• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. PRĐZREN TÜRKLERĐNDE GEÇĐŞ DÖNEMLERĐ

2.1. Doğum

2.1.3. Doğum Sonrası

2.1.3.1. Lohusalık

Yeni doğum yapmış ve yataktan kalkmamış kadına lohusa, loğsa, emzikli, nevse gibi isimler verilir. Doğumdan sonra yatakta kalma süresi kadının fizyolojik durumuna,

doğumun zorluğuna, iklime, çevre koşullarına, ailenin ekonomik gücüne, kadının sevilip sevilmediğine ve bazı adetlere bağlıdır. Geleneklere göre bu süre kırk gündür. Ancak kadın bu sürenin tamamını yatakta geçirmez. Yatakta geçirilen süre doğumdan itibaren bir hafta on gün sürer. Lohusaya doğumun ilk haftasında gözaydın, ikinci haftasında hatır sorma ziyaretleri yapılır. Bu hem annenin hem çocuğun kutlanması amacıyla yapılır. Bu kutlama ziyaretlerine; “gözaydınına gitme, bebe görmeye gitme, lohusaya gitme, mübarek olsuna gitme” gibi isimler verilir. Ziyaret doğumun ilk üç gününden başlayıp, kırkıncı gününe kadar devam etmektedir. Aynı süre içinde lohusa olan kadınların kırk günlerini tamamlamadan birbirlerini ziyaret etmekten kaçınırlar. Böylece çocuklarının kırklarının karışmalarını önleyeceklerine inanmaktadırlar (Örnek, 2000:143-144).

Lohusalık döneminde, annenin ve çocuğun her türlü zararlı etkilerden korunması gereklidir. Nazarın kötü etkilerinden biri, annenin sütünün kaçmasına sebep olmasıdır. Bu sebeple lohusa sütünün kaçmasını önlemek için tedbirler almalıdır. Balıkesir’deki inanışa göre, anneyi ve çocuğu görmeye gelenler giderlerken, lohusanın “güle güle” dememesi gereklidir. Süt, bu sözün etkisiyle “gezmeye çıkabilir”. Nitekim herhangi bir sebeple sütü kesilen anne: “Sütüm çayıra gitti, gelecek” yorumunda bulunur. Eskişehir'de lohusanın sütü kaçtığı zaman, yedi Mehmet adlı evden toplanan unla yapılmış pide ve bir soğan çobana verilir, çoban bunları akşama kadar dağarcığında gezdirdikten sonra, akşam: “Size süt getirdim” diyerek lohusaya verir (Boratav, 1984: 153-154).

Türkmenlerdeki bir inanca göre, annenin karnındaki bebeyi besleyen damarlar doğumdan sonra da kırk gün sürecek şekilde açıktır. Annenin metabolizması, bebek karnındaymış gibi kırk gün daha beslemek ister. Doğumdan evvel bebek, anne karnında kırk günde tecessüm ettiğinden, doğumdan sonra da bu süre kırk gündür (Kalafat, 1995a:17).

Doğum olayı karı kocayı ana baba yapar. Onlara yeni kültürel görev ve sorumluluklar yükler. Karı koca arasında, ana babalık bağı kurulur. Kadın gebelik sırasında fizyolojik olarak anneliğe hazırlanırken, kocanın da babalığa hazırlanması gerekir. Bu nedenle bazı ilkel kültürlerde “kuvad” adı verilen bir töre yaygındır. Kocaya doğumdan önce

Osmanlı adetlerine göre, doğumdan sonra lohusa “ter yatağı”na yatırılır ve terlemesi için sıkıca örtülürdü. Kadının karnı sıkıca bağlanır, baş tarafına gelen duvara sırma kese içinde Mushaf-ı Şerif asılırdı. Ebe çocuğu dizlerine alır, Mushaf-ı Şerif’i açarak parmağını sayfasına değdirip çocuğun ağzına sürer ve kulağına üç kere ezan okurdu. Bunlar yapılmadan bebeğe süt verilmezdi (Abdülaziz Bey, 2002:12-13).

Lohusa ziyaretlerinde sadece çocuğa hediye götürülmez, anne de bir takım hediyelerle hoşnut edilir. Gelen misafirlere ise lohusa şerbeti ikram edilir. Böylece, doğuran kadın, içinde bulunduğu geçit döneminden dolayı, tatlı bir şey içilerek kutlanmış olur. Çocuk görme ziyareti sırasında anneye ve çocuğa bir takım kalıp sözler de söylenir. “Uzun ömürlü olsun, hayırlı uğurlu olsun, analı babalı büyüsün, Allah akıl kemal versin, vatana millete hayırlı olsun” gibi olan bu sözler anneyi ve çocuğu kutlayan ve kutsayan nitelikteki dileklerdir. Anne için de “Geçmiş olsun, Allah seni kurtardı sana bıraksın, hayrını göresin, ağzının tadıyla büyütesin” gibi bir takım kalıp sözlerde söylenmektedir (Örnek, 2000: 160-162).

