• Sonuç bulunamadı

Vakıfların Gelir Kaynakları (Vakfedilen Mallar-Mevkûf)

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 31-38)

1-Tarım İşletmeleri

Sanayi öncesi toplumlarda olduğu gibi Osmanlı Devleti’nin ekonomisinin ağırlıklı olarak tarıma

da-yandığı bilinmektedir81. Tarım işletmeleri vakıfların da en önemli gelir kaynakları arasında yer almaktadır.

Konya’da hayır sahiplerinin kurduğu vakıflara gelir sağlayan tarım işletmeleri; bağ, bahçe ve tarladır.

a-Bağ

Konya’da bağlar hemen şehrin kenar mahalle-lerinde veya şehre yakın bölgelerde yer almaktadır.

Fakat bağ sahipleri şehir merkezinde ikamet etmek-tedirler. Konya’daki bağların tamamında bir oda ve örtmeden meydana gelen bağ evleri ve etrafında ağaçlar bulunmaktadır. Eski bir âdet olan yazın bağa kışın şehre göçme adeti yakın bir zamana kadar Konya’da bulunmaktaydı. Şehirde bağ için kullanı-lan ölçü, tahta, puşta, erkek gibi birimlerdir. Kon-ya’daki bağlar, bakımı ve sulama durumuna göre bölümlere ayrılmıştır. Bölümlere ayrılan bağın her bölümüne tahta, tahtalar arasındaki su harklarına da erkek denilmektedir. Puşta ise, bağların dikili oldu-ğu, tahminen bir metre yüksekliğindeki tepelerdir.

Vakfiyelerde bağın sınırı belirtildikten sonra,

“on puşta bağ”82, bir tahta mülk bağı83, erkek ta-bir olunur ta-bir hark üç puşta bağ84, yarım dönüm miktarı kürûmu müştemil bağ85, kürûmu hâvî dört dönüm mülk bağ86 gibi belirtilmektedir.

Konya’da hayır sahipleri 30 adet bağ vakfet-mişlerdir. Ancak bunların sekizi sadece bağ vakfe-derken, 11’i bağ ile ev vakfetmiştir. 11 vâkıf da bağ ile birlikte diğer gayrimenkuller vakfetmişlerdir.

b-Bahçe

Konya’da evlerin önünde, arkasında veya ya-nında şehir içinde veya dışında ya da daha ziyade çevresinde bulunan, genellikle etrafı duvarlarla çevrili içerisinde çeşitli meyveli meyvesiz ağaçlar

81 Akdağ, İktisadi ve İçtimai Tarihi, s. 198.

82 KŞS 8/229.

83 KŞS 21/230.

84 KŞS 31/73.

85 KŞS 73/173.

86 KŞS 62/37.

ve sebze yetiştirilen toprak parçasına bahçe denil-mektedir. Vakfiyelerde bahçelerde yetişen meyveler belirtilmemektedir. Ancak Evliya Çelebi “Meyve-lerinden Meram dağında ‘kamerü’d-devle ve ka-merü’ddin’ adıyla iki çeşit kayısı yetişir ki, Şam’ın kaysısından daha lezzetli, sulu ve tatlıdır. Yirmi çe-şit armudu, kiraz, şeftali, üzüm sarması ve badem kırması olur. Burada tabiat şartları gereğince limon, turunç, nar, incir ve zeytin gibi meyveler olmaz.”

diye Osmanlı döneminde Konya’da yetişen meyve-ler hakkında bilgi vermektedir.

Vakfiyelerde geçen bahçeler genellikle “eşcâr ve kürûmu müştemil yarım dönüm bağçe87, bir mikdâr eşcâr ve kürûmu müştemil bağçe88, Hisarö-nün’de bulunup ağaçlar ve bağ çubuklarını ihtivâ eden bahçesi89, bazı meyveli ve meyvesiz ağaçları ihtiva eden iki dönüm harîmini90 gibi geçmektedir.

