• Sonuç bulunamadı

I. Dünya Savaşı, 1929 Buhranı sonrasında da II. Dünya Savaşı süreci ülkelerin korumacı politikalar uygulaması ve yönlerini makroekonomik Merkantilizme çevirmeleri ihracata dayalı büyüme stratejisinin göreceli olarak terk edilmesine neden olmuştur. İkinci Dünya Savaşından sonra ise, Almanya ve Japonya döviz kurunu 1945’ten 1970’lere kadar devalüe etmiş ve bu yöntemle ihracata dayalı büyüme stratejisini uygulayarak, başarılı sonuçlara ulaşmışlardır (Palley, 2012: 147). Almanya ve Japonya’nın uyguladığı yöntemle başarıya ulaşması, Asya Kaplanları olarak tanımlanan Hong Kong, Singapur, Güney Kore ve Tayvan ülkelerine örnek olmuş ve bu ülkelerin ihracat merkezli stratejik planları sonrası yüksek performans sağlaması, ihracata dayalı sanayileşmeye olan güveni artırmıştır. 1970-1985 yılları arasında Asya kaplanlarının, aynı dönemde korumacı politikalar benimseyen ülkelere kıyasla daha yüksek refah düzeyine ulaşması, korumacı ve ithal ikameci stratejilerin itibarının sarsılmasına neden olmuş ve bu durum ihracata dayalı sanayileşmenin yaygınlaşmasını sağlamıştır (Medina-Smith, 2001: 2).

20. yüzyılın ikinci yarısına kadar ithal ikameci sanayileşme politikası söz konusuyken, başarısız uygulamalar nedeniyle bu politikanın yetersiz olduğu düşüncesi ile karşılaşılmıştır. İhracatın gelişme gösterdiği 1970’li yıllarda ithal ikameci politikaların yetersiz olması; ekonomik büyümenin kaynağını yalnızca işgücü ve sermaye artışlarına bağlamanın yanlış olduğu düşüncesi ortaya çıkmış ve ihracat da ekonomik büyümenin kaynağı ve belirleyicisi olarak görülmeye başlanmıştır. İhracat ile büyümenin arasındaki ilişkide, yabancı ülkelerle yapılan rekabetler, sahip olunan teknolojinin yenilenmesi, istihdamda artış sağlaması, ülkeye para girişinin sağlanması ve bunun da ülke içi üretimde etkisi ve ölçek ekonomilerinin oluşumu itibariyle ele alınmaktadır. Ancak ihracat büyüme üzerinde ne derece etkili ve etki derecesinin ne kadar anlamlı olduğu ekonomi için hala tartışılmaktadır (Dura vd.2017: 296).

İhracata dayalı büyüme hipotezi, ihracatta görülen artışın ekonomik büyümeyi çeşitli yollardan etkileyeceğini ileri sürmektedir. İhracatta görülen artış, kaynak dağılımında etkinliği, ölçek ekonomilerini, verimlilik artışını, teknolojide yenilik ve istihdam artışı ile ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilemektedir. Ekonomik büyümeyi de bir ülkenin üretim kapasitesindeki artış sayesinde çıktı ve gelir seviyesinde görülen artışı ifade eden bir kavram olarak tanımlamak mümkündür (Küçükaksoy vd., 2015:2).

İhracata dayalı büyüme hipotezini savunan dört yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar aşağıdaki gibidir (Bilgin ve Şahbaz, 2009: 180):

 Yaklaşımlardan biri, Keynesyen kuramının dış ticaret çarpanı ile gelir artışı sağlaması yaklaşımıdır. İşsizlik ve atıl kapasitenin olduğu dışa açık bir ekonomide, ihracat değişkeni de çıktıda tüketim ve tasarruf gibi artışa neden olmaktadır.

 İhracattaki artış ile verimlilikte de artış sağlanmakta ayrıca genel yetenek düzeyini yükseltmeye yardımcı olan ihracat ürününün üretiminde uzmanlaşma sağlanması için katkıda bulunmaktadır. Bunun sonucunda diğer sektörlerde verimli olmayan kaynakların ihracat sektöründe yeniden kaynak dağılımı yaparak daha çok verim elde edilmektedir. Verimlilikte görülen artış beraberinde ise çıktı artışını sağlamaktadır.

 Bu hipotez büyük ölçüde sermeye yoğun sanayiler için ihtiyaç duyulan ölçek ekonomilerini kapsamaktadır. Günümüzde elde edilen teknolojiyle sermayenin yoğun olarak kullanıldığı demir çelik ve Petro kimya alanlarında üretim miktarı artışı sağlanmıştır. İhracat, dış talebinde işleme dahil edildiği iç piyanın sınırlı olduğu ülkelerde üreticilerin imalat sayesinde daha yüksek oranda üretime geçmesine yardımcı olacaktır. Bu sayede maliyeti düşük olan üretimin sağlanması ve yabancı pazarda rekabetin hız kazanmasıyla güç elde edilmiş olur.

 İhracat sayesinde, ekonomileri dışa açık ülkeler arasında teknik bilginin yayılması hızlanmaktadır. Bu artış sayesinde yerli üretim için gerekli olan bazı malların ithalatı kolaylaştığı için büyümeye de

katkıda bulunacaktır. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin döviz gelirlerini de artırmada ihracat önemli rol oynamaktadır.

