• Sonuç bulunamadı

II. Meşrutiyet

Belgede l 2013 l i i l ili l i (sayfa 53-56)

2- Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinde ordunun Konumu

2.1. Osmanlı’nın Yönetim Yapısı ve Bu Yapıda Ordunun Yeri

2.1.1. Osmanlı Devleti’nin Yönetim Yapısı

2.1.1.2. Modern Dönem

2.1.1.2.6. II. Meşrutiyet

1876’da ilan meşrutiyetin 1878’de tekrar kaldırılmasıyla tartışmalar sona ermiş değildi. Meşrutiyet ile ilgili talep ve tartışmalar yoğunlaşarak devam ediyordu.

Bu tartışmalarda ordu içindeki subaylar arasında da yoğun bir şekilde devam ediyordu. 1800’lü yılların sonlarında hem ordu içerisinde hem bürokraside hem de ulema ve toplum arasında meşrutiyete dair talepler oldukça güçlü bir şekilde dile getirilmeye başlanmıştı. Meşrutiyete/hürriyete dair bu talepleri dilen getiren ve Avrupalılar tarafından Jön Türkler olarak isimlendirilen Genç Osmanlılar hareketi bir zaman sonra siyasi bir hareket halini alarak İttihat ve Terakki Cemiyetini meydana getirecekti (Ceyhan, 2008:134). Genç Osmanlılar cemiyeti 1865’te gayrı resmi olarak kuruldu. Cemiyetin ekonomik desteğini mısır hidivi Kavalalı İsmail Paşa’nın kardeşi Mustafa Fazıl Paşa yüklendi. İsmail paşa hidivliğin kardeşi Mustafa Fazıl Paşaya geçmesini önlemek için veraset usulünü değiştirdi ve M. Fazıl Paşanın Mısır hidivi olmasını engelledi. Bu durum Mustafa Fazıl Paşa’nın çok ağırına gitti ve Osmanlıdan adeta küstü. Genç Osmanlılar cemiyetine verdiği destekte yaşadığı bu olayların etkisinin olabileceğine dair güçlü bir kanaat vardır. Mustafa Fazıl Paşanın desteğiyle daha da güçlendiler. 1867’de Mustafa Fazıl Paşa Sultan Abdülaziz’e bir mektup göndererek hürriyet ve meşrutiyet taleplerini yeniledi. Kendisi o esnada Fransa’daydı. Bu mektubun birçok nüshaları basılıp dağıtıldı. Bunun üzerine birçok tutuklamalar oldu. Tutuklamalar sonrasında Genç Osmanlılardan birçok kimse Avrupa’ya kaçtı. Avrupa’da bir dönem kalan Genç Osmanlılar çeşitli faaliyetlerde bulundular. I. Meşrutiyetin kaldırılmasıyla birlikte genç Osmanlıların faaliyet alanları da kısıtlandı. Fakat faaliyetler devam etmekteydi. Nitekim 1902 ve 1907 yılında I. Ve II. Jön Türk kongreleri toplanmış ve çeşitli kararlar alınmıştı. Dahası padişah tarafından kurulan güçlü istihbarata ve sansür kanunlarına rağmen Jön Türkler faaliyetlerini gittikçe arttırıyorlardı. Bu çeşit faaliyetlerle birlikte gele gele 1908’e gelindi. Bu tarihte Padişah II. Abdülhamit’i meşrutiyeti ilana zorlamak için manastırda kolağası Niyazi Bey kendi birliği ile birlikte dağa çıktı (Ceyhan, 2008:131). Aynı şeyi Binbaşı Enver Paşa’da yapınca padişah II. Abdülhamit Meşrutiyeti ikinci kez ilan etmek zorunda kaldı.

II. Meşrutiyetin ilanından sonra Osmanlı yönetim sisteminde ciddi değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler yönetimin birçok kademesinde etkili oldu.

1908’de meşrutiyet ilan edildikten sonra anayasanın bazı maddeleri değiştirilmiştir.

