• Sonuç bulunamadı

Yaşam Hikâyesi

Belgede l 2013 l i i l ili l i (sayfa 118-130)

2- Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinde ordunun Konumu

3.1. Kazım Karabekir

3.1.1. Yaşam Hikâyesi

3.1.1.Yaşam Hikâyesi

Musa Kazım Karabekir 11 Temmuz 1298/1882’de İstanbul Küçük Mustafa Paşa Semtinde bulunan Zeyrek’te doğdu (Kandemir, 2007: 7). Aslen Karaman ilimizin bir kasabasındandır. Babası Mehmet Emin Bey bir zaptiye subayıdır. Annesi Havva Hanımdır29. Musa Kazım beş yaşına gelince Zeyrek’teki sıbyan mektebinde ilkokula başladı. 1887’nin Temmuz ayında babası Van jandarma alay komutanı olunca babası ile birlikte İstanbul’dan Van’a gittiler. Van’da üç yıl kadar ilkokula devam etti. Daha sonra babası Elaziz’e nakledilince Elaziz’e geldiler. Bir yıl kadar burada kaldılar. Bu süreçte Musa Kazım ilk mektep eğitimini tamamladı. Bundan sonra babası Hicaz’a tayin oldu. Üç yıl kadar, Mekke’de bulundukları esnada, Türkçe eğitim veren okul bulunmadığından okula devam etmedi. 1309/1893’te babası koleradan rahmetli olunca kendisi on bir yaşındaydı (Karabekir, 2009: 70).

Babasının vefatından sonra ailece Hicazdan İstanbul’a döndüler (Karabekir, 2009:

72). 1309/1893 yılı güzünde İstanbul’da Fatih Askeri Rüştiyesine devam etti.

Fransızcaya çalıştı (Karabekir, 2009: 85). Keman dersleri aldı. Karakalem suluboya resim yapma kabiliyetini geliştirdi. Şiir, edebiyat, tarih, bilhassa Türk tarihini, öğrenmeye özen gösterdi. Fatih Askeri Rüştiyesini birincilikle bitirdi. Daha sonra

29 http://www.kazimkarabekirvakfi.org.tr/kazimkarabekir.htm

Kuleli Askeri İdadisinde eğitim aldı (Karabekir, 2009: 101). Bu okulda da (1896-1899) aynı başarıyı göstererek birincilikle bitirdi.

Bu aşamaya kadarki hayatında iyi keman çalan, beste denemeleri yapan, Fransızca konuşup okuyabilen, yağlı boya resim yapan, Osmanlı tarihi ve muharebelerini okuyup öğrenmeye meraklı, şiire ve edebiyata merakı olan, içki ve kötü alışkanlıkları olmayan, çok terbiyeli bir genç olarak yetişip tanındı. Musa Kazım’ın bu özelliklerinde yetim çocuklarına hem analık hem de babalık yapan annesi Havva Hanım’ın etkisi büyüktür.

1900 yılında İstanbul Harbiyesine kaydoldu. Burada Almanca ve Rusça öğrendi. 1902’de İstanbul Harbiyesinden Piyade Mülazımlığından(Teğmen) sınıf birincisi olarak mezun oldu. Erkan-ı Harp(Kurmay) sınıfına ayrıldı. 1905’te harp akademisini birincilikle bitirip erkân-ı harp yüzbaşısı oldu. Bu okuldaki başarısından dolayı “Altun maarif madalyası” ile ödüllendirildi. 1906’da Selanik’teki 3. orduya tayin edildi. Burada askeriyenin piyade, topçu ve süvari denilen üç sınıfında sekizer aylık stajlar görürken kendisine “Manastır Mıntıka Müfettişliği” görevi verildi. Bu sırada Manastır’da Binbaşı Enver Paşa ile birlikte sonradan İttihat ve Terakki adını alacak olan ‘Osmanlı Hürriyet Cephesini’ kurdu (Kandemir, 2007: 8). 1907’de Rum ve Bulgar çeteleriyle yapılan çarpışmalarda gösterdiği başarılardan dolayı kolağalığına (önyüzbaşılık) yükseltildi. 1907’de padişah tarafından Harbiye Mektebinin ta’biye (strateji) muallim muavinliğine tayin edildi. Bu görevi dolayısıyla İstanbul’a geldi. İstanbul’da İttihat ve Terakki Cemiyetinin İstanbul teşkilatının kurulmasında vazife aldı. 1908’de İstanbul Harbiyesindeki görevine ek olarak Edirne Harbiye Mektebinin muamelelerini teftiş etmekle görevlendirildi. 1908 Kasımında Edirne’deki ikinci ordunun nizamiye 3. piyade fırka kurmay başkanlığına tayin edildi. 13 Nisan 1909’daki (31 Mart Hadisesi) ayaklanmada Selanik’ten gelen Harekât Ordusuna Edirne’den katıldı. Bu ordu ile İstanbul’a gelince Beyoğlu kışlalarıyla savaştı ve yıldız sarayının işgal edilmesinde önemli görevler aldı (Karabekir, 1995: 460; İttihat ve Terakki Cemiyeti). Ayaklananların dağıtılmasında önemli hizmetleri geçti. Bu aşamadan sonra İttihat ve Terakki Cemiyetinin 1909 seçimlerinde ikinci kez seçilen meclise milletvekili göndermesi ve siyasi bir fırka gibi hareket etmesi sonrasında, ordunun siyasetle uğraşmasının aleyhinde olduğu için, hem cemiyetten ayrıldı hem de siyasetle uğraşmaktan vazgeçti. 1910’da

