• Sonuç bulunamadı

2. Ticaret Yol ve Kervanları ile Haber Almadaki Fonksiyonları

2.2. Haberleşme Açısından Kullanımları

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız toplum ve devletler arası çok canlı bir ticaret hayatı, aynı zamanda birçok gelişmeyi de beraberinde getirmiştir. Örneğin, bu iş için gerekli olan kara ve deniz üzerindeki yol ağları başka alanlarda da kullanımı ve gelişmeleri sağlamıştır. Bu konuda verilebilecek ilk örnek de; elbette bu yol ağlarının ticarette kullanılmasının yanı sıra haberleşme ağı olarak da kullanılmasıdır. Tarih içerisinde buna sayısız misaller verebiliriz. Mesela; Mısır’da Nil Nehri ve Süveyş Kanalı üzerinde sandallar, kayıklar, yelkenliler ve büyük gemilerle sağlanmakta olan ticarî ulaşım,404 aynı zamanda Firavun’un postacıları

399 Lings, Martin, Hz. Muhammed’in Hayatı, s.69–70.

400 Ebû Ubeyd, el-Emvâl, 271–272; Kettânî, et-Terâtîbü’l-İdâriyye, II/24–29.

401 İbn Sa’d, Tabakât, III/1, 81, 87, 132; Taberî, Târîh, III/431–432; İbn Abdi’l-Berr, İstîâb, II/388. 402 Ebû Ubeyd, el-Emvâl, s.148; Belâzürî, Fütûh, s.386; Ahmed Emin, Fecru’l-İslâm, s.88. 403 İbn Sa’d, Tabakât, III/1, 17; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II/198; Diyarbekrî, Târîh, II/311. 404 Baines John-Malek Jarornir, Eski Mısır, II/64.

tarafından da kullanılmıştır.405

Asur ve Kaniş krallıklarında olduğu gibi Karkemiş Krallığında da haberleşme tablet mektuplar ve elçiler vasıtasıyla sağlanmış ve bu tablet mektuplar ticaret kervanlarıyla taşınmıştır. Kral mektupları da özel haberciler veya elçilerle yine bu yol ağları üzerinden gönderilmiştir.406 Persler, krallığa tabi tüm ülkeleri baştanbaşa kat eden bir yol şebekesi ve bu yollar üzerinde düzenli bir posta teşkilâtı meydana getirmişlerdir. Bu yollar arasında yüz on bir posta istasyonunu kapsayan “Kral Yolu” büyük önem taşır.407 Herodot’un “kral yolu” dediği Akdeniz kıyılarından İran içlerine kadar giden büyük anayol,∗ kervanlar tarafından yüz on bir günde kat edilirken, süratle giden çaparlar (postacılar) tarafından ise doksan günde alınıyorlardı. Yollarda Herodot’un “Stathmos” dediği konak yerleri vardı. Yolda yer yer kurulmuş olan “Aggarui” (Çaparhâne)’lerde harekete hazır atlar ve çaparlar bulunurdu. Bir önceki çaparhâneden kalkan çaparlar, götürdükleri mektupları ve emirleri ilk gelen çaparhânede atlarıyla harekete hazır diğer çaparlara veriyor, kendileri de hayvanlarıyla orada kalarak dinlenerek, nöbet bekliyorlardı. Bu suretle gece gündüz hareket edebilen çaparlar, kral emirlerini süratle imparatorluğun dört bir yanına götürüyorlardı.408 Persler döneminde ikinci büyük yol olarak ifade edilen ve Sus’tan Mısır’a uzanan ticaret yolu I. Darius’dan önce; Dicle ve Fırat’tan geçer sonra Suriye’ye inerek, burada biri denizden, diğeri karadan olmak üzere ikiye ayrılırdı. Denizden giden yol Fenike’nin Tir veya Sidon limanlarında sona ererdi. Bu limanlarda kervan yükleri, askerler ve yolcular, harekete hazır gemilere nakledilir, denizden Mısır’a sevk olunurlardı. Kara yolu ise Filistin’e iner, oradan çöl yoluyla Süveyş Kanalında son bulurdu. Daha önceleri Suriye ve Filistin zerine ordu sevk eden Firavunların da yaptırdığı gibi, çöl yolunda, susuzluğu önlemek üzere, belirli yerlerde su vahaları ve kılavuzlar bulundurulurdu. Darius, Nil’in bir kolu ile Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağladıktan sonra Sus- Mısır yolu kullanımıyla, denize intikal etmişti. Bu yol, Akdeniz’den Kızıldeniz’e iniyor, Babu’l-Fendeb’ten sonra Ummân Deniziyle Basra Körfezine gidiyor, imparatorluk payitahtı Sus’ta son buluyordu. Bu suretle Pers İmparatorluğu hânedânı Ahamanişlerin ağırlık merkezi olan Huzistan ve Pers bölgelerini Mısır’a ve Akdeniz’e bağlıyordu. Bu büyük yollardan başka

