• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. PRĐZREN TÜRKLERĐNDE GEÇĐŞ DÖNEMLERĐ

2.1. Doğum

2.1.1.6. Çocuğun Cinsiyeti

Gebelik sırasında en önem verilen hususlardan birisi de doğacak çocuğun cinsiyetidir. Bebeğin cinsiyeri konusunda, anne ve babanın isteğinin dışında, kişinin bağlı bulunduğu ailenin veya toplumun isteği de ön planda yer alır. Türk kültüründe genel olarak ilk çocuğun erkek olması istenir. Bu durum gebe kadın üzerinde büyük bir baskı yaratır ve çocuğun cinsiyetini etkileyeceğine inandığı bazı şeyleri yapmaya çalışır. Bunlardan bazıları şunlardır: Adak ve kurban adanır. Yatırlara, hocalara gidilir. Kadın cinsel birleşme sırasında sağına yatar, sağından kalkar. Gelinin yatağında erkek çocuk yuvarlanır. Bunların dışında “Allah’ın bileceği iştir.” diyenlerde vardır. Kız çocuk isteyenler ise yukarda saydığımız işlemlerin bir bölümünü aynen bir bölümünü de tersinden yaparlar (Örnek, 2000:136).

Türk kültürünün birçok unsurunu barındıran Dede Korkut Hikâyeleri incelendiğinde erkek çocuk özlem ve isteği göze çarpmaktadır. Hikâyelere göre oğul, “babanın yerine yetişenidir, iki gözünün biridir. Devletli oğul olsa ocağının korudur.” (Ergin, 2001b:16). Ayrıca hikâyelerin çoğunun adında, babasıyla birlikte oğlunun adı yer almaktadır. Oğlu olan ak otağda, çocuğu olmayan ise kara otağda ağırlanır. “Bir yerde ak otağ, bir yerde kızıl otağ, bir yerde kara otağ” kurulur. “Oğlu olan ak otağa, kızı oları kızıl otağ, oğlu veya kızı olmayan kara otağa” oturtulur (Ergin, 2001b:21). Günümüz Türk toplumunda da erkek çocuk istenir. Erkek çocuk için adaklar adanır, kurbanlar kesilir. Erkek çocuğun soyun devamını sağlayacağı düşünülür.

Erkek çocuk isteği evliliğin başında, gelin damadın evine geldiğinde kucağına erkek çocuk verilmesiyle, yatağının üstünde erkek çocuk yuvarlanmasıyla kendini göstermektedir (Boratav, 1984:145).

Aksaray, Samsun, Konya yörelerinde, arka arkaya kız çocukları olan aileler, erkek çocuk isteklerinin yerine gelmesini sağlamak için son doğan kız çocuklarına Döne, Döndü, Yeter adlarından birini koyarlar (Acıpayamlı, 1992:12).

Doğacak çocuğun cinsiyetini önceden öğrenme yolları yorum ve fal niteliğindeki işlemlerdir. Yorumların bir kısmı düşlerden çıkarılmaktadır. Buna göre gebe kadın, düşünde bıçak, tüfek gibi erkek silahları, korkunç hayvanlar, ay görürse erkek doğuracağına; güneş, makas, iğne gibi kadın eşyaları, bilezik, gerdanlık gibi takılar veya çeşitli süs eşyaları, mücevherler görürse kız doğacağına yorumlanmaktadır. Bebeğin cinsiyetini öğrenmek amacıyla fal denebilecek işlemler de vardır. Gebe kadının haberi olmadan girip oturacağı odanın sedirinde iki minderden birinin altına makas, birinin altına bıçak koyulur. Kadın sltında bıçak olan mindere oturursa erkek, makas olana oturursa kız doğuracağına inanılır. Bergama’da gebeliğin sekizinci ayında kadının memesinden sıkılan süt bir bardak suyun içine damlatıldığında, süt bardağın dibine çökerse doğacak çocuğun erkek, dağılıp suya karışırsa kız olacağına inanılmaktadır (Boratav, 1984:145-146).

Anadolu’da ilk çocuğun önce “baba” demesi halinde, doğacak kardeşinin erkek, “anne” demesi halinde de kız olacağına inanılır. Sivas - Zara'da hamile kadının canı

ekşili yiyecekler istiyor ise, çocuğunun kız olacağına, tatlı yiyecekler istiyor ise oğlunun olacağına inanılır (Kalafat, 1997:250-252).

