• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması

2.1. Tarihsel Süreçte Türk Aile Yapısı

2.1.3. Türkiye’de Aile Yapısına ve Değerlerine İlişkin Güncel Araştırmalar

2.1.3.2. Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması

(2010) amacı, Türkiye’deki toplumsal değerlerin ve kültürel eğilimlerin incelemek ve demografik özellikleri içinde Türk ailesinin sahip olduğu değerler sistemini araştırmaktır. Araştırma kapsamında Türkiye’de aile yapısı ile ilgili temel değerlerin incelenmesi ve zaman içinde aile değerlerindeki değişimin ölçülmesini sağlayacak ölçme araçlarının geliştirilmesi ve bu alandaki temel verilerin elde edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşabilmek için bir alan araştırması tasarlanmış ve toplumdaki aile değerlerinin belirlenebilmesi için nicel ve nitel olmak üzere iki ayrı araştırma gerçekleştirilmiştir. Nicel araştırmada kullanılmak üzere önceki araştırmalardan da yararlanılarak bir Aile Değerleri Ölçeği geliştirilmiş ve aileyle ilgili diğer konuları da ele alan bir soru formu aracılığıyla uygulanmıştır. Araştırma sürecinde nicel veri toplama kapsamında 6000 hanede yüz yüze görüşme ile anket uygulaması; nitel veri toplama kapsamında 120 görüşme gerçekleştirilmiştir.

Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması’nda elde edilen bulguların tamamına burada değinemeyeceğimiz için Türkiye’de aile yapısı ile ilgili temel değerlere yönelik önceki başlıklarımızda ele aldığımız konularla ilişkili olan bazı verileri aktarmakla yetineceğiz.

 Araştırma sonuçlarına göre Türk toplumunda aile kurumu çok değerlidir. Aile, katılımcıların % 99,3 oranında önem ve değer verdiği unsurdur. Bu oran, Türk toplumunda ailenin toplumsal yapının en önemli unsuru olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Araştırmaya katılanların % 83,7’si “Maddi ve manevi sorunlar olduğunda başvurulması gereken ilk yer ailedir” ifadesine; % 90,3’ü “Ailemin iyiliği için her türlü sıkıntıya katlanabilirim” ifadesine katıldıklarını belirtmişlerdir. Bu değer ifadelerine olan yüksek oranda katılım Türk toplumunun aileye verdiği değeri bir kez daha ortaya koymaktadır.

Araştırmaya katılanların % 84,1’inin “Aile içi sorunlar başkalarını değil yalnızca eşleri ilgilendirir” ifadesine katılması eşler arasındaki sorunların kendilerinin çözmesi gerektiği düşüncesinin Türk aile yapısında yaygınlaştığını göstermektedir. Bununla birlikte, “Aile içi ilişkiler eşler kadar anne-babaları da ilgilendirir” ifadesine % 66,3 oranında bir katılım da söz konusudur. Türk ailesi, aile büyüklerine saygı duymakta ve onların aile içinde sözünün dinlenmesi gerektiğini düşünmektedir. Aile içi sorunlarınsa sadece eşlerin özelinde olduğunu ve onlar tarafından çözülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

13 Daha ayrıntılı bilgi için bakınız: Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması (2010).

 Araştırma sonuçlarına göre çocuk, aile değerleri içinde çok özel bir konuma ve değere sahiptir. Çocukların kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmesi ifadesi katılımcılar tarafından % 91 oranında benimsenmektedir. Benzer bir şekilde, çocukların evleneceği kişiyi kendisinin seçmesi gerektiğini düşünenlerin oranı % 83,7’dir. Katılımcılar, ister erkek (% 57,4) ister kız (% 48,4) olsun çocuklarının on sekiz yaşına geldiklerinde kendi kararlarını alabilmeleri gerektiği düşüncesini de genel anlamda onaylamaktadır. Ancak çocuklarının gelecekle ilgili beklentilerinde, ailelerin etkin bir rol almak istedikleri de görülmektedir.

