• Sonuç bulunamadı

Çocuğun Değeri Araştırması II (2003)

1.1.3. Aile Değişimi Kuramı

1.1.3.2. Çocuğun Değeri Araştırması II (2003)

Çocuğun Değeri Araştırması’nın Türkiye’de gerçekleştirilen ikinci ayağı 2003’te gerçekleştirilmiş olmakla birlikte, ÇDA I’in tam bir tekrarı olmadığı için iki çalışma arasında yöntemsel farklılıklar bulunmaktadır. ÇDA I tüm ulusu temsil eden bir örneklem kullanırken, ÇDA II kentsel orta/üst sosyoekonomik statü, kentsel düşük sosyoekonomik statü ve kırsal kesimi içeren bir örneklem kullanılmıştır. Her tabakada okul öncesi çocukların genç anneleri, ergenlerin orta yaşlı anneleri ile onların anneleri yani ergenlerin anneanneleri yer almıştır. Bununla birlikte daha yaşlı annelerin ergen çocuklarıyla da görüşme gerçekleştirilmiş ve toplam örneklem sayısı 1025 olmuştur. ÇDA II’deki daha genç anneler, ortalama yaşlarındaki

benzerlikler nedeniyle 1975’teki araştırmadaki genç anne örneklemiyle karşılaştırılmış ve aşağıda belirttiğimiz bulgular elde edilmiştir (Kağıtçıbaşı, 2010, s. 189-193):

 ÇDA II’deki en dikkate değer bulgu, çocukların ekonomik/faydacı değerindeki düşüş ve psikolojik değerindeki keskin yükseliştir. Katılımcıların 1975 ve 2003 yıllarındaki çocuk sahibi olma isteklerinin nedenleri karşılaştırıldığında neşe, zevk, sevgi vb. psikolojik değerler ÇDA II’de ön plana çıkmıştır. Buna karşılık çocuğun yaşlılık güvencesi olarak görülmesi, maddi yararı ve erkek çocuk sahibi olma isteğiyse daha önemsiz nedenler olarak belirtilmiştir. ÇDA II’de katılımcılar çocuklardan daha az ekonomik/maddi yardım beklentisi içindedirler. Bu bulgular Kağıtçıbaşı’nın (2010) aile değişimi kuramını, özellikle psikolojik/duygusal bağlılık modelini destekler ve sosyoekonomik gelişim ile azalanın maddi nesiller arası bağımlılıklar olduğunu gösterir niteliktedir ki, psikolojik bağlılıklarda azalma yoktur.

 ÇDA II’de farklı tabakalar arasındaki değişiklikler de incelenmiştir. Özellikle çocukların ekonomik değeri, en yüksek oranda kırsal kesim katılımcıları; en düşük oranda da kentli-orta/yüksek sosyoekonomik düzeye sahip olan katılımcılar tarafından vurgulanmıştır. Buna karşılık psikolojik değerin, gruplar arası az farklılıklarla herkes için önemli olduğunun görülmesi, aile için duygusal bağların çok önemli olduğunu göstermiştir. Bu durumun kentli- orta/yüksek sosyoekonomik düzey grubunda bağımlı aile modelinin değil, psikolojik/duygusal olarak karşılıklı bağlı aile modelinin ortaya çıktığını göstermesi Kağıtçıbaşı’nın (2010) aile değişimi kuramını desteklemektedir.

 Çocuklardan beklenen özellikler incelendiğinde ÇDA I’de anne-babayı dinlemek (itaat) ve iyi bir insan olmak en önemli özelliklerken ÇDA II’de en az önem verilen özellikler haline gelmişlerdir. ÇDA I’de bağımsızlık/kendine güven hiç vurgulanmazken, ÇDA II’de, özellikle de kentli-orta/yüksek sosyoekonomik düzey grubunda arzu edilen bir özellik olarak belirmiştir. Kağıtçıbaşı (2010) bu değişimin psikolojik/duygusal bağlı aile modelinde çocuk yetiştirmede özerkliğin ortaya çıkışını yansıttığını ve yine kuramını desteklediğini belirtmektedir.

 ÇDA II, katılımcıların çocuğun cinsiyetine ilişkin tercihlerinde de oldukça farklı veriler ortaya koymuştur. ÇDA I’deki zorunlu seçimli maddede, % 84 oranında erkek çocuk tercih edilirken, kız çocuğun tercih oranı % 16 oranında olmuştur. Bu oran kadınlarda % 75 erkek çocuk ve % 25 kız çocuk olarak tercih edilmiştir. ÇDA II’de zorunlu seçimli madde sadece kentli örnekleme uygulanmış ve kentli annelerin % 41,1 erkek ve 58,9 kız çocuğu tercih ettikleri görülmüştür. Çocuğun cinsiyetine ilişkin tercihler, kentli-orta/yüksek sosyoekonomik düzey grubunda kentli-düşük gelir grubuna göre daha fazla tersine dönmüştür. Kağıtçıbaşı (2010) bu farklılığın önemli zamansal ve sosyal-yapısal değişiklikleri yansıttığını ve aile değişimi kuramının varsayımını bir kez daha desteklediğini belirtmektedir. Benzer şekilde

doğurganlık tutum ve davranışlarını yansıtan gerçek, istenen ve ideal çocuk sayıları hem önceki veriler hem de aile değişimi kuramının varsayımlarıyla uyumludur.

