• Sonuç bulunamadı

1.2. Uluslararası Ticaret: Teorik Çerçeve

1.2.2. Klasik Dış Ticaret Teorisi

Zenginliğin kaynağını kıymetli madenler olarak gören bu nedenle dünya servet stokunda değişiklik olmadığını ve yapılan ticaretin taraf ülkelerden

yalnızca birine fayda sağlayacağını savunan Merkantilist düşünce, sanayi devrimiyle beraber kendini gösteren kitlesel üretim nedeniyle zayıflamış ve serbest ticaret gereksinimini karşılayamaz hale gelmiştir (Bayraktutan, 2003: 176).

Sanayi devrimi sonrasında gelen buhar gücü, kas gücünün yerini almış, kitlesel üretim ise el tezgâhları yerine kullanılmıştır. Tek sıkıntı makinelerin ürettiği ürüne pazar bulunması olmuştur. Yabancı ülkelerin kapılarını, üretimi yapılan malların satışının yapılabilmesi için yabancı malın ithaline izin vermesi gerekmiştir. Bu konuda merkantilist düşünce yetersiz kalmış ve liberal görüş onun yerini almıştır. Liberal görüşün temeli Adam Smith’e dayanmakta, amacı ise milletlerin zenginliğe ulaşmasını sağlamak olmuştur. Adam Smith, gerçek zenginliğin üretimden ve özellikle de verimlilikten sağlanacağını belirtmektedir (Seyidoğlu, 2007: 15).

Adam Smith (1776), firma, toplum ve ülkeler bazında bir uyum söz konusu olduğunu ve özgür hale gelmesiyle birlikte devreye girecek olan görünmez elin bu uyumu devam ettirebileceğini belirtmektedir. Smith uzmanlaşma ile öğrenme arasındaki ilişkiyi analiz ederek artan verimlilikle birlikte ölçeğe göre artan getiride de artış görülebileceğini ve böylece uzun dönemde büyüme sağlanabileceğini ifade etmektedir. Bunun uluslararası ticarette de geçerli olduğunu, ülkeler arasındaki iş bölümü ve uzmanlaşmanın maliyetlerde farklılaşmalara sebep olduğunu ve ticaretin bu maliyet farklılıklarından sağlandığını ifade etmektedir (Öztürk, 2019: 131).

Genelde iktisat bilimi, özelde ise uluslararası ticaretin temelleri Adam Smith’in Milletlerin Zenginliğini (1776) yayınlamasıyla atılmış bulunmaktadır. David Richardo (1817) ise, Smith’in teorisinin geçerlilik alanını büyüterek günümüze kadar getirmiştir. Bu teorileri açıklamadan önce her iki teorinin de üzerinde durduğu varsayımları aşağıdaki gibi sıralamakta fayda vardır (Şentürk, 2007: 39);

 İki mallı, iki ülkeli ticaret modeli

 Tam istihdam düzeyinde bir ekonomi

 Ticarete konu olan ülkelerde üretim faktörlerinin miktarı ülke içerisinde aynı kalmış

 Zamanın dikkate alınmadığı statik analiz yapılmış.

 Üretim faktörlerinin ülke içerisinde tam hareketli olduğu ülke dışında tam hareketsiz olması.

 Ticarete katılan ülkeler aynı üretim teknolojisine sahiptir.

 Malların üretim maliyeti sabittir.

 Arz odaklı analizler söz konusu.

 Tam rekabet koşulları geçerlidir.

 Emek-değer teorisi vardır.

 Taşıma giderlerinin sıfır olduğu varsayımı vardır. 1.2.2.1.Mutlak Üstünlükler Teorisi

Modern iktisat teorisinin temellerini oluşturan Klasik İktisadın temeli Adam Smith (1776)’in yayınladığı Milletlerin Zenginliğinin Doğası ve Sebepleri üzerine Bir Araştırma (An Inquiry Into the Nature and Causes of the Wealth of Nations) eseriyle atılmıştır. Mutlak Üstünlük Teorisi, o dönemdeki ülkeler arasında yapılan ticareti açıklamaya çalışan Merkantilizme karşı ortaya koyulmuştur. Adam Smith, ülkelerin ticaretini serbest ticaret üzerine kurmalarını ve uzmanlaştıkları mallarda üretim artışına giderek bu uzmanlaştıkları malları ihraç etmelerinin önemine değinmektedir. Smith görünmez el olması gerektiğini yani Merkantilist görüşün aksine devlet müdahalesinin olamaması gerektiğini savunmaktadır (Sever, 2009: 59).

Adam Smith, Mutlak Üstünlükler Teorisiyle ticaretin serbest hale gelmesinin ve uluslararası alanda uzmanlaşma faydalarının üzerinde durarak bunu açıklamaya çalışmaktadır. Merkantilizme karşı, devlet müdahalesinin gereksiz olduğunu ve serbest ticaret ile malların serbest dolaşacağını bu sayede altın ve gümüşün her zaman elde edileceğini savunmaktadır (Smith, 2002: 21).