Mürettep Kolordunun Birinci Şube(Harekât Dairesi) müdürü ve Erkan-ı Harp vekili olarak Arnavutluk İsyanının bastırılmasında görev aldı. Bu isyan bastırma esnasında gösterdiği başarılarından dolayı kendisine 5. Rütbeden Mecidi 4. Rütbeden Osmanî denilen çifte nişanla ödüllendirildi. 30 1910’da İttihatçılar orduyu yeniden düzenlediklerinde Musa Kazım bu yeni teşkilatta 4. kolordunun 10. Tümen kurmay başkanlığına tayin edildi. 1912’de kendisine Bulgaristan hududu Edirne kısmı Askeri komiserlik vazifesini vekâleten yapması bildirildi. Bu süreçte daha önce öğrendiği Rusçayı ilerletme imkânı buldu. 1912’de binbaşılığa yükseltildi. Birinci Balkan Savaşı sırasında Bulgarlara karşı Trakya’yı müdafaa ederken zorlu bir mücadeleden sonra Bulgarlara esir düştü (Karabekir, 2009: 224). İkinci balkan savaşları esnasında 1913’te Edirne’yi geri aldıktan sonra Bulgaristan’la yapılan İstanbul antlaşmasıyla esaretten dönüp İstanbul’a geldi (Yakar, 2007: 16). 1913 sonlarında Balkan Savaşları esnasında zarara uğrayan balkan sakini Rus tebaası çiftlikler vs.nin uğradığı zararın tespitiyle görevlendirilen komisyona memur olarak görevlendirildi.

Balkan savaşındaki yenilgimizden sonra ittihatçılar Almanlarla bir mukavele imzaladılar. Buna göre Osmanlı ordusunun Alman bir heyet tarafından ıslah edilmesi çalışmaları yapılacaktı. Bu amaçla bir heyet İstanbul’a geldi ve Osmanlı ordusunda çalışmaya başladı. Osmanlı ordusunun II. şube müdürlüğüne bir Alman yarbay tayin edildi. Kazım Karabekir Almanca bildiği ve başarılı bir asker olduğu için Rus zararını tespit için tayin edilen muhtelit komisyondan alınarak 1914 Ocak’ında II.

Şubeye müdür yardımcısı olarak tayin edildi.

1914 Mayısında Edirne Kalesi muharebelerinde gösterdiği üstün başarılarından dolayı kendisine padişah tarafından ‘iki yıl kıdem zammı’ ve

‘Dördüncü Rütbeden Osmanî’ nişanı verildi. Aynı yıl II. Şube müdür yardımcısı ve I.

kısım amiri konumuna yükseltildi. 1914’te I. dünya Savaşından önce Avrupa seyahatinde bulundu. Avrupa’daki gözlemlerinden Avrupa’da yakında bir savaş çıkacağı kanaatini edindi ve bu kanaatini zamanın başkumandan vekili Enver Paşa’ya iletti.