Konya’da vâkıflar 11 adet bahçe vakfetmişler, bunun üçü sadece bahçe vakfederken, beşi sadece ev ile bahçe, üçü de ev bahçe ile birlikte diğer gay-rimenkuller vakfetmişlerdir.

c- Tarla

Sınırları belirli ve tarıma elverişli toprak parça-sı olan tarla, bostan ve bahçeden daha büyük ara-zilerdir. Konya’da hayır sahipleri şehrin civarında ve yakın köylerinde ziraat ettikleri mülk tarlalarını vakfetmişlerdir. Vakfiyelerde tarlanın sınırları be-lirtildikten sonra “10 dönüm tarla” gibi belirtil-mektedir. Konya’da bir dönüm ise, 2500 m2’dir .

Osmanlı Döneminde Konya’da vakıf kuran 14 hayır sahibi tarla vakfetmiştir. Bunlardan üçü sadece tarla vakfederken, 11’i tarla ile beraber di-ğer gayrimenkuller de vakfetmişlerdir. Vakfedilen tarla miktarı ise toplam 437 dönümdür. Örneğin, Bürdebaşı Mahallesi’nde sakin es-Seyyid el-Hac

87 KŞS 51/57.

88 KŞS 54/292.

89 KŞS 53/218.

90 KŞS 100/13.

Abdulvâhid Ağa bin Seyyid Sinân Ağa, Kova-nağzı, Uluırmak, Hasanköy, Büyükçay yakınında, Demirli Havzan civarında, Harmanyeri yakınında, Hangâh yakınında, Halvet nam mevziide ve Kü-çükçay yakınında bulunan toplam 199 dönüm tar-lasını vakfetmiştir91 .

2-Binalar a-Ev

Konyalı 34 vâkıf ev vakfetmiştir. Bunun 15’i sadece ev vakfederken 19’u ev ile bazı gayrimen-kullerini de vakfetmişlerdir. Vakfiyelerden tespit edebildiğimiz Konya evlerinin kendine has bazı özellikler vardır. Ev, vakfiyelerde menzil olarak geçmektedir. Menzil, vakfiyelerde Türkçe “konak”

kelimesine karşılık olarak kullanılmıştır. Menzil, imar görmüş, genellikle belli bir lükse sâhip, ika-mete mahsus yer anlamındadır.

Ancak Konya’da, menzil olarak ifade edilen meskenler, geleneksel Konya evleri olup, genel-likle, avlu içerisinde, kerpiçten yapılmış ve “bir bâb” (tek odalı) evlerdi. Bunun yanında iki odalı ve az da olsa üç odalı evlere de rastlanılmaktadır.

Nitekim yapılan bir çalışmada, 17. yüzyılda satışı yapılan 450 Konya evinden 403’ü tek katlı ev iken 47’si iki katlı ve evlerin %80’i tek oda, sofa-oda veya oda-tabhaneden92 oluşmaktadır93. 17. yüz-yılda %90’ı tek katlı olan Konya evleri kerpiçten yapılmaktaydı ve üstleri ise düz damdı. Evlerde yapı malzemesi olarak kerpicin kullanılmasından hareketle, Konya evinin şekillenmesinde Hitit etki-sinin olduğu söylenebilir94. Tek katlı evlerden

baş-91 KŞS 66/53.

92 Suraiya Faroqhi, tabhaneyi evin asıl odası veya tek merkeze bağ-lı misafir odası (başoda) olarak tanımlamaktadır. Suraiya Faroqhi,

“Şehir Evinin Fizikî Şekli”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C. III, Ankara 1992, s. 1152.

93 İsmail Kıvrım, Şer’iye Sicillerine Göre XVII. Yüzyılda Konya ve Ayıntâb Şehirlerinde Gündelik Hayat (1670-1680), SÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayımlanmamış Doktora tezi, Konya 2005, s.

205-213.

94 Celile Berk, Konya Evleri, İstanbul 1951, s. 72.

ka, Konya’da iki katlı konak diyebileceğimiz evler de bulunmaktadır. Bu evlerin odaları bazen fevkânî (yukarı) ve tahtânî (aşağı) diye adlandırıldıkları gibi bazen dâhiliye (iç) ve hâriciye (dış) diye de anılmaktaydı. Geleneksel Konya evlerinde ifade edilen odaların yanı sıra, evin servis bölümü olan örtme, ahır, samanlık ve odunluk avlunun içinde ana binadan ayrıdır95. Konya içindeki evlerle et-rafındaki bağ evleri hemen hemen aynı karakteri taşır96 .