Çorum’da gelinin ilk çocuğunun erkek olması için yatağına erkek çocuk yatırılır. Balıkesir'de çeşmenin önüne bir tarak ve bir bıçak bırakılarak gerdek sabahı bunlar geline aratılır. Önce tarağı bulursa kızının olacağına, bıçağı bulursa oğlunun olacağına inanılır. Çanakkale'de çocuğu olmayan kadınlar, içerisinde su kuyusu bulunan caminin suyundan içerlerse, çocuklarının olacağına inanırlar (Kalafat, 1996:5).

Kızılcahamam’da gelin damat evinde arabadan inmeden önce “erkek çocuk doğurması dileği olarak” kucağına bir erkek bebek verilir. Arabanın bir kapısından verilip öbür kapısından alınarak aynı olay üç defa tekrarlanır (Akpınar, 2005: 130).

Samsun’da, bebeğin cinsiyetiyle ilgili inanışlardan bazıları şunlardır: Hamile kadının yüzü beneklenirse kız çocuğu doğurur, yüzü beyaz olursa erkek çocuğu doğurur. Kadının karnı sivri olursa erkek, kalçası genişlerse kız çocuğu doğurur. Hamile kadın güzelleşirse kız çocuğu, yüzünü sis basar, çirkinleşirse erkek çocuğu dünyaya getirir. Bebek hamile kadının sağ tarafında kıpırdarsa erkek olduğuna, sol tarafında kıpırdarsa kız olduğuna işarettir. Ana karnındaki çocuk üç buçuk ayda çabalarsa (canlanırsa) erkek olduğuna, dört buçuk ayda çabalarsa kız olduğuna işarettir (Şişman, 2002:446-447).

Kandıra Türkmenleri hamile kadının vücudunun şekline, canının çektiği yiyeceklere, tavır ve davranışlarına göre doğacak çocuğun cinsiyetini belirlemek için yorumlarda bulunurlar. Hamile kadın, su dolu bir bardağa göğsünden süt sağar. Eğer süt taş gibi suyun dibine oturursa erkek, suya yayılırsa kız çocuğu doğar. Annenin karnı sivriyse erkek, yassı ise kız olacağı tahmin edilmektedir. Erkek çocuğun anneye güzellik verdiğine inanılır. Annenin hamilelikte yüzü çillenirse çocuğun kız olacağına inanılır. Kız annenin güzelliğini alır. Anne, bozgunlukta çok acı yerse “ye ekşiyi doğur Ayşe'yi” denilerek doğacak bebeğin kız olacağına inanılmaktadır. Anne hamileliğinin ikinci ayında bebeğin hareketlerini hissediyorsa, erkek, dördüncü aydan sonra hissediyorsa kız doğuracağına inanılmaktadır. Đnanışa göre erkek çocuk “erken uyanır” kızlar ise “geç uyanmaktadır”. Erkek çocuk olsun diye hocaya muska yazdırıp okutmak da yapılan uygulamalardandır (Altun, 2004:116).

Gaziantep’te doğacak çocuğun cinsiyetini tahmin etmek için bazı uygulamalar yapılmaktadır. Hamile kadın kelle temizlerken ağzından ikiye ayırır. Dil dışarı çıkarsa erkek, içerde kalırsa kız olur. Kadının göbeğinin üzerine sarımsak koyulur. Bebek tepki verirse erkek, vermezse kız olur. Bu uygulama soğanla da yapılmaktadır. Hamileliğin altıncı ayında, hamilenin sütü suya sağılır, süt dağılırsa kız, dağılmazsa erkek olur. Süt suyun yüzüne çıkarsa kız, dibe çökerse erkek olur. Yakınlarından biri kadına haberi olmadan “Elinde ne var?” diye sorar. Kadın elinin içine bakarsa kızı, üstüne bakarsa oğlu olur. Saç teline yüzük bağlanır veya hamilenin eline bakılarak çocuğun cinsiyeti anlaşılır (Yüksel, 2007: 77-78).

Yakutlar Tanrıdan erkek çocuk isterlerken ak şamana başvururlar, Ak şaman Ayısıt’a veya ak at sürüleri sahibi olan Tanrı’ya dua eder (Đnan, 2006:167).

Türkmenistan’da hamile kadının karnının sağ tarafında bir kıpırdanma olursa, bebeğin erkek olacağına inanılır. Kadının bebeği karnının tam orta yerinde oynar ise, o bebeğin kız olacağına inanılır (Kalafat, 2000:158).