1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşında Musa Kazım Karabekir’in çok yararlılıkları görüldü. Aralık 1914’te ‘üç yıl hasarı kıdem zammı aldı. Bir hafta

30 http://atam.gov.tr/cesitli-cephelerde-kazim-karabekir/

sonra “kaim makam”(yarbay)’lığa yükseltildi. 1915 yılı başlarında tümen gücündeki

‘birinci kuvve-i seferiyye’nin kumandanlığı göreviyle İran harekâtına memur kılındı.31 Karabekir birliğiyle birlikte Halep’e vardığı zaman Sarıkamış kuşatmasında 3. ordumuzun felakete uğraması sonrasında elindeki kuvvetler doğu cephemize verildi. Kendisine ise yaralı durumda bulunan Süleyman Askeri bey’in vazifeleri verildi. Bu vazifelerini almak için Bağdat’a gitti. Ancak Süleyman Askeri Bey’in iyileşip vazifesinin başına dönmesi sonrasında Musa Kazım Karabekir İstanbul’a çağrıldı. 1915’te 5. kolordunun 14. tümen kumandanlığına tayin olunarak Marmara ve Karadeniz kıyılarımızdaki tahkimat işleriyle uğraştı. Kısa bir süre sonra tümeniyle Çanakkale- Gelibolu cephesine gönderildi. Seddül bahir Kerevizderesi’nde üç buçuk ay Fransız birliklerine karşı başarılı bir savaş yürüttü (Cebesoy, 2000: 285). 28 Temmuz 1915’te padişah tarafından ‘muharebe gümüş liyakat madalyası’, 2 Ekim 1915’te 5. ordudan ‘harp madalyası’ almıştır. Ayrıca Almanya’dan ‘ikinci rütbeden kron dö broş kılıçlı nişan’, Avusturya’dan ‘ikinci sınıf salip nişanı’ almıştır . 26 Ekim 1915’te, Çanakkale cephemizde düşmanın taarruz savaşları kırılıp siper muharebeleri başlayınca, Gelibolu’dan alınıp İstanbul’daki birinci ordu kurmay başkanlığına tayin edildi. Fakat Çanakkale cephesi kumandanı Alman Limon Von Sanders’ daha kıdemli Alman albayların varlığını bahane ederek bu görevlendirmeye itiraz etti. Bu itirazdan dolayı 8 Kasım 1915’te Galiçya’ya gidecek ordunun kurmay başkanlığına verildi. Bu tayinden kısa bir süre sonra Irak’ta 6. ordumuzun kurmay başkanlığına verildi.32 Bu göreve verilmesinin sebebi 6. orduya kumandan tayin edilen Alman Fold Mareşal Vonder Goltz Paşa ile iyi çalışacağı düşüncesidir. Çünkü Karabekir hem Almanca bilmekteydi hem de Alman heyeti ile iyi çalışabilmekteydi. Musa Kazım Karabekir Irak cephesinde altı ay boyunca İngilizlerle savaştı.

Daha önce katıldığı Gelibolu muharebelerindeki başarısından dolayı kendisine ‘üç yıl savaş zammı’ verildi ve Miralay rütbesine yükseltildi. 26 Aralık 1915’te Almanya’dan ikinci defa ‘Alman demir salip nişanı ve muharebe gümüş imtiyaz madalyası’ aldı. 1916 Mart ayında Irak cephesinde üstün İngiliz kuvvetlerini yendiği için Alman Goltz Paşa’nın teklifi ile padişah tarafından ‘muharebe gümüş imtiyaz madalyası’ ile ödüllendirildi. 6. ordumuz Bağdat’ın güneyinde bulunan

31 http://atam.gov.tr/cesitli-cephelerde-kazim-karabekir/

32 http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%A2z%C4%B1m_Karabekir

el amare’de İngiliz ordusunu kuşattı. Fakat bu esnada orduyu kumanda eden Alman Goltz Paşa çıkan bir hastalıktan öldü. Yerine Enver Paşa’nın amcası Halil (Kut) Paşa tayin edildi. 29 Nisan’da İngiliz kumandanı ve kuvvetleri esir alındı. Bu sırada sözü edilen kuşatmaya katılan 18. kolordumuzun kumandanlığını Kazım Karabekir yapmaktaydı. Bu kuşatmadan sonra Musa Kazım Karabekir, kumandan Halil Paşa’ya İngilizlerle yürütülecek mücadele konusunda yaptığı tekliflerin geri çevrilmesinden dolayı mesafeli davrandı. 8 Şubat 1917’de Irak cephesindeki iyi hizmetlerinden dolayı kendisine ‘yeniden muharebe altun liyakat madalyası’ verildi. 28 Şubat 1917’den geçerli olmak üzere kendisine ‘iki yıllık seferi kıdem zammı’ verildi 33. 6.

ordunun kumandanı Halil Paşa’nın teklifi ile bu ödülleri almasına rağmen savaş stratejileri ile ilgili teklifleri geri çevrildiği için başka bir yere görevlendirilmek istendi. Bu yüzden bir buçuk yıl kaldığı Irak cephesinden alınarak İstanbul’a çağrıldı.