Çalışma dönemimizde vakfedilen evlerden bazı örnekler verebiliriz. Örneğin, Seb’ahan Mahalle-si’nden Ayşe bint-i Yusuf Hoca nam hatun, oda, örtme ve tabhânesi olan evini97; Aksinle Mahalle-si’nden Davud Beg, tabhane, ahır, oda ve avlusu olan evini98; Şükran Mahallesi’nden el-Hac Ahmed

95 Arif Nüshet Turgut, Eski Konya Evleri, Konya 2003, s. 17.

96 Berk, Konya Evleri, s. 46.

97 KŞS 8/127.

98 KŞS 18/242.

bin Mehmed, sofa, bir kışlık ev, tabhane, saman-lık, ahır, misafirlerin kışın ikamet edebilecekleri bir kışlık kat, biri boş, biri meyve ağaçları olan iki avlusu olan evini99; Kemalgarib Mahallesi’nden el-Hac Hasan bin Yahya, üç bâb oda, fevkânî yazlık, ahır, samanlık, avlu ve dâhiliyesi fevkânî ve tahtânî dokuz oda, iki yazlık, üç avlusu olan evini100 vak-fetmiştir.

Büyük iki katlı ve geniş ev vakfedenlerde var-dı. Örneğin, Debbağhane Mahallesi’nden el-Hac Ahmed bin el-Hac İsmail, hariciye oda, ahır, sa-manlık, örtme, kenef, bir parça avlu ve dâhiliye bir mefâze (sığınak) odası, tabhâne, çarâş örtmesi (pekmez kaynatmak için yapılan yer), izbe ve üs-tünde örtme, sofa, dört oda ve diğer iki örtme, su kuyusu, bir kenef, bir parça avlu, bir dönüm meyve ağaçları olan tarla, üç tahta bağ ve arada fevkânî iki oda, bir yarım sofa, tahtânî iki oda, örtme, bir parça

99 KŞS 12/191.

100 KŞS 13/135.

Resim 1: Toprak damlı Konya evleri

avlusu olan evini vakfetmiştir101. Bir diğer büyük ev vakfenden ise Konya Kadısı Kasım Efendi oğlu Seyyid Mehmed Efendi’dir. Mehmed Efendi, Div-le MahalDiv-lesi’nde olan dâhiliye ve hariciyeci evi-nin tamamını vakfetmiştir. Dâhiliye kısmı tahtâni iki kışlık oda ve onların üstünde iki oda ki birisi kitâbhâne olup, matbah, kenef, bir bahçe ve avlu-dan oluşmaktadır. Hariciye kısmı ise: üstlerinde sofa, iki oda ve çardağı bulunan iki yer oda, bir bahçe kenef ve avludan meydana gelmektedir102 . Bir diğer geniş ve büyük ev vakfeden Hoşhan Ma-hallesi’nden el-Hac Mehmed ibn Ramazan’dır.

Hacı Mehmed aynı mahallede oturduğu, dahiliye-de oda ve dahiliye-derununda hamam, evliya odası dahiliye-demekle maruf oda, sagir (küçük) oda, diğer oda, matbah, kiler, iki örtme tabir olunur odalar, avlu, kenefler

101 KŞS 51/94.

102 VGMA VD, nr. 619/10.

ve harem kapısı, hariciyede kebir (büyük) köşklü oda, ahır, derununda oda, samanlık, örtme ve avlu-da havuz-ı sagir (küçük havuz), içerisinde meyveli ve meyvesiz ağaçları olan tahminen bir buçuk dö-nüm bahçe ve içerisinde örtme ve ikişer kanatlı iki sokak kapısı olan evini vakfetmiştir103 .

