• Sonuç bulunamadı

Vilayet Geneli Sebze ve Meyvelerin Durumu ile Bağcılık

DÜZENLEMELER VE UYGULAMALARI (1923-1938)

3. İZMİR İKTİSAT KONGRESİ KARARLARI DOĞRULTUSUNDA BALIKESİR’DE TARIM ALANINDA YAŞANAN GELİŞMELER (1923-1929)

3.2.2. Vilayet Geneli Sebze ve Meyvelerin Durumu ile Bağcılık

Balıkesir vilayeti genel itibariyle çeşitli sebzeler yetiştirmeye fevkalade elverişliydi. Bu hususta birinci dereceyi kazanan kazalar Bandırma, Edremit, Balıkesir’dir. Sebze tarlalarında yetiştirilen sebzeler şalgam, havuç, pancar, turp, kereviz, pırasa, lahana, ıspanak, ebe gümeci, semizotu, karnabahar, fasulye, bamya, patlıcan, bezelye, bakla ve kabağın türlü çeşitleri ile domates, yer elması ve her türlü salatalık yetiştirilmektedir. Ayrıca Balıkesir vilayeti yaş ve kuru meyve yetiştirmek hususunda da zengindi. Elma, ayva, erik, nar, vişne, kiraz, armut, kavun, karpuz, incir gibi yaş meyvelerle ceviz, badem, kestane gibi kuru meyvelere sıklıkla rastlanır. Ancak Bursa’nın (Hülü, yeşil türbe, al yanak) şeftalileriyle kuzu kestanesi burada yetişmez. Tüm bu çeşitliliğe rağmen buradaki ürünler Kütahya’nın vişne ve kirazı, Eskişehir’in kayısısı, İzmir’in incir ve üzümüyle rekabet edemezdi. Edremit taraflarında incir, nar, ayva, üzüm; Burhaniye’de badem az miktarda yetişirken

83

bunlardan hariç Burhaniye ve Edremit’in bazı sıcak yerlerinde limon ve portakal da yetiştirilmekte idi.

Vilayetin önemli bir zirai zenginliği olan bağcılığın ise Osmanlı’da da yaygın bir faaliyet alanı olduğundan bahsedilmişti. Bu durum Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda da değişmemiş, bağcılık temel tarımsal gelir alanı olarak yerini korumuştur. Bu hususta vilayet dâhilinde on dört bin hektardan fazla bağ olduğu belirtilmektedir. Bu bağlardan elde edilen mahsulün bir kısmı aynen tüketilirken, diğer kısmı da pekmez, bulama, şarap, rakı, sirke üretimine sunulmakta ve çok az bir kısmı da Edremit ve Burhaniye taraflarında kurutulmaktaydı. Bu bağlamda Erdek ve Ayvalık’ın alkollü içkileri de herkes tarafından bilinecek kadar ünlüydü. Vilayet sınırları içerisinde bağların çok olduğu kazalar ise şunlardır; Bandırma, Erdek, Burhaniye, Ayvalık ve bu kazaları takiben Gönen ve Sındırgı’dır. İzmir İktisat Kongresi öncesi Balıkesir’deki tarımsal gelişmelerin anlatıldığı önceki bölümde bahsi geçen “filoksera” hastalığının bağlara verdiği zarara karşı Cumhuriyet’in ilk yıllarında mücadele devam etmekteydi. Çünkü bu hastalık Balıkesir bağlarını sarsa da aslında ülkenin önemli bir tarımsal gelirinin kaybolmasına sebep olmuştur. Balıkesir bağlarını saran “filoksera” hastalığıyla ilgili Ziraat Müdürü Hüdai Bey’in Zafer-i Milli gazetesine verdiği beyanatı da durumun ne kadar vahim olduğunu göstermektedir:

“Vilayetimizin arazi durumu bağcılığa fevkalade müsaittir. Üzüm mahsulü bütün meyvelerden daha nafi, daha nefistir. Üzüm birçok hastalıklara da nafidir: Bence vücudu takviye eden üzümün fikdanından (eksikliğinden) itibarendir ki memleketimizde (verem) çoğalmaya başlamıştır. Bağcılığın ihyası bu itibar ile sıhhat ve hayat meselesiyle de sıkı bir surette alakadardır. Binaen aleyh veremle mücadele heyet-i muhteremesinin de bu mesele hakkında irşadatta (uyarmak) bulunacağını ümit ederim. Üzümün çiftçilik noktasından mevkii çok yüksektir. En karlı ve faideli bir mahsuldür. Bir dönüm bağ çok zaman yüz elli lira ve daha fazla temettü temin eder. Çiftçi bu nispette bir temettüyü diğer hiçbir şeyden elde edemez. Sonra hükümetin teklifi noktasından da bağcılık diğerlerinden daha ehvendir (kolay, ucuz). Bundan başka bağ hemen diğer mahsulleri yetiştirmeyen en adi topraklarda yetişir. Bayırlar, taşlıklar mükemmel bağ olur. Çiftçi bu gibi yerlerde her sene birer dönüm bağ ekse hem kendisine hem evladına mühim hidmetler yapmış olur. Geçen sene aziz yurdumuzun düşmandan tahliyesini müteakip halkın talebi üzerine bizzat takip etmek suretiyle memleketimize ( beş yüz bin) adet çubuk getirtmiştim. Bunları az zamanda,