İstanbul’a dönmek için Adana’ya geldiğinde istediğine uygun bir seçenekle karşılaştı. 2. ordunun 2. kolordu kumandanlığına Cafer Tayyar bey tayin edildi. Musa Kazım Cafer Tayyar beyle becayiş yaptı. Sözü edilen 2. kolordu Van gölü Bitlis Muş Çabakçur Cephesini korumaktaydı. Bu şekilde Musa Kazım Kafkas Cephesine, Cafer Tayyar ise Irak cephesine 18. kolordu kumandanlığına tayin edildi. Yeni görev yerine gelmek için karargâhını Lice’ye getirdi. Bu cephede on ay kadar görev yaptı.

Bu görevinde önemli başarılara imza attı. Ruslarla mücadele etti.34 Bir dönem 2. ordu kumandan vekili olarak görev yaptı.

Irak’taki başarılarından dolayı 15 Nisan 1917’de Avusturya Macaristan İmparatorluğunun ‘3. sınıf meziyet-i askeriye nişanı’ aldı. Ruslarla yürüttüğü mücadelelerden elde ettiği başarılarından dolayı 23 Eylül 1917’de ‘yeniden kılıçlı ikinci mescidi nişanı’ ile ödüllendirildi. Rusya’ya yardım etmek için Çanakkale’den geçmek isteyen fakat geçemeyen İngiltere ve Fransa istediği yardımı yapamamıştı.

Bu yüzden Rus çarlığı batı cephelerinde bozulmuştu. Bu bozgun sonrasında çıkan bir ihtilalla çarlık devrildi. Sonrasında Almanya’nın gizlice Lenin’i Rusya’ya sokmasıyla Ekim 1917’de Bolşevik ihtilal olmuştu. Lenin I. Dünya Savaşındaki Rus askerlerini geri çekerek savaştan çıkmış oldu. Osmanlı ile Rusya arasında 18 Aralık 1917’de Erzincan Mütarekesi imzalandı. Fakat Rusya Çarlık idaresinin ülkeyi idare

33 http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%A2z%C4%B1m_Karabekir

34 http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%A2z%C4%B1m_Karabekir

ettiği zamanda Kafkaslarda birçok Ermeni çetelerini Osmanlıya karşı silahlandırmıştı. Bu çeteler Osmanlı Devletinin Doğu Anadolu’daki etkinliğinin azalmasından istifade ederek halkı katliamlara uğratıyordu. 3. ordu komutanı Vehib Mehmet Paşa Albay Musa Kazım Karabekir’in Bulgar çetelerin isyanlarının bastırılmasında gösterdiği başarılarından iyi tanıyordu. Hem da Karabekir Rusça biliyordu. Bu nedenle Karabekir’in kendi ordusuna verilmesini istemiş ve bu isteği kabul edilerek Karabekir 28 Ocak 1918’de 3. Ordunun 1. Kafkas Kolordusu komutanlığına tayin edildi. Uzun ve yorucu bir kış yolculuğundan sonra 3. ordu merkezi Refahiye’ye ulaşarak görevine başlamış oldu. Bol karlı ve ağır kış şartlarında Ermeni kuvvetleri ve çeteleriyle mücadele ederek Şubat-Nisan 1918 yılları içerisinde Doğu Anadolu’daki Erzincan, Erzurum, Sarıkamış, Kars gibi vilayetlerimizi kurtararak doğu sınırımızı doksan üç harbindeki sınırına kadar genişletti (Karabekir, 1995: 166; Birinci Cihan Harbini Nasıl İdare Ettik). Doğu cephesindeki bu başarılarından dolayı kendisine “kılıçlı ikinci rütbeden Osmanlı”