405 Özer, Yusuf Ziya, Mısır Tarihi, s.308–309.

406 Tural, Osman vd., Geçmişten Günümüze Posta Teşkilâtı, s.12. 407 Mansel, Arif Müfîd, Ege ve Yunan Tarihi, s.257–262.

Batı Anadolu’daki Efes’den başlayarak Sardes’e buradan da Frigya’Yâ uzanarak, Kızılırmak’ı geçtikten sonra

da Kapadokya’Yâ, oradan da güneye dönerek Külek Boğazından Kilikya’Yâ, buradan da üç günde Fırat boylarına dayanıyor ve Sus’a ulaşıyordu. bkz. Herodatas, Târîh, s.88, 405.

imparatorluğun muhtelif bölgelerini doğrudan doğruya merkeze veya birbirlerine bağlayan ikinci derecede yollar vardı. Bunlar Sardes’den Karadeniz kenarındaki Sinop’a, Ninova’dan Sardes’e, Bâbil’den, Suriye’ye, Ninova’ya, Sus’a giden yollardı. Aharnanişler bu yolları tamir ettirmişlerdi. Öyle ki posta teşkilâtı bu yolları kullanarak haber iletimini hızlı sağlamıştır. Herodot, yukarıda da söylediğimiz gibi devlet çaparlarına “Aggarui” adını vermektedir. Ksenofon (Xenophânes) garuilerin tesisini, Kuraş’a dayandırarak bu kelimenin Mada’lardan geçtiği şeklinde belirtmektedir. 409

M.Ö. 8. yüzyıldan başlayarak kara ve deniz ulaşımının artmasıyla Yunanlılar, Ege kıyılarına, Kıbrıs’a ve Doğu Akdeniz’e ulaşmışlar, Fenikelilerden yazıyı öğrenerek, mektupla haberleşmeye başlamışlardır.410

İskender de fethedeceği ülkeler hakkında önceden bilgi toplattırarak sefere çıkarıp, fethettiği ülkelerde birtakım şehirler kurmak suretiyle orduları için askerî üsler kurmuştu. Aynı zamanda geniş ülkesi için ticaret ve ulaşıma önem vermiş, Persler’den kalan yol şebekesini onararak genişletmişti. Bunun yanında ordusunun geçtiği yolları mühendislere ölçtürmek ve konakları tespit ettirmek suretiyle de sonraki dönem İskenderiye’li bilgin Eratostenes’e coğrafya araştırmaları için bir zemin hazırlamıştı.411 Bütün bu çalışmaların sonucunda da düzenli bir posta teşkilâtını kurarak imparatorluğun içinde olan her olaydan anında haberdar olma imkânını sağlamıştır.412

Roma İmparatorluğunda da bütün kentler yollarla birbirine bağlanmıştı. Antoninus duvarından Kudüs’e kadar büyük ulaşım zinciri dört yüz seksen Roma mili uzunluğunda kuzey doğudan, güney doğuya uzanıyordu. Bütün yollar, askerî işaret taşlarıyla bölümlere ayrılmıştı. Bunu yaparken mülkiyet hakları ve doğal engeller düşünülüyordu. Dağlar deliniyor, ustaca kurulan kemerli köprüler en hızlı akan, en geniş ırmakların azgınlığına meydan okuyordu. Yollar yapılırken öncelikle kum, çakıl ve yontulmamış kayalardan faydalanılıyor, üzerleri geniş taşlarla kaplanıyordu. Bazen bunun yerine mermer de kullanılıyordu. Bu sayede sağlam yollar inşa edilirken, en uzak eyaletlerdeki halk ve yönleticilerle de haberleşme sağlanıyordu.413 Roma İmparatorluğunda Ulaşım deniz yoluyla serbest değildi. Akdeniz, İmparatorluk eyaletleriyle çevriliydi. İtalya, bu büyük gölün ortasına

