaz ve Özken, 2012: 44).