• Sonuç bulunamadı

Hasta ve Yakınları Açısından Etkileri

2.6. Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddetin Etkileri

2.6.2. Hasta ve Yakınları Açısından Etkileri

Sağlık çalışanları ile hasta ve hasta yakınları arasında şiddet olayının gerçekleşmesi, hastaların hastalık durumunun daha da kötüleşmesine neden olabilir, hatta tedavi sürecinin tamamlanamaması ile neticelenebilir. Nitekim literatürde uzun süreli bakım gören agresif hastaların personel tarafından güç kullanılarak tedavi edilebildiği ya da bakım verenler tarafından istismar edilebildiği belirtilmektedir (Cooper ve Swanson, 2002: 1-67). Şiddet hem sağlık çalışanlarında (hastaya yeterli zaman ayırmada, hasta ihtiyaçlarına cevap vermede) hem de hastalarda (verilen

111 hizmetten memnuniyetsizlikte artış) bakım kalitesinde bir düşmeye neden olmaktadır (Gerberich vd., 2002: 495-503).

Hastalar ya da hasta yakınları tıp mesleğinin her tür hastalığı iyileştirebilmesini beklemekte, bu nedenle hastalara yapılacak başka bir şeyin olmadığı ve artık hiçbir tedaviye yanıt vermedikleri söylenince, kızmaktadırlar. İnsanlar, tamircinin arabalarını onarması gibi tıbbın da her türlü hastalıklarını iyileştirmesini, eskiyen parçalarını yenilemesini beklemekte, eğer hastalıkları çok masraf gerektiriyorsa ki çoğunlukla öyle oluyor, kızgınlıkları daha çok büyümektedir (Gordon ve Edwards, 1997: 205).

Hastalık nedeniyle gergin, isyankar, kederli, paniklemiş olan hastalar, bu stres karşısında savunma mekanizması olarak fiziksel veya sözel şiddete başvurabilmektedir (Yeşildal, 2005: 280). Hasta ve yakınlarının doktordan ve sağlık kurumlarından rasyonel olmayan yüksek beklentileri de şiddeti doğurmaktadır. Hasta ve yakınlarının doktorun dilediği hastayı iyi etme gücüne sahip olduğuna inanmaları, doktorun iyileştirmekle değil hasta için gereken müdahaleyi güncel tıbba ve hukuka uygun olarak ve özenle yapmakla yükümlü olduğunu bilmemeleri, hastanın iyileşmemesi, ölüm veya sakatlanma olması durumunda bunun, doktorun zamanında ve doğru teşhis koyup, uygun tedaviyi yapmamasından kaynaklandığını düşünmeleri, şiddet uygulamakta kendilerini haklı görmelerine yol açmaktadır (Aydın, 2008: 5).

Toplum gözüyle sağlık çalışanlarına şiddetin tesbitini yapmak amacıyla İlhan ve arkadaşlarının çalışmasında (2013: 10) katılımcıların % 20’sinin sağlık çalışanının şiddeti hak ettiğini düşündüğü belirlenmiştir. Şiddeti hak ettiğini düşünme nedeni olarak en sık hastayla yeterince ilgilenmeme olduğu saptanmıştır. İnsanların sağlık çalışanlarından çok fazla beklenti içinde bulunmaları, bu beklentileri yerine gelmeyince şiddete başvurmaları ve bunu hak olarak ifade etmeleri önemli bir sorundur. Sağlık çalışanları şiddeti hak ediyor şeklinde cevap verenlerin çoğunluğunun erkek, 30 yaşaltı ve eğitimsiz kişiler olduğu saptanmıştır. Şiddet uygulamanın bir hak arama yöntemi olduğunu düşünenlerin oranı % 20,3 iken, katılımcıları en çok sinirlendiren durum muhatap alınmamaları % 28, kurtarılamayan hastalar için doktorların dövülmesi veya öldürülmesi gerektiğini düşünenlerin oranı % 13,3 olarak ortaya çıkmıştır. Sağlık çalışanların darp edilmesi veya öldürülmesi

112 haberi karşısında memnun olanların oranı % 14,3 olarak belirlenmiştir. Sağlık çalışanına yönelik şiddetle ilgili olaylar medyada yer almalıdır’’ önermesine katılımcıların % 67,3 ile katıldığını belirtmiştir.

