• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. PRĐZREN TÜRKLERĐNDE GEÇĐŞ DÖNEMLERĐ

2.1. Doğum

2.1.3. Doğum Sonrası

2.1.3.6. Yaşamayan Çocuk

Çocuğun sağlıklı büyümesi doğuştan ya da sonradan olan özürlerinin giderilmesi için bir takım geleneksel sağaltma pratiklerinin uygulanması oldukça yaygındır. Çocuğun gelişmesini engelleyen bedensel zihinsel ve ruhsal özürlerini gidermenin çocuğu nazardan ve büyüsel içerikli etkilerden korumanın halk arasında eskiden beri uygulanan yöntemleri vardır. Çocuğun yaşamaması, yürümemesi, konuşmaması, çok ağlaması, yeteneklerini kullanmada gecikmesi, nazara uğraması gibi durumlarda geleneksek teknikleri uygulanmaktadır.

Doğumdan sonra öleceği sanılan çocukları yaşatmak için kimi adlarda, sayılarda, nesnelerde ve ziyaret yerlerinde var olduğuna inanılan dinsel, gizemsel ve büyüsel güçlere başvurulur. “Kırk evden toplanan parçalardan dikilen gömleğin çocuğa giydirilmesi, uzun ömürlü kimselerin adlarının ve Yaşar, Dursun vb. adların koyulması, yaşatıcı gücü olduğuna inanılan ziyaretlerin dolaştırılması yaygındır. Geleneksel kesimdeki hastalık kavramında doğaüstü yaratıkların (cin, peri, vb.)

etkilerine büyük yer verilir. Bu bakımdan çocuğu öldürdüğü düşünülen cin tasarımı ve inancı yaygındır. Cinler tarafından çarpılmış çocuklara “tıpkılı, tıgalı çocuk”lar denir. Çocuğu cinlerden kurtarmanın yolu tıpkıyı ya da tıgayı başka bir şeye geçirmektir. Bu amaçla anne çocuğunu emzirmeden önce bir köpek yavrusunu emzirir (Örnek, 2000:164-167).

Adların en önemli büyücülük işlevi, çocuğun yaşamasını sağlamaktır. Çocuğa verilen ad, onun yaşamasını sağlamak için başvurulan başkaca isimleri güçlendirme ve tanımlandırma niteliğini taşır. Doğumdan sonra çocuk sokağa, çok defa cami önüne bırakılır, oradan birisi alıp evine götürür, ana, baba yalancıktan onu satın alır, böylece çocuk geçici olarak ana baba değiştirmiş sayılır, erkek ise Satılmış, kız ise Satı olur. Bir yatıra yapılmış adak sonunda doğan çocuklara da Satılmış, Satı gibi isimler verilmektedir (Boratav, 1984:89).

Çuvaş, Kırgız ve Kazak Türklerinde çocuklarının yaşamasını sağlamak amacıyla onu babasına, ebesine, akrabalarına, yatıra vb. satma pratiği uygulanmaktadır. Çocukları yaşamayan aileler, son doğan çocuklarının yaşamasını sağlayacağı inancıyla ona Dursun, Durmuş, Yaşar, Baki, Durali, Duran, Durdu, Hayati adlarını koyarlar (Acıpayamlı, 1992:8).

Anadolu’da özellikle ilk çocuk ve erkek çocuk için kurban kesilir. Daha önce doğmuş erkek çocuğu yaşamayan aileler çocukları 7 yaşına gelinceye kadar kurban keserler. Kurbanın etinden kurban sahibi yemez, fakirlere dağıtır. Kurbanın kemiklerini eksiksiz olarak toprağa gömerler (Kalafat, 1997:258 ve Kalafat, 2000:27).

Kayseri’de yaşayan Kazaklar’da çocukları doğumdan hemen sonra ölen aileler çocuklarına “Turgan, Tursun, Allahverdi” gibi isimler koyarlar. Uygurlar'da bu tür isimlere ek olarak “Đgemberdi, Turap” isimleri verilir (Güngör, 1992:7).

Samsun’da çocukları yaşamayan kadın, tek evlilik yapmış kırk tane kadından kırk yama alıp bir elbise dikerek çocuğuna giydirir. Bu şekilde çocuğun ölmeyeceğine inanılır. Hamile olduğu anlaşılan kadın doğacak çocuğunun yaşaması için hocaya muska yazdırırlar. Yazılan bu muskaya “Sübyan muskası” denir (Şişman, 2002:446-447).

Konya Ermenek’te çocukları yaşamayan bir kadının çocuğu dünyaya yeni gelen çocuğu tartılır. Ağırlığı kadar et tartılarak kefenlenir ve çocuğun yerine gömülür. Diğer bir uygulama ise, çocuk doğar doğmaz bir komşuya satılarak ailesi tarafından geri alınmasıdır (Aydın, 1982:2).

