• Sonuç bulunamadı

Halifeler ve Meşhur Hatiplerin Hitâbet ve Hutbeleri

2. Haber Ulaştırma Yöntemi Olarak Şiir, Hutbe ve Hitâbet Usulü

2.4. Hitâbet ve Hutbe Yöntemi

2.4.3. Halifeler ve Meşhur Hatiplerin Hitâbet ve Hutbeleri

Asr-ı Saâdet ve Hulefâ-i Râşidîn devri Arap hitâbetinin altın çağı olup bu dönemin Hz. Peygamber (s)’den sonraki en büyük hatipleri başta Hz. Ali olmak üzere ilk dört halife, ordu kumandanları ve valilerdir. Bir valinin tayin edildiği bölgeye vardığında yaptığı ilk iş insanları toplayıp onlara hitap etmek, yapacağı icraatı anlatmaktı.733 Valinin bizzat söz alıp hatip sıfatı ile minberden yalnız dinî mevzular ile iktifa etmeyerek, emirler de vermesi, kararlar alması, siyasî işler ve umumiyetle cemaati ilgilendiren meselelere dair mütalaa beyan etmesi, kadim Arap hatibinin mahiyetine olduğu kadar İslâm ruhuna da uygundur. İlk dört halife ve Emeviler döneminde durum böyle idi.734 Bu aynı zaman da hutbenin, halkın olaylardan en hızlı, kesin, net ve doğru şekilde haberdar edilmesini sağlayan bir yöntem olduğu açıkça göstermektedir.

H.9/M.631 yılında Hz. Ebû Bekir’in hac emirliği, Hz. Ali’nin ise elçi olarak bulunduğu Müzdelife’de önce Hz. Ebû Bekir sonra Hz. Ali birer hutbe îrad ettiler. Hz. Ebû Bekir hutbesinde hac ile ilgili açıklamaları, Hz. Ali ise “Ey insanlar! Ben sizlere Allah

Resulünün elçisiyim!” diyerek Berâe (Tevbe) Suresini ve müşriklere ilân edilmesi gereken

hususları haber verdi.735

Hz. Ebû Bekir halife seçildiği günün hemen ertesinde tüm halka îrad ettiği hutbesi ile bir konuşma yapmış ve içeride ve dışarıda bulunan herkese bundan sonra takip edeceği metodu ilânen haber ermiştir. Hutbesinde; “Ey İnsanlar! Sizin içinizde en iyiniz olmamama

rağmen, sizin başkanınız olarak seçilmiş bulunuyorum. Bu durumda şayet ben iyi hareket edecek olursam bana yardım ediniz, şayet kötü hareket edecek ve kötü bir davranışta bulunacak olursam beni doğrultunuz. Gerçekten doğruluk, itimat ve emniyettir, yalan ise emniyet ve itimada karşı bir suiistimaldir. İmdi sizin içinizde zayıf olan, zulme uğramış, mazlum kimse, onun namına hakkını alıncaya kadar benim nazarımda kuvvetlidir. Ve sizin içinizde zulüm yapan, zalim olan kimse, hakkı ondan koparıp alıncaya kadar benim nazarımda zayıftır. Dinleyiniz! Bilmiş olunuz ki, Allah uğrunda mücadele ve mücahede etmeyi

732 İbn Hişâm, Sîre, IV/58; Vâkıdî, Meğâzî, II/844; İbn Sa’d, Tabakât, II/137; Ahmed b. Hanbel, IV/32; Buhârî,

İlim, 37, Meğâzî, 50; Müslim, Hâc, 446; Belâzürî, Ensâb, I/48.

