• Sonuç bulunamadı

Yargı

Belgede l 2013 l i i l ili l i (sayfa 105-108)

2- Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinde ordunun Konumu

2.2. Türkiye Cumhuriyeti’nin Yönetim Yapısı ve Bu Yapıda Ordunun

2.2.1. Türkiye Cumhuriyeti’nin Yönetim Yapısı

2.2.1.3. Yargı

Türkiye Cumhuriyetinde yargı, bağımsız mahkemeler tarafından yürütülmektedir. 1920’de açılan TBMM’de meclis yargı görevi de görmekteydi.

Milli mücadele esnasında çıkan karışıklıkları önlemek amacıyla İstiklal mahkemeleri kurulmuş ve bir dönem uygulamada kaldıktan sonra bu mahkemeler kaldırılmıştır.

Fakat 1925 yılında halifeliğin kaldırılması ve benzer bazı inkılâplara tepki olarak meydana gelen bazı olayları bastırmak amacıyla istiklal mahkemeleri tekrar işlevsel hale getirilmiştir. Bu mahkemelerin bağımsız ve tarafsız yargı ilkeleri ve savunma yapma hakkı gibi hukukun temel ilkelerini ihlal ettikleri bilinmektedir. Sözü edilen dönemde mahkemelerin daha çok idarenin uygulamalarını meşrulaştırma işlevi görmüşlerdir. 1924 anayasasında yargının bağımsız mahkemelerce yürütüleceği belirtilmiştir. Fakat Cumhuriyetin tek parti döneminde bu anayasa hükmüne uyulmadığı konusunda güçlü deliller bulunmaktadır.

Türkiye’de yargının yapısı Osmanlı Devletinin mirası olarak gelmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat Dönemi’nde 1837’de Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Adliye kurulmuştur. Bu meclis günümüzdeki Yargıtay ve Danıştay’ın görevini yapmaktaydı. Yani bu dönemde ülkemizde yargı birliği ilkesi uygulanmaktaydı. Ancak 1868’de Fransa model alınarak bu sistem değiştirilmiş Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Adliye, Şurayı Devlet (bugünkü Danıştay) ve Divanı Ahkâm-ı Adliye ( bugünkü Yargıtay) olarak ikiye ayrılmış, böylece yargı birliği ilkesi terk edilmiştir. İdarenin yargı yoluyla denetimi, yargı birliği ilkesinin geçerli olduğu sistemlerde “adli mahkemeler”, yargı ayrılığı ilkesinin geçerli olduğu sistemlerde ise bağımsız “idari mahkemeler” eliyle yapılmaktadır (Koçak süren, 2009: 403). Osmanlıda adli ve idari yargı şeklindeki yargı ayrılığı uygulaması, son dönemlerinde yaygınlaşan Avrupalılaşma cereyanından hareketle, yargıda Fransa

etkisinden kaynaklanmaktadır. Bu etkilerden bir tanesi şimdiki Danıştay’ın karşılığı olan Şurayı Devlet’in kurulmasıdır. Bu mahkeme memurları yargılamak üzere kurulmuştur.

Milli mücadeleden sonra Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti arasında kopukluk yaşandığı zaman Şurayı Devletin tekrar kurulması için mecliste tartışmalar yaşanmış ve benzer bir mahkemenin kurulmasına karar verilmiştir. Şimdiki Danıştay 1927 yılında bu şekilde kurulmuştur ve göreve başlamıştır (Gözübüyük, 2004: 79).

TBMM’de Şurayı Devlete benzer bir üst mahkemenin kurulması konusunun görüşülmesi, önceki mahkeme sistemine göre yargılanıp tevkif edilen kimselerin milli mücadele hareketini destekleyen memurlardan oluşması sonrasına denk gelmektedir. Bu kararları veren mahkemeler TBMM’den tevkif edilenlerin haklarındaki kararlara itirazları nereye yapacakları konusunda yaptıkları müracaatlar konunun mecliste görüşülmesini gündeme getirmiştir (Karahanoğulları, 2005: 209).

Bu tartışmalar sonrasında Danıştay kurulmuştur. Türkiye’de yargı birliği yoktur.

Yargı birliği sisteminde bir ülkede sadece bir tane yüksek mahkeme vardır. Bu mahkeme anayasa yargısını da, idari yargıyı da, adli yargıyı da tek başına temsil etmektedir. Buna göre Türkiye Cumhuriyetinde yargı sistemi adli ve idari yargı olarak iki kısma ayrılmaktadır. Adli yargı idarelerin uygulamaları dışında kalan kişi ve kurumlar arasındaki anlaşmazlıkları karara bağlamakla yükümlüdür. İdari yargı ise idarelerin işlem ve eylemlerine karşı yapılacak olan itirazları karara bağlamakla görevlidir. İdari yargıda taraflardan en az biri kamu idareleridir (Gözübüyük, 2004:

342).