409 Günaltay, Şemsettin, İran Tarihi, s.283–285.

410 Mansel, Arif Müfîd, Ege ve Yunan Tarihi, s.124–127. 411 Mansel, Arif Müfîd, Ege ve Yunan Tarihi, s.457. 412 Mansel, Arif Müfîd, Ege ve Yunan Tarihi, s.455.

doğru bir büyük yarımada biçiminde uzanıyordu. Genellikle İtalya kıyıları gemiler için güvenli barınma olanağı vermiyordu. Ama İmparator Clauduis’un buyruğuyla Tiberis ırmağının denize döküldüğü yerde yapay bir liman meydana getirmiş, bu da Roma’nın en yararlı yapıtlarından biri olmuştur. Bu limanın başkente uzaklığı beş fersah kadardı. Elverişli bir rüzgârla yedi günde Herkül sütunlarına varmak ve dokuz ya da on günde Mısır’daki İskenderiye kentine ulaşmak mümkündü. Deniz ulaşımının gelişmesiyle posta taşımacılığı bu yolla da yapılmaktaydı.414

İnkalar zamanında da sağlam bir biçimde yapılan ve bakımı da çok iyi sağlanan karayolları şebekesi, kentleri birbirine bağlıyordu. İnka yolları, Kuzko’dan imparatorluğun her noktasına buyrukların ve haberlerin ulaşılmasını sağlıyordu. İmparatorluğun tümünde koşucu konakları vardı. Haberleri konaktan konağa ileten bu koşucular sekiz gün içinde bir mektubu, Kuzko’nun iki bin kilometre ötesine kadar ulaştırırdı. Kaldırım taşlı geniş yolları vardı. Lama kervanlarıyla ordular, resmî kuryeler ve kralın buyruğu altındakiler bu yolları kullanırlardı.415 Büyük Okyanus kıyılarınca uzanan bin iki yüz kilometre uzunluğunda ve sekiz metre genişliğinde olan İnka yolu, hemen hemen hiç yağmur yüzü görmeyen çöllerden geçerdi. Yol kenarlarında, bir metre yüksekliğinde Çin Seddi’nin gösterişsiz haline benzeyen taş duvarlar vardı. İnkalar yollarına çıkan bataklıklar üzerine setler yapmışlar, gölleri aşmak içinde teknelerden köprü kurmuşlardır. Dağları aşmak için uçurumların kıyıların sarmaşıklarla birbirine bağlayarak köprüler inşa etmişler, tünel açmışlar ve kayalıklar, geniş merdivenler yaparak ulaşımlarını sağlamışlardır. Altı ya da on sekiz kilometrede bir, ulaşım yollarında konaklar vardı. Özel olarak bu iş için yetiştirilen İnka koşucuları buyrukları ve haberleri bir yerden başka bir yere ulaştırırken bu konaklarda kalırlar ve ihtiyaçlarını giderirlerdi. Bir gün boyunca haberciler iki yüz kilometrelik yol kat ederlerdi.416

Han Hanedanlığı (M.Ö. 206-M.S. 220) Döneminde posta sistemi başkent merkez olacak şekilde, diğer illere de yayılmıştı. Tüm bölgeler, ana iletişim ve taşıma hatları ve dağıtım sistemleriyle birbirine bağlanıyordu. “İpek Yolu”nun açılması, batı ve doğu bölgeleri arasındaki ekonomi ve kültür alışverişini olduğu kadar postayı da geliştirmişti. Yol boyunca memur ve kuryelerin dinlenip ihtiyaçlarını gördüğü çok sayıda konaklama yerleri yapılmıştı. Dağıtılan postaların önem derecesine göre, varış yerine ulaştırılmasının güvenli, programlı ve hızlı olması önem arz ediyordu. Yürüme ve araba ile dağıtım için günlük olarak yüz km.’lik

414 Gibbon Edward, Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi, I/67–68. 415 Ivar, Lıssner, Uygarlık Tarihi, s.243–245.

hızlı iletim öngörülürken, atlı dağıtım için bu sınır iki yüz km. idi.417 Tang Döneminde deniz ve karayoluyla posta iletişimi oldukça ilerlemişti. Başkentten diğer bölgelere on altı ana hat vardı ve bu hatlar yollar boyunca tüm ülkeyi dolaşmaktaydı.418