733 Elmalı, Hüseyin, “Hitâbet”, DİA., XVIII/158. 734 Câhız, el-Beyân ve’t-Tebyîn, I/190.

735 İbn Hişâm, Sîre, IV/190;Ahmed b. Hanbel, II/299; Belâzürî, Ensâb, I/383; Taberî, Târîh, III/154; İbnü’l-Esîr,

ihmal eden hiç bir millet yoktur ki, Allah tarafından hakir ve zelil bir duruma düşürülmemiş olsun; ahlaksızlık bir millet içinde yayılıp umumileşmeye görsün! Allah onları umumi bir felaket ve belaya dûçar eder. Ben Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz. Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne isyanda bulunmamı müteakip artık bana hiç bir surette itatta bulunmanız gerekmez. Haydi, şimdi namaza kalkın ki Allah size rahmet etsin!”736

Hz. Ömer’in hilâfet makamına geldiğinde yaptığı ilk iş de halka hitap etmek olmuştur. Îrad ettiği hutbe ile tüm halka kendisinden önceki Hz. Peygamber (s) ve Hz. Ebû Bekir’in tutumunu hatırlattıktan sonra Hilâfet makamında takınacağı tavrı ilân etmiştir. Planladığı gidişat ve değişikliklerden, idaresinin karşısında halkının takınması gereken tavrın nasıl olması gerektiğinden bahsetmiştir.737 Cuma namazı ve bu namaz esnasında yapılan Cuma hutbesi tüm halka ulaştırılacak haberleri bir anda insanlara ulaştırma noktasında çok önemli bir yer işgal etmesinden dolayı Hz. Ömer fethedilen yeni bölgelere gönderdiği talimatlarında idarecilerinden mutlaka acilen Cuma mescitleri edinmelerini emretmiştir.738 Hz. Ömer kendiside Cuma hutbesi îrad ederken Hıristiyanların şikâyetçilerini kabul edip, onları dinlemiştir.739 Kendisi ile ilgili gelen bu Cuma hutbesi esnasında dinleyenler arasındaki Hıristiyanların bulunduğu ve onların şikâyetleri ile ilgilendiği rivayetleri hutbenin sadece dinî bir ayinle ilgili olmanın ötesinde bir işleve sahip olduğunu göstermektedir.740

Hz. Ömer zekât amillerinin ve devlet memurlarının görevlerini tüm halka hutbesi ile ilân etmiştir. Konuşmasında, memurlarından haksızlık eden olursa kendisine bildirilmesini, kısâs yoluyla hakkı alacağını da söylemiştir.741 Bu hem bu görev ile görevlendirilenler hem de bunların yapacakları işlemlere muhatap olacak halk tarafından bilinmesini sağlaması açısından son derece önemlidir. Çünkü bu bilgilenme ile ne görevliler görev sınırlarının dışına çıkabilecek ne de halk bunların meşru uygulamalarına itiraz edebilecektir. Ya da yanlış bir uygulama yaparlarsa buna karşı gelme ve yanlışlığı merkeze bildirme şansını elde etmiş olacaklardır. O, tüm halka hitap ettiği hutbesinde konu ile ilgili şunları söylemiştir; “Onları, halka dinlerini ve peygamberlerini öğretsinler, kendilerine adâletle davransınlar, onlara feylerini dağıtsınlar ve halkın idaresinde bir zorlukla karşılaşırlarsa bana bildirsinler diye

736 İbn Hişâm, Sîre, IV/311; Vâkıdî, Kitâbü’r-Ridde, s.30; Belâzürî, Ensâb, I/590; Taberî, Târîh, III/210; Yakûbî,

Târîh, II/127; İbnü’l-Esîr, Kâmil, II/304; Süheylî, er-Ravdü’l-Unüf, VII/556.

737 İbn Sa’d, Tabakât, III/274; Yakûbî, Târîh, II/139; Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultâniyye, s.176. 738 İbn Sa’d, Tabakât, III/320–321.

