• Sonuç bulunamadı

1.3. Şiddet Türleri

1.3.3. Ekonomik Şiddet

Şiddetin bir başka türü ekonomik şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik şiddetin mağduru insanlar yoksul, yoksun veya engellenmiş bireylerdir ve fiziksel şiddet uygulamaya eğilimlidir. Birey, ekonomik olarak beslenme ve barınma gibi temel fiziki ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz bir durumda ise şiddet ve saldırgan davranışlar artmakta ve şiddet, en olası çözüm yöntemi olmaktadır. Yüksek enflasyon oranları, işsizlik düzeyi ve yetersiz sosyal güvenlik olanaklarının bir çeşit ekonomik şiddet olarak değerlendirilmesi mümkündür. Çok düşük düzeydeki ücretler ve kronik enflasyon insanca yaşamı tehdit eder. Bu durum, insanları daha sorunlu ve gerilimli yaptığı için, olağan şiddete de katalizör etkisi yapar ve saldırgan davranışları artırır (Ünsal, 1996: 33). Parasını almak ve geri vermemek, zorla istemediği bir işte çalıştırmak, istediği halde çalıştırmamak, işe yollamamak veya

23 zorla çalıştırmak gibi (Ergil, 2001: 41) uygulamalar da ekonomik şiddet örnekleri olarak sayılabilir.

1.3.4. Cinsel Şiddet

Cinsel şiddet; çocuğa, gence, kadına ve diğer bireylere yönelik olarak laf atma, el kol hareketi yapmakla başlayıp tecavüze kadar varan geniş bir yelpazede gerçekleşen cinsel taciz ve saldırıdır. Cinsel içerikli sözler söyleme, sarkıntılıkta bulunma, elle rahatsız etme, sıkıştırma, cinsel ilişki için baskı kurma ve tecavüz cinsel şiddete örnek olarak sayılabilir. Cinsel şiddet eylemlerinin önemli bir bölümü aynı zamanda fiziksel şiddet içermektedir (Köknel, 2000: 203). Cinsel şiddet, bireyin mahremiyetine, kişiliğine, fiziksel ve ruhsal varlığına ve çevresine karşı işlenen, en ağır suç olarak kabul edilen bir şiddet biçimi olup seksüel motivasyona dayalı davranışlar olarak tanımlanabilir (Uzun, 2003: 83).

İstemediği cinsel ilişkiye zorlamak, tecavüz, başka kişilerle cinsel ilişkiye zorlamak, cinsel olarak kişiyi korkutan ve kıran davranışlarda bulunmak, sürekli kadınlığını veya erkekliğini aşağılamak, telefonla ya da mektupla veya sözlü olarak sürekli cinsel içerikli tacizlerde bulunmak, cinsel organlara zarar vermek, namus ve töre nedeni ile baskı uygulamak ve öldürmek gibi (Connell, 1998: 85) örnekler de cinsel şiddet uygulamalarıdır.

1.3.5. Sözel Şiddet

Sözel şiddet; bağırma, kötü konuşma, küfür, hakaret, azarlama, aşağılama şeklinde uygulanan bir şiddet türüdür. Sözel şiddette, korku unsuru önemli bir olgudur. Bu durumda sözler ve hareketler korkutma, sindirme, istediğini yaptırma amacıyla kullanılmaktadır. Hakaret etme, küçük görme, aşağılama, ağır sözler, söyleme, güveni sarsarak psikolojik açıdan istismara yol açan uygulamalar, sözel şiddet olarak algılanmaktadır. Toplumsal yaşamda, terbiye ve disiplin amacıyla bir yöntem olarak kullanılan sözel şiddet, bireylerde ruhsal zarara yol açmakta ve şiddet davranışlarına eğilimi artırmaktadır (Güz, 2007: 85).

24 Tutum ve davranışlarıyla saldırganlığı dışarı yansıtan insanlar, bunları itici sözler, mimikler, jestler ve hareketlerle gösterebilirler. İnsanın karşısındakini küçük düşürücü, kırıcı, alay edici sözler kullanması, doğrudan ya da dolaylı olarak onu aşağılaması, kötülemesi, kişiliğine saldırması, umudunu, beklentisini kırması, türlü söylentiler çıkarması, sert kaba konuşmalarla sürekli engellenmeler yapması, öfkenin sözlü saldırganlıkla birlikte geniş bir yelpaze içinde anlatım olanağı bulduğunu gösterir (Köknel, 2005: 155).

