• Sonuç bulunamadı

Aile Yapısı Araştırması 2006

2.1. Tarihsel Süreçte Türk Aile Yapısı

2.1.3. Türkiye’de Aile Yapısına ve Değerlerine İlişkin Güncel Araştırmalar

2.1.3.1. Aile Yapısı Araştırması 2006

Aile Yapısı Araştırması’nın12

amacı, Türkiye’deki ailelerin yapısını, bireylerin aile ortamındaki yaşam biçimlerini ve aile hayatına ilişkin değer yargılarını tespit etmektir. Bu araştırma, Türkiye’de aile yapısına, yaşam şartlarına ve sosyal tutum ve davranışlara ilişkin bilgilerin toplanması, sorunların belirlenmesi ve bu sorunlara ilişkin çözüm yollarının araştırılması, bu alanda yapılacak çalışmalara veri sağlaması ve sosyal politikalara yön vermesi amacıyla Türkiye İstatistik Kurumu ile işbirliği içinde gerçekleştirilmiştir. Aile Yapısı Araştırmasının veri toplama çalışması, 10 Haziran- 29 Ağustos 2006 tarihleri arasında ve Türkiye genelini kır, kent ve bölgeler düzeyinde temsil edecek bir örneklem üzerinde, yüz yüze görüşme tekniğiyle ve iki ayrı soru kâğıdı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemi 12 208 haneden oluşmaktadır. Araştırma kapsamında 18 yaş üzeri 24 647 kişiyle görüşülmüş ve 48 238 kişinin bilgisi alınmıştır. Araştırmada veriler, “Hane halkı Özellikleri”, “Evlilik”, “Çocuğa Bakış”, “Aile Akrabalık ve Komşuluk İlişkileri”, “Sosyal Tutum,

12 Daha ayrıntılı bilgi için bakınız: Aile Yapısı Araştırması 2006.

Davranış ve Beklentiler”, “Yaşlılık” olmak üzere başlıca altı başlık altında sınıflandırılmıştır. Aile Yapısı Araştırması (2006) ile Türkiye’de ailelerin bugünkü durumu ortaya çıkarılarak, hane halkı özellikleri, evlilik, aile içi ilişkiler, akrabalık ilişkileri, çocuk, yaşlı ve diğer toplumsal konulardaki değer ve tutumlar ile aile hakkında bilgilerin toplanması, bunların çeşitli değişkenler açısından analiz edilmesi ve zaman içindeki değişimin belirlenebilmesine olanak sağlayacak veriler elde edilmiştir. Şimdi önceki başlıklarımız altında ele aldığımız konularla ilişkili olarak Türkiye’de aile yapısına dair bazı verileri aktaracağız.

 Türkiye’de hane halkı büyüklüğü ortalama olarak 3,95 kişidir. Genel olarak kentsel kesimde (3,76) hane halkı büyüklüğü kırsal kesime (4,22) göre daha küçüktür. Bölgelere göre dağılımdaysa hane halkı büyüklüğü Türkiye’nin batı bölgelerinde doğu bölgelerine göre daha küçüktür. Ortalama hane halkı büyüklüğü en yüksek olan bölgeler Güneydoğu Anadolu (5,74) ve Kuzeydoğu Anadolu (5,01) iken, hane halkı büyüklüğü en az olan bölgeler Batı Marmara (3,23) ve Ege (3,42) bölgeleridir.

 Türkiye genelinde hanelerin % 6’sında 1 kişi, % 19’unda 2 kişi, % 20’sinde 3 kişi ve % 24’ünde 4 kişi yaşamaktadır. Bununla birlikte, hanelerin % 80,7’si çekirdek ailelerden, % 13’ü geniş ailelerden, % 6’sı tek kişilik hanelerden oluşmaktadır. Tek ebeveynli ve parçalanmış ailelerin de çekirdek aileler içinde sınıflanması nedeniyle çekirdek ailelerin oranı, önceki yıllarda yapılan araştırmalara göre yüksek bir oranda görünmektedir. Yerleşim yerine göre dağılıma bakıldığında kentsel alanlarda çekirdek aileler (% 83), kırsal alanlardaysa geniş ailelerin (% 17,9) oranı daha yüksektir. Hanede ev işlerinin dağılımına baktığımızdaysa kadınların % 74,1’lik oranla ev işlerinden sorumlu görüldükleriyle karşılaşmaktayız. Bu çerçevede kadınlar ailede sofra kurup kaldıran, yemek pişiren ve ütü yapan kesim; erkeklerse fatura ödeyen, ufak tefek tamiratları üstlenen kesimdir.