739 Hamîdullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, II/187. 740 Hamîdullah, Muhammed, İslâm’da Devlet İdaresi, s.187.

gönderiyoruz.”742

Hz. Ömer döneminde hutbenin işlevlerini bize göstermesi açısından şu rivayet de önem arz etmektedir. O, insanlara cihadı emretmek üzere minbere çıktığı ve hutbe vermek istediği bir esnada kendisine:

—Seni dinlemiyoruz, sana itaat etmiyoruz, denir. —Niçin?

—Bize dağıttığın kumaştan elbise çıkmadığı halde, sen elbise yaptırmışsın, oysa sen

uzun bir kişisin.

Hz. Ömer oğluna, bu soruya cevap vermesini söyler. Abdullah, kendi hissesini babasına verdiğini belirtir. Bunun üzerine:

—Tamam, şimdi konuş, sana itaat ediyoruz, derler.743

Hilâfet makamına geldikten sonra tüm halifelerin yaptığı ilk iş mescitte hutbe îrad etmekti. Hz. Osman da hilâfete seçildikten sonra mescide gelerek halka önem verdiği konuları haber vermek üzere bir hutbe îrad etmiştir. Hz. Ömer’e yapılanlar ve akabinde katillerinin devletin kararı olmaksızın Hz. Ömer’in oğlu Ubeydullah tarafından öldürülmesi744 üzerine yaşanan kargaşa ortamını düzene koyabilmek için Hz. Osman, insanlara ahireti hatırlatan ve herkesin yaptığının bir gün hesabını vereceğini ifade eden tesirli bir konuşma yaptı. Bu önemli idi; zira Hz. Ali başta olmak üzere insanların çoğu tarafından Ubeydullah’ın bu yaptığı kısâsı gerektirecek bir fiil olarak görülmüştü.745 Diğer bazı kimseler ise Hz. Ömer’in şehit edilmesinden sonra bir de oğlunun kısâs yolu ile idam edilmesine karşı çıkıyorlardı.746 Bu hutbenin bir kısmı şu şekildedir:

“...Siz geçici bir dünyadasınız, buradan göçeceksiniz, ömrünüzün sonunu

yaşamaktasınız, yapabildiğiniz kadar hayır işlerinde koşunuz. Dikkat edin dünya hayatı, gurur ve aldanmadan ibarettir. Dünya hayatı sizi aldatmasın, geçmişlerinizden ibret alın... Dünya da yaptıklarınızın hiç birine göz yumulmayacaktır...”747

742 İbn Sa’d, Tabakât, III/336. 743 İbn Tiktakâ, el-Fahrî, s.29.

744 İbn Sa’d, Tabakât, III/350; İbn Kesîr, Bidâye, VII/244; Zehebî, Târîh, III/306; Yakûbî, Târîh, II/163. 745 Belâzürî, Ensâb, V/24; İbn Sa’d, Tabakât, V/18–19.

746 İbn Sa’d, Tabakât, III/356.

Hz. Osman döneminde vilayetlerden gelen kötü yönetim haberleri üzerine başta Hz. Ali olmak üzere bir çok sahâbî gelip durumdan memnuniyetsizliklerini ve gerekli tedbirlerin alınmadığını düşündüklerini ifade ederek halife’ye yüklenmeye başladılar.748 Durumun gittikçe fena bir hal aldığını gören Hz. Osman, insanları yatıştırmak, otoritesini perçinlemek ve duruma hâkim olabilmek, gerekli gözdağını vermek üzere mescitte halka bir hutbe îrad etti. Hutbesinde: “Allah’a yemin olsun ki, Hattâb’ın oğlunu kınamadığınız hususlarda beni

kınıyorsunuz. O size ayağıyla tekme atar, eliyle tokat vurur ve diliyle de gerekeni söylerdi. Hâlbuki ben size yumuşak davrandım. Elimi ve dilimi sizden uzak tuttum. Sizin bana karşı cesaretli olmanıza meydan verdim. Fakat Allah’a yemin olsun ki taraftarlarımın sayısı sizden çoktur, yardımcılarım da yakındadır. Adamlarımı çağırırsam hemen gelirler. Onun için bana dil uzatmayın ve valilerime küfür etmeyin.”749 dedi.