Buraya kadar ifade ettiğimiz İslâm’dan önceki konu ile ilgili durum, hiç şüphesiz insanlığın ortak kazanımı olarak İslâm sonrası dönemi de etkilediği için bu kadar detaylı olarak anlatmamıza sebep oluştur. Çünkü kabul etmek gerekir ki, bu ticaret yol ve kervanlarının uygulamaları ile ilgili zamanla gelişen kazanımlar sadece o dönemin bölgeleri ve insanlarını etkilemekle kalmamış, kendisinden sonraki dönem ve insanlara, devlet ve medeniyetlerde etki etmiştir. Bu yapılardan inşa edenlerden başka kendilerinden sonra gelenler de istifade etmişlerdir. İlk dönem İslâm devlet ve medeniyeti de kuşkusuz bu elde edilen kazanım ve tecrübelerden faydalanmıştır. Şimdi de konu ile ilgili incelediğimiz dönemle alakalı bazı malumatları aktaralım.

Önceki dönemlerden kalan yol ağları ile ticaretlerini sürdüren Arap Yarım Adası’ndakiler, gerçekleştirdikleri bu ticarî faaliyetler sayesinde haberler alma ve ulaştırmayı da sağlamış oluyorlardı. Elbette devlet olma ve bu konuda büyük medeniyetler oluşturmada, önceki milletlerdeki köklü yapı ve kurumlar Araplarda yoktu. Ama Araplar, gördükleri ve duydukları kadarıyla hiç değilse konumuz ile ilgili olarak haberleşme sahasında onlarınkine benzeyen yöntemleri kullanmışlardır. Örneğin, Şakku’l-Kamer hâdisesinde müşrikler, bunun gerçek olup olmadığı konusunda, kendilerinin bir göz yanılgısına düştükleri şeklindeki şüphe üzerine birbirlerine, “Başka belde halkından geleceklere sorun bakalım” , “Gelecek olan

yolcuları da gözleyin, sorun onlara” diyerek gelen kervanları, tüccarları gözlemeye

başladılar. Gelen kimselerden durumu soruşturduklarında olayın her taraftan görülmüş olduğunu anladılar.419 Bu durum Kamer suresi 1–8. ayetlerde de ifade edilmiştir. Bu hadise bize o gün için ticaret kervanlarının işlevindeki haberleşme fonksiyonunu çok güzel özetlemektedir. Evet, belki diğer milletlerdeki gibi özel görevlileri yoktu ama bu konuda ticaret kervanını, aynı zamanda bir posta aracı olarak görüyor ve bu şekilde yararlanıyorlardı.

Hz. Peygamber (s) de kendi döneminde civar Arap Yarım Adası ve civar Fars ve Rum bölgeleri hakkında ticaret için sürekli gidip gelen kimselerden bilgiler alırdı. Mesela, Yemen bölgesinden Medine’ye sık sık geliş gidiş yapan Cerîr b. Abdillah’a o bölgeler hakkında sorular sordu. O bölgede (Tebâle) bulunan ve civar insanların büyük ta’zim gösterdiği, şirkin

417 Tural, Osman vd., Geçmişten Günümüze Posta Teşkilâtı, s.25. 418 China Post, A Brief History of China Post, s.22–45.

koyuca yaşanmasına sebep olan Zu’l-Halasa Puthânesinin yoğun işleyişini haber alınca oranın yıkılmasını istedi. Çünkü bu durum insanları etkilemekte idi. Zu’l-Halasa Puthânesinin yıkımı işini o bölgeleri en iyi bilen Cerîr’e verdi. O da bu görevi kısa sürede yerine getirerek, Medine’ye bölgenin bu şer yuvasından kurtulduğu haberi ile geri döndü.420

