• Sonuç bulunamadı

AĠHS‟nin 2. maddesinde yaĢama hakkı ve yaĢama hakkının istisnalarını

240

ER, Cüneyt, Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi‟nin 1. Maddesi: Ġnsan Haklarına Saygı Yükümlülüğü ve SözleĢmenin Uygulanması, TBB Dergisi, Sayı 54, 2004, s. 46 – 49. 241

TUNÇ, Hasan/ BĠLĠR, Faruk, Anayasa Hukuku Uygulamaları (Örnek Çözümlü Olaylar), Ankara 2009, s. 29.

242

düzenlenmiĢtir. Buna göre;

1.“Her kişinin yaşama hakkı yasanın koruması altındadır. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suç nedeniyle, kendisine mahkemece verilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimse bilerek öldürülemez.”

2.Öldürme,aşağıdaki durumlardan birinde kuvvete başvurmanın kesin zorunluluk haline gelmesi sonucunda meydana gelmişse,bu maddenin ihlali suretiyle yapılmış sayılmaz:

a)Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı korunması için;

b)Usulüne uygun olarak yakalamak veya usulüne uygun olarak tutuklu bulunan bir kimsenin kaçmasını önlemek için;

c)Ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması için.

AĠHS‟nin 2. maddesinin ikinci fıkrasında yaĢama hakkına karĢı meĢru karĢılanacak müdahaleler sayılmaktadır. Yasal olmayan Ģiddete karĢı bireylerin korunmasını sağlama veya yasalara uygun biçimde bir tutuklama yapma ya da yasalara uygun olarak tutuklu bulunan bir kiĢinin kaçmasını önleme gibi nedenlerle kiĢilerin yaĢama hakkına müdahale edilebilir. Bunun dıĢında ayaklanma ya da isyanı yasalara uygun olarak bastırmak da söz konusu maddede sayılan istisnaî durumlar arasında yer almaktadır243

.

Ölüm cezası her ne kadar 2. maddenin 1. fıkrasında yaĢama hakkının korunmasının istisnası durumunda olsa da sözleĢmenin 6. ve 13. ek protokollerinde ölüm cezası yasakladığı için bu protokollere tabii olan devletler, birinci fıkradaki düzenlenenistisnai durumdan faydalanamaz.Dolayısıyla taraf devletler, iç hukuklarında ölüm cezasınıdüzenleyemezler. Ancak sözleĢmenin tarafı olmakla birlikte, 6. ve 13. Protokollere taraf olmayan devler açısından böyle bir yükümlülük söz konusu olmadığından, sözleĢmenin getirdiği bir istisna olarak ölüm cezası uygulanabilir.

243

GÖZÜBÜYÜK, ġeref/GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi ve Uygulaması, Ankara 2007, s. 157.

Günümüzde AĠHS‟netarafdevletlerarasında, idam cezasını uygulayan herhangi bir devlet bulunmamaktadır. Taraf devletler, 1990‟ların sonlarından itibarenidam cezası uygulamasına son verip, 2000‟li yılların baĢlarında iç hukuklarında idam cezasını kaldırmıĢlardır. AĠHM‟nin yargılama yetkisinin bulunduğunu taraf devletler açısından son idam cezası, 1997 yılında Ukrayna‟da tatbik edilmiĢtir. Avrupa‟da Ģu an sadece Belarus‟ta idam cezası bulunmakla beraber Belarus, AĠHS‟ne taraf devletlerden biri değildir244

.

SözleĢmenin 2. maddesinin 1. fıkrası taraf devlete üç temel sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk, birinci maddedeki ortak sorumluluk anlayıĢından kaynaklanmakta ve madde metninin birey lehine yorumlanmasıyla ortaya çıkmaktadır. Devlet öncelikle bireyi istisnai durumlar haricinde öldürmeme, bireylerin yaĢama hakkını en etkili bir Ģekilde koruma ve bu korumanın baĢarısız olduğu durumlarda yaĢama hakkı sona eren kiĢinin ölümünün etkin bir Ģekilde soruĢturulmasını sağlama yükümlülüğü altındadır. Böylelikle devlet ilki negatif, ikincisi pozitif ve üçüncüsü de usul niteliğinde üç farklı koruma yükümlülüğü altındadır245

.