Hz. Osman döneminde karışıklıklara sebep olan kimseler her türlü yolla halkı kışkırtmakta idiler. Gizli yapılan propagandalara, açıkça tüm halka ulaşacak hutbe yoluyla haber verme işini de ekledikleri olmuştur. Kûfe Valisi Saîd b. el-Âs, Medine’ye Hz. Osman ile görüşmeye gittiğinde muhaliflerden Yezîd b. Kays’ın adamı Eşter her Cuma halka hutbe vermiş ve bu hutbelerinde Saîd’i kötüleyip durmuştur. Halkta oluşan olumsuz düşüncelerin haberleri Medine’ye kadar ulaştığında Hz. Osman onu görevden almış ve yerine Ebû Mûsa el- Eşarî’yi tayin etmiştir.750

Hz. Osman’ın yapmış olduğu konuşma aslında daha büyük sıkıntıların oluşmasına sebep olmuştur. Zira gerçek olmayan haberler üzerine hareket eden devlet merkezi asıl sorunu gidermiş olmuyor, gizli odakların hedeflediği şeyi hayata geçirmiş oluyordu. İdaredeki bu istihbarat zafiyeti, kendinden önceki güçlü istihbaratla hareket eden Hz. Ömer idaresiyle karşılaştırıldığında başarısızlığın en önemli nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. İsyancı grubun Medine’den ilk ayrılışlarının akabinde halk üzerinde menfi tesirleri kaldırmak ve onları yatıştırmak için o günün en etkili ve en kalabalık insan grubuna ulaşabilme yöntemi olan hutbe yolu ile mesaj vermek isteyen Hz. Osman’a, bu hutbesi esnasında başta Amr b. el- Âs olmak üzere birçok kimse “tövbe et!” diyerek bağırmış ve konuşmasına müsaade etmemişlerdir. Hz. Osman da “Allah’ım ben sana ilk tövbe edenlerdenim!” demiş ve hutbeden inmek zorunda kalmıştır.751 Hz. Osman hutbe yolu ile bilgi vermek ve ikna metodunu

748 bkz. Belâzürî, Ensâb, V/60; Taberî, Târîh, IV/337-338; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III/156 vd.; İbn Abdi Rabbih, el-

Ikdu’l-Ferîd, IV/308.

749 Belâzürî, Ensâb, V/61; Taberî, Târîh, IV/339; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III/158. 750 Taberî, Târîh, IV/331; İbnü’l-Esîr, Kâmil, III/39–40.

isyancılara yönelik de kullanmıştır. İsyancılara verdiği hutbede “Bir insan üç şey için

öldürülür; İmanından sonra küfre girerse, evli olup zina ederse ya da haksız yere birini öldürürse. Allah’a yemin ederim ki bunların hiçbirisini ne Müslüman olduktan sonra ne de daha öncesinde yaptım.” demiştir.752

Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra halife olan Hz. Ali ilk olarak biatleri aldıktan sonra mescitte hutbe îrad etmiştir. İsyancılar henüz Medine’den ayrılmamışlardı. Hz. Ali bu hutbe ile isyancılarla birlikte tüm halka olayların yatışması ve sulha kavuşulması için gerekli haberleri vermeyi arzu ediyordu. Hz. Ali konuşmasında ölümden, kıyamet hallerinden ve hesaptan bahsetti. İsyancılar, kendilerinden korkması ve işlerine karışmamasını, aksi takdirde karışıklıklar çıkaracaklarını ima eden bir şiir okudular. Hz. Ali ise buna, acizliğini belirten ve kendine zaman tanınması gerektiren bir şiirle karşılık verdi.753

