• Sonuç bulunamadı

3. Haber Ulaştırmada Şâyia Usulü

3.1. Bu Yöntemin Bilinçsiz Olarak Kullanımı

Şâyia, yani haberlerin kulaktan kulağa ulaştırılması belli bir kurala ve sisteme bağlı kalınmaksızın, nasıl gerçekleştiği çoğu zaman izah edilemeyen, güvenilirliği tartışmalı ama belki de haberleşmede en hızlı yöntem olarak kabul edilmesi gereken bir usul olarak karışımıza çıkmaktadır. İnsanlar arasında bazı bilgiler fısıltı haberler şeklinde kulaktan kulağa ulaşarak gerçekleşir. Tarih içersinde doğruluğunun tam tespit edilememesi nedeniyle de bazen

757 Vâkıdî, Meğâzî, I/107; İbn Abdi’l-Berr, İstîâb, II/670; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II/480; Belâzürî, Ensâb,

I/304; Hâkim, Müstedrek, III/282.

758 Taberî, Târîh, II/336.

759 Câhız, el-Beyân ve’t-Tebyîn, I/196. 760 Taberî, Târîh, II/526.

761 Ahmet Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I/360. 762 Taberî, Târîh, II/386.

çok olumsuz neticelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Tarihi birçok olayda bu acı neticeleri görmekteyiz.

Daha İslâm’ın ilk günlerinde bu şekildeki haberlerin etkilerine rastlanmaktadır. Mesela, Habeşistan’a ilk hicret eden Müslümanlar, Mekke’de yaşanan –doğruluğu kesin olmamakla birlikte- Ğarânîk hadisesinden sonra bu olayı Mekke’deki Velîd b. Muğîre ve Ebû Uhayha gibi azılı o müşriklerin müslüman olarak Hz. Peygamber (s) ile birlikte secde ettikleri şeklinde haber alınca, “Bunlar müslüman olduktan sonra, Mekke’de müslüman olmayan kim

kalır?! Bize kendi kavim ve kabilemiz daha sevgilidir, onlar iman etmiş olunca dönelim yanlarına” diyerek Mekke’ye geri dönmek üzere yollara düştüler.763 Bu haberin asılsız olduğunu ancak Mekke’ye yaklaşınca öğrenebildiler.764 Kimisi geri döndü, kimisi de geri dönmeden her şeye katlanmaya razı olarak Mekke’de kaldı.765

Tabiî ki bu olumsuz neticelerin aksine kulatan kulağa yayılarak bazen olumlu neticeler ortaya çıkaran olaylar da olmamış değildir. Bedir Savaşından birkaç gün evvel Hz. Âtike bir rüya görmüştü. Bunu kardeşi Hz. Abbâs’a söylemiş, o, Velîd b. Utbe’ye, o, babasına derken haber tüm Mekke’ye yayıldı ki rüyada Mekkelilerin üzerine bir adamın geleceği, savaş ilân edeceği, hareme gireceği, bir taşın yuvarlanarak Mekke’deki evlerinden isabet etmedik bir ev bırakmayarak her evde mutlaka bir ölüme sebep olacağı anlatılıyordu. Bu rüya kulaktan kulağa öyle bir yayıldı ki Mekkelilerin kalbinde korku oluşturdu.766 Bu, Müslümanlar açısından düşmanın kalbinde bir korkuya neden olmasından dolayı olumlu bir netice ortaya çıkarmıştır. Hz. Osman’ın elçi olarak Mekke’ye gönderildiği Hudeybiye Musâlahası esnasında üç gün geri gelmemesi üzerine onun öldürülmüş olduğu haberi kulaktan kulağa dolaşarak Hz. Peygamber (s)’e kadar geldiğinde de sonrasında yaşanan olaylar ilk etapta olumsuz görünse de sonrasında hayırlı neticere sebep olmuştur. Zira Hz. Peygamber (s), daha önce göndermiş olduğu elçiye yapılan muameleyi de* göz önünde bulundurmuş olacak ki; umre niyeti ile çıkmış olduğu yolculuğa bu andan itibaren yeni bir veche katarak bir ölüm kalım harbi yapmaya karar vermiş ve bu yönde ashâbından biat almıştır. Rıdvan Biatı diye

763 İbn Sa’d, Tabakât I/206; Taberî, Târîh, II/227; Belâzürî, Ensâb, I/228; İbnü’l-Esîr, Kâmil, II/77; İbn Kesîr,

Bidâye, III/91; Halebî, İnsânu’l-Uyûn, II/9; Diyarbekrî, Târîh, I/285–289.

764 İbn Sa’d, Tabakât, I/206; Taberî, Târîh, II/227; İbnü’l-Esîr, Kâmil, II/77. 765 İbn Sa’d, Tabakât, I/204–206.

766 İbn Hişâm, Sîre, II/258–260; Vâkıdî, Meğâzî, I/29–30; İbn Sa’d, Tabakât, VIII/43–44; Taberî, Târîh, II/270;

İbnü’l-Esîr, Kâmil, II/116–117; İbn Kesîr, Bidâye, III/257.

* Hz. Osman’dan önce Hırâş b. Ümeyyetü’l-Huzâî’yi elçi olarak göndermiş, müşrikler onun devesini boğazlayıp,

kendisine de fena muamelede bulunarak karşılık vermişlerdi. bkz. İbn Hişâm, Sîre, III/328; Vâkıdî, Meğâzî, II/600; İbn Sa’d, Tabakât II/96.

bilinen meşhur hadise bu olay üzerine gerçekleşmiştir.767 Bu hadise, Müslümanların Hz. Peygamber (s)’e tam teslimiyetlerini göstermeleri, razı olunacak bir işe girişmeleri ve daha sonraları zaferlere neden olacak gelişmelerin yaşanmasına ortam hazırladı. Bu da bize kulaktan kulağa dolaşan haberlerin ne kadar ciddi sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir.