YaĢama hakkının korunması çerçevesinde devam eden ve devletin sorumluluğunun tartıĢıldığı hususlardan biri, yaĢamın sonlandırılması ile ilgili ötenazi diğeride yaĢamın baĢlangıcı ile ilgili kürtajdır.AĠHMkürtaj konusunda,herbaĢvurunun kendine özgü Ģartları içerisinde ebeveynlerin ve doğmamıĢ çocuğun hakları,özgürlükleri ve menfaatlerini dengeleyecek biçimde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.246

Devlet, kiĢinin yaĢama hakkını koruma yükümlülüğü altındadır ancak kiĢinin yaĢama hakkını sonlandırma arzusunun, bu koruma kapsamında olup olmadığı

244

Bu konuya iliĢkin ayrıntılı bilgiler, Avrupa Konsey‟inin Ģu raporundan tek tek seçilerek eklenmiĢtir: http://www.eidhr.eu/files/dmfile/EIDHRDeliveringonDeathPenalty.pdf (EriĢim Tarihi: 10 Ağustos 2014)

245

HAMDEMĠR, s. 86. 246

KARAN, UlaĢ, “YaĢam Hakkı”, Ġnsan Hakları Avrupa SözleĢmesi ve Anayasa, Anayasa Mahkemesine Bireysel BaĢvuru Kapsamında Bir Ġnceleme içinde, (Ed.: Sibel ĠNCEOĞLU), Ġstanbul 2013, s. 117.

tartıĢılmıĢ ve bireysel baĢvuruya konu olmuĢtur247. Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi konuyla ilgili kararında devletin yaĢama hakkının sonlandırılması veya sonlandırılmanın kolaylaĢtırılmasını sağlama yükümlülüğü altında olmadığını ortaya koymuĢtur248

. Ancak aksi yöndeki ulusal veya uluslararası antlaĢmaların geçerliliği ve devletler açısından bağlayıcılığı noktasında da bir irade ortaya koymaktan kaçınmıĢtır. Kanaatimizce sözleĢmede açıkça düzenlenmediği için, iç hukukta ötenaziye izin veren bir düzenlemenin uygulanmaması sebebiyle mahkemeye baĢvuru yapılması durumunda, mahkemenin bu hususu esasa girmeden konu bakımından reddetmesi gerektiği söylenebilir249. Ülkemiz açısından da ötenazi hukuki bir zeminde düzenlenme konusu yapılmadığı için Anayasa Mahkemesi anılan AĠHM içtihadını da nazara alarak baĢvuruyu reddetmelidir.

AĠHS‟nde yer alan hak ve özgürlüklerin büyük bir kısmı gerçek kiĢilerin yanında tüzel kiĢileri de kapsamaktadır. Ancak yaĢam hakkı tabiatı itibarîyle sadece gerçek kiĢileri ilgilendirmektedir. Buradaki yaĢam hakkı kavramı sadece insan yaĢamı ile sınırlandırılmıĢtır. Ġnsan dıĢındaki diğer canlıların yaĢam hakkının ihlâl edilmesi durumunda bu canlıların malikleri AĠHS korumasından faydalanamayacaktır. YaĢam hakkını koruma yükümlülüğü devletlere tanınmıĢtır. Bu nedenle ölüm olayı özel hukuk kiĢilerince gerçekleĢtirilse de sözleĢmenin tarafı olan devlet sorumlu tutulmaktadır. Ölüm fiilinin ihmali bir fiille gerçekleĢtirilmesi devletin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.250

YaĢam hakkı ile ilgili 1982 Anayasası‟nda yer alan temel düzenleme kiĢinin dokunulmazlığı,maddî ve manevî varlığı baĢlıklı 17. maddedir. Fakat 15. maddede temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulamayacağı sert çekirdekli haklar arasında yaĢama hakkının düzenlendiği görülmektedir. Bu maddeye göre; “… savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama

247

CENGĠZ, Serkan, “Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi Kararları IĢığında YaĢam Hakkı”, TBB Dergisi, S. 93, Y. 2011, s. 401.

248

Ġlgili karar: Pretty v. United Kingdom, 2002. 249

Aynı yöndeki bir değerlendirme için: BESĠRĠ, Arzu, “Ötenazi ve YaĢam Hakkı”, TBB Dergisi, S. 86, Y. 2010, s. 201 – 202.