Gaziantep’te lohusaya “nevse”, doğumdan sonra lohusaya yapılan ziyarete de “nevse belleme” denir. Doğumdan sonra anne ve bebek “yedi yeri” adı verilen yatağa yatırılır. Doğumun sekizinci günü bu yatak toplanır. Ziyaretler doğumdan iki gün sonra başlar. Ziyaretçiler hediye olarak süt, simit, kelle şekeri, bakıp kap, maşallah yazılı kolye, yatak örtüsü, dokuma, kumaş, nazarlık vb. getirir. Lohusayı ziyarete gelenlere tarçın şerbeti sunulur. Lohusaya ekşi yiyecekler verilmez. Ekşi şeyler yiyen kadının çocuğunun “büzmecik” denilen ve ölüme yol açabilen bir hastalığa yakalanacağına inanılır. Çocuk doğduktan sonra üç ezan sesi duyuluncaya kadar emzirilmez (Güzelbey, 1982: 22-24).

Erzurum’un köylerinde, doğum anında kadının etrafına ateş küreği veya herhangi bir tandır demiri ile dua okuyarak daire çizilir. Bu hal, lohusalığın 40. gününe kadar devam eder. Böylece gebelikte olduğu gibi kötü cinlerin lohusaya zarar vermesi önlenmeye çalışılır (Türkdoğan, 1982:589).

Ankara’nın Akyurt ilçesi Elecik Köyü’nde lohusanın sütü olmazsa, çobana soğan ekmek verilir. Çoban bunları bütün gün yanında gezdirir. Daha sonra lohusa kadın bunları yerse sütünün geleceğine inanılır. Çünkü çoban yedi dağ gezmekte, yedi suyun

üzerinden atlamakta, şifalı otların ve suların üzerinden geçmektedir. “Dağ yüzü kutlu olur, niyet Allah'tan nasip dağlardan gelir.” denilmektedir (Erdoğan, 1996:188).

Nevşehir'in Akçaören ve Yeşilöz köylerinde lohusanın sütünün çoğalması için bulgur çorbası, şerbet, kayısı ezmesi gibi sulu yiyeceklere ağırlık verilmektedir. Ayrıca, soğuk içeceklerden kaçınılır, lohusalık çıkana kadar su ılık olarak içilir (Sevindik, 1996:236). Harput yöresinde emzikli kadının göğüslerinin kendisini rahatsız edecek şekilde dolması veya şişliğin oluşmasının sebebi, kadının herhangi bir yiyecek maddesini görüp de canı istediği veya sütü umduğu halde onu yiyememesine bağlanır. Bu gibi hallerde kadın, içinde boş bir tabak olan kalburu alarak, yedi ayrı evden hiç konuşmamak kaydıyla yalnız işaretlerle yiyecek istemeğe başlar. Evlerden toplanan tuz, bulgur, kavurma vs. gibi nesnelerle pişirilen yemeği yiyen bu kadının rahatsızlığının geçeceğine inanılır (Araz, 1995:98).

Kocaeli’nin Bağırganlı, Antaplı ve Safalı köylerinde lohusa ve çocuğu ilk defa ziyarete gelenlere özel bir ikram yapılmamaktadır. Lohusa ve çocuk zorunlu olmadıkça kırk gün evden çıkmazlar. Özellikle gece dışarı çıkmazlar. Annenin, kırk gün abdest alamadığı için, kirli olduğuna, bu yüzden cin çarpacağına, perilerin uğrayacağına inanılır. Lohusa kadına en yakınları tarafından köy unundan az tuzlu ve yağsız çorba yapılır. Bu çorbaya “oğlan büyüten çorba” denir. Lohusaya mutlaka sıcak çorba verilir. Tahin helvası, hoşaf, pekmez yedirilir. Doğumdan sonra lohusa kadının ağrıları olursa, karnının altına minderden, yastıktan destek konulur. Kendine gelsin, ağzı tatlansın, sütü bol olsun diye sıcak şerbet verilir. Ağrılı kadının sağı solu ısıtılır sıcak çorba içirilir, terletilir (Altun, 2004: 140).

Afganistan'da yaşayan Hazara Türklerinde lohusa kadın için kırk gün boyunca sütten “deleme”, undan “alele” pirinç ve sütten “Şirbirine” adı verilen özel yemekler yapılır (Çelik, 2001:12).

Kıbrıs’ta doğumdan bir hafta sonra yataktan törenle, mevlitle kalkan lohusaya tatlı gönderilmesi âdettendir. Geçmiş yıllarda lohusaya gönderilen tatlıların tabakları “lohusa hamamı”na kadar iade edilmezdi. Lohusa hamamından iki gün önce tabakların içine sabun koyularak iade edilirdi. Bu şekilde kadınlar lohusa hamamına davet

Azerbaycan Quba'da yeni doğum yapmış kadına “zahı kadın” (lohusa kadın) denir. Ağrısı olan kadına, bal, tarçın, zencefil, edeva (bütün baharatların karışımı) karıştırılıp şerbet yapılarak içirilir. Lohusa kadını yalnız bırakmak zorunda kalınırsa odaya soğan, yumurta, ekmek, makas konur, kadının yakasına iğne takılır (Balıkçı, 1999:6-8).