nişanı verildi. 11 Mayıs 1918’de Kars Müstahkem mevkiinin işgalinde kudret ve cesaretinden dolayı kendisine ‘iki yıllık kıdem zammı’ verildi. 28 Temmuz 1918’de padişah tarafından ‘mirlivalık’ (Tümgeneral) rütbesine yükseltildi ve paşa oldu. 15 Mayıs 1918’de 93 hududu olan Arpaçayı’nı geçerek Gümrü şehrini işgal etti. Ve Ermenileri mağlup etti (Yıldıran, 2008: 9). Burada çok miktarda askeri ganimet elde ederek onları Kars’a gönderdi. 20 Mayısta Ermeni güçleri savaşa devam edince onları birkaç kez daha yendi. Bu yenilgilerden sonra Ermenistan Evliye-i Selase’ye ek olarak Ahıska ve Ahılkelek’i de Osmanlıya bırakmayı kabul ederek Batum antlaşmasını tanımak zorunda kaldı. 10 Ağustos 1918’de kolordu ve cephelerde görev değişikliği yapıldı. Aras nehrinin kuzeyindeki Nahçıvan ve güneyindeki İran Azerbaycan’ı ile Tebriz bölgeleri 1. Kafkas kolordusuna verildi. Musa Kazım Paşa’da bu kolorduya tayin oldu. Karabekir’in daha önce görev yaptığı Gümrü ve çevresi ise II. Kolorduya verildi. Karabekir Paşa görev yaptığı yerde Ermeni çetelerinin Nahçıvan’a sarkmalarını önledi.35 Birinci Cihan Harbinin son yılında İngilizlerin 3B Planları vardı. Bu da Bağdat Batum ve Bakü’nün ele geçirilmesi planıydı. İngiliz kuvvetleri bu amaçla Tebriz ve çevresini işgal için geliyorlardı.

35 http://library.atilim.edu.tr/kurumsal/pdfs/081014.pdf , (26.04.2013)

Kazım Karabekir İngilizlerin Sünni Müslümanlar aleyhindeki propagandalarını önlemek için kolordusunun bir tümenini 16 Ağustos’ta Tebriz’e gönderdi ve kendisi de karargâhını oraya taşıdı. 5 Eylül’de bir İngiliz müfrezesini yendi ve İngilizlere ait iki uçağı düşürttü. 15 Eylül 1918’de Kafkasya’daki Ermeni çetelerinin temizlendiği ve Osmanlı ordusunun Bakü’ye girdiği şeklindeki haberler Müslüman halk tarafından sevinçle karşılanıyordu. Fakat ne yazık ki 20 Eylül’de başlayan Filistin Cephesi bozgunu haberleri ve müttefiklerimizin mağlubiyetleri, Osmanlı devleti ve ordusu için umut kırıcıydı. Musa Kazım Paşa durumu telgrafla öğreniyordu. 6 Ekim 1918’de İran Irak cephesi kumandanı Halil (Kut) Paşa Kazım Karabekir’e Tahran’ı işgal etme emri verdi. Musa Kazım genel vaziyeti değerlendirerek bu hareketin Osmanlı için felaket getireceğini ifade ederek Halil Paşayı bu emirden vazgeçmeye ikna etti. 22 Ekim 1918’de Nahçıvan’a çekilme emri aldı. Nahçıvan’a geldikten sonra 31 Ekim 1918’de Mondros’un imzalandığını ve kendi kolordusunun lağvedildiğini öğrendi. İstanbul’a çağrılan Musa Kazım Paşa dönmek için uğradığı yerlerde gördüklerini ve konuştuğu insanlardan edindiği izlenimlerini merkeze iletti ve kaygılarını dile getirdi. Buna göre yerli halk ordunun çekilmesiyle Ermeni ve Gürcü kuvvetlerin tekrar kendilerini rahatsız etmeye teşebbüs edecekleri korkusu taşımaktaydı. Karabekir Paşa İstanbul dönüşü yolda gördüğü top vs gibi savaş teçhizatını Trabzon’a getirtti. Bu süreçte Milli Mücadelenin ilk teşkilatı sayılan Kars İslam Şurası, Wilson ilkeleri çerçevesinde, 5 Kasım 1918’de yerli bir kısım eşraf tarafından kuruldu (Gökdemir, 1990).