250

hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz.” 17. maddede ise herkesin yaĢama,maddîve manevî varlığını geliĢtirme hakkına sahip olduğundan bahsedilmektedir. Aynı maddenin 4.fıkrasında AĠHS ile paralel bir Ģekilde sınırlandırma rejimine yer verilmiĢtir. Buna göre; meĢru müdafaa halleri, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu ve hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma ve isyanın bastırılması, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında, silah kullanılmasına yasanın izin verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiillerinin meĢru olduğu kabul edilmektedir. Ülkemizde 2004 yılında yapılan anayasa değiĢikliği ile idam cezası kaldırılmıĢtır. Bu sebeple suç ve cezalara iliĢkin esasların düzenlendiği Anayasamızın 38. maddesinde hiç kimseye ölüm cezası verilemeyeceğine iliĢkin bir hüküm yer almaktadır.

YaĢama hakkının istisnaları olarak nitelendirilen bu durumlar öncelikle bu hakkın mutlak bir hak olmadığını ortaya koymaktadır. AĠHS‟nin 2. maddesinin ilk fıkrasında, ölüm cezası konusunda bir istisnanın düzenlendiği görülmektedir. Ancak sözleĢme metninde yer almasına rağmen 13.Protokol ile idam cezası tamamen kaldırılmıĢtır.251

George Jellinek‟in temel hak ve hürriyetler konusunda yaptığı ayrımda yaĢama hakkı negatif statü hakları arasında yer almaktadır. Çünkü bu ayrımda negatif statü hakları kiĢinin devlet tarafından aĢılmaması ya da dokunulmaması gereken özel alanı içerisinde yer almaktadır.252Burada yaĢama son vermekten kaçınma yükümlülüğü sözkonusu olmaktadır.Devletler egemenlikleri altında bulunan kiĢilerin hayatlarını hukuka aykırı olarak sonlandırmamak zorundadır.Devletlerin negatif yükümlülüğü yalnızca kamu makamlarının yaĢam hakkına yönelik fiilleri ile sınırlıdır.Dolayısıyla, devletler AĠHS‟nin 2.maddesinde sayılan istisnalar dıĢında bir kimsenin yaĢam hakkına son veremezler.

Günümüzde negatif statü haklarında devletin karıĢmama yükümlülüğünün kapsamı geniĢlemiĢtir. Dolayısıyla yaĢam hakkı ayrıca bir dizi pozitif yükümlülükleri

251

KARAN, YaĢam Hakkı, s. 120. 252

de beraberinde getirmiĢtir.Bu haklar bakımından devletin birtakım maddî ve usulîkoruyucu yükümlülüklerinin bulunduğu kabul edilmektedir. Devletin bu konudaki maddî yükümlülüğü, belirli bir kiĢinin yaĢam hakkı bakımından üçüncü kiĢi tarafından gerçekleĢtirilebilecek mevcut ve yakın bir tehlikenin resmi makamlar tarafından bilinmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu durumda devletin resmi makamları, tehlike altındaki kiĢiyi gerekli önlemleri alarak korumak zorundadır. Maddî yükümlülükler kapsamında gündeme gelen bir baĢka konu ceza ve tutuk evlerinde gerek kamu görevlileri gerekse orada bulunan tutuklu ve hükümlüler tarafından gerçekleĢtirilen ve yaĢama hakkına müdahale eden fiillerdir. Bu durumda da devletin yaĢama hakkını ihlâl eden veya tehlikeye düĢüren davranıĢları bildiği ve bilmesi gerektiği durumlarda gerekli önlemleri almaması devletin söz konusu hakkı ihlâl ettiği anlamına gelmektedir. Ayrıca cezaevinde ve tutukevinde bulunan kiĢilerin sağlık kontrollerinin düzenli olarak yapılmaması neticesinde ölmeleri de mahkeme tarafından yaĢama hakkının ihlâli olarak değerlendirilmektedir. Bu konuda delillerin araĢtırılması sırasında karĢılaĢılabilecek güçlükler, devletin bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır253

.Belirtilen kiĢilere,yeterli sağlık hizmeti sağlanamaması veya sağlık durumlarının kontrol edilmemesi nedeniyleyaĢamlarını yitirmeleri durumunda sözleĢmenin 2.maddesi ihlal edilmiĢ olacaktır.Yine aynı Ģekilde kiĢinin hasta olmasına rağmen cezaevinden salınmaması ve sonucunda hayat süresinin azalması durumunda da 2.madde gündeme gelebilecektir.254

YaĢam hakkı kapsamında pozitif yükümlükler açısından gündeme gelen bir diğer yükümlülük de usulüyükümlülüklerdir. Bu manada yaĢam hakkı ihlalleri ile ilgili olarak kamu makamlarınca etkili bir soruĢturma yürütülmesi beklenmektedir.255YaĢam hakkının ihlali halinde sadece tazminat ödenmesi yeterli olmamaktadır.Bu anlamda etkili ve önleyici ceza sistemi kurmak, devletin pozitif yükümlülükleri içerisinde yer almaktadır.

