• Sonuç bulunamadı

Fiili Görev Süresi İçinde Ortaya Çıkardığı Sonuçlar

Belgede l 2013 l i i l ili l i (sayfa 168-171)

4- Türkiye Siyasetinde İki Ayrı Askeri Figür: Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak 150

4.2. Farklılığın Ortaya Çıkardığı Sonuçlar

4.2.1. Fiili Görev Süresi İçinde Ortaya Çıkardığı Sonuçlar

Karabekir Paşa İstanbul’da yürüttüğü çalışmalarla tayinini XV. Kolordu komutanlığına çıkarttırdı. Bu görevi devralmak için 19 Nisan 1919’da Trabzon’a geldi. Orada bir miktar milli mücadele için kurulan cemiyetlerde moral aşılayan görüşmeler yaptıktan sonra Erzurum’a geçti. Erzurum’da kongre yapılması

çalışmaları önceden başlamıştı. Karabekir Paşa bu şekilde yapılan faaliyetleri hem destekledi hem de kendi kolordusu ile kongrenin güvenliğini sağladı. Daha sonra Eylül başında toplanan Sivas Kongresinde de en önemli etkenlerden birisi Kazım Karabekir olmuştur. Hem güvenliğin sağlanması hem de gündemin milli bağımsızlığa uygun devam etmesi için Karabekir Paşa özel gayret sarf etmiştir.

Karabekir Paşa Sivas kongresinin de Erzurum Kongresi gibi tam bağımsızlık kararı almasını istemekteydi. Çünkü o dönemde İngiliz veya Amerikan mandalarından birini savunmak yaygındı (Karabekir, 2009: 620; günlükler) . Kendisi bu süreçte bizzat kongreye katılmamış, kolordusunun başında kalmayı tercih etmişti. Fakat kongreden özel gayretle aldığı gizli haberlere göre Amerikan mandasının Sivas kongresinde gündeme geldiğini, Mustafa Kemal ve Rauf Orbay’ın Amerikan senatosuna bir mektup yazdıklarını, bu mektupta bir Amerikan heyetinin bizi mandaya kabul edip edemeyeceklerine dair inceleme yapmak üzere Anadolu’ya davet edildiğini öğrenir (Armağan, 2011: 104-105). Gelen Amerikan heyeti Kazım Karabekir ile de Erzurum’da görüşür ve Karabekir manda düşüncesini kesin bir dille reddeder. Milletin manda isteyenlerle aynı düşüncede olmadığını ifade eder (Karabekir, 2008: 182). Kongrelerden seçilen Heyet-i Temsiliye Ankara’ya gidip Nisan 1920’de meclis açılana kadar Karabekir Paşa tam bağımsızlık düşüncesine göre kongre faaliyetlerini desteklemek ve korumak gibi faaliyetlerde bulunmuştur.

Bir taraftan da milli mücadelenin önemli isimlerinde manda düşüncesinin oluşmasına engel olmak için ikna ve ikaz faaliyetleri yürütmekteydi.

Karabekir’in bu faaliyetleri sürdürdüğü dönemde Fevzi Paşa İstanbul’da Erkan-ı Harp reisliği, ordu müfettişliği ve Harbiye nezareti görevlerini sürdürmüştü.

Yani bu süreçte milli mücadeleye katılmak düşüncesi taşımamıştı. Hatta 24 Kasım 1919’da Mustafa Kemal’i tutuklamak için Sivas’a geldiğinde Karabekir Paşa kendisini Anadolu’ya davet etmiş, eğer gelmeyi kabul ederse Mustafa Kemal’e karşı kendisini tutacağını ifade etmişti. Fakat Fevzi Paşa Anadolu’ya gelmeyi kabul etmemiş, doğuyu dolaştıktan sonra tekrar İstanbul’a döneceğini belirtmişti. Yine de Fevzi Paşa İstanbul’daki havayı gördükten sonra gittikçe Anadolu hareketine meyletmeye başlamış, nihayetinde karar vererek 27 Nisan 1920 tarihinde Ankara’ya gelmiştir (Cebesoy, 2000: 286).