Vakfedilen evler arasında en büyüğü ve saray diyebileceğimiz, Ahmedfakîh Mahallesi’nde Mev-lânâ es-Seyyid el-Hac İbrahim Efendi’nin vakfet-tiği evdir. Ev, hâriciye ahır dairesinde iki ahır, bir samanhane, iki küçük (sagîr) anbar, iki tane de-velik örtmesi, bi’r-i mâ (su kuyusu), mukassem-i âb (su taksim edilen yer), bir miktar avlu ve yine hâriciye-i selâmlık dairesinde tahtânî altı oda, iki adet dehliz, memşâ (abdesthâne), büyük (kebîr) yazlık ve pîşgâhında (önünde) kebir avlu, burma lüleli sikâye-i câriye (akan su); taraf-ı

cenûbîsin-103 VGMA VD, nr. 596/8; VGMA VD, nr. 626/1-125.

Resim 2: Konya evleri

de (güneyinde) iki kenef ve bir miktar diğer avlu derûnunda ambar, örtme, harem ve iki daire-i ke-bîre olup daire-i ulâsında (ilkinde) tahtânî beş oda, iki adet dehliz, üç sofalı kebîr yazlık ve pîşgâhında mâ-i câri (akar su) ile büyük havuz; taraf-ı şimâlin-de (kuzeyinşimâlin-de) fıskiyeli kasır (köşk) ve şarkîsinşimâlin-de (doğusunda) nişîmen (oturacak yer), avlu, kenef, fevkânî üç oda, kasr-ı âli, iki dehliz ve etrafında kürûm ve meyve ağaçları olan yedi tahta bağ; dört dönüm miktarı bostan yeri; çemenzâr ve gülzâr ve dâire-i sâniyesi (ikincisi) dahî iki kıta olup, kıta-i ulâsında (ilkinde) tahtânî altı oda, hamam, fevvâ-reli (fıskiyeli) hamam odası, gülhan, memşâ, kiler, fevvâreli bir kasr, pîşgâhında küçük havuz, burma lüleli sikâye ve meyve ağaçları olan hadîka (etrafı-na duvar çekilmiş bahçe), avlu, fevkânî iki oda, iki adet dehliz, kasr-ı âli ve kıta-i sâniyesinde (ikinci-sinde) tahtânî iki oda, bir bâb serdâb (yer altında olan serin oda), fevkânî iki oda, dehliz, bir miktar avlu, memşâ, matbah ve dairesinde iki adet kebîr örtme, mahtabe (odunluk), birbiri içinde iki kiler, bir kebîr matbah ve derûnunda iki aşçı odaları, bir miktar avlu ve verâsında (arka) bir kıta arsa-i hâli-ye (boş arsa) ihtiva etmektedir104 .

b- Dükkân

Esnaf veya küçük zanaat sahiplerinin imalat veya satış yaptıkları iş yerleridir. Ayrıca içinde alışveriş başta olmak üzere çeşitli ticaret faaliyet-lerinin yapıldığı, kapısı doğrudan çarşıya, caddeye, sokağa veya bir pasaja açılan ve içinde perakende satış veya küçük imalat işleri yapılan yerdir. Dük-kân ticaretin yapıldığı en küçük birimdir. Sadece ticarete sahne olabildiği gibi, kimi yerde üretimin de içinde yer aldığı ahşap ya da kâgir malzeme-den inşa edilmiş çoğunlukla tek cepheli ünitelerdir.

Dükkânlar bir sokağın iki tarafında açık olarak yer aldığı gibi, arasta, han ve bedesten gibi ticari bina-larda kapalı olarak da yer alır.

104 VGMA VD, nr. 590/191.

Konya’da Osmanlı döneminde vakfedilen gay-rimenkuller arasında ilk sırada çok çeşitli işlevi olan dükkânlar gelmektedir. Nitekim 60 vâkıf top-lam 213 dükkân vakfetmiştir. Bu vâkıflardan 39’u sadece 153 adet dükkân vakfederken, 21’i ise 60 adet dükkân ile diğer mallar da vakfetmişlerdir.

Ayrıca dört vakıf sadece dokuz mağaza, bir vâkıf da diğer mallar ile altı adet mağaza vakfetmiştir.

