• Sonuç bulunamadı

Sağlık Çalışanlarına Etkileri

2.6. Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddetin Etkileri

2.6.1. Sağlık Çalışanlarına Etkileri

Şiddet, sağlık çalışanlarını hem fiziksel hem de ruhsal anlamda etkilemektedir. Çalışanın işine duyarsızlaşmasına neden olan şiddet, aynı zamanda bireyde tükenmişliğe de yol açabilir.

Şiddet bireyi fiziksel ve ruhsal anlamda duyarsızlaştırmakta, bireyin yalnızca iş yaşamını değil tüm yaşamını etkilemektedir. Bireyin yaşamış olduğu bu durum, işine, iş yerine ve tüm çalışma ortamına yabancılaşması anlamı taşımaktadır (Keser, 2009: 153). Şiddet, çalışanın iş doyumunun azalmasına, moral ve motivasyonunun düşmesine, stres yaşamasına, psikosomatik ve fiziksel hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Gökçe vd., 2008: 25-28). Moral bozukluğu ve yoğun stres, fiziksel ve ruhsal sıkıntılar, yargı sürecinin getirdiği sıkıntılar, çalışanın verimliliğinde azalma, hastaya yaklaşımda olumsuzluk, hata oranında artış gibi daha birçok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır (Tosun ve İlda, 2013: 212).

Herhangi bir şiddet türüne maruz kalan çalışanların duygusal tükenme ve duyarsızlaşma düzeyleri, şiddet olayına maruz kalmayan çalışanlara göre istatistiksel olarak daha yüksek bulunmuştur (Dursun, 2012: 111). Tükenmişlikle birlikte kişi

108 kendine, işine ve genel olarak yaşama karşı olumsuz tutumlar içinde olabilmekte ve işi bırakma, önem vermeme, hata yapma gibi davranışlara yol açabilmektedir (Öztürk vd., 2012: 239-245). Diğer taraftan, Maslach ve Jackson (1981) tükenmişliği; duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı olmak üzere üç boyutta ele almışlardır. Duygusal tükenme, bireyin duygusal ve fiziksel kaynaklarında azalmayı ifade etmektedir (Budak ve Sürgevil, 2005: 96).

Duyarsızlaşma, çalışanın hizmet verdiği kişilere insancıl olmayan ve olumsuz bir tavır sergilemesi durumudur. Kişisel başarı ise, kişinin kendisini işinde yeterli ve başarılı hissetmesi durumunu ifade etmektedir (Jackson vd., (1987)’dan aktaran Ceyhan ve Siliğ, 2005: 47). Tükenmişliğin davranışsal belirtileri; çabuk öfkelenme, işe gitmeyi istememe hatta işten nefret etme, birçok konuyu şüphe ve kaygı ile karşılama, iş doyumsuzluğu, özgüven ve öz saygıda azalma, öğle yemeklerinin süresini uzatma, insanlardan uzaklaşma, empati yapamama, kişilerarası ilişkilerde kurallara uyum güçlükleri, unutkanlık, hareketli olmama, bazı şeyleri sürekli erteleme, yansıtma, ani sinirlenme ve engellenme, kolay ağlama, önemsiz baskılar, işlerin onun taşıyabileceğinden fazlaymış gibi gelmesi, bağırma çağırmanın görülmesi, kişisel başarısızlık inancıyla psikiyatrik tedavi ya da danışmana başvurma, evlilik ve aile çatışması, başarısızlık hissi, bireylere tek tip davranma, küçümseme ve alay etme, davranışta katı olma ve benlik imajının bozulması şeklinde belirtilmektedir (Barutçu, 2008: 450-547).

Sağlık çalışanlarına şiddetin en çok yaşandığı yerler arasında psikiyatri servisinden sonra ikinci sırada yer alan acil servisler, gün içerisinde hasta yoğunluğunun en fazla yaşandığı yerler arasındadır. Bunun doğal sonucu olarak acil servislerde sağlık çalışanlarının şiddete uğrama sıklığı da artmaktadır. Oldukça stresli ve gergin ortamlar olarak acil servislerde çalışan sağlıkçılar da, aşırı çalışmaktan dolayı bitkin ve yorgun düşmektedir. Bu durum sonucunda çalışanlar ile acile getirdiği hastasının sağlığı ile ilgili kaygı duyan hasta yakınlarını karşı karşıya getirmektedir. Sık yaşanan şiddet olayları da hemşirelerde kronik bir stres kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır (Kalemoğlu ve Keskin, 2002: 215-9). Buna benzer yapılan başka bir çalışmada, % 46,98 sözlü taciz, % 33,56 tehdit edici davranış en çok acil servislerde görülmektedir (Erkol vd., 2007: 424).