 Türkiye genelinde evlenen bireylerin % 20’sinin 18 yaşın altında, % 59’unun 18-24 yaş aralığında evlendiği tespit edilmiştir. 35-39 yaş aralığında evlenenlerin oranı (% 0,4) oldukça düşüktür. Türkiye’de evliliklerin büyük çoğunluğu (% 77) 18-29 yaş aralığında gerçekleştirilmektedir. Kadınlar arasında 18 yaşın altında evlenme oranı (% 32), erkeklere (% 7) göre daha yüksektir. Türkiye’de genel görünüm itibariyle kadınların erkeklerden daha küçük yaşta evlendikleri görülmektedir.

 2006 yılı verilerine göre ortalama ilk evlenme yaşı erkekler için 26,1; kadınlar için 22,8’dir. Erkek ile kadın arasındaki ortalama evlenme yaş farkı 3,3’tür. Bölgesel düzeyde ortalama ilk evlenme yaşı incelendiğinde en yüksek ortalama ilk evlenme yaşının erkeklerde 26,9 ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi ve 26,8 ile İstanbul’ da; kadınlarda 23,6 ile yine İstanbul’ da olduğu görülmektedir. En düşük ortalama ilk evlenme yaşıysa hem erkekte (24,9)

hem de kadında (21,6) Orta Anadolu Bölgesindedir. Bölgeler arasında yaş farkının en yüksek olduğu bölge 4,0 yaş ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’dir.

 Evlilik kararının nasıl alındığıyla ilgili verilere bakıldığında, evli bireylerin % 30’unun eşiyle ailesinin kararıyla görücü usulüyle evlendiği, % 30’unun kendi kararıyla görücü usulüyle evlendiği, % 28’inin ailesinin onayını alarak kendi eş seçimiyle evlendiği tespit edilmiştir. Eşiyle kaçarak evlendiğini belirtenlerin oranıysa % 6’dır. Bireylerin evliliklerinde gerçekleştirdikleri nikâh türüne ilişkin verilere göre, evli bireylerin büyük çoğunluğunun (% 86) hem resmi hem de dini nikâhlı, % 10’unun sadece resmi nikâhlı, % 4’ünün sadece dini nikâhlı oldukları görülmektedir. Yapılan evliliklerin % 85,9’unda hem resmi hem de dini nikâh türü uygulanmaktadır. Yine evliliklerin % 85,7’lik kısmında düğün yapılmaktadır. Evlenen çiftlerin % 78,8’inde erkeğin yaşı daha büyüktür.

 Türkiye’de evlilik terminolojisinde öne çıkan başlık parası uygulamasının sanılanın aksine yaygın bir uygulama olmadığı görülmektedir. Evlenirken başlık parası verilme oranı Türkiye genelinde % 16,8 iken kırsal kesimde % 23,5 ve kentsel kesimde % 13 olarak tespit edilmiştir.

 Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’deki evli bireylerin % 22’sinin eşleri ile arasında akrabalık bağı bulunmaktadır. Kentte yaşayanların % 20’sinin, kırsal alanda yaşayanların % 25’inin akraba evliliği yaptığı görülmektedir.

 Bireylerin evlenecekleri kişide aradıkları özellikler “çok önemli”, “önemli”, “önemli değil”, “istemem” şeklinde derecelendirilmiştir. Buna göre bireylerin % 52’si “ilk kez evlenecek olması”nı çok önemli bulurken, sadece % 17’si bunun önemli olmadığını belirtmiştir. Evleneceği kişinin kendisine âşık olmasının “çok önemli” olduğunu belirtenlerin oranı % 34 iken, “önemli” olduğunu belirtenlerin oranı % 55’tir.

 Bireylerin evlilik sayısı ile ilgili sonuçlara bakıldığında, % 96 oranındaki büyük çoğunluğun bir defa evlendiği görülmektedir. İki defa evlenenlerin oranı % 4, üç ya da daha fazla sayıda evlenenlerin oranıysa % 0,3’tür.

 Türkiye genelinde ailelerin sahip olduğu çocuk sayısı verilerine kır-kent dağılımına göre bakıldığında, kırsal alanlardaki ailelerin kentsel alanlardakine göre daha fazla çocuğa sahip olma eğiliminde oldukları görülmektedir. Kentsel alanlarda yaşayan aileler arasında en yüksek oran % 32 ile iki çocuğa sahip olan ailelere aittir. Bunu % 22 ile üç çocuk sahibi aileler ve % 16 ile tek çocuk sahibi aileler izlemektedir. Kırsal alanlardaysa iki ve daha fazla çocuğu olan ailelerin oranları biraz daha yüksektir.