Karabekir Paşa 28 Kasım 1918’de İstanbul boğazından geçerken İngiliz ve Fransız işgal güçlerinin bayraklarının dalgalandığını görünce kendisini oldukça fena hissetti. 29 Kasım 1918’de Genelkurmay başkanlığı müsteşarlığında Albay İsmet Bey(İnönü) ile görüştü. Fakat İnönü’nün bütün umudunu kaybettiğini ve mücadele gibi bir düşünce taşımadığını gördü. Hatta Karabekir’in mücadele etmek gerektiği şeklindeki düşüncelerini dinleyen İsmet Bey bunun tamamen bir avuntu olacağını ve her şeyin kaybedildiğini söylüyordu (Karabekir, 2008: 6). 30 Kasım 1918’de Harbiye Nazırı Abdullah Paşa’ya Doğu Anadolu ile ilgili bazı konularda bilgi aktardı. Bunlar Doğu Anadolu’dan çekilecek Osmanlı ordusundan doğacak olan otorite boşluğunun sonuçlarıyla ilgiliydi. Buna göre boşaltılacak bölgelerde İtilaf devletlerine ait heyet bulunmazsa Ermeni ve Gürcülerin yerli halka katliam uygulayacakları ve ikinci

olarak da “1915’teki Ermeni tehciri sırasında Ermeni soykırımı yaşandığı ve bunun sorumlusunun da Mondros sonrası ülkeden kaçan İttihatçılar olduğu” şeklindeki İstanbul basınında çıkan yayınların zararlı ve gereksiz olduğunu söyledi (Karabekir, 2008: 8).

Ayrıca Ermenilerin doğu bölgelerimizde çok sayıda Müslüman’a katliam uyguladıklarını ve ordumuzun buradan çekilmesiyle tekrar katliamların başlayacağını ifade etti. 6 Aralık 1918’de padişahlık Mabeyn makamlığınca Cuma selamlığına katılmaya çağrıldı. Törenden sonra Sultan Vahdettin ile ilk defa görüştü ve ondan takdir gördü. Padişahın yanından çıkınca padişahın fahri yaveri Mustafa Kemal ile hasbi hal ederken ona ve bazı görüştüğü başka kimselere devletin kurtuluşu ile ilgili düşüncelerini aktardı. Mustafa Kemal Karabekir’e ‘Kendisinin (Mustafa Kemal) içinde yer alacağı bir kabinenin çözüm olacağını söyledi (Karabekir, 2008: 15). 23 Aralık 1918’de Tekirdağ’daki 14 kolordu kumandanlığına tayin olunduğunu öğrendi.

Fakat kendisi Doğu Anadolu’ya gitmek istiyordu. Bunun birkaç sebebi vardı.

Bunlardan birisi Mondros’un 20. maddesine göre ordumuzun silahsızlandırılması maddesiydi. Doğu Anadolu’daki silahlar ağır kış şartlarından dolayı alınamamıştı.

Karabekir oraya tayin olarak doğudaki silahların İtilaf devletlerine teslim edilmesine mani olmak için çalışacaktı. Mondros mütarekesinin 24. maddesine göre tahliye edilecek vilayet-i sitede Büyük Ermenistan’ın kurulmasına çalışılacaktı. Çünkü bu vilayetlerin ismi Mondros’un İngilizce metninde ‘Armanya’ olarak geçiyordu. İşte Kazım Karabekir buraya atanarak bu faaliyetlere mani olmak ve doğuda Büyük Ermenistan’ın kurulmasını engellemek için çaba sarf edecekti (Karabekir, 2008: 11).

Diğer bir neden de, doğu halkı tarafından sevilmesini dikkate alarak milli mücadeleyi doğudan teşkilatlandırmak istiyordu. Bu amaçla doğuya tayinini yaptırmaya çalışıyordu. Nihayet 13 Mart 1919’da Erzurum’da bulunan 15. kolordu kumandanlığına tayin edildiğini bildiren yazılı emri aldı. Yeni harbiye nazırı Şakir Paşa 5 Nisan 1919’da çıkardığı yazılı bir emirle 9. ordunun lağvedilerek ona bağlı tümenlerin ve 3. kolordunun 15. kolordunun emrine verildiğini duyurdu. Böylece Van, Erzurum, Trabzon, Samsun(Canik), merkezi Sivas olan 3. kolordunun vilayetleri Kazım Karabekir’in emrine verildi. Musa Kazım Karabekir 12 Nisan 1919’da Gülcemal adlı vapurla hareket ederek 19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıktı (Kandemir, 2007: 57). 30 Nisana kadar Trabzon’da kaldı. Trabzon’da Rumların