Bir vâkıf sadece kahvehane vakfederken, üç vâkıf dört kahvehane ile diğer gayrimenkul vakfetmiş, bir vâkıf sadece boyahane vakfederken, biri de bo-yahane ile diğer mallarını vakfetmiştir. Bir vâkıf sadece yağhane vakfederken, bir başka vâkıf da ta-hinhane ile bir başka malını vakfetmiştir.

Vakfedilen dükkanlar ise, kahveci, leblebici, kebapçı, gözlemeci, ekmekçi, katmerci, arpacı, kerdeci, duhancı (tütüncü), kasap, berber, saraç, kürkçü, semerci, demirci, neccâr (marangoz), nal-bant, hallaç yağhane, tahinhane, boyahane ve ek-mek fırınıdır.

Resim 3: Aziziye Camii ve dükkanlar

c- Değirmen

Osmanlı Devleti’nin ekonomisi tarıma da-yanmaktadır. Tarım ürünlerinden tahılların (Buğ-day-Arpa) işlendiği küçük sanayi işletmelerine değirmen denilmektedir. Nitekim Osmanlı Dev-leti’nde buğdayın ve arpanın öğütülüp un hâline getirilmesi su ile çalışan değirmenlerle gerçek-leştirilmektedir. Bu değirmenlere asiyâb denirdi.

Bu değirmenlerden büyüklüklerine ve yıl içindeki çalışma sürelerine göre vergi alınmaktadır. Vakfi-yelerde değirmen taşları göz olarak belirtilmiştir.

Değirmen vakfeden vâkıflar ise, Piri Mehmed Paşa, Aksaray şehrinde Kirişhane’de şehre akan su ile dönen bir dam altında beş adet değirmenin tamamını ve şehir dışında Çolaki değirmeni105, Ka-sım Halife, Turud mevkiinde yaptırdığı cami yakı-nındaki bir bina altında iki ocaklı bir değirmenin tamamını106, Cihan Hatun, Said-ili Nahiyesi’nde olan Kâfir Değirmen’inin yarısını107, es-Seyyid el-Hac Mehmed Ağa ibn el-el-Hac Mustafa Ağa, Turud mevkiinde bir bab iki göz değirmenini108, Kadınha-nı derbend ağası el-Hac Eyyüb Ağa ibn Abdullah Ilgın Kazası’na tabi Mahmudhisarı Köyü’nde olup Başdeğirmen diye bilinen ve aynı çatı altında bu-lunan iki göz değirmenini109, el-Hac Arif Ağa ibn Ahmed Ağa, Turgud Kazası’na tabi Çakır köyünde olan bir göz değirmenini110, es-Seyyid Dede İbra-him Beg ibn Ali Beg, Akşehir’de Baş Değirmen diye bilinen bir göz değirmende olan yarım hisse-sini, yine adı geçen kazaya tabi Angülü ve Elfiraş köylerindeki birer göz değirmenini111, Mevlâna Hatiboğlu Mahmud Efendi bin Cüneyd, Akşehir’e

105 VGMA VD, nr. 747/178.

111 VGMA VD, nr. 626/2-578.

tabi Dibek Köyü’ndeki iki ocak değirmenini112 vakfetmiştir.

Değirmen hissesi vakfedenler ise, Ayşe Hatun Vadi-i Meram’da İlahi Değirmeni diye bilinen, her biri dörder kıyye itibarıyla üç taş üzerine deveran eden (dönen) değirmenin alt tarafındaki değirmen-de olan dört kıyye itibarıyla 150 dirhem değirmen-değirmen hissesini113, müderris Mesud-zade el-Hac es-Sey-yid Âdil Efendi bin Mustafa Efendi, Vadi-i Me-ram’da yeri Şeyh Sadreddin Konevî Vakfı’na ait senevî üç kuruş mukataalı vakıf arsa üzerine inşa edilen Kavak Değirmen’inde olan bir kıyye his-sesini, yine Vadi-i Meram’da yeri Şeyh Sadreddin Konevî Vakfı’na ait senevî 10 kuruş mukataalı vakıf arsa üzerine mütevelli izniyle 14 sene önce inşa ettiği Çaşnigir Değirmeni’nde olan bir göz değirmenini114, Şerife bint-i Mustafa nam hatunun, Vadi-i Meram’da bulunan Midilli mevkide iki çarh (çark) üzere iki göz değirmenin bir gözünde olan 100 dirhemini115; el-Hac Mustafa bin Süleyman Vadi-i Meram’da Ulaş Değirmeni diye bilinen üç taş üzerine deverân eden 12 kıyye itibarıyla bir bâb değirmen olup yarım kıyye hissesini116, Seyyi-di Ahmed Derviş ibn Durmuş, Dereköy deresinde olan Hacı Hümam değirmeni diye bilinen değir-menin 12 hisseden sekiz hissesini117, el-Hac Fazlı Ağa ibn el-Hac Ömer, Ilgın kazasına tabi Dibek Köyünde olan iki göz değirmenden yarım hissesi-ni ve Bindiken mevkide Bindiken değirmehissesi-ni diye bilinen iki göz değirmende olan sülüs hissesini118 ve Mehmed Efendi bin el-Hac Abdulkasım, Seydi-şehir’e tabi Başkaraviran Köyünde Bademli mev-kiinde bir bâb ve bir taş devran eden değirmenin