Türkiye Cumhuriyetinde yönetsel yargı kendi içinde ikiye ayrılmaktadır.

Bunlar askeri idari yargı ve sivil idari yargıdır. Sivil idari yargının ilk derece mahkemeleri idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleridir. Bazı özel alanlarda Danıştay’da ilk derece mahkemesi olarak görev yapar. İdare mahkemelerinin birinci temyiz mahkemesi Bölge İdare Mahkemeleridir. İdari yargının verdiği karaların son temyiz mercii Danıştay’dır. Askeri idari yargının ilk ve son mahkemesi Askeri Yüksek İdare Mahkemesidir. Bu mahkemeler, taraflardan en az biri askeri idareler olan davalara bakarlar.

Türkiye’deki adli yargı da kendi içinde askeri ve sivil yargı olarak ikiye ayrılır. Askeri yargı ceza hukuku alanındaki konuları düzenler. Buna göre asker

kişilerin askerlikle ilgili suçlarına bu mahkemeler karar verir. Askeri Ceza Mahkemelerinin temyiz mercii Askeri Yargıtay’dır. Sivil adli yargı askeri olmayan konuları karara bağlar. Bu yargının alt mahkemeleri ceza yargısı ve medeni yargı olarak ayrılır. Ceza yargısı Ağır Ceza, Asliye Ceza ve Sulh Ceza olarak ayrılır.

Medeni yargının birinci derecede mahkemeleri Asliye Hukuk ve Sulh Hukuk Mahkemeleridir. Ayrıca aile mahkemeleri, iş mahkemeleri ve çocuk mahkemeleri gibi bazı özel konularla ilgili kurulmuş mahkemeler de vardır (Koçak süren, 2009:

407). Sivil adli yargının son temyiz mercii Yargıtay’dır.

Cumhuriyet kurulduktan sonra devletin genel ve katma bütçeli dairelerinin denetimini TBMM adına yapmak için Sayıştay kurulmuştur. 1924 anayasasında belirtildiği gibi Sayıştay’ın görevi, devletin bütün gelir ve giderlerini denetlemektir.

Türkiye’de yargı birliği ilkesi uygulanmadığı için adli, idari ve askeri yargı birimleri arasında bazı görev ve yetki karmaşaları yaşanabilmektedir. Bu problemleri çözmek için uyuşmazlık mahkemeleri kurulmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti’nde adli ve idari hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme veya görevden uzaklaştırma işlemlerini yapan kurum hâkimler ve savcılar yüksek kuruludur. Bu kurulun başkanı Adalet Bakanı’dır (Koçak süren, 2009: 408).

Seçimleri ile ilgili itiraz ve benzeri sorunları karara bağlamak üzere kurulan yüksek seçim kurulu da Türkiye Cumhuriyeti yargısı içerisinde yer alan kurumlardan biridir.

1924 anayasasında üst düzey yöneticilerinin Yüce Divanda yargılanacağı karar altına alınmıştır. Aynı sistem hala yürürlüktedir. Buna göre Anayasa mahkemesinin iki görevi vardır. Bunlardan birisi TBMM’de çıkarılan yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemektir. Diğeri ise yüce divan ünvanı ile Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi başkan ve üyeleri, Başsavcıları, Cumhuriyet Başsavcı Vekili, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay, başkan ve üyeleri gibi üst düzey yöneticileri görevleri ile ilgili suçlardan dolayı yargılamaktır (Koçak süren, 2009: 410).

Görüldüğü gibi Türkiye Cumhuriyeti yargı sistemi oldukça dağınık bir görüntü teşkil etmektedir. Bu yapının içerisinde en dikkat çeken noktalardan bir tanesi askeri sivil yargı ayrımıdır. Askeri yargının en alttan en üste kadar sivil yargıdan bağımsız olması üstünlerin hukuku kavramını düşündürmektedir. Silahlı bürokrasinin kendini hukuksal olarak koruma altına alması hem hukuk açısından hem de demokrasi açısından oldukça problemli bir durumu ifade eder. Nitekim Türkiye Cumhuriyetinde meydana gelen askeri müdahalelerin kendilerini kanun kisvesi altına alarak hareket ettikleri görülmektedir. Bu sorunu çözmenin en birinci şartı askeri ve sivil yargı ikilemini ortadan kaldırmak ve hukuku silah gölgesinden kurtarmaktır.

Belgede l 2013 l i i l ili l i (sayfa 105-108)