Usul yükümlülüğünün bir olayda getirdiği soruĢturma türünün, yaĢam hakkının esasına iliĢkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip

253

KARAN, YaĢam Hakkı, s. 127- 129. 254

KARAN, YaĢam Hakkı, s. 129. 255

gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Buna göre kasten ya da saldırı veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarına iliĢkin davalarda, Anayasanın 17. maddesine göre devletin, ölümcül saldırı durumunda sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruĢturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki soruĢturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, yaĢam hakkı ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir.Ancak ihmal nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına iliĢkin davalar açısından farklı bir yaklaĢımın benimsenmesi gerekir. Buna göre, yaĢam hakkının veya fiziksel bütünlüğün ihlaline kasten sebebiyet verilmemiĢ ise „etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük‟, her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplin ile ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir.

Bununla birlikte, ihmal suretiyle meydana gelen ölüm olaylarında, devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda muhakeme hatasını veya dikkatsizliğini aĢan bir ihmali olduğu, yani olası sonuçlarının farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkileri göz ardı ederek afet veya tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluĢan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda, bireyler kendi inisiyatifleriyle ne gibi hukuk yollarına baĢvurmuĢ olursa olsun, insanların hayatının tehlikeye girmesine neden olan bu kiĢiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kiĢilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir.

YaĢam hakkının ihlali nedeniyle Van depremi için bireysel baĢvuru yoluna gidilmiĢtir. BaĢvurucular, Vali ve AFAD görevlilerinin mevzuatta kendilerine yüklenilen görevleri yerine getirmediklerini, iki deprem arasında gerekli tedbirleri almadıklarını, otelde hasar tespitinin yapılmadığını, hasara rağmen otele giriĢin yasaklanmadığını ve yakınlarının taksirle ölümüne sebep olduklarını ileri sürmüĢlerdir.256

6216 sayılı yasanın 46. maddesinin 1. fıkrasında, ancak ihlale yol açtığı ileri

256

sürülen iĢlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kiĢisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel baĢvuru hakkına sahip oldukları belirtilmektedir. YaĢam hakkının doğası gereği, yaĢamını kaybeden kiĢiler açısından bu hakka yönelik bir baĢvuru ancak yaĢanan ölüm nedeniyle mağdur olan kiĢilerin yakınları tarafından yapılabilecektir.

Deprem gibi bir afetin meydana gelmesi durumunda, baĢvurucuların haklarında ceza soruĢturması yapılmasını talep ettikleri görevliler açısından, hasar görmüĢ binaların derhal tespit edilmesi, binaların gördüğü hasar bakımından tehlike arz edenlerinin boĢaltılması veya yıktırılması, afete uğrayanların veya uğraması muhtemel olanların bulundukları yerlerde veya baĢka yerlerde geçici olarak barınmalarının sağlanması görevleri yasal zorunluluktur. Bu anlamda Vali ve AFAD yetkililerinin alınabilecek tedbirlere iliĢkin asli yükümlülüklerinin bulunduğu açıktır. YaĢanan bu depremin akabinde çok sayıda artçı deprem meydana gelmiĢtir. Birinci depremde belli seviyede hasar görmüĢ binaların yaĢanan artçı sarsıntılar esnasında yıkılma tehlikesi bulunmaktadır. Bu durumun öngörülebilecek bir risk olduğunun kabulü gerekir. BaĢvurucuların yakınları, birinci büyük depremden tam 16 gün sonra meydana gelen 5,6 Ģiddetindeki depremde yıkılan otelin enkazı altında kalarak hayatlarını kaybetmiĢlerdir. Afetzedelerin veya baĢka yerlerden o Ģehre deprem nedeniyle gelen kiĢilerin, depremin meydana geldiği Ģehirdeki kamuya açık konaklama yerleri arasında kapasitesi en yüksek tesislerden biri olan oteli kullanmayı düĢünecekleri de ortadadır. Bu durumda birinci depremden sonra geçen 16 gün içerisinde otelin hasar tespitinin yapılarak gerektiğindeboĢaltılması kararı verilmesi sorumlu kiĢilerden beklenecektir.