Fevzi Çakmak Ankara’ya geldikten sonra hem meclis çalışmalarına katıldı hem de İstanbul hükümetinde yaptığı görevin bir nevi devamı olan milli savunma bakanlığı görevine getirildi. Bu süreçte Kazım Karabekir Edirne mebusu olarak meclise üye olsa da fiili olarak şark cephesinde Ermenilere karşı savaşmakla meşguldü. Bu savaşlar zaferle neticelendiğinde Karabekir Paşa Şark komutanlığı görevini vekâleten yürütecek birine görevi devrederek 15 Ekim 1922’de Ankara’ya geldi. Bu süreç, Ankara’da Mustafa Kemal’in, var olan yetkilerini daha da arttırmak için çeşitli hamleler yaptığı bir dönemdi. Kazım Karabekir Mustafa Kemal’in yetkilerinin arttırılmasına karşı bir tavır takınmıştır. Mustafa Kemal’in nihai hedefi padişah olmaktı (Karabekir, 1995: 100; Paşaların Kavgası). Bunu da önce saltanatı Osmanlı hanedanına mensup yaşı küçük bir şehzadeye verip, kendisi ‘naip’ olmakla yapacaktı. Saltanatın kaldırılmasından önce Mustafa Kemal’in bu amacının farkında olan Kazım Karabekir, İsmet Paşa ile birlikte Mustafa Kemal’i ziyaret ederler.

Ziyarette Mustafa Kemal’e padişah olma arzusunun halkı ve orduyu meclisin karşısına geçireceğini ve dolayısıyla başlayan milli hareketin biteceğini ifade ederek onu bu düşünceden vazgeçirirler (Armağan, 2011: 51). Böylece saltanat 1922 Kasım’ında kaldırılır ve hilafet Osmanlı hanedanında bırakılır. Mustafa Kemal’in kendi yetkilerini arttırmaya yönelik bu tür düşüncelerine karşı Fevzi Paşanın herhangi olumsuz bir tepkisi olmamıştır.

Fevzi Çakmak’ın etkinliği Mustafa Kemal’in ölümünden sonra bir miktar değişse de genel yapı aynı kalmıştır. Çünkü Fevzi Çakmak açısından vazife değişimi olmamış eski görevini devam ettirmiştir. Bu durum Fevzi Çakmak’ın 1944 yılında Genelkurmay başkanlığı görevinden alınmasına kadar devam etmiştir. İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşına İngiltere’nin yanında katılmasına Mustafa Fevzi Çakmak’ın muhalefet ettiği görülmektedir.

Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü zamanın hükümetinden savaşa katılma kararını verebilme konusunda tam yetki alarak, Mısır’da İngiltere başkanı Curchill ve ABD başkanı Roosvelt ile bir toplantı yapar (Özçelik, 2010: 262). Bu toplantıda Türkiye’nin de İngiltere ve Müttefiklerinin yanında 15 Mart 1944 tarihinde savaşa katılması kararı alınır (Dinç, 2002). Fakat bu kararın uygulanabilmesi için mecliste görüşülüp kabul edilmesi gerekmektedir. Bu süreç işlerken Genelkurmay başkanı olan Fevzi Çakmak’ın karşıt tepkisi, alınan kararın uygulanmasına fırsat vermez.

Fevzi Çakmak 30 Ocak 1943 yılında yapılan Adana konferansında İngiltere’nin Türkiye’nin ordusunun modernleştirilmesi ile ilgili yaptığı vaatlerini yerine getirmediğini, bu nedenle ordunun savaşa hazır olmadığını, eğer savaşa girecek olursa bunun iyi netice vermeyeceğini dile getirir (Yalçın, 2011: 711). Türkiye’nin II. Dünya Savaşına girmemesinde en önemli faktörün Fevzi Paşanın bu karşıt tepkisinin olduğu görülmektedir. Mustafa Fevzi Çakmak’ın genelkurmay başkanı olduğu bu son dönemlerinde siyasi kararların alınmasında söz sahibi olmuştur.

Belgede l 2013 l i i l ili l i (sayfa 168-171)