112 VGMA VD, nr. 584/168.

113 KŞS 105/116.

114 KŞS 91/5.

115 KŞS 73/173.

116 KŞS 92/30.

117 VGMA VD, nr. 581/2-439.

118 VGMA VD, nr. 739/171.

altı kıyye hissesini119 ve Hasan bin Ahmed, Pirlav-gondo Köyü’ndeki değirmenin sülüs hissesini120 vakfetmiştir.

d- Han

İşlek caddelerde, konak yerlerinde, ticaretgâh şehirlerde yolcuları barındırmak, kervanları din-lendirmek, malları sahiplerine ve tüccara teslim edinceye kadar muhafaza eylemek için som kâgir olarak yapılan binalara verilen addır. Han Farsça bir kelimedir. Han, kervansaray yerine de kullanıl-masına rağmen aralarında mimari yönden ve kul-lanım açısından ayrılıklar bulunmaktadır. Kervan-saraylar, şehirlerarasında kervan yolları üzerinde inşa edilmiş; çarşı, hamam ve ahır bölümleri bulu-nan yapılardır121 .

Şehirlerde iktisadî hayatın geliştiği yerlerden biri de şehir hanlarıdır. Şehir hanları kervansa-rayların aksine gelir getirmek için ticarî mahiyet-te yapılmışlardır122. Şehirlerin siyasi hayata göre önem kazanarak gelişmeleri, şehir hanlarında da bazı farklar yaratmış, bazı hanlar ticaretin ve pa-zarların önemli merkezleri olmuştur. Artık sadece gece konaklanan yerler olmaktan çıkıp ticaret ve iş hayatının büroları olarak kullanılmaya başlanmış-lardır123 .

Konyalı hayır severler dokuz han vakfetmiş-lerdir. Bunlardan biri Musahip Mustafa Paşa’nın göndermiş olduğu parayla Şeyh Ahmet Efendi ta-rafından 2.000 kuruşa Konya suru hâricinde Atpa-zarı yakınında şehrin en işlek bölgesinde inşa ettiği

“Han-ı Cedid” ismiyle bilinen iki katlı, 57 odası, ahırı ve samanlığı olan handır124. Bir diğeri ise,

119 VGMA VD, nr. 590/133.

120 VGMA VD, nr. 2181/184.

121 Ceylan Gürcan, Türk Hanlarının Gelişimi ve İstanbul Hanları Mimarisi, Ankara 1976, s. 12.

122 Mustafa Cezar, “Türk Tarihinde Kervansaray”, VIII. Türk Tarihi Kongresi, C II, Ankara 11–15 Ekim 1976, s. 937.

123 Gürcan, Türk Hanlarının Gelişimi, s. 12.

124 KŞS 126/47.

Ulemadan Nakibüleşraf Mevlâna es-Seyyid el-Hac İbrahim Efendi bin Ahmed Efendi, Pürçüklü Ma-hallesi’nde iki katlı 105 odası, fevkânî mescidi, iki avlusu, bir devamlı akan şadırvanı (daimü’l-cey-ran), iki adet örtmesi, bir kebîr (büyük) ahır, ke-nef ve kapısı dâhilinde altı adet dükkânı olan yeni handır125 .