Bayır-Bucak Türkmenlerinde hamile kadının başına onun haberi olmadan bir miktar tuz konur, Kadın ilk hareketinde elini başına götürür ise oğlunun olacağına, vücudunun herhangi bir yerine değdirirse kızı olacağına inanılır (Kalafat, 2007:53).

Azerbaycan Quba’da, kadının yüzünde leke olursa, çirkinleşirse kadının kızı olacağına, güzelleşirse çocuğunun erkek olacağına inanılır. Kadının karnı yukarı doğru, yumru şeklinde olursa oğlu olacağına inanılır. Sancı belde olursa erkek, kasıkta olursa kız doğacağına inanılır. Kadın otururken ellerini yere koymadan oturursa erkek, ellerini yere basıp oturursa kızı olur (Balıkçı, 1999:6).

Kazak Türklerinde eskiden erkek çocuk istenir ve “Erkek çocuk aileyi idame ettirir, ailenin çatısıdır.” denirdi. Günümüzde ise kız çocuk istenmekte ve “Kız evlat berekettir.” denilmektedir (Kalafat, 1999:66).

Afganistan Türkleri, çocuk kız da olsa erkek de olsa ilk çocuklarının doğumunda kurban keserler. Bu bir şölendir, kurbanın eti komşularla birlikte yenir, kemiklerini toprağa gömerler (Kalafat, 2000:71). Hazara Türkleri'nde ilk çocuğun erkek olması

dileğiyle gelinin kucağına erkek çocuk oturtmak şeklinde yaşamaktadır (Çelik, 2001:10).

Balkanlarda çocuğu olmayan kadınlara muska yapılır. Kadın bunu boynuna asar. Hamile kalacağı temasta muska göğüs tarafında ise bebeğin erkek, boynun arkasına düşerse, kız olacağına inanılır (Kalafat, 2000:8). Balkanlarda yedi kız doğuran ananın Cennetlik olacağına inanılır. Bu konuda teselli edici deyimler çoktur. Kız anne ve babaları “Bizim oğlumuz hazır gelecek. Onu şimdi bizim için büyütüyorlar” derler (Tacemen, 1994:84).

Makedonya’nın Kanatlar Köyü’nde gelinin erkek çocuğu olması için yatağına erkek çocuk yatırılır, yatakta yuvarlanır. Bu çocuğa para ve hediye verilir. Anadolu'da gelinin kucağına aynı maksatla erkek çocuk oturtulur (Kalafat, 2000:14).

Prizren’de özellikle ilk çocuğun erkek olması istenir. Bu sebeple, gelinin damadın evine geldiği ilk gününde kucağına özellikle erkek çocuk verilir.

Gerdek öncesi gelin yatağında bir erkek çocuk yatırılır. Bu uygulama ile doğacak çocuğun erkek olması dileğinde bulunulur (K4, K5, K11, K20, K35, K43).

Doğacak çocuğun cinsiyetini anlamak amacıyla, kadının fiziksel görünümüne, yediklerine, davranışlarına, vb göre tahminlerde bulunulmaktadır.

Evde minderlerin altına makas ve bıçak gizlenir. Gebe olan kadın makasın üzerine oturursa “kız”, bıçağın üzerine oturursa “erkek” çocuk doğuracağına inanılır (K4, K5, K17, K38, K42, 54).

Hamile olan kadının yüzünün güzelleşmesi durumunda bebeğin erkek olacağına, aksi durumda kız olacağına inanılır. Kızın annesinin güzelliğini kendine çektiği düşünülür (K4, K17, K42, K54).

Yeni doğum yapmış bir annenin, doğumdan hemen sonra gebe kalırsa, erkek doğuracağına inanılır (K5, K27, K34, K35).

Erkek çocuk annesinden utandığı için yüzükoyun, kız çocuk ise sırtüstü doğduğuna inanılmaktadır (K33, K37, K48, K54, K55).

Doğacak çocuğun cinsiyetini önceden öğrenmek yorumlar yapılmakta ve fal niteliğinde işlemlere başvurulmaktadır. Hamile kadının oturduğu minderin altında bulunan eşyaya göre bebeğinin cinsiyetini tahmin etmek fal niteliğindeki işlemlerdendir.

Düğün gününde gelin ve damadın yatağında erkek çocuk yatırılması, gelinin kucağına erkek çocuk verilmesi Anadolu’da ve Prizren’de ortak olan pratiklerdendir.

Ayrıca annenin fiziki görünümüne göre cinsiyet tahmininde bulunulması da Türk dünyasında yaygın bir uygulamadır.