Bu değişikliklere göre mutlakıyet idaresi parlamenter rejime dönüştürülmüştür.

Meclis’in kabineyi düşürmesi kolaylaştırılmış, kabinenin Meclis’i feshettirmesi ise zorlaştırılmıştır. Parlamento artık kabinenin güvenoyu alamaması halinde feshedilebilecek ve üç ay içinde seçimler yapılacaktı. Kabine padişaha karşı değil, Meclis’e karşı sorumlu olacaktı. Böylece demokratik bir denetim sistemi oluşturulmuş ve Padişahın 1876’daki yetkisi sınırlanmıştır (Birecikli, 2008:219).

Kişi hak ve hürriyetleri açısından kanunun saptadığı nedenler dışında tutuklama ve cezalandırma usulleri kaldırıldı. Toplanma, miting yapma ve dernek kurma gibi haklar kabul edildi. Fakat daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti muhalefetin güçlenmesini engellemek amacıyla meclisi feshetmeyi kolaylaştırmış, basın ve düşünce özgürlüğünü kısıtlamış, kişisel eylem ve gösteri yapmayı zorlaştırmış, derneklere sınırlamalar getirmiş, işçi hareketleri ve grevleri kısıtlamıştır.

Bu yolla İttihat ve Terakki Partisi kendi otoritesini pekiştirmek ve muhalefeti engellemek istiyordu. Meşrutiyet için mücadele etmiş bir parti için bunlar birer paradokstu (Birecikli, 2008:220).

II. Meşrutiyet’in Türk siyasi hayatına getirdiği en mühim yeniliklerden birisi

“Milli Hâkimiyet” prensibidir. Milli hâkimiyet ile kastedilen, saltanat etme yetkilerini sembolik bir mahiyette koruyan hükümdarın anayasaya bağlılığa mecbur olması ve üstelik bunun meclis huzurunda yapılmasının yanında, yasamanın meclise, yürütmenin de hükümete bırakılmasıdır. I. Meşrutiyet ise hem kanun yapma hem de yürütme yetkisini padişahtan alıyordu (Birecikli, 2008:221). İkinci Meşrutiyet ile padişahın yetkileri büyük oranda meclise aktarılıyordu.

1917’de Şer’iyye mahkemeleri Adliye Nezareti’nin denetimi altına verildi.

Medreseler Şeyhülislamlığa bağlandı ve vakıfları yönetecek yeni bir Evkaf Nezareti oluşturuldu. 1913’te Alman yasalarından etkilenen yeni bir miras yasası uygulamaya konuldu. Yeni bir Vilayet İdare yasası hazırlandı. Bu yasa ile valilerin konumu güçlendirildi. Bir jandarma örgütü kuruldu ve denetimi Harbiye’den Dâhiliye Nezareti’ne verildi. İstanbul belediyesi yeniden düzenlenerek belediye başkan yardımcısı olarak “Şehir Emaneti Encümeni” adlı bir meclis kuruldu. İstanbul’da geniş bir bayındırlık programı başlatılarak; sokak ve kaldırımlara taş döşendi, elektrik ve kanalizasyon şebekesi kuruldu. Evlilikte belediye nikâhı kanun şartı oldu.

1917’de Aile Hukuku Kararnamesi çıkarılarak kocanın ikinci bir kadınla evlenebilmesi ilk kadının rızasına bırakıldı. Balkan ve I.Dünya savaşlarında yetişkin erkek nüfus askere alındığı için devlet dairelerinde boşalan yerlere kadınlar yerleştirildi. Böylece kadınlar kamu hizmetlerinde yer almaya başladı. Kızlar için ilk üniversite ve lise düzeyinde okullar açıldı (Ergün, 2009:271). Medreselerde, mekteplerle uyumu sağlanmak için, matematik ve fen dersleri arttırıldı. Medreseler evkaftan alınarak Şeyhülislamlığa verilmekle tefrik-i tedrisata gidildi. Okulların ıslahı ile uğraşmak için illerde ‘Maarif Encümenleri’ adlı meclisler açılmıştır. 1913 Tedrisat-ı İbtidaiye Kanunu ile ilköğretim 6 yıl, zorunlu ve parasız yapılmıştır (Ergün, 2009:270). Yeni yüksek okullar açılmıştır. Devlet okullarında Türkçenin zorunlu öğretim dili olmasına (Ergün, 2009:268). ve özel okulların hükümet denetimine alınmasına çalışılmıştır. Pek çok genç pedagoji öğrenimi için Fransa, İsviçre, Almanya vb. ülkelere gönderilmiştir (Birecikli, 2008:221).

