• Sonuç bulunamadı

Çocuğun Değeri Araştırması I (1975)

1.1.3. Aile Değişimi Kuramı

1.1.3.1. Çocuğun Değeri Araştırması I (1975)

Kore, Filipinler, Singapur, Tayvan, Tayland, Türkiye, Endonezya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Almanya’da gerçekleştirilen Çocuğun Değeri Araştırması, 1970’lerde ve büyük bir çoğunluğu doğurgan yaşlarda kadından oluşan 20.000’den fazla evli birey ile yürütülmüştür. Bu araştırmada anne ve babaların çocuk sahibi olma konusundaki istekleri, çocuklarına atfettikleri değerler, doğurganlık tercihleri gibi konular incelenmiştir. Yakın zamandaysa bu ülkelerin çoğunda, Trommsdorff ve Nauck (2003) tarafından başlatılan yeni bir ÇDA ile kısmi olarak tekrar yapılmıştır. Türkiye’deki örneklem sayısı yaklaşık 2300 bireydir.

Dokuz ülkede gerçekleştirilen araştırmada, anne-babalar tarafından atfedilen değerler faktör analizine tabi tutulmuş ve Hoffman ve Hoffman’ın (1973) kavramsal şemasına dayanan

4

Daha ayrıntılı bilgi için bkz: Çiğdem Kağıtçıbaşı / Çocuğun Değeri Araştırması I (1975) ve Çocuğun Değeri Araştırması II (2003).

*Ç. Kağıtçıbaşı, Çocuğun Değeri: Türkiye’de Değerler ve Doğurganlık, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, 1982 *Ç. Kağıtçıbaşı, “Old-age security value of children: Cross- national socio-economic evidence”, Journal of Cross-Cultural Psychology, 13, 1982, s. 29-42

*Ç. Kağıtçıbaşı, “Türkiye’de Aile Kültürü”, Çağdaş Kültürümüz: Olgular – Sorunlar, ÇYDD, 1991 *Ç. Kağıtçıbaşı, Benlik, Aile ve İnsan Gelişimi, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010.

üç adet ana değer tipi bulunmuştur: Ekonomik/faydacıl, psikolojik ve sosyal (Kağıtçıbaşı, 2010, s. 171-173).

Ekonomik anlamda çocuğun değeri, çocukların sağladığı ekonomik değerlere dayanmaktadır. Bu anlamdaki en önemli faktörse yetişkin evladın yaşlı anne-babaya sağladığı yaşlılık güvencesidir. İkinci değer tipi olan psikolojik değer, çocuğun anne-babasına verdiği mutluluk, gurur, sevgi ve birliktelik gibi doyumlarla ilgilidir. Üçüncü değer tipi olan sosyal değerlerse evli yetişkinlerin çocuk sahibi olduklarında kazandıkları genel sosyal kabul ile ilişkilidir. Özellikle de erkek çocuk sahibi olmak, ailenin devamlılığı açısından oldukça önemli bir sosyal değer olarak kabul görmektedir.

 Araştırma sürecinde elde edilen bulgular, özellikle ekonomik anlamda çocuğun yaşlılık güvencesi olarak görülmelerinin daha az gelişmiş ülke ve bölgelerde daha önemli bulunduğu görülmüştür. Yoksulluğun hâkim olduğu, bireylerin sosyal güvenceden yoksun bölgelerde aileler çocuklarının ekonomik desteğine ihtiyaç duymaktadırlar. Özellikle de ataerkil aile yapılarında kız çocuğun evlenip haneden ayrılacak ve aile ekonomisine katkıda bulunmayacak olması gibi düşünceler nedeniyle erkek çocuk daha fazla oranda tercih edilmektedir. Araştırmada, kadınların çocuk doğurma nedeni olarak, Endonezya’daki iki alt örneklemde % 93 ve % 98, Filipinler’de % 89, Tayland ve Tayvan’da % 79 ve Türkiye’de % 77 oranında çocuğun yaşlılık güvencesi olarak görüldüğü saptanmıştır. Bu değerin Almanya ve ABD’de sadece % 8 oranında olması yukarıda da değindiğimiz gibi toplumların sosyo- ekonomik bakımdan gelişmişlik düzeyiyle ilişkisini göstermektedir. Türkiye’yi ele aldığımızda, yaşanılan bölgenin gelişmişlik düzeyi arttıkça, kadınlar için çocuğun yaşlılık güvencesi anlamındaki değeri azalmaktadır. Benzer bir şekilde bu oranın kadının çalıştığı işten ve eğitim düzeyinden de etkilendiği belirlenmiştir ki, aynı durum erkekler için de söz konusudur.