Yine Irak bölgesinde yaşayan Nabâtîler, ticaret ile uğraşırlar, un ve zeytinyağı satışı yaparlar, Şam ile Medine’ye sürekli ticaret için gelip giderlerdi.421 Bu sürekli gidip gelmelerinden dolayı bölgeler arasında haberleşmede büyük rol oynarlardı. Müslüman olduktan sonra da bu durumları devam etti ve bir ticaret grubu Medine’ye, Rumların Heraklius başkanlığında Müslümanların üzerine ordu hazırladıklarını, pek çok askerî yığınak yaptıklarını, Gassân, Lahm vs. gibi çevre kabilelerden destek aldıklarını ve öncü birliklerinin Belkâ bölgesine kadar gelmiş oldukları haberlerini getirmişlerdi.422 Tüccarların, Rumların büyük bir ordu hazırlayıp Müslümanların üzerine doğru yürümekte oldukları şeklindeki bu haberleri sebebiyle Medine halkının büyük bir endişeye düştükleri, zira hazırlanan ordunun büyüklüğü, savaş atlarının çokluğu tüccarlar tarafından anlatıldığı ifade edilmektedir.423 Tüccarların bu haberleri üzerine Hz. Peygamber (s) Tebûk’e doğru bir orduyu derhal hazırlamaya başlamış, etrafa bunu İlân etmiş, İslâm tarihinde “ceyşü’l-usra” (zorluk ordusu) diye bilinen bir ordunun teminini sağlamış ve Rumlardan önce onlara doğru yola çıkmıştır.424 İşte bu örneklerden hareketle “O dönemlerde ticaret kervanları haberleşme için sıkça

kullanılan araçlardan olmuştur” diyebiliriz. Daha başka örnekler verecek olursak; Uhud

savaşından sonra Mekke’ye dönen Ebû Süfyân ve Mekke ordusu yolda rastladıkları Abdulkays oğullarının ticaret kervanı ile Medine’deki Müslümanlara haber yollamıştır. Bu kervana nereye gittiğini sormuş, onların Medine’ye yiyecek almak üzere gittiklerini söylemeleri üzerine “Şayet şu dediklerimi Muhammed’e ulaştırırsanız dönüşünüzde Ukâz

pazarında hayvanlarınızın hepsini yemleriz” demişlerdir. Mesaj olarak da “Biz Muhammed’in ve ashâbının üzerine yürümeye ve köklerini kazımaya kararlıyız” cümlesini iletmelerini

istemişlerdir. Hz. Peygamber (s)’e bu mesajı ilettiklerinde kervandakilere O’nun cevabı;

“Allah bize yeter! O ne güzel vekildir! Varlığımı elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, onlar bu dediklerini yapmaya kalksalar Allah tarafından azap alameti olarak taşlara

420 İbn Hişâm, Sîre, I/89; İbn Sa’d, Tabakât, I/347; Ahmed b. Hanbel, IV/360; Yâkût, Mu’cem, II/383. 421 Vâkıdî, Meğâzî, III/989; İbn Asâkir, Târihu Dimeşk, I/110.

422 Vâkıdî, Meğâzî, III/990; İbn Sa’d, Tabakât, II/169; İbn Asâkir, Târihu Dimeşk, I/110; Belâzürî, Ensâb, I/71. 423 Vâkıdî, Meğâzî, III/990; Ahmed b. Hanbel, I/33; Buhârî, Meğâzî, 79; Müslim, Tevbe, 53.

424 İbn Hişâm, Sîre, IV/159; Vâkıdî, Meğâzî, III/990; İbn Sa’d, Tabakât, II/165; Taberî, Târîh, III/142; İbn Asâkir,

tutulurlar, orada kalıp sabahlarlarsa, geçmiş gün gibi silinir giderler” şeklinde olmuştur.425

Muhtemeldir ki müşrik ordusu bu kesin ifadeli cümlelerle cevabı kervan kendilerine ulaştırınca direnmek, geri dönmek, harp etmek gibi bir düşünceden vaz geçerek Mekke’ye evlerine döndüler.

Ticaret maksadı ile Necd bölgesinden Medine’ye gelen bir adamın Enmar ve Sa’lebe oğulları ile Ğatafân kabilelerinin Müslümanlarla çarpışmak üzere yığınak yaptıkları haberini getirmesi sebebiyle Hz. Peygamber (s) hemen hazırlılarını yapıp, Medine’de yerine Hz. Osman’ı vekil bırakarak sefere çıktı. Gerçekten de Zatu’r-Rika mevkiinde toplanmış olan kuvvetlerle karşılaşıldı. Ancak karşı tarafın savaşmaya cesaret edemeyerek dağ başlarına kaçmaları üzerine bir çarpışma meydana gelmemiştir.426 Hz. Peygamber (s)’in bu şekilde ticaret için çevreden gelip gidenlerden haber elde etme yöntemini sıkça kullandığına dair birçok rivayeti kaynaklarda görmemiz mümkündür.