84

sürekli yağmurların tevkifi anında halka tevsi’ye başladım. Rica ve minnetle halka çubuk veriyordum. Müteessif olunur ki, bu çubuklar tarifimiz veçhiyle toprağa sokulmuştur. Bunca emekler, masraflar heba olmuştur! Anladım ki birçok kimseler toprağa bir kazık soktular ve çıkan kazığın yerine de çubuğu bırakıyordular! Hâlbuki böyle çubuk ekilmez.

Size çubuk nasıl ekilir, bağ hastalıkları nasıl tedavi edilir! Bunlar ve müteferriâtı hakkında izahat vereceğim. Çünkü bu sene yine çubuk celb ve tevzi’ edeceğim. Eğer çiftçiler sözlerimi layıkıyla dinlemezlerse yine emeklerimiz heba olup gidecektir. Memlekette bağcılığın ihyası kesemize, şahsımıza, hayatımıza, evlatlarımıza edilecek hidmetten başka bir şey değildir. Burada istitraden şunu arz edeyim ki bağcılıkta esas müskirat değildir. Bağcılığını ileri götüren memleketler hiçbir zaman mahsulünü alkole tahsis etmezler. Bil-akis bunu fevkalade kıymetli mahsullerinden telakki ederek, alkol istihsalini arpa, mısır, talaş ve yabani ağaç meyvelerine hasrederler. Bizim üzümden alkol istihsal etmemiz üzümün kıymetini takdir etmediğimizdendir. Üzümünü alkole tahsis eden bağcılarımızın emeğine acırım.”156 Gazetenin sonraki sayısında devam eden Hüdai Bey’in beyanatı;

“Amerika çubukları bizim arazimizde meyve veremez. Biz bunun bilhassa kökünden istifade edeceğiz. Filoksera denilen böcek daima köklerde, köklerin büklüm yerlerinde yaşar. Bu böcekler bite benzer. Yalnız gayet ufaktır. Mamafih gözle mükemmel görülür. Rengi hafif kırmızımtıraktır. Yani açık kırmızıdır. Filokseranın bir hortumu vardır ki kendi vücuduna nispetle uzundur.

İşte bu hortumunu filoksera bizim yerli çubuklarımızın köklerindeki gayet ince kabuktan içeriye sokabildiği, bu suretle çubukların suyunu, kanını emebildiği, o çubukları kuruttuğu halde, kabuğu kalın olan Amerika çubuklarına layıkıyla nüfuz ve ona bir zarar veremez. Onun için Amerika çubuklarını tercihe behemehâl mecburuz. Yerli çubukları dikmek yapılan masrafları, mesaiyi heder etmek demektir. Bazıları dağlardaki yabani çubuklarından ekiyorlarmış. Hâlbuki bu çubukların kabukları da incedir. Filoksera istediği gibi bu kabuklara nüfuz edebilir. Bundan da katiyen vazgeçmelidir. Filoksera vaka kumsal topraklarda kolay kolay bağları kurutamaz. Bunun esbabı arazidir. Fakat hiç şüphe etmemelidir ki, er geç böyle arazide de filoksera behemehâl icrayı tahribat eder.

85

Mamafih memleketimizde kumsal toprak da hemen yok gibidir. Şu hale nazaran bağlarımızı Amerika çubuklarıyla ihyadan başka bir çare yoktur. Dairemiz vilayetimiz ihtiyacına kâfi miktarda çubuk teminine tevessül etmiştir. İsteyen herkese çubuk verebileceğiz.”157 Karesi Ziraat Müdürü Hüdai Bey bağcılığın vilayetin en önemli

servetlerinden biri olduğunu iyi bildiğinden bağcılığın en iyi şekilde tatbiki için çeşitli bilgiler vermiştir. Özellikle de söz konusu dönemde bağları saran filokserayla mücadeleyi adeta kendisine bir görev edinmiştir. Söz konusu yıllarda Balıkesir’de 1.500 dönüm, Edremit’te 2.000 dönüm, Gönen’de 2.500 dönüm, Burhaniye’de 1.200 dönüm, Erdek ve Bandırma’da 2.000 dönüm, Dursunbey’de 150 dönüm, Balya’da 150 dönüm, Sındırgı’da 500 dönüm158 bağ arazilerinin bulunması doğal olarak bu

hastalıkla mücadeleyi kaçınılmaz kılmıştır.