• Sonuç bulunamadı

İslâm Öncesi Dönem ve Bu Dönemdeki Uygulamalar

2. Haberleşmenin İnsanlık tarihindeki Önemi ve Haberleşme usullerinin Tarihçesi

1.1. İslâm Öncesi Dönem ve Bu Dönemdeki Uygulamalar

İnsanoğlunun var olması ve toplumlar oluşturmasından bu yana istihbarat faaliyetleri hep var olagelmiştir. Arapça “Cesse” kökünden, “Gözetleyen, araştıran” manasında isim olan casus kelimesi, “Düşmanın sırlarını araştırıp bilgi sızdıran, düşman içerisinde çeşitli yıkıcı

faaliyetlerde bulunan kişi” anlamına gelmektedir.117 Dünyanın en eski askerî eserlerinden olduğu ifade edilen “Harp Sanatı” adlı eserinde Sun Tzuu, istihbaratın vaz geçilemez bir iş olduğunu vurgulayarak şunları söylemiştir: “Akıllı bir hükümdarın veya komutanın düşmanını

yenerek topraklarını işgal ve sıradan kişilerin elde edemeyeceğini elde etmesini mümkün kılan unsur, düşman hakkında daha önceden bilgi sahibi olmasıdır. Bu bilgileri ancak casuslar vasıtası ile elde edebilir. Casuslar beş gruba ayrılır: Mahallî, resmî memurlar, milliyet değiştirenler, ikili çalışanlar, düşman içine sızıp geri dönenler. Bu beş casus hep beraber çalıştıklarında hiç kimse bu gizli sistemi keşfedemez. Buna “İplerin Mükemmel İdaresi” denir. Bu, hükümdarın en çok değer verdiği teşkilâttır. Birinci tür casusluk; o bölgelerde yaşayan insanlardan istifade etmek, ikinci tür casusluk; düşmanın memurlarını kullanmak, üçüncü tür casusluk; düşman casuslarını yakalayıp kendi amaçları için kullanmak, dördüncü tür casusluk; düşmanı yanıltmak için bazı şeyleri açıkça yapmak, bu bilgileri casusların kendi idarecileri için rapor etmelerine müsaade etmek, beşinci tür casusluk ise; düşman kamplarına sızarak edinilen bilgilerle geri dönmek. Önsezisi ve üstün zekâsı olmayan bir kişiden iyi bir casus olması beklenemez. Casuslar açık sözlülük ve cömertlik olmadan idare edilemez. Casusluğun beş türünde de amaç düşman hakkında bilgi toplamaktır. Casuslar harpte en

117 Yiğit, Yaşar, “İslâm Ceza Hukûkunda Casusluk Suçu ve Cezası”, Diyanet İlmi Dergi, Sayı: 3, s.39; Kallek,

önemli unsurlardır. Çünkü ordunun hareket kabiliyeti onlara bağlıdır.”118

Tarih içerisinde haberin gizli tutulması, düşman eline geçmemesi, geçse bile içeriğinin anlaşılamayacak biçimde hazırlanması gibi sorunlar ortaya çıktığında istihbarat için birçok yöntem uygulamaya konulmuştur.

Mesela; Eski Yunan’da, kölelerin saçları tıraş edilir ve kafa derileri üzerine mesaj yazılırdı. Kölenin saçı uzadıkça mesaj gözükmez olurdu. Mesajın okunması için habercinin gittiği yerde saçın tıraş edilmesi yeterliydi. Bu yöntemin bir yararı da kölenin kendi kafasında yazılı haberi okuyamamasıydı.119

Sparta ve İthaka gibi çeşitli Grek devletlerinde gizli haberleşme usulü olarak ise “Skytale” kullanılmıştır. Bu konuda önemli bir uygulama olarak elimizde bulunan “Skytale” ile eski Türklerdeki uygulamalar hakkında geniş malumatı giriş bölümünde zikrettiğimiz120 için burada yeniden tekrarlamak istemiyoruz.

Muharebe esnasında hasmını öldürmek en tabii muhariblik haklarından kabul edilmiş, yakalandıkları takdirde düşman casuslarını öldürmekde hiçbir mahzur görülmemiştir. Yakalanan bir casus en yüksek cezanın mı en hafif cezanın mı tatbik edileceği veya artık casusluktan vazgeçip ileride rahat duracağına dair söz alınıp serbest mi bırakılacağı meselesi, tamamen yüksek askerî şeflerin takdirine kalmıştır. Yakalanan casuslar, bildikleri haberi söylemeleri için bazen işkenceye tabi tutulmuşlardır. Bu normaldir ve şimdiye kadar hiçbir devlet, bu işten feragat ettiğine dair bir beyanda bulunmamıştır. Hiç kimse de casusluk teşkilâtından veya haber alma teşkilâtından vazgeçtiğini beyan etmemiştir. Ayrıca İslâm Hukûkçuları kadın, erkek farkı gözetilmeden yakalanan casusun aynı akıbete tabi tutulacağını bildirmiştir. Casusluk şüphesi ile töhmetlendirilen bir kimsenin adil bir mahkeme huzurunda muhakeme edilmesini talep ve kendisini müdafaa hakkının mevcudiyeti hususunda hiçbir ihtilaf yoktur. Harp icabı kısa ve kestirme muhakeme usulü tercih edilse de İslâm’ın adâlet anlayışı hiçbir ferdin kanuni usul ve mahkemeye tabii tutulmaksızın cezalandırılmasına müsaade etmemektedir.121

1.1.2. Araplardaki Uygulamalar

Diğer tüm devlet ve toplumlar gibi Arap alemide idârî işlemlerini yürütmek,

118 Tzuu, Sun, “Harp Sanatı”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, s.73. 119 Herodotos, Târîh, s.405–406.