Kağıtçıbaşı’ya (2010, s.174-177) göre ÇDA, bir aile değişimi kuramıdır ve içerdiği üç farklı aile modelini oluşturmasında yol gösterici olmuştur. Bu kuram benliği ailenin içerisine, aileyi de kültürel ve sosyoekonomik çevrenin içine oturtan bağlamsal bir kuramdır. Aile hem sosyal hem de psikolojik özellikleriyle incelenmektedir. Ailenin sosyal özellikleri aile yapısı açısından, psikolojik özellikleriyse etkileşim ve toplumsallaşmayı da içeren aile sistemi açısından ele alınmaktadır ki aynı zamanda işlevsel bir kuramdır çünkü hem ailenin etkileşim biçimlerine hem de benliğin toplumsallaşması ve gelişiminin altında yatan dinamiklere eğilmektedir. Kağıtçıbaşı (2010) üç farklı aile modelini, aile sisteminin ve işleyişinin farklı sosyoekonomik bağlamlardaki prototipleri olarak oluşturmuştur. Bu örüntüler, var olan ailelerin tam bir tanımı olarak değil, farklı kuramsal yapılandırmaların birer taslağı olarak görülmüştür. Üç farklı aile modeli, aile özelliklerinin farklı bileşkelerini içermektedir. Bu modeller; karşılıklı bağımlı aile modeli, bağımsız aile modeli ve psikolojik/duygusal bağlı aile modeli olarak adlandırılmaktadır. Şimdi bu üç aile modelinden kısaca söz edeceğiz.

Bağımlılık Modeli

Toplumsal ve ailesel düzeyde tipik bir bağlılık kültürü örneği olan karşılıklı bağımlı aile modeline özellikle ataerkil aile yapısına sahip, sıkı bağlarla birbirlerine bağlanmış insan ve aile ilişkilerinin görüldüğü geleneksel, kırsal toplumlarda rastlanmaktadır. Bu tip aileler, akrabalarıyla karşılıklı bir bağımlılık içindedir. Yaşlılık dönemine ait herhangi bir sosyal güvencenin bulunmadığı durumlarda, yaşlılar için en büyük güvence çocuklarıdır. Nesiller arası karşılıklı bağımlılık en çok bu noktada devreye girmektedir. Önce çocuk anne-babaya bağımlıyken yaşlanmayla birlikte anne-baba çocuğuna bağımlı hale gelebilmektedir. Bu modelde, bağımsız çocuk yetiştirmek kabul görmemekte, aile ve kişilerarası ilişkilerde hem duygusal hem de maddi boyutta bağımlılık görülmektedir.

Bağımsızlık Modeli

Endüstrileşmiş, kentli, orta sınıf Batı toplumunun ideal ve tipik aile modeli olan bağımsız aile modeli, ayrışmışlık kültürünün yani bireyciliğin egemen olduğu toplumlara aittir. Hem ailenin diğer ailelerden hem de aile bireylerinin birbirinden bağımsız ve ayrışmış olması üzerine kurulu olan bağımsızlık modeli, gerçek durumdan çok, ideal ya da normatif olanı yansıtmaktadır. Bu modelde nesiller birbirinden ayrışmakta ve hem duygusal hem maddi kaynak yatırımı anne-babaya değil, çocuğa yönelmektedir. Ataerkilliğin öneminin azalması, refah düzeyinin yükselmesi, kadının aile içindeki konumunun değişmesi, erkek çocuk tercihinin ve doğurganlığın azalması bağımsız aile modelinin ortaya çıkışında etkilidir. Bu durumda çocuğun ekonomik değeri azalırken bir ortamda, çocuğa atfedilen psikolojik değer

artmaktadır. Aynı zamanda çocuk yetiştirmede denetime ve otoriter anne-baba davranışına daha az yer verilirken serbestliğe yönelik anne-baba davranışı ön plana çıkmaktadır.

Duygusal ya da Psikolojik Bağlılık Modeli

Bağlılık kültürüne sahip toplumlarda sosyoekonomik gelişmeyle ortaya çıkan bağlamsal ve ailesel değişimler üçüncü bir modeli gerekli kılmaktadır. Karşılıklı duygusal/psikolojik bağlılık modeli olarak karşımıza çıkan bu modelde, duygusal alanda karşılıklı bağımlılık görülürken, maddi alanda hem birey hem aile düzeyinde bağımlılık söz konusudur. Bu model bağlılık kültürüne sahip gelişmiş ve kentleşmiş bölgelerde daha yaygındır. Nesiller arası duygusal/ psikolojik bağlılığın devam etmesi, genç yetişkinlerin duygusal/psikolojik yatırımlarını hem anne-babalarına hem de çocuklarına yöneltmelerine neden olmaktadır. Maddi kaynak akışıysa çocuklara yöneliktir. Çocuklardan ekonomik yarar sağlamak söz konusu olmadığı için bireylerin çocuk sahibi olma nedeni çocuğun sağladığı psikolojik doyumdur. Buradaki duygusal bağlılık sevgi anlamına gelmemektedir. Bu modelde aile üyeleri birbirlerini diğer iki modele oranla daha fazla sever gibi bir iddia yoktur ve bu aile yapısında bireyleşme ve özerkliğe imkân tanınmaktadır.

Türkiye’deki aile dinamiklerini ve zaman içindeki değişim ve sosyo-ekonomik gelişmeyi anlamayı kolaylaştıran en önemli araştırmalardan biri olarak kabul edilen ve Kağıtçıbaşı’nın Aile Değişimi Kuramı’nın da temelini oluşturan Çocuğun Değeri Araştırması I ve II’yi genel hatlarıyla aktarmaya çalıştık. Ancak günümüzde alışılmış aile modelleri dışında alternatif yaşam biçimleri ortaya çıkmış ve bu modeller aile kurumuyla benzerlikler göstermiştir. Şimdi toplumsal değişmeyle birlikte aileye ve evliliğe alternatif olarak ortaya çıkan oluşumlardan söz edeceğiz.