Şehirde hayır sahipleri tarafından vakfedi-len diğer hanlar ise, Küçük-zade Hacı Ahmed Ağa’nın, Çadırçeşme civarında bulunan bir hanı-nı126, es-Seyyid Şeyh Mehmed Efendi ibn es-Sey-yid Şeyh Muslihiddin Efendi’nin, Atpazarı Kapısı haricinde Valide Hanı diye bilinen hanın kıble ta-rafında olan 10 odası ve büyük avlusu olan hanı-nı127, Yeniçeri Çavuşlarından el-Hac Abdulfettah Çavuş bin Mustafa’nın Çadırçeşme’de olan med-reseye bitişik, yıllık Pir Esed Vakfı′na 120 cedid (yeni) akçe yer kirası (icâre-i zemîni) olan iki katlı, odaları, ahır ve avludan meydana gelen yeni inşa ettiği hanını128, es-Seyyid el-Hac Mehmed Ağa ibn el-Hac Mustafa Ağa’nın, Karakurt Mahallesi ya-kınında inşa ettiği medreseye bitişik, büyük ahır, dört oda, küçük ahır ve avlusu olan hanını129, Şeyh Seyyid Hacı Mehmed Arif Efendi, Atpazarı Kapısı dâhilinde Alaca Han yakınında iki katlı 100 oda, ahır, kenef ve dahiliye dört dükkân ve hariciyede 25 dükkân ve avlusu olan hanını130, Şeyh Hasan Efendi ibn es-Seyyid Hüseyin Efendi’nin, Hasan Efendi Hanı yakınında iki katlı odaları, bir ahır ve avlusu olan hanını131 ve es-Seyyid eş-Şeyh Meh-med Said Efendi’nin Türbe Çarşısında, fevkani oda altına ahırı olan hanını132 vakfetmiştir.

125 VGMA VD, nr. 590/191.

126 KŞS 126/47.

127 KŞS 49/216.

128 VGMA VD, nr. 581/2-343.

129 VGMA VD, nr. 587/70.

130 VGMA VD, nr. 624/357.

131 VGMA VD, nr. 730/54.

132 VGMA VD, nr. 2181-177.

e- Hamam

Türk şehirlerinin en önemli özelliklerinden bi-risi de şehirde halk için hamamların bulunmasıdır.

Hamamlar, halkın temizlik ihtiyacına cevap veren sıhhi tesislerdir.

Türk hamamları, dinî ve ticari yapılarla birlik-te şehir hayatının çekirdeğini oluşturmuşlardır133 . Hamamlar, han ve dükkân gibi gelir getirici türden yapılardır. Cami, medrese ve hastane gibi sosyal yapıların yaşatılması için hamamlar yapılarak ge-lirleri bu gibi yerlere vakfedilmiştir.

Piri Mehmed Paşa inşa ettiği zaviyesine biti-şik bir hamam yaptırarak vakfetmiştir134. Bir diğer

133 Osman Ergin, Türk Şehirlerinde İmaret Sistemi, İstanbul 1939, s . 42 .

134 VGMA VD, nr. 747/178.

hamam vakfeden ise Musahip Mustafa Paşa’dır135 . Şeyh Ahmed Efendi paşanın göndermiş olduğu paralarla, Atpazarı Kapısı hâricinde Kanlıgöl diye bilinen arsa üzerine kadınlar ve erkekler kısmı bulunan bir çifte hamam ve debbağların keçe pi-şirmek için ihtiyacı olan sıcak su ve nemli ortam olan bir debbağlar hamamı inşa ettirmiştir. Hamam vakfeden diğer hayır severler ise, Doğanhisar’dan el-Hac Mehmed Ağa bin Musa Beg, kendi mülkü üzerine yeni inşa ettiği hamamını136 ve Reisü’l-küt-tab Şami-zade Mehmed Efendi, Ilgın’da inşa ettir-diği çifte hamamı137 vakfetmiştir.

G-Vakıf Gelirlerinin Kullanım Şartları

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 31-38)