Sıffîn savaşından sonra Hâricîler ayaklandığı ve birçok karışıklığa sebebiyet vermeye başladığı bir dönemde Hz. Ali bunlara nasihatlerde bulunmak üzere bir elçisini göndermesine rağmen olumlu bir sonuç alamayınca bizzat kendisi hâricîlerin ordugâh kurdukları Harura’ya gitti ve onların ileri gelenlerinden biri olan Yezîd b. Kays el-Erhâbî’nin çadırına girdi. Orada iki rekât namaz kıldıktan sonra dışarı çıktı ve yayına yaslanarak bir hutbe irat etti. Bu hutbesinde şu cümle dikkat çekicidir:

“Öyle bir yerde bulunuyorsunuz ki, burada kurtulan ahirette de kurtulacaktır.” Sonra Hz. Ali ile hâricîler arasında şöyle bir konuşma geçti;

Hz. Ali: “Allah’ı şâhit tutuyorum. O gün aranızda tahkime benden daha fazla karşı

olan birisini gördünüz mü?”

Hâricîler: “Allah’a yemin ederiz ki, hayır.”

Hz. Ali: “Tahkimi kabul etmem için beni zorladınız mı?” Hâricîler: “Allah’a yemin ederiz ki, evet”

Hz. Ali: “O zaman neden bana karşı çıktınız ve beni yalnız bıraktınız?!”

Hâricîler: “Fakat biz büyük bir günaha girdik ve bundan dolayı da tövbe ettik. Sen de

bizim gibi Allah’a tövbe et ve ondan bağışlanmanı dile sana dönelim!”

Hz. Ali: “Ben her günahtan dolayı Allah’tan af dilerim.”

752 Mes’ûdî, Mürûc, II/353; İbnü’l-Arabî, el-Avâsım, s.136. 753 İbnü’l-Esîr, Kâmil, III/85.

Bu konuşmadan sonra hâricîlerden 6000 kişi, Hz. Ali ile beraber Kûfe’ye döndü.754 Önemli zamanlarda halife ve idarecilerin dışında da kendisinde hitâbet yeteneği olan kimseler topluma hitapta bulunmuşlardır. Hatta bir kadın o an için bu işe ehil ise o bile bu görevi yerine getirmiştir. Mesela Sıffîn savaşı esnasında Zerkâ bt. Adiy el-Hemdâniyye adındaki kadın tüm orduya şöyle bir konuşma yapmıştır:

“Ey insanlar! Sizler bir fitnedesiniz, zulüm elbiselerini giyinmişsiniz ve bu fitne, doğru

yolda yürümenize engel oluyor. Bu ne kör, ne sağır bir fitnedir ki ne dâvet edenini dinliyor ne de sürücüsüne itaat ediyor. Ey insanlar! Lamba güneş karşısında ışık saçamazsa, yıldızlar, ayın bulunduğu yerde aydınlatamazlar; katır, atı geçemez; yumuşak bir cisim taşa eşit olamaz; demiri de ancak demir keser. Kim bizden doğru yolu göstermemizi istediyse ona gös- terdik, kim bizden bir şey sorduysa ona hemen istediği şey hakkında bilgi verdik. Hak kaybedi- len şeyi arıyordu, nihayet onu buldu. Ey Muhacir ve Ensar toplulukları! Musibetin acısına da- yanınız! Dağılan cemaatin bir araya gelmesine, adâletin tahakkuk etmesine ve hakkın batılı yenmesine az kaldı. Sakın biriniz çıkıp da nasıl olur demesin! Zira Allah önceden meydana gelmesini takdir ettiği şeyi yerine getirir. Her şeyin sonu Allah’a mahsustur. Bilin ki; kadınların süsü kınadır, erkeklerinki ise kanlarıdır. Bu günün sonrası da vardır. Bir şeyin sonucuna katlanmak hayır getirir. Savaşa devam ediniz ve geri değil devamlı ileri gidiniz! Ayrıca bilmelisiniz ki bu günün başka bir günü de vardır.”755