Toplumun sağlık çalışanlarına uygulanan şiddete bakış açısı konulu uzmanlık teziyle Sarcan, şu sonuçlara ulaşmıştır (2013: 43-45):

“Bazı hasta yakınları, kurtarılamayan hastaları için müdahaleyi yapan doktorun dövülmesi/öldürülmesi gerektiğini düşünüyorlar ve öldürmek için teşebbüste bulunuyorlar. Siz buna katılıyor musunuz?” sorusuna katılımcılar tarafından verilen cevapların analizinden elde edilen sonuçlara göre % 86,7’si düşünceye kesinlikle katılmadıklarını, % 13,3’ü bu düşünceye katıldıklarını belirtmiştir. Herhangi bir nedenle sağlık çalışanına şiddet uygulama isteğinizi engelleyen en önemli neden nedir?” sorusuna verilen cevaplar incelendiğinde ilk üç sırada şunlar yer almaktadır: % 35,6 görevli polisin hazır olması, % 22,1 güvenlik kamerasının olması ve % 19,8 güvenlik görevlisinin olmasıdır. Bir saldırganlık durumunda ve kendinizi kontrol edemediğiniz bir anda, karşı tarafa karşı en çok kullandığınız yöntemler hangileridir?” sorusuna verdikleri cevapların incelenmesi neticesinde; % 45,6’sı ‘kendini sakinleştirmeye çalışmak’, % 40,4’ü ‘sözlü olarak bağırmak, hakaret etmek’ ve % 12’si ‘eline geçirdiği her şeyi kullanmak’ yanıtını vermişlerdir (Sarcan, 2013: 46). Kurtarılamayan hasta için doktorun dövülmesi veya öldürülmesi düşüncesine kesinlikle katılmadığını belirtenlerin oranı % 66,7’si erkek, % 33,3’ü de kadın olarak belirlenmiştir”(Sarcan, 2013: 56).

Şiddetin bir hak arama yöntemi olup olmadığı hususunda görüşleri alınan katılımcıların % 79,7’si şiddetin kesinlikle bir hak arama yöntemi olmadığını ifade etmişlerdir. Bununla birlikte şiddetin bir hak arama yöntemi olduğunu ifade edenlerin oranı % 20,3 olarak tespit edilmiştir (Sarcan, 2013: 86). İlhan ve arkadaşlarının çalışmasında sağlık çalışanının şiddeti hak ettiğini düşünenlerin oranı % 20’dir. Her iki çalışmada da şiddetin haklı olduğu düşüncesinin yüksek olması dikkat çekicidir.

Doktora yönelik şiddetin en önemli sebebi arasında, halkın sorumluluk ve uyması gereken kurallar konusunda yeterli bilgi düzeyine sahip olmaması ve bu

113 sebeple doktorun karşısına yasal olmayan isteklere başvurması yer almaktadır. Hastalar çoğunlukla uygunsuz ilaç yazdırma ve rapor taleplerini hakları zannetmekte, reddedilince şiddete başvurmaktadır. Uygunsuz olan istemlerin suç teşkil ettiği konusunda farkındalık oluşturulmalıdır, uyarılar ve yasal yaptırımlar ilan edilmeli duyurulmalıdır (Girginer, 2012: 9).

Sağlık-sen’in yaptığı çalışmada hasta hakları konusunda bilgi sahibi olan kişilerin oranı % 44 iken, sağlık çalışanlarının hakları konusunda bilgi sahibi olanların oranı ise % 12,4 gibi düşük bir düzeydedir. Halk aynı zamanda hastanelerdeki hasta hakları biriminlerinden de çoğunlukla haberdar olmadığını belirtmiştir % 65,3. Hastanelerdeki hasta hakları birimlerine bilgi almak için uğrayanların oranı ise sadece % 12,8’dir. Halkın, Hasta Hakları Birimi’ne (HHB) sağlık çalışanları ile ilgili şikayette bulunma oranı % 9,9’dur (http://www.sagliksen.org.tr/raporlar/5NCI_OLAGAN_GENEL_KURUL_FAALIY ET_RAPORU_PDF.pdf, Erişim Tarihi: 15.05.2014). Bu durum halkın hasta hakları birimi ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmadığını da göstermektedir.

Bireylerin en çok sıkıntılı oldukları, devletin yardımına en çok ihtiyaç duydukları dönem sağlıklarını kaybettikleri, hasta oldukları zamandır. Sağlık hizmetlerinde yapılan her hangi bir hatanın sonradan telafi edilme olanağının hemen hemen olmaması nedeniyle, tedaviye ilişkin hizmetlerin sağlanmasında adalet ve eşitlik ilkelerinin gözetilmemesi, vatandaşların bir kısmının diğer vatandaşlara göre yaşam hakkının sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Yaşam hakkıyla doğrudan ilgili olan sağlık hakkının sağlanmasında kişiler, bölgeler, gruplar arasında farklılıkların olmaması ve eşit düzeyde standartlaşmış ve beklentileri karşılayan bir kalitede hizmet sunulması gerekmektedir. Bunda sağlık kaynaklarının makro ve mikro düzeyde dağıtımının en uygun şekilde yapılması da yer alır (Atıcı, 2006: 111).