 Erkek çocuğun aileye itibar kazandırdığına ilişkin anlayış Türk ailesinde artık kabul görmemektedir. Katılımcıların % 56,1’i “Erkek çocuk sahibi olmak daha çok itibar kazandırır” ifadesine katılmadığını belirtmiştir. Bu ifadeye katılanların oranı % 28,5’tir. Bunun yanı sıra, çocuk eğitiminde dayağın etkili bir yol olmadığı konusunda katılımcıların % 64,4’ü aynı fikirdedir.

 Evliliğin temelinin sadakat olduğuna inananların oranı % 89,9’dur. Sadakati zedeleyici davranışlar hem kadınlar hem de erkekler için kabul edilmemektedir. “Kadının aldatması asla affedilemez” ifadesi % 82,4 oranında, “Erkeğin aldatması asla affedilemez” ifadesi % 72,2 oranında desteklenmektedir. Buna rağmen, “Evli de olsa erkekler çapkınlık yapabilir” ifadesine % 20,3 oranında bir katılım da söz konusudur.

 Evlilikte önem verilen bir diğer konu, fedakârlıktır. Katılımcıların % 91,6’sı evlilikte eşlerin her türlü fedakârlığı yapması gerektiğini düşünmektedir.

Boşanmaya yönelik bakış açısını ölçen “Anlaşamayan eşler boşanmaktan

kaçınmamalıdır” ifadesine katılımcıların % 60,6’sı katıldığını, % 21,2’si katılmadığını ve % 18,2’si de kararsız olduğunu belirtmektedir.

 Kadının rollerine yönelik ifadeler kadının konumundaki değişimi gösterir niteliktedir. “Bir kadının asıl görevi çocuk bakımı ve ev işleridir” ifadesine % 50,8 oranında katılım, kadının çocuk bakımı ve ev içi rollerini ön planda tutan anlayışın değer kaybettiğini göstermektedir. Katılımcıların % 64,1’i ev işlerinde kadın kadar erkeğin de sorumlu olduğunu belirtmektedir.

 Türk toplumunun ataerkil yapısına uygun bir biçimde, katılımcıların % 66,4’ü ailenin reisinin erkek olduğunu ve % 61’i ailenin geçiminden erkeğin sorumlu olduğunu düşünmektedir. Benzer şekilde katılımcıların % 82,2’si Türk aile yapısında evlilik dışı cinsel ilişkiyi hem kadın hem de erkek için onaylamamaktadır. Evlenmeden çocuk sahibi olunmasına katılımcıların % 82,4’ü, nikâhsız birlikte yaşamayaysa % 79,7’si karşı çıkmaktadır.

Katılımcılar tarafından “Günlük hayatı dini kurallara göre yaşamalıdır” ifadesinin % 70,3; “İnsan sık sık dua etmelidir” ifadesinin % 85,3 ve “Aile dini ve manevi değerlerine bağlı

olmalıdır” ifadesinin % 87,1 oranında desteklenmesi, Türk toplumunda dini kuralların günlük yaşam içinde ne kadar önemli bir yer teşkil ettiğini ve aile içinde dini ve manevi değerlere bağlılığın yüksek oranda devam ettiğini göstermektedir. Ancak bu bağlamda Türkiye’de 2000’li yıllardan itibaren yaşanmakta olan siyasal süreçler de göz önünde bulundurulmalıdır.

 Çocukların niteliklerinin önemsenme düzeyi nasıl bir çocuk yetiştirmek istendiğinin de belirleyicisidir. Araştırma verileri ailelerin, aile büyüklerine saygılı (% 99,7); sorumluluklarını yerine getiren (% 99,7); özgüvenli (% 99,6); kendi hakkını savunabilen (% 99,3); bağımsız düşünebilen-karar verebilen (% 98,2) ve üniversite mezunu olan (% 97,3) bir çocuk yetiştirmeyi arzuladıklarını göstermektedir.

Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması’nın nitel verileri, nicel verilerle paralellik göstermektedir. Nitel araştırma sonuçları, ailenin Türk toplumu için güçlü ve etkili bir kurum olduğunu ve bizzat kendisinin bir değer olarak görüldüğünü göstermektedir. Sahip olunan değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasında ailelerin bilinçli davrandığı belirlenmiştir. Aile değerleri bağlamında akrabalık ilişkilerinin titizlikle sürdürülmesi düşünülmekte ve bu ilişkiler ailenin geleceği ve güvenliği için önem taşımaktadır. Evliliği ve aileyi önemseyen Türk toplumu, duygusal bağı evliliğin temeline yerleştirmektedir. Nitel görüşme sonuçlarında aile çocuk üzerinden değerlendirilmekte ve çocuk merkeze oturtulmaktadır. Aynı zamanda çocuk, hem ailenin hem de toplumun geleceğinin garantisi olarak görülmekte, bu nedenle de çocuğun eğitimi, geleceği, işi, evliliği önemsenmektedir. Geleneksel değerler de aile için ayrı bir önem taşımaktadır. Aile, bir yanıyla geleneksel değerler etrafında kurulmakta ve sürdürülmektedir. Bu özelliği ile muhafazakâr bir karaktere sahiptir. Bu bakımdan toplumsal değişme sürecinde önemli dönüşümler ve yıpranmalara maruz kalmasına rağmen geleneksel değerlerin yaşatılması konusunda ailelerde belirgin bir uzlaşının olduğu görülmektedir. Bu araştırma Türk toplumunda ailenin, günümüzde de bütün yönleriyle önemsendiğini ve değerli bir kurum olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.

Sonuç olarak değişen toplumsal koşullarla birlikte toplumun en temel birimi olan aile kurumu tanımı, yapısı, türleri ve işlevleri bakımından önemli bir değişim sürecinden geçmektedir. Tarihsel süreç içinde aile, özellikle kentleşme ve sanayileşme ile birlikte geleneksel geniş aile yapısından çekirdek aileye dönüşmekte; geleneksel akrabalık bağları zayıflamakta ve ailenin işlevleri farklılaşmaktadır. İşlevlerinin bir kısmını diğer toplumsal kurumlara aktaran aile yapısı içinde boşanma, evlilik dışı doğum ve tek ebeveynli aile oranları, yeniden evlenmeler sonucu üvey aile oluşumları, evlenmeksizin birlikte yaşamayı ya da bekâr kalmayı tercih edenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.

Toplumun temelinde ailenin, ailenin temelinde de evliliğin yer alması evlilik kurumuna ayrı bir önem kazandırmaktadır. Günümüzde bireyler evliliğe, eskiden olduğundan daha fazla

anlam yüklemekte, bunun doğal bir sonucu olarak da, evlilikle ilgili beklentiler artmaktadır. Ailede meydana gelen bir başka değişim alanıysa aile yapısı içinde çocuğun değişen konumu ile ilişkilidir. Özellikle gelişmiş ülkelerde ailelerin sahip olduğu çocuk sayıları azalırken, tek çocuk sahibi olmayı tercih eden ailelerin sayısı artmakta ve günümüzün çocuk-merkezli aileleri ortaya çıkmaktadır. Bütün bu değişimlerden de görüldüğü gibi, günümüz toplumlarında aile yapıları tek tip olmaktan çok çoğulcu bir görünüm sergilemektedir. Günümüz toplumlarında evliliğe, aileye alternatif yaşam biçimleri ve yeni aile türleri de varlık göstermektedir. Yaşanan tüm toplumsal değişmelere rağmen ailenin, bütün toplumlarda toplumun devamlılığını sağlayan, çocukların bakımı ve eğitimi açısından en önemli toplumsal kurum olma özelliğini devam ettirdiği, yakın gelecekte de devam ettireceği görülmektedir.