Etkili hitâbetleri sebebiyle birçok kimseden istifade edildiği ile alakalı bundan başka çok sayıda örnek mevcuttur. Mesela; Bedir esirleri arasında bulunan Süheyl b. Amr Mekkelilerin hatiplerinden idi. Hutbeleri ile Müslümanlara zarar verir dururdu. Bundan dolayı dişlerinin sökülerek artık bu tür bir faaliyet veremez hale getirilmesi Hz. Ömer tarafından Hz. Peygamber (s)’e teklif edilmişti. Ama Hz. Peygamber (s), buna karşı çıkmış, gerek esirlere muamele noktasında gerekse ileride hutbelerinden Müslümanların lehine olmak üzere istifade edilebileceğinden ötürü onu serbest bırakmıştı.756 Gerçekten de Hz. Peygamber (s)’in vefat haberi üzerine irtidat hareketlerinin başladığı, Mekke’de zekât vermeyen ve dinden uzaklaşmaya başlayanların görüldüğü bir sırada Mekke valisi Attâb b. Esîd’in çaresizlik içinde olduğu bir dönemde Süheyl bir hutbe îrad etmiş ve halka yaptığı bu tesirli konuşması

754 Taberî, Târîh, V/65–66; İbn Abdi Rabbih, el-Ikdu’l-Ferîd, IV/351–352; Dîneverî, Ahbâr, s.211- 212. 755 İbn Bekkâr, Ahbâr, s.65; İbn Abdi Rabbih, el-Ikdu’l-Ferîd, II/107–108.

756 İbn Hişâm, Sîre, II/304; Vâkıdî, Meğâzî, I/107; Taberî, Târîh, II/289; Belâzürî, Ensâb, I/303; İbn Kesîr,

ile Mekke’de olayların yatışmasını sağlamıştır.757

İlk dönemlerde olduğu gibi halifeler döneminde de hutbe ve hitâbet haberleşmede kullanılmıştır. Ordunun içerisinde hutbe okuyan kimseler bulunmuş, bunlar îrad ettikleri hutbelerle askerlerin arasında dolaşmış, onlara gerekli bilgileri verdikleri gibi orduyu cesaretlendirici konuşmalar yapmışlardır. Hz. Ebû Bekir devrinde Yermuk savaşı başlamadan önce Mikdâd b. Esved, Enfâl Suresinden cihad ayetleri okudu, Ebû Süfyân b. Harb ise askeri savaşa teşvik edici mahiyette hitâbette bulundu.758 Bu şekilde her halife döneminde hatipler var olmuş, hatta bu hatipler arasında hutbelerinde seciler yapanlar çıkmış ama halifeler verecekleri faydaya karşılık olmak üzere bu hatiplere bunu yasaklamamışlardı.759 Hz. Ömer bu iş için kurrâ, vâiz, mürşid, dâvetçi gibi resmî olarak görevliler de tayin etmişti. Nihâvend savaşı öncesi ordunun yaşça en büyüğü olan Amr b. Sübkî, Amr b. Ma’dikerib, Tuleyha askerlere moral, ahlak, savaş taktikleri hususlarında uyarıcı konuşmalar yaptılar.760 Kâdisiye’de savaş öncesi Sa’d, fakih ve şâirleri ordusunun içine gönderip harbe teşvik etmelerini istedi. Sonra Enfal Suresini okutturdu.761 Savaş boyunca Selmân el-Fârisî askeri savaşa teşvik edici konuşmalar yaptı.762

Verdiğimiz bu kadar örnekten anlaşılacağı üzere incelediğimiz dönem açısından hitabet yolu ile insanlara haberler ulaştırmak en çok uygulanan bir yöntem olmuştur. Bu yönteme çokca müracaat etmenin temel nedeni ise anlatmak istediğini muhatabına en direkt bir şekilde ifade etme imkânının söz konusu olmasıdır.