Mutlak Üstünlükler Teorisinde iki ülkeli modelde, ülkelerden biri diğer ülkeyle kıyaslandığında mallardan hangisinin üretimini diğerlerine göre az maliyetle gerçekleştiriyorsa onun üretiminde uzmanlaşmaya gitmeli ve bu düşük maliyet ile ürettikleri malların ihracını yapmalı yüksek maliyetle üretilen malları

ise başka bir ülkeden ithal etmelidir (Seyidoğlu, 2007: 21). Bu sayede, uluslararası uzmanlaşma, serbest ticaret ve kaynakların da etkin kullanımı sonucu hem üretimde artış olacak hem de serbest ticaret döneminden öncekine kıyasla daha çok çıktı düzeyine paralel olacak bu sayede ülkelerin refah düzeyinde iyileşme söz konusu olacaktır (Chacholihades, 1990: 14-15). Dış ticarette uzmanlaşma ve iş bölümünü önemini açıklayan bu teoride, işçilerin ürettikleri mal miktarı emek miktarına bağlı olarak gerçekleşmektedir. Bu sayede emek verimliliği sayesinde üretim maliyetleri oluşmaktadır (Coşkun, 201:2).

Mutlak Üstünlükler Teorisi, uluslararası ticaretin yapılması gerektiğinin bilimsel olarak açıklanmasında başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Ancak uluslararası ticaretin bütününü açıklamakta yeterli değildir. Çünkü ‘Bir ülke bütün ürünlerin üretiminde üstünlüğe sahip ise dış ticaret nasıl yapılır?’ sorusuna cevap bulamamaktadır. Bunun cevabını David Richardo (1817) uluslararası ticareti daha kapsamlı ve daha açıklayıcı bir şekilde anlatarak, üretim maliyetlerinde mutlak değil göreceli üstünlüğe dikkat edilmesi gerektiğini savunmuştur (Temel, 2017: 10).

1.2.2.2.Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi

Adam Smith’ten sonra, David Richardo (1817) yaklaşık 40 yıl sonra Politik İktisadın ve Vergilendirmenin Prensipleri (Principles of Political Economy and Taxation) eserini yayınlamıştır. Mutlak Üstünlük Teorisi’nin bir ülkenin her iki malın üretiminde de mutlak üstünlüğünün olduğu durumu ihmal edilmesi üzerinde duran ve bu durumda bile serbest ticaret yönteminin ülkenin yararına olduğunu savunan David Richardo (1817) Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’ni (Theory of Comperative Advantage) ortaya koymuştur (Şentürk, 2007: 42).

Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi ile serbest ticarette elde edilecek kazanç sayesinde ekonomik refahın artacağı ve ekonomik büyümenin hız kazanacağı savunulmaktadır (Erkan, 2012: 195-218). Serbest dış ticareti destekleyen Richardo (1817), bir ürünün ucuza üretilmesinden ve o ürünün üretiminde uzmanlaşılmasından çok, başka ülkeler ile olan göreceli durum üzerine incelemede bulunmaktadır. Buna göre, ülkeler üretimde mutlak olarak üstün oldukları malları değil mukayeseli olarak üstün oldukları malları üretmeli bunları

ihraç etmeli ve mukayeseli olarak üstünlüğü az olan malların ithalini gerçekleştirmelidir. Bu sayede her iki ülke de kazanç sağlayacaktır. Mukayeseli üstünlük ülkelerin daha çok verimli olduğu malı üretmesini daha az verimli olduğu malın ise kaynak aktarımını savunmaktadır. Bu da kaynağın tasarruflu kullanılmasına olanak sağlar. Bu durum, ülkenin sadece bir malda göreceli olarak verim düşüklüğü olduğunda değil, birden fazla malda verim düşüklüğü olduğu zaman geçerlidir. Çünkü görece olarak en verimsiz olduğu bir malı üretmesi o ülkenin kaynaklarının israfına neden olacaktır. Böyle bir ülkede kaynaklar daha verimli olunan üretim alanına kaydırılmalı ve verimsiz olunan mallar ithal edilmelidir (Temel, 2017: 10).

David Ricardo’nun Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’nde karşılaşılan istisnai durum, bir ülkenin söz konusu diğer ülkeye göre sahip olduğu mutlak dezavantaj her iki malda da aynı oranda sahip olduğunda meydana gelmektedir. Böyle bir durumda karşılıklı çıkarlar doğrultusunda ticaret yapma olanağı bulunmamaktadır. Bu durum, Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisinin uygulanmasının pek mümkün olmadığı nadir anlarda ortaya çıkmaktadır (Deviren, 2003: 12)

Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi dış ticaretin yararlarını açıklamasına rağmen, hangi ülkenin daha karlı olacağını açıklayamamaktadır. David Richardo (1817) dış ticaretin mübadele oranlarının hangi sınırlar içinde olacağını söylemiş ancak fiili uluslararası ticaret oranının ne olacağını belirtmemiştir (Deviren, 2003: 11). Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi, küreselleşen dünyadaki uluslararası ticareti açıklamada yetersiz kalmıştır. Bu teorinin, temelini emek değer teorisinin oluşturması, işgücünün ülke içinde tam hareket sağladığı ülkeler arasında ise hareketsiz sayılması, talep koşullarına dikkat edilmemesi, sabit maliyete ve tam uzmanlaşma zerine kurulması ve benzeri nedenlerden dolayı modelde aksaklıklar ile karşılaşılmıştır. David Ricardo’nun (1817) çalışmasında uluslararası ticaretin kaynağının ne olduğu konusuna değinmemesi ve özellikle ülkelerin işgücü verimliliği arasındaki farkların nedenlerine değinmemesi sonraki çalışmalara kapı aralamıştır. Emek değer teorisine dayanan ve statik arz teorisi niteliğinde olan Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi, daha sonra gelen Neo-klasik iktisat savunucuları tarafından geliştirilmiştir (Seyidoğlu, 2007: 21).