Kandıra Türkmenlerinin doğup da yaşamayan çocuk için uygulanan pratikler, Anadolu'da uygulananlarla aynı ya da benzerdir. Çocukların yaşaması için, muska yazdırılmaktadır. Muskanın içine yedi tane çörek otu konulur. Hocaya ve yaşlı kadınlara okutulur. Yedi tane Fatma isimli kadından bez alınır ve çocuğa gömlek dikilir. Akpınar'a, türbeye gidilir, niyet tutulur, ağaca bez bağlanır. Çocuğa nazar değdiği düşünülerek nazarlık takılır. Mavi boncuk, at nalı, sarımsak nazarlık niyetine takılmaktadır. Adak adanır, kurban kesilir (Altun, 2004:194).

Kıbrıs’ta çocukları ölen kadınlar çocuklarının ölmemesi için, kutsal yerlere adamak, kutsal sayılan kişilerin adlarını vermek, oturulan evi değiştirmek, okumuşlara başvurulup kitap açtırmak, çocuğu babasına satmak, kötü ruhların yanaşamaması inancıyla çocukların üzerine makas veya çakı koymak gibi uygulamalara başvururlar (Bağışkan, 1997: 50-51).

Özbekler’de doğumun 7. gününde “akika kurbanı” kesilir, Kur'an okunur, dua edilir. Akika kurbanı olarak erkek çocuk için iki koyun, kız çocuk için bir hayvan kesilir. Akika kurbanı çocuğun sağlığı, selameti içindir (Kalafat, 1997:258).

Hazara Türkleri'nde erkek çocukları yaşamayan aileler, doğan erkek çocuğa entari giydirir, küpe takarlar. Çocuğun yaşaması için ona Çalme (tezek) gibi çirkin ve kötü bir isim, veya Pir Muhammed, Muhammed Nazir vb. kutsal kabul edilen isimlerden biri verilir (Çelik, 2001:11).

Azerbaycan Quba’da çocukları yaşamayan kadınlar, çok çocuğu olan kadınların çocuğuna ait giysileri kendi çocuğuna giydirir. Yedi yaşına kadar çocuğuna kendi evinden hiç bir şey giydirmez (Balıkçı, 1999:5).

Afganistan'da yaşayan Özbek Türklerinde çocuğu yaşamayan aileler bir ziyarete adak adar. Yedi yaşına gelene kadar çocuğun saçı arkasından küçük bir örük yapılır. Adak

adanan ziyarete bir kurbanlık götürülür. Kurbanın etini fakirlere verdikten sonra çocuğun saç örüğünü kesilebilir (Kalafat, 2000:72).

Makedonya Türkleri’nde çocukları yaşamayan aileler yeni doğan çocuklarının yaşamasını sağlamak amacıyla iki isim koyarlar. Çift isim verilmesi halk inançlarımıza göre “Kara Đye”leri yanıltarak çocuğun ölümünün önüne geçmek içindir. Tasavvuf ehline göre çift isim verilmesi sünnettir (Kalafat, 2000: 86). Üsküp’te erkek çocukları yaşamayan kadınlar, erkek çocukları olunca kız elbisesi, kız çocukları olunca erkek elbisesi giydirirlerdi. Bu uygulama Türkistan ve Anadolu’da da vardır (Kalafat, 2007:20).

Prizren’de daha önce çocuğu ölen kadınlar, doğan çocuğunun yaşaması için, çocuk bir kalbura koyarak dört yol ortasına çıkarır. Sokaktan ilk geçen kadından göbek kordonunu kesmesi istenir (KK47, K54, K55).

Evli kırk erkekten para toplanır. Toplanan paralarla uzun ömürlülüğün simgesi olan mavi taşlı gümüş bir küpe satın alınır ve çocuğun sağ kulağına takılır (K54,K55). Çocuğun altın gibi uzun ömürlü olması için ilk kez doğum haberini duyan kişi elini altın eşyaya sürer (K7, K8, K16, K28).

Uzun ömürlü olması için çocuğun kuruyup düşen göbek parçası korunur (K21, K62, K41, K44, K45).

Birkaç kızdan sonra doğan erkek çocuklara özel bir önem verilir. Bu erkek çocuklarının nazardan, göz değmesinden korunması için tedbirler alınır (K13, K32, K39, K51).

Uzun ömürlü olmaları ve kötü ruhlardan korunmaları için göz taşı, nazarlık takılır (K13, K39, K50).

Çocuğa hediye olarak getirilen paralarla eve altın veya gümüşten süs eşyası alınır (K13, K21, K22, K23).

Çocuklara Yaşar, Dursun, Hayati gibi isimler verilir (K13, K21, K22, K39). Çocukların yaşaması için kurban kesilir (K13, K39, K54, K55).