Makedonya'nın Trebişçe ve Viduşe köylerinde; erkek çocuğun doğum veya sünnet tebriğine Pazartesi, Perşembe ve Cuma günleri gidilir. Vrapçişte köyünde, kız çocuğu doğan aile, sonraki çocukları erkek olsun diye Çarşamba günleri ziyaret edilir (Ercan, 2006: 81).

Batı Trakya Türkleri’nde sütü kesilen kadın için “sütü otlamaya gitmiş” denir. Sütü kesilen kadın bir porçacık yaparak pişirir. Sabahleyin o porçacığı ve bir boş matarayı alır köyün sığırtmacına verir. “Bu porçayi yedi derede ıslat. Bu matarayı da yedi derenin suyuyla doldur ve akşama bana getir.” der. Sığırtmaç kadının dediğini yapar. Kadın yedi derenin suyu ile ıslatılmış porçayı yer, yedi derenin suyundan içer ve sütünün geleceğine inanır (Dede, 1982:96).

Yeni doğum yapan kadına Prizren’de de birçok Türk topluluğunda olduğu gibi “lohusa” denir. Lohusanın yatağı önceden hazırlanır. Yatak, lohusanın gelin olarak getirdiği çeyizleriyle, el işiyle süslenmiş, nakışlı, çarşafı, yastık örtüsü, yorgan, yorgan örtüsüyle özel olarak hazırlanır, süslenir (K35, K37, K42, K43, K47, K54, K55). Doğumdan sonra hem annenin sağlığını hem de çocuğun doğumunu kutlamak için ziyarete gidilir. Anneye ve bebeğe hediye getirilir veya para koyulur. Buna “saçılık” denir. Misafirlere lokum ve lohusa şerbeti ikram edilir. Bu paralarla uzun ömürlülüğün simgesi olarak bakır, gümüş veya altından bir süs eşyası satın alınır (K4, K17, K37, K42, K43, K47).

Sütü kaçmasın diye lohusa kırk gün evden, evinden dışarı çıkmaz. Kırk gün uzaklara, dağlara bakmaz, makyaj yapmaz, ayna önüne çıkmaz, misafirleri “güle güle” diyerek uğurlamaz (K37, K42, K46).

Kadının eşyaları başkalarına verilmez (K35, K42, K43, K47, K54).

Ziyaret ettiği evlerde sütünün kaçmaması için lohusaya tuz, şeker, soğan, yumurta ve bir parça ekmek verilir (K4, K17, K43, K47, K54, K55).

Doğumdan hemen sonra lohusanın evine yakınları tarafından tatlı, şekerli, şerbetli yiyecekler gönderilir. Tatlı yiyecek ve içeceklerin sütü artırdığına inanılır (K37, K42). Lohusanın sütü çok geliyorsa, sütünün kaçmaması için artan süt bir meyve gövdesine atılır (K35, K37, K42, K43).

Sütü kaçan lohusaya mısır ve buğday kaynatılıp yedirilir. Kırpınar’daki yedi pınar suyuna batırılan simit lohusaya yedirilir, derenin suyundan içirilir (K47, K54, K55). Karnı büyümesin diye lohusaya çok su verilmez. Kadının karnı sarılır. Lohusanın ağrısı olursa; arpa unu, soğan, kepek yoğrularak karnına bağlanır (K37, K42, K55). Prizren’de lohusa kadın için “40 gün mezarı açıktır” diye denir. Bu yüzden lohusa kadının kırk gün içinde hastalanmamasına, bilhassa “uğramamasına”, cinlere çarpılmasına çok dikkat edilir.

Lohusa ve bebeğin kırkı çıktıktan sonra, nunanın evine giderler. Nunadan sonra gidilecek yer bebeğin cinsiyetine bağlıdır. Eğer kız çocuğu doğmuşsa, erkeğin akrabalarına ziyafete çağırılır. Bebek erkek ise, annenin ailesi tarafından ziyafete çağırılır. Đlerleyen günlerde de diğer akrabaların ve yakınlar tarafından davet edilirler (K35, K37, K42, K43, K47, K54, K55).

Prizren’de lohusalık dönemiyle ilgili inanç ve pratiklerde eski Türk inançlarının izleri görülmektedir. Lohusaya ve bebeğine “saçılık” olarak verilen paralarla “bakır, gümüş veya altından” yapılmış bir eşya alınması demir kültünü hatırlatmaktadır.

Sütü kaçan lohusaya pınar suyuna batırılmış simit yedirilmesi ve sudan içirilmesi su kültünü hatırlatmaktadır.