120 bkz. s.20–21, 24.

güvenliklerini temin için bir takım tedbirler almış, idârî bazı yapılanmaları hayata geçirmişlerdir. Bunların başında da ilk göze çarpan Dâru’n-Nedvedir.

Dâru’n-Nedve, ileri gelen insanların yönetimle ilgili kararlar aldığı bir merkez olmakla birlikte, harp, barış vs. kararların alındığı, nikâh törenlerinin yapıldığı, ekonomik gidişatın tartışıldığı bir yönetim birimi olma özelliğini de üzerinde taşımıştır.122 Müşrikler, her dönemde olduğu gibi cahiliye döneminde de çok önemli bir yere sahip olan istihbarat işinde bu yapıyı yani Dâru’n-Nedve’yi bir merkez olarak kullanmışlardır.123

Bundan başka Arap Yarım Adası’nda bulanan Arap kabile ve aşiretleri çevrelerinde olup biten olaylardan haberdar olabilmek için çeşitli bölgelere adamlar yerleştirmiş, bu casuslar önemli gördükleri gelişmeleri kabile reislerine haber vermişlerdir. Bu işleyişin cahiliye döneminde mevcut bir sistem olduğunu bize şu olay göstermektedir; Tayyi kabilesinin lideri olan Adiy b. Hâtim, döneminde etrafında olup bitenlerden haberdar olabilmek, kendisi ve toplumunu gerektiğinde koruma altına alacak tedbirleri hayata geçirebilmek için bu şekilde casuslar yerleştirmişti. Medine’de bulunan casusları kendisine Hz. Peygamber (s)’in Hz. Ali’yi Füls putunu yıkmak için üzerlerine gönderdiği haberini iletince alelacele Şam’a kaçmış hatta bazı ev halkını yanına alma fırsatını bulamamıştır. Daha sonra Adiy’in Müslüman olmasına da vesile olan kız kardeşi Saffânî Müslümanlara esir düşmüş, Hz. Peygamber (s) onu serbest bırakmış, çeşitli hediyeler vermiş, o da kardeşine durumu bildirerek onun da Müslüman olup kurtulmasını sağlamıştı.124

Hz. Peygamber (s)’in nübüvvetinin ilk yıllarında Mekkeli müşrikler gerek Hz. Peygamber (s)’i gerek Müslümanları hep gizli şekilde takip etmişlerdir. Bir gün Sa’d b. Ebî Vakkâs, gizlice namaz kılmak için Hz. Peygamber (s)’in yanına geldiğinde, müşriklerden bir grup onu takip etmiş, Sa’d, Hz. Peygamber (s)’in yanına gelince, bulundukları bu yeri casuslar Kureyş’e haber vermiş, yapılan baskında aralarında kavga çıkmış ve Sa’d bu esnada müşriklerden birisine yaptığı darp sonucunda onun kafasını yarmış ve bu İslâm dini için akan ilk kan olmuştur.125 Bu olay Kureyş’in öteden beri yaptığı istihbarat çalışma şekillerinden birisinin sonucu idi.

Yine buna bir örnek olarak Hz. Peygamber (s)’in gizlice tebliğ faaliyetinde bulunduğu

122 Muhammed Rıza, Muhammed Rasûlüllah, s.125; Zeydan, Corci, İslâm Medeniyeti Tarihi, I/36; Çağatay,

Neşet, Başlangıçtan Abbâsilere Kadar İslâm Tarihi, s.93.

123 Üstüner, Hüseyin, Hz. Peygamber Devrinde İstihbarat, s.2.

124 İbn Hişâm, Sîre, IV/225; Vâkıdî, Meğâzî, III/988; İbn Sa’d, Tabakât, II/164; İbn Seyyid, Uyûn, II/207. 125 İbn Hişâm, Sîre, I/253.

zamanlarda, Mekkeliler de onu adım adım takip etmelerini zikredebiliriz. Özellikle hac mevsiminde o bölgeye gelenlerle yaptığı görüşmeleri izliyorlardı. Bunun için Hz. Peygamber (s) bazen insanları açıktan dâvet ederek dikkat dağıtırken bazen de çok gizli görüşmeler yapıyordu. Ama yine de Mekke yönetimince görevlendirilen casuslar onu sürekli takip ediyorlardı. Medineli Müslümanlarla I. Akabe Biati olarak bilinen buluşmasında Hz. Peygamber (s); “Ey Ensar Topluluğu! Konuşun ve kısa tutun. Üstümüzde gözler var!” 126 Diyerek çok dikkatli davranılmasını istemiş ve casuslara karşı tedbir almıştır.