Geçmişe bakıldığında ise Neo-klasikler, Klasikler gibi serbest ticaret destekçisi olmuş ve uluslararası ticaretin ulusların zenginliğine katkıda bulunduğunu savunmuşlar ancak bunu Klasiklerden farklı araçlar kullanarak yapmışlardır. Heckscker ve Ohlin faktör donatım farklarının, dış ticaret üzerindeki etkisine ve söz konusu ülkelere ticaretle beraber sağladığı faydalara değinmektedirler. Bhagvati (1988)’nin güçlü ihracat politikası uygulayan ülkelerde güçlü büyüme performansı olacağını öne sürmesine dayanarak ihracat ile büyümenin birbirini karşılıklı olarak etkilediğini ifade etmiştir. Aralarında farklı yönlerde ilişki olmasına rağmen söz konusu çalışmalar gelişmiş, sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkeler olarak farklı kategorilerde incelenmiştir (Henriques ve Sadorsky, 1996:541-543).

İktisatta, ihracat ile büyüme arasındaki nedensellik ilişkisini açıklamak amacıyla birbirinden farklı dört yaklaşım da bulunmaktadır (Özmen, Özer ve Türkyılmaz, 1999: 381). Bunlar ihracata dayalı büyüme, büyümeye dayalı ihracat, ihracat ile ekonomik büyüme arasında çift yönlü nedenselliğin olması ve ihracatla ekonomik büyüme arasında nedensellik ilişkisinin olmamasıdır. Söz konusu dört yaklaşımı aşağıdaki gibi açıklamak mümkündür.

İhracata Dayalı Büyüme: İhracata Dayalı Büyüme yaklaşımı Neo- klasiklere dayanan bir hipotezdir. Hipotezin ışığında nedenselliğin yönünün ihracattan büyümeye doğru olduğu kabul edilmektedir. Bunun sebebi ise, ihracat artışı verimliliği artırmakta verimlilik atışı ile de ölçek ekonomileri meydana gelmektedir. İhracat artışı sayesinde eskisine göre daha kaliteli ürün üretimi sağlanacaktır. İhracat alanındaki teknolojik gelişim sermayedeki birikim oranında artış sağlayarak daha fazla oranda üretim ile daha ileri düzeyde teknoloji elde edilebilecektir. Ekonomide işgücü fazlası söz konusu ise, ihracata dayalı büyüme ile o ülkede istihdam ve reel ücretlerde hızlı bir artış gözlenecektir. İhracatın diğer bir özelliği ise döviz kısıtlarının ortadan kaldırılmasına imkân sunmasıdır (Özer ve Erdoğan, 2007: 96).

Büyümeye Dayalı İhracat: İhracata dayalı büyüme hipotezi aksine büyümenin oranlarında görülen artış ihracata neden olabilmektedir. Bu görüş hakkında Vernon (1966) ülkeler elinde bulundurdukları büyüme oranlarıyla ihracatın durumunda olumlu yönde bir etki yaratacağını böylelikle de ülkenin ihracatının önemli düzeyde artış göstereceğini ifade etmektedir (Vernon, 1966: 195) Büyümeyi yurt içindeki arz ve talep miktarı tetiklemektedir. Büyümeye Dayalı İhracat yaklaşımında nedenselliğin ekonomik büyümeden ihracata doğru olduğu görüşü hâkimdir. Bu yaklaşımda, ekonomik büyümenin sayesinde elde bulundurulan teknik becerinin ve teknoloji düzeyinin artış göstereceği savunulmaktadır. Bu da verimlilik düzeyine olumlu yönde etki ederek ihracatta artışa neden olacak etki yaratmaktadır. Bu yaklaşıma göre büyüme, faktör donatımından ihracat arzının verimliliğine doğrudur. Yani, verimlilik artışı, birim maliyetlerinde düşüşe, birim maliyetlerinde görülen bu düşüş de ihracat da artışa sebep olmaktadır. Ortaya çıkan teknolojik yenilikler sayesinde ticaret sektöründe ihracat performansını artıran gelişmiş piyasaların oluşmasına neden olursa ekonomik büyüme ihracat artışına neden olmuş olur (Özer ve Erdoğan, 2007: 96).

İhracat ile Büyüme Arasında Çift Yönlü Nedensellik: İki yönlü nedensellik yaklaşımı birinci ve ikinci yaklaşımın karışımıdır. Burada ihracat ve büyüme arasındaki nedenselliğin yönünün çift yönlü olduğu ifade edilmektedir (Helpman ve Krugman, 1985: 96). Bu yaklaşımda, verimlilikte kazanç sağlanması nedeniyle ölçek ekonomileri kendini göstermiş ve buna bağlı olarak da ihracatta artış görüleceği savunulmaktadır. Diğer yandan, ihracatın artış göstermesiyle maliyetler azalma eğilimi gösterecek bu da doğal olarak üretim kazancı sağlamasına neden olacaktır. Ayrıca, artan dış ticaret daha fazla gelir yaratacak ve bu gelir artışı da dış ticaret hacmini büyütecektir. Kısaca, ihracat ile gelir arasında oluşan döngüyle, ticaret artışına bağlı olarak gelir artış gösterecek, gelir artışı ile de yine ticaret artış gösterecek ve daha çok ticaret yapılmış olacaktır (Sağlam, 2016: 9).

İhracat ile Ekonomik Büyüme Arasındaki Bağımsızlık: Bu yaklaşıma göre, ihracat ile büyüme arasında nedensellik ilişkisinden bahsedilemez. Sebebi ise, ihracat ile ekonomik büyümenin ülke ekonomisinde oluşan yapısal değişim ve kalkınma sürecinin bir sonucu olmasıdır (Lıu, Song ve Romilly, 1997:1679-1686).

2.2.İhracat ile Büyüme Arasındaki İlişkiyi Test Eden Ampirik Çalışmalar