Batum’dan İnebolu’ya kadar olan topraklarda Pontus Cumhuriyeti kurma çabalarına karşı kurulan Trabzon Muhafaza-i Hukuk cemiyeti ile alakadar oldu. Onlara İtilaf devletlerinin savaştan yorgun çıktıklarını, bu yüzden de doğrudan kendilerinin bizimle savaşmayacaklarını, fakat karşımıza Rum ve Ermenileri çıkaracaklarını söyledi. Bunlara karşı mücadelede elbirliğiyle çalışmak gerektiğini ifade ederek morallerini yükseltmeye çalıştı. Trabzon’dan Erzurum’a hareketle 3 Mayıs 1919’da Erzurum’a geldi. Erzurum’da Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum şubesi yönetimi ile görüşerek onların morallerini de yükseltmeye çalıştı. Onlara silahlarımızı vermeyeceğimizi, fakat bu durumu dünya kamuoyuna anlatabilmek için bunun bir halk kararı olduğunu ifade etmek gerektiğini söyledi. Bunun olabilmesi için de halk temsilcilerinden oluşan bir kongrenin Erzurum’da tertiplenmesi gerektiğini söyledi (Cebesoy, 2000: 61).

6-7 Mayısta Erzurum’un telsiz istasyonunu çalıştırdı ve Moskova, Berlin ve Paris’in telsiz ve ajanslarını alacak olan uzmanlar vazifelendirdi. İstanbul ve Karadeniz’deki gemilerin haberleşmesini de aldırttı. Eski Hamidiye aşiret alay kumandanlarını çağırtarak Kürtlük propagandasının zararlarını ve bunun Ermenilere yarayacağını ve felaket getireceğini izah etti. Bu yolla ayrılık düşüncesini önledi.

Hamidiye alayları 17-18 bin civarında dört tümenden oluşmaktaydı. Ellerinde otuz bin nizami tüfek vardı. Karabekir kendi ordusu ve Hamidiye alayları olmak üzere toplamda 50 000 kişilik bir ordu ile işe başlayabileceğini hesapladı (Karabekir, 2008:

24).

15 Mayıs 1919’da İzmir işgal edilince birçok yerde protestolar oldu. 18 Mayıs 1919’da Erzurum’da yapılan mitingi Karabekir’de destekledi. 21 Mayıs 1919’da Samsundan aldığı bir şifre ile padişahın fahri yaveri Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’ta 3. ordu müfettişi olarak Samsun’a çıktığını haber aldı. Karabekir 17 Haziran 1919’da Amasya’daki 3. ordu müfettişi Mustafa Kemal Paşaya gönderdiği şifreli telgrafta askeri ve milli teşkilatımızın yok edilemeyeceğini, iş başındaki idarecilerin ancak yerlerine yenileri göreve gelince görevden alınabilecekleri, silah ve cephanelerimizin düşmana teslim edilemeyeceği ve herhangi bir yere yapılacak saldırının topyekûn savaşmayı mecbur kılacağını ifade etti. Sonradan Mustafa Kemal Erzurum’a geldiğinde Musa Kazım Paşa onu iyi karşıladı. Mustafa Kemal’in doğuda Anadolu tarafından tanınması ve öne çıkarılmasında birinci etken Kazım

Karabekir’dir. Mustafa Kemal İstanbul hükümetince görevden alındıktan sonra Musa Kazım Karabekir Mustafa Kemal ile görüşmeye devam etti ve onu Anadolu’da yürütülecek milli mücadeleye katmak için çaba sarf etti. Mustafa Kemal askeri rütbe olarak Kazım Karabekir’den ileride olduğu için Kazım Karabekir ona ‘emrinde olduğunu’ söyledi (Akkoyunlu, 2008: 30). Musa Kazım paşanın bu tarz konuşmaları Mustafa Kemal’i oldukça rahatlattı (Cebesoy, 2000: 125).

Bu arada Erzurum Kongresini toplamak için yürütülen faaliyetler de devam ediyordu. Karabekir kongre için toplanacak olan delegelere sürekli moral aşılıyor ve kendi kolordusunun kongrenin güvenliğine ve diğer güvenlik ihtiyaçlarına karşı

Bu arada Erzurum Kongresini toplamak için yürütülen faaliyetler de devam ediyordu. Karabekir kongre için toplanacak olan delegelere sürekli moral aşılıyor ve kendi kolordusunun kongrenin güvenliğine ve diğer güvenlik ihtiyaçlarına karşı

Belgede l 2013 l i i l ili l i (sayfa 118-130)