Tophane ve diğer askeri fabrikalar modernleştirildi. İngilizlere iki savaş gemisi için sipariş verildi. Bunların parasını ödemek için geniş bir yardım kampanyasına girişildi. 1912’de ilk uçak alındı ve I.Dünya savaşında Osmanlı ordusunun kendi hava kuvveti vardı. Askeri eylem ve haber alma örgütü Teşkilat-ı Mahsusa resmen 1913’te kuruldu. Savaş döneminde taburlar kurması ve gizli eylemciliği ile dikkat çekti. II. Meşrutiyet’ten itibaren milli bankacılık anlayışı benimsendi. Evkaf, İtibar-ı Milli ve Ziraat bankaları kuruldu. İktisadi gücü artan Anadolu tüccarı da 1909’dan itibaren Anadolu’nun çeşitli kentlerinde yerel bankalar ve kredi kooperatifleri kurdular. Milli Sultanahmet, Milli Boğaziçi, Heyet-i Mahsusa-i Ticariye vb. şirketler kuruldu. Borçlanmayla ilgili yasa 3 Nisan 1918’de çıktı. Ulusal borçlanma denilen Milli İstikraz, devletin doğrudan halka giderek yaptığı ilk borçlanmadır. Ulusal pazarı bütünleştirmek için kara ve demiryolları inşa edildi. Telefon tesisatları kuruldu. Başkent elektrik ışıklarıyla aydınlatıldı ve elektrikli tramvay sistemi kuruldu. Korumacı gümrük duvarları ardında tarımı ve sanayisiyle birlikte kendi yağıyla kavrulacak bir ekonomi oluşturmak, milli şirketler, milli bankalar kurmak ve Müslüman esnafı örgütlemek gibi fikirler İttihatçıların yerel değerlere önem verdiklerini ve dış müdahaleye karşı olduklarını gösteriyordu.

1913 yılı Teşvik-i Sanayi Kanunu bu doğrultudaki adımlardan biridir. Bu yasa yerli sanayiye ayrıcalıklar tanıyor ve devlet desteği sağlıyordu. 1912’de kurulan Islahat-ı

Maliye Komisyonu vergi düzeninde reformlar yaptı. Aşar vergisi üzerindeki iltizamlar kaldırıldı. Tüm devlet memurlarının mali faaliyeti yeni kurulan Mali Denetim Komisyonu’na verildi. Bütün bunların toplamından çıkan sonuç olarak denilebilir ki; II. Meşrutiyetin başlıca iki niteliği vardır: İstibdat yönetimiyle mücadele etmek ve hangi biçimde olursa olsun yabancıların devletin iç işlerine karışmasına karşı koymak (Birecikli, 2008:222).

İkinci Meşrutiyet ülkeye çok geniş bir özgürlük ortamı getirdiği için, her alanda birçok dernekler kurulup çalışmaya başlamıştı. Bu arada eğitimle ilgili birçok dernekler de kurulmuş, belli bir süre çalışma yapmışlardı. Siyasî alanda faaliyet gösteren partiler de, programlarında eğitim görüşlerini belirtmiş ve uygulamaya koyacaklarını açıklamışlardır (Ergün, 2009:272).

Belgede l 2013 l i i l ili l i (sayfa 53-56)