Bu tür haberlerin doğrulukları çoğunlukla test edilememektedir. Bu nedenle böyle haberler karşısında ciddi tedbirler almak gerekmektedir. Tebûk seferinde Rum diyarına kadar varıldığında bir sırada Hz. Peygamber (s)’e Şam civarında bir yerde veba salgını olduğu haberleri ulaşınca ilerlemeyi durdurdu ve veba salgını olan bir yere girmeyi ya da veba salgını olan bir yerde bulunuluyorsa oradan çıkmayı yasaklamıştır.768 Bu gelen haberin tam doğruluğu bilinemese de Hz. Peygamber (s)’in yine de buna karşı almış olduğu tedbir dikkat çekicidir. Üstelik kullandığı ifade sadece o olayla sınırlı değil genel bir ilkenin ilânı niteliğindedir. Bu olayda haberin doğrulunu teyit etmek çok mümkün değildi. Zira olayı araştırmak üzere adamlar salınsa, eğer gelen haber doğru ise bu adamların tekrar Müslümanların yanlarına gelmeleri büyük risk olur, yok şayet haber vermek üzere gelmeseler bu kez olay netliğe kavuşturulamaz bir halde kalırdı. Ama elbette her zaman böylesi bir risk olmayabilir. O durumlarda gerekli araştırma yapılarak hareket edilir. Örneğin, Huneyn Gazvesinden sonra artık yakın çevrede Hevâzin ve Sakîf kabilelerinden başka güç ifade edebilecek kabile kalmadığı bir ortamda, Hevâzin ve Sakîflilerin İslâm ordusuna karşı savaş hazırlıklarına başladıkları yönündeki haberler Hz. Peygamber (s)’e şâyia olarak ulaştı. Hz. Peygamber (s) de bu haberin doğru olup olmadığını araştırmak üzere Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî’yi görevlendirdi.769 Onun getirdiği haberler doğrultusunda hareket edildi.

Bazen ise bu şekilde ortalığa yayılan haberlerin geliş şekli ve riski değrlendirilerek hemen harekete geçmek gerekebilir. Buna bir örnek olmak üzere de şu hadiseyi aktaralım; Ashaptan Tuleyb b. Umeyr’in karısı, Tayyi kabilesinden Velîd b. Züheyr’in yeğeni idi. Medine’ye yeğenini ziyarete geldiğinde Esed oğulları kabilesinden Huveylid’in oğlu Tuleyha ve Seleme’nin kendi kavimlerini ve kendilerine bağlı bulunan kabileleri Müslümanlara kaşı savaşmaya dâvet edip, teşebbüslerde bulunduğunu söylemişti. Bu haberi kısa sürede Medine’de yayıldı ve Hz. Peygamber (s)’in kulağına kadar geldi. Hz. Peygamber (s) hemen bir ordu hazırlayıp başına Ebû Seleme b. Abdu’l-Esed’i komutan tayin etti. Birliğe yol

767 İbn Hişâm, Sîre, III/330; Taberî, Târîh, III/77; İbnü’l-Esîr, Kâmil, II/203.

768 Mâlik, Muvatta, Câmi, 23; Ahmed b. Hanbel, III/416; Buhârî, Tıp, 30, Enbiyâ, 50; Müslim, Selâm, 92;

Tirmizî, Cenâiz, 66; Zürkânî, Şerhiü’l-Mevâhibi’l-Ledünniyye III/80.

kılavuzu olarak da Velîd b. Züheyr’i seçti. O, bu bölgenin gizli ve güvenilir yollarını iyi biliyordu. Nitekim birliği çok kısa bir sürede Esed oğullarının topraklarına ulaştırdı. Sahrada Esed oğullarından üç çoban ele geçirildi ise de birisi kaçarak durumu toplanmış olan kabilesine haber verince gerek Esed oğulları gerekse toplanan diğer kavimler dağ başlarına kaçıp dağıldılar.770 Burada bir haberin kulaktan kulağa hızla yayılışı, iz sürmede mahir kimselerin kılavuzluğu ile kısa sürede gelen haberlerin değerlendirilerek alınan tedbir ve karşı kuvvetlerin daha savaşılmadan dağıtılması oldukça önemlidir.

Haberlerin halk arasında kulaktan kulağa duyulmasındaki hız hiç şüphesiz çok sağlıklı olmasa da en hızlı cereyan eden haberleşme şekillerinden birini teşkil etmektedir. Bu her dönemde yaşanan bir durumdur. Hz. Ebû Bekir vefat ettiğinde bu haber çok hızlı bir şekilde Şam bölgesine ulaşmış, Şam halkı hilâfet makamına Hz. Ömer’in gelmesinden endişe ettiklerini ifade ederek, konu ile ilgili tutumlarının merkezde bilinmesi için hemen temsilcilerini Medine’ye göndermişlerdir. Burada bizim için önemli olan bu haberlerin kulaktan kulağa bu kadar uzak mesafelere çok kısa sürede ulaşıyor olmasıdır. Bunun nasıl gerçekleştiğini tam vuzuha kavuşturmak ebette mümkün değildir. Fakat seyyahların, tacirlerin, casusların bu konuda etkin rol üstlendikleri kesindir.