 Diğer bir faydacıl değer olarak görülen çocukların ev işlerine yardımı, anne-babaların eğitim düzeyleri yükseldikçe belirginliğini kaybetmektedir. Bu oran hiç eğitimi olmayanlar için % 28, ilkokul düzeyinde % 22, lise düzeyinde % 11 ve üniversite düzeyinde eğitim görenlerde % 0’dır. Benzer bir şekilde çocukların ekonomik anlamda yardımı da anne- babaların eğitim düzeyleri yükseldikçe belirginliğini kaybetmektedir.

 Tüm bunlara tezat oluşur biçimde, çocukların psikolojik değerinin, refah düzeyi yüksek olan yerlerde ve kentsel yaşam koşullarında daha belirgin olduğu görülmüştür. Bunun nedeni, çocukların artık aile ekonomisine katkısının bulunmaması, hatta tam tersine oldukça masraflı olmalarıdır. Göreceli olarak çocukların psikolojik anlamda değeri, çocuk sahibi olma konusunda oldukça önemli bir neden teşkil etmektedir. Ekonomik olarak bir katkısı olmasa da, çoğu kişi çocuk sahibi olmayı arzular. Görülüyor ki, çocuklara atfedilen değerler ve

aileyle toplumdaki yerleri farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıkların önemli bir boyutu kırsal-kentsel ve sosyoekonomik farklar, başka bir deyişle, toplumsal ve sosyoekonomik anlamda gelişim düzeyidir.

 Çocuğun ekonomik değeri çocuk sayısı ile ilişkiliyken, psikolojik değeri için aynı durum söz konusu değildir. Türkiye’de ailedeki çocuk sayısının, çocuğun psikolojik değeriyle ters, ekonomik değeriyle doğru orantılı olduğu saptanmıştır. Türkiye’deki araştırma bulgularında da, iki çocuk sahibi olan kadınlardan çocuğun ekonomik değerini vurgulayanlar daha fazla çocuk isterlerken, psikolojik değerini vurgulayanlar başka çocuk sahibi olmak istemediklerini belirtmişlerdir. Araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda, kırsal, düşük refah ve sosyoekonomik düzeydeki toplumlarda, yetişkin çocuğa bağımlılık ve buna bağlı olarak yüksek doğum oranına; çocuğun ekonomik değeri ve yaşlılık güvencesi olarak görülmesi ön plana çıkmaktadır. Ayrıca erkek çocuk tercihine çokça rastlanmaktadır ki erkek çocuk tercihi çocuğun ekonomik değeriyle yakından ilişkilidir. Özellikle ataerkil toplumlarda erkek çocuklar daha güvenilir bir yaşlılık güvencesi ve ekonomik yarar kaynağıdır. Bununla birlikte erkek çocuk tercihi, doğurganlıkla da ilişkilidir; yüksek doğurganlık en azından birkaç erkek çocuğun hayatta kalmasının garantisi olarak görülebilir.

 Bahsedilen bulgular, yüksek doğurganlığın altında yatan dinamiklere de işaret etmektedir. Bu çerçevede toplumsallaşma değerleri aile-grup sadakatini ve anne-babaya maddi katkıyı desteklemektedir. Bu değerler nesiller arası karşılıklı bağımlılık sistemi içinde ailenin devamlılığı açısından işlevseldir. Bu tip aile etkileşimi, kendisini çocuk yetiştirme biçimlerinde de göstermektedir. Çocuk yetiştirme konusunda özerklikten çok denetim içeren itaat ve bağımlılık yaklaşımı burada önemlidir. Bu nedenle Türkiye’deki ÇDA’da, çocuklarda en çok istenilen nitelik olarak çocuğun anne-babasının sözünü dinlemesi (kadınlarda % 59, erkeklerde % 61 oranında) vurgulanmıştır. Buna karşılık çocuğun bağımsız ve kendine güvenli olması erkeklerde % 17, kadınlarda % 19 oranında tercih edilmiştir.