1.3.6. Siyasal Şiddet

Bazı siyasal bilimcilere göre şiddet 6 açıdan ele alınabilir. Birincisi ülke kültüründen kaynaklanan şiddet eylemleridir. Buna göre ırksal, etnik, dinsel, bölgesel çeşitlilik içinde çıkar çatışmalarının yüzyıllarca süregeldiği bir ortamda içe dönüklük, yabancı düşmanlığı, sevgi ve nefret duyguların bileşimi ortaya çıkan gerginlikleri ve çeşitli şiddet eylemlerini simgeler. İkinci grupta devrimci ve karşı devrimci şiddet eylemleri yer almaktadır. Üçüncü grup, askeri darbelerin yol açtığı şiddet eylemleridir. Dördüncü grup öğrencilerin şiddet eylemleridir. Beşinci grupta ayrılıkçı şiddet eylemleri yer almaktadır. Altıncı grupta seçim dönemlerinde patlak veren eylemler bulunmaktadır (Keleş ve Ünsal, 1996: 91-104).

1.3.7. Simgesel Şiddet

Alman iletişim teorisyeni Harry Pross “sembolik şiddet”i şöyle tanımlar: “Anlamın geçerliliğini göstergeler yoluyla, başkalarının kendilerini bu anlamla özdeşleştirmelerini sağlayacak denli etkili kılma gücü. Sembolik şiddet, göstergelerin maddiliğiyle bağlantılıdır. Terimi icat eden Fransız sosyolog Pierre Bourdieu açısından “sembolik şiddet, açık şiddetin imkansız olduğu yerde şiddetin büründüğü kibar, gizli biçimdir.”(Schesinger, 1994: 45).

Schesinger, şiddeti “sembolik şiddet” ve “fiziksel şiddet” olmak üzere iki başlık altında incelemektedir. O’na göre toplumların hiyerarşik ilişkileri içinde zihinsel yaşamın düzenlenmesi ile fiziksel gücün uygulanması yoluyla insan bedenleri üzerinde kurulan denetim arasında benzerlik vardır. Schesinger’e göre, sembolik etkilerin nasıl hesaplanacağı konusu, çağdaş medya teorisinin

25 çözümlenememiş sorunlarından biridir ve kitle iletişimi çağı boyunca yinelenen, yeniden kavramsallaştırmaların ve işlemselleştirmelerin konusu olmuştur. Schesinger, “sembolik şiddet” kavramını iki farklı düşünceye ayırmaktadır. Buna göre, sembolik alan bir kolektive içerisinde yaşayanlar bakımından zorlayıcıdır. Sembolik şiddet siyasal koşulların izin verdiği durumlarda fiziksel zora bir alternatif önerir ve bazı koşullarda sembolik şiddet fiziksel zoru tamamlayıcı bir rol oynayabilir (Schesinger, 1994: 45).

Schesinger, siyasetçiler, karşı ayaklanmacılar ve ahlaki girişimciler arasında var olan, kitle iletişim araçlarında yer alan şiddetin, kesin ve ayrıntılı bir şekilde belgelenemese bile, bir şekilde zararlı etkileri olması gerektiği yönündeki güçlü inancın alevlendirdiği tartışmaların sürüp gideceğine inanır. Ona göre, devletin, düşmanları ile çatışırken, sembolik iletişim alanının denetlenmesinin yaşamsal olduğunu belirten ortak varsayım da var olmaya devam edecektir (1994: 45).

Bourdieu, (1997: 27) simgesel şiddeti bazı durumlarda fiziksel şiddetten daha etkili bir şiddet türü olarak değerlendirmektedir. Simgesel şiddet çok daha görünmez incelikte derin ve yaygın psikolojik süreçleri kapsar.

1.4. Medya ve Şiddet

Medya, sağlık alanında kolay ve ucuz erişim kaynağı olması nedeniyle birey ve toplumun bilgi ihtiyacının karşılanmasında ilk tercih edilen araçlardan birisidir. Sağlık enformasyon ihtiyacının karşılanmasında medyanın öncü rolü olduğu bilinmektedir. Medyanın kamu yararını gözetme, doğruluk ve nesnellik ilkesine bağlı kalması gibi toplumu ilgilendiren sorumlulukları bulunmaktadır. Medyanın bu özelliklerinin yanı sıra birçok çalışmada, medya ve şiddet ilişkisi incelenmekte, medyanın şiddeti özendirdiği ve bireyleri şiddete karşı duyarsız hale getirdiği konuları tartışılmaktadır.

Medyada sağlık çalışanlarıyla ilgili olumsuz haberlerin ve sonrasında yaşanılan olumsuz davranışların sıklıkla gündeme getirilmesinin, sağlık çalışanlarına şiddet uygulanması sonrasında şiddet uygulayanların cezalandırılmamasının veya sonuçlarının gündeme getirilmemesininde şiddet davranışını meşrulaştırdığı ve

26 izleyicilerin sağlık çalışanlarına karşı daha kolay bir şekilde şiddet uyguladıklarını düşündürmektedir (Büyükbayram ve Okçay, 2013: 50).