109 Kavlu ve Pınar (2009: 154), acil servislerde çalışan hemşilerin tükenmişlik ve iş doyumlarının yaşam kalitesine etkisi üzerine yaptıkları çalışmada, hemşirelerin % 54,3’ünün duygusal tükenmişlik, % 54,7’si duyarsızlaşma ve % 46’sı kişisel başarı eksikliği yaşadığını belirlemiştir. Duygusal tükenmişlik yaşayanların % 76,6’sının, duyarsızlaşma yaşayanların % 72,7’sinin, kişisel başarı eksikliği yaşayanların % 60,8’inin orta ve yüksek düzeyde tükenmişlik yaşadığı tespit edilmiştir.

Crilly ve arkadaşlarının (2004: 67-73) yaptıkları çalışmada, hemşirelerin % 44’ünün hastalarla ilişkilerinde artık daha dikkatli olduklarını bildirmiştir. Ayrıca ILO, (Uluslararası Çalışma Örgütü), saldırıya uğrayanların mesleki memnuniyetini daha düşük bulmuştur. Yapılan bir diğer çalışmada, şiddete uğrayan hemşirelerde % 15 oranında daha az iş memnuniyeti belirlenmiş, hemşirelerin % 13’ü şiddet olayından sonra hastalarla ilişkilerinde daha dikkatli olduklarını bildirmişlerdir (Arnetz ve Arnetz, 2001: 417).

Rowe ve Sherlock’un (2005: 242-48) bildirdiğine göre Cox, sözel şiddette maruz kalan hemşirelerin benlik saygısı ile iş doyumunun azaldığını, hasta bakım kalitesinin ve hemşirenin üretkenliğinin olumsuz yönde etkilendiğini ve hemşirelerin mesleki hata oranlarının arttığını belirlemiştir. Fernandes ve arkadaşları tarafından Kanada’da yapılan bir çalışmada, acil serviste şiddete maruz kalanların % 38’inin acil serviste çalışmak istemedikleri, bir kısmının da işlerinden ayrıldıkları bildirilmiştir (1999: 262-70). Bu çalışmayı destekleyen bir çalışmada Türkiye’de yapılmıştır. Şahin ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada, acil sağlık çalışanlarının şiddete maruz kaldıktan sonraki psikolojik durumu ve düşünceleri değerlendirildiğinde, hemşire grubundan % 57,47 moral bozukluğu yaşadığını, % 45,98 stres yaşadığını, % 47,13 verimliliğinin azaldığını, % 10,34 ise işten ayrılmayı düşündüğünü belirtmiştir (2011: 110-114).

Hemşireler üzerinde yapılan çalışma sonucunda şiddete uğrayan hemşirelerin performanslarının düştüğü, morallerinin bozulduğu, kronik ağrı, kas gerginliği, uyku kaybı, kabuslar yaşadıkları belirlenmiştir. Diğer sonuçlar aile bozulması, kariyer değişikliği, tekrarlayan saldırı korkusu, kaygı, çaresizlik, sinirlilik, ağrı, üzüntü, depresyon, şok, saldırı meydana geldiğinde güvensizlik duyguları yaşadıklarını ifade

110 etmişlerdir. Bu sonuçlar fiziksel şiddet kadar fiziksel olmayan şiddetin de ihmal edilmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır (Gerberich vd., 2004: 502). Kişisel şiddet ve tehdide tepkiler kişiden kişiye değişmekte, bu duygusal tepkiler öfke, şok, korku, depresyon, anksiyete, stres, uyku bozukluğu, ağlama, panik atak ve işe dönük korku şeklinde ortaya çıkmaktadır (Stanko, 2002: 54).

Yaşanan bireysel olumsuzlukların yanı sıra doktorun mesleğini çekinerek yapması, hasta veya hasta yakınına olan yaklaşımında tedirginlik oluşması, tedavi açısından risk almaktan kaçınması, komplikasyonlardan kaçınmak için gereksiz incelemeler veya yetersiz müdahaleler veya ekonomik olmayan seçimlerde bulunma, tedaviyi üstlenmeme gibi sağlık hizmetinin sürdürülmesi açısından önemli olan olumsuz sonuçlarda ortaya çıkmaya başlamıştır (Oğan, 2012: 35). Türkiye’de yapılan çalışmalarda şiddete uğrayan sağlık çalışanlarının % 43,5’i herhangi bir sorun belirtmezken, % 56,2’sinin anksiyete veya irritasyon bulguları gösterdikleri saptanmıştır. Bu kişilerin büyük bir çoğunluğunun % 87,8’inin tedavi almadığı görülmüştür (Hewitt ve Levin, 1997: 81-99; Gökçe ve Dündar, 2008: 25-8).

Çınarlı (2012), son derece ağır bir eğitimden geçen ve özveri ile çalışan sağlık çalışanlarının şiddet ile karşılaşmalarında herhangi bir fiziksel yaralanma görülmese de travma sonrası stres, yaptıkları işi sorgulama, suçluluk hissetme, kendinden şüphe etme gibi durumlar söz konusu olmaktadır. İşgücü kaybı, alınan önlemler (kameralar, panik düğmeleri, güvenlik görevlilerin arttırılması, hukuki süreç nedeniyle yapılan masraflar gibi) devlete önemli bir ekonomik maliyet getirmektedir.