 Araştırmaya katılan bireylere şartları uygun olsa kaç çocuğa sahip olmak istedikleri sorulduğunda, % 47 oranındaki büyük bir çoğunluk iki çocuğa sahip olmak istediklerini belirtmişlerdir. Üç çocuğa sahip olmak isteyenlerin oranı % 27 iken, dört çocuğa sahip olmak

isteyenlerin oranı % 13’tür. Kentsel alanlarda yaşayan bireyler, kırsal alanlarda yaşayanlara göre daha az çocuğa sahip olmak istemektedirler. Bölgelerle ilgili dağılımda sahip olunan çocuklardaki oranlardaki kadar fazla farklılaşma olmasa da benzer şekilde Türkiye’nin doğu bölgelerinde yaşayan bireyler, batı bölgelerinde yaşayan bireylere oranla daha fazla çocuğa sahip olmak istemektedirler. Bununla birlikte, alt öğrenim düzeyi ve alt gelir gruplarındaki bireyler, üst öğrenim düzeyindeki ve üst gelir gruplarındaki bireylere göre daha fazla çocuğa sahip olmak istemektedirler.

 Araştırma kapsamında 3-17 yaş grubunda çocuğu olan bireylere çocuklarıyla sorun yaşadıkları konular sorulmuştur. En fazla oranda sorun yaşanan konular, arkadaş seçimi (% 28), harcama ve tüketim alışkanlığı (% 28), kılık kıyafet tarzı (% 25) olarak belirlenmiştir. Yaklaşık % 15’lik bir kısmınsa yemek ve ev düzeni alışkanlığı, eğlence tarzı, aile içi ilişkiler, okul ve meslek seçimi, evlilik ve aile hayatına bakış, geleneklere bağlılık, akrabalık ilişkileri konularında sorun yaşadıkları belirlenmiştir.

 Araştırma kapsamında bireylerin nikâhsız birlikte yaşama ve evlilik dışı çocuk sahibi olma hakkındaki düşüncelerinin ölçülmesini amaçlayan iki soruya da yer verilmiştir. Bu kapsamda sorulan “Yaşadığınız çevrede nikâhsız birlikte yaşayan çiftlerin bulunması sizi rahatsız eder mi?” sorusuna bireylerin % 68’i rahatsız eder, % 19’uysa rahatsız etmez cevabını vermişlerdir. Evlilik dışı çocuk sahibi olma konusunda da “Yaşadığınız çevredeki, kişilerin evlilik dışı çocuk sahibi olmaları sizi rahatsız eder mi?” sorusu sorulmuştur. Bu soruya bireylerin % 72’si rahatsız eder, % 16’sı rahatsız etmez cevabını vermişlerdir.

 Kadınların çalışması ile ilgili soruya verilen cevaplara göre bireylerin % 84’ü kadınların çalışmasını uygun bulurken, % 16’lık bir kısım uygun bulmamaktadır. Bu oranlara bakıldığında, toplumun büyük bir çoğunluğunun kadınların çalışmasına olumsuz bakmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, kadınların ücretli bir işte çalışmasını uygun bulmadığını belirten katılımcılara “Sizce kadın neden çalışmamalıdır?” sorusu yöneltilerek bu konudaki düşünceleri alınmıştır. Kadınların çalışmasını uygun bulmadığını belirtenlerin gerekçeleri arasında ilk sırada % 63 oranı ile “kadının asıl görevi çocuk bakımı ve ev işleridir” şeklindeki yargı yer almaktadır. Diğer gerekçeler arasında % 13 oranıyla “çalışma ortamları kadın için güvenli değildir” ve “gelenek göreneklerimize aykırı”, % 7 ile “çalışan kadının çocukları mağdur olur” ve % 2 ile “ücretli bir işte çalışmak kadını yıpratır” yargıları karşımıza çıkmaktadır.

 Araştırma kapsamında sorulan “Sizce toplumda aile ilişkileri ne yöne gidiyor?” sorusuna verilen cevaplara göre ailenin gidişatı ve geleceği konusunda şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır. Aile bireylerinin % 32,2’si aile ilişkilerinin iyiye gittiğini, % 11,8’i değişmediğini, % 34,3’ü kötüye gittiğini bildirirken, % 21,7’sinin bu konuda herhangi bir

fikri bulunmamaktadır. Türk toplumunda bireylerin % 12,6’sı ailelerini çok mutlu, % 65’i mutlu, % 20,1’i orta düzeyde mutlu, % 1,8’i mutsuz, % 0,4’üyse çok mutsuz olduklarını belirtmişlerdir.

2.1.3.2. Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması