• Sonuç bulunamadı

Câmi ve Mescidlere Yapılan Han, Hamam ve Dükkân Vakıfları

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 195-200)

ŞER’İYE SİCİLLERİ IŞIĞINDA KONYA’DA YAPILAN CÂMİ VE

WAQFS RELATED TO THE MOSQUES AND MASJIDS BUILT IN KONYA

A- Câmi ve Mescidlere Yapılan Han, Hamam ve Dükkân Vakıfları

Hayırsever Konyalıların câmi ve mescid binâsı yaptırıp vakfetmeleri yanında, bu yapıların gerekli hizmetleri ile’l-ebed ifâ edebilmeleri, bakım ve ta-mirlerinin yapılabilmesi ve görevlilerin ücretlerinin karşılanabilmesi için gelir getirmesi amacıyla çe-şitli gayr-ı menkuller vakfetmek suretiyle katkıda bulundukları da sıkça görülen hizmetlerden biri idi.

7 KŞS 105 / 159-2 (5 Safer 1308 / 20 Eylül 1890).

Gelirleri câmi ve mescidlere harcanmak üze-re gayr-ı menkul vakfedenlerden biri Şeyhahmed Mahallesi’nde oturan Şeyh Ahmed Efendi ibn Receb Dede idi8. Şeyh Ahmed Efendi, Musâhib-i Şehriyârî vezîr Mustafa Paşa’nın9 vekili olarak, onun adına Konya’da pek çok vakıf gerçekleştir-miştir. Konya şer’iye sicillerinde, Musâhib-i Şeh-riyârî Mustafa Paşa’nın biri birinin zeyli olduğu anlaşılan, dört ayrı vakfiyesi tespit edilmiştir10.

1- Musâhib Mustafa Paşa’nın Han ve Dükkânlar Vakfı

Değişik amaçlarla hizmet veren gayr-ı men-kuller vakfeden Mustafa Paşa, Arapça olarak tan-zim edilen 1 Muharrem 1086 / 28 Mart 1675 tarihli

8 Onun hayatı hakkında vakfiyesinde verilen bilgilerden başka herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak onun çok hayırsever bir kişi olduğu ve daha Musâhib-i Şehriyârî Vezîr Mustafa Paşa tarafından mütevelli tayin edilmeden önce de, kendi adına vakıf-lar yaptığı görülmektedir. Şeyh Ahmed Efendi, kendi adı ile anılan

“Şeyhahmed Mahallesi”nde oturmakta olup aynı mahallede bulu-nan mescidin imâmlığını ve mescide âit vakfın nâzırlığını da bir süre yaptığı belirtilse de (Sami Ağaoğlu, “Musâhip Mustafa Paşa Vakfı”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Tür-kiyat Araştırmaları Dergisi, S. 15, Konya 2004, s. 381; Sami Ağa-oğlu, “Şeyh Ahmet Efendi”, Konya Ansiklopedisi, C. VIII, Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Konya 2015, s. 230-231) Şeyhahmed Mahallesi’nin daha önceki tarihlerde de (1563) mevcut olması (KŞS 1 / 47-6; 48-11; 65-5; 154-2) bu mahallenin adının onun adına izâfeten olmayıp, bir başka Şeyh Ahmed Efendi adına olduğu anlaşılmaktadır.

9 Musâhib-i Şehriyârî Vezîr Mustafa Paşa, Sultan IV. Mehmed’in musâhibi ve ikinci vezîri olan damat Mustafa Paşa’dır. Paşa, ke-sin olmamakla birlikte, 1640 tarihinde Kuloğlu Süleyman Ağa’nın oğlu olarak Bolu Kazâsı’nda dünyaya gelmiş, tahsîlini Enderûn’da tamamlayarak hazine odasına dâhil olmuştur. 1666’da padişahın musâhibi ve ikinci vezîr olmasına rağmen, saraydaki görevleri sebebiyle devlet yönetimine pek katılmamıştır. 1675’te Sultan IV.

Mehmed’in büyük kızı Hatice Sultan ile evlenerek padişaha damat olmuştur. Daha sonra çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1685 Ekim ayında vefât etmiştir. Mehmed Süreyyâ, Sicil-i Osmânî, C.

IV, Matbaa-yı Âmire 1308, s. 408. Musâhib Mustafa Paşa’nın haya-tı ve kurmuş olduğu vakıfları hakkında geniş bilgi için bk. Ağaoğlu,

“Musâhip Mustafa Paşa Vakfı”, s. 379-380; İzzet Sak, “Mustafa Paşa (Musâhib-i Şehriyârî)”, Konya Ansiklopedisi, C. VII, Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Konya 2014, s. 32-33.

10 Bu vakfiyeler KŞS 19 / 11-1 (11-20 Şevvâl 1083 / 30 Ocak-8 Şu-bat 1673); KŞS 20 / 184-1 (1 Muharrem 1086 / 28 Mart 1675); KŞS 71 / 58-1 (1 Cemâziye’l-evvel 1087 / 12 Temmuz 1676) ve KŞS 27 / 74-1 (15 Rebî’ü’l-âhir 1093 / 23 Nisan 1682)’dir.

vakfiyesi ile, vekili Şeyh Ahmed Efendi vasıtasıyla, kendi mülkünde olan ve Konya suru hâricinde doğu tarafında bir arsa bulunan, kendisinin binâ ve vak-fettiği Hamam-ı Cedîd’e bitişik bir kısmı fevkânî bir kısmı tahtânî elli yedi hücre, bir ahır, ahırın üzerinde bir mahzeni müştemil Han-ı Cedîd diye bilinen bir hanını ve bu han yakınında binâ ettirdiği câmi-i şerî-fin altında bulunan altı adet dükkânını kendi binâ et-miş olduğu Fevkânî Câmi-i Şerîf11 diye meşhûr olan câmie vakfedip şöyle şart ve tayin eylemiştir:

1. Han-ı mezbûr ve hücreleri vakfın mütevel-lisi marifetiyle diğer emsâlleri gibi icâr edilip daha fazla ücretle icâr edilmeye; icâr edilen malların icâr süresi üç seneden fazla olmaya;

2. Hâsıl olan gelirler hanın, hana bağlı olan yerlerin, dükkânların ve câmiin yakacağına ve ısı-tılmasına, bunun yanında Fevkânî Câmi-i Şerîf’in tamir ve termimine sarf oluna;

3. Hâsıl olan gelirlerden Cuma günleri câmi-i mezbûrda cemaat-ı müslimîne vaaz eden âlim ve âmil bir zâta günün râyicine göre yevmiye 5 akçe vazîfe verile; gü-zel Kur’ân-ı Kerîm okuyan dört nefer hâfıza, her birine yevmiye 1,5 akçeden toplam 6 akçe vazîfe verile;

11 Fevkânî Câmi-i Şerîf diye adlandırılan câmi bugünkü Azîziye Câmii’nin bulunduğu yerde olup Yüksek Câmi olarak bilinmekte idi. Altında dükkânlar bulunan bu câmi ve vâkıfı hakkında Kon-yalı, “1284 / 1867 yılında yanmış ve yerine yapılan Azîziye Câ-mii 1293 yılında ibâdete açılmıştır. Bu mâbedi padişah musâhibi Mustafa Paşa yapmıştı. Vakfiyelerinden babasının adının Süley-man olduğunu öğrendiğimiz bu Paşa’nın Konya’da bir çok hayır müessesesi vardır. Vakıflar Umûm Müdürlüğü’nde Konya’daki ha-yır eserlerinin beş vakfiyesini bulduk. Bunlardan birisi 1087, ikisi 1092 diğer ikisi de 1094 tarihlidir” şeklinde bilgiler vermektedir.

İbrahim Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, Konya 1997, s. 326.

6. Hâsıl olan gelirlerden câmi-i mezbûrda kayyımlık yapan kimseye yevmiye 3 akçe vazîfe verile;

7. Hâsıl olan gelirlerden câmi-i mezbûrda kandilleri, lambaları ve mumları yakacak olan kimseye yevmiye 3 akçe vazîfe verile;

8. Câmi-i mezbûrda yatsı namazı hâricinde günde dört vakit namazda imâm olan kimesneye, vakfiyesinde beyân olunmuş olan 3 akçelik ücre-ti 1 akçe terakki edilerek, yevmiye 4 akçe vazîfe verile; câmie imâm olarak tayin olunacak kimesne âlim, âmil, sâlih, Kur’ân-ı Kerîm’i tecvîdiyle oku-yan ve Hanefî Mezhebi’nden ola;

9. Câmi-i mezbûrda yatsı vakti hâricinde gün-de dört vakitte ezân okuyan müezzine vakfiyesingün-de beyân olunan 2 akçelik vazîfesi 2 akçe daha terakki edilerek yevmiye 4 akçe vazîfe verile;

10. Câmi-i şerîfin kandîllerinde sarf olunacak kandîl yağı ve mumlar, kifâyet mikdârı ve hâlis mumdan tedârik oluna; ayrıca câmiin mihrâbının her iki yanına her biri onar okkalık hâlis mumdan yapılmış iki mum kona ve bittiğinde yenilene;

11. Vakfın gelirlerinden hâsıl olan meblağdan yukarıda sayılan masraflardan arta kalan meblağ üç sene emîn bir kimesnede emânet konulup üç sene içerisinde gerektiğinde ihtiyaç olan yerlere sarf olunduktan sonra üç sene tamamında geriye kalan meblağ, vâkıf-ı mezbûr Şeyh Ahmed Efendi’nin evlâdına, evlâd-ı evlâdına verile ve onlar dahî ken-di aralarında taksîm edeler; evlâddan tahsîl-i ilm edenler, bu taksîmde iki erkek hissesi alalar; bu usûl şeyh-i mezbûrun evlâdından sonra evlâd-ı ev-lâdına ve evlâd-ı evlâd-ı evev-lâdına batnen ba’de batn ile’l-inkırâz mer’î olup önceki nesillerde konmuş olan şartlar sonraki nesiller için de mer’î ola; Şey-h-i mezbûrun evlâdı inkırâz ederse vakfın gelirle-ri, Şeyh-i mezbûrun erkek kardeşlerine ve onların nesebi sahîh evlâdına ve evlâd-ı evlâdına batnen ba’de batn meşrûta ola; nahivde Kitâbü’l-Câmi’

Şerhü’l-Kâfiye ve fıkıhda Kitâb-ı Sadrü’ş-Şeri’a Şerhü’l-Vâfiye kitaplarını okumayanlar ilim tahsîl etmiş sayılmaya;

12. Vakf-ı mezbûrun gelirlerinden hâsıl olan meblağdan Allah’ın emrettiği üzere şeyh-i mezbû-run zevcelerine, yaşadıkları ve başkaları ile evlen-medikleri sürece, sekizde bir hisse verile; zevceler-den başkası ile evlenenlerin veya vefât ezevceler-denlerin hisseleri, daha önceden ifâde edildiği gibi, evlâdlar arasında taksîm oluna; evlâdların nesli münkariz olursa veya ölen ya da başkası ile evlenen zevcele-rin hisseleri şeyh-i mezbûrun kardeşlezevcele-rinin çocuk-larına verile ve onların da nesli münkariz olursa belde-i mezbûrede bulunan fukarâ-yı müslimîne ve tahsîl-i ilm eden talebe-i ulûma taksîm oluna;

13. Vakf-ı mezbûrun şartlarının tebdîl ve tağ-yiri, hayatta olduğu sürece vâkıf-ı mezbûrun elinde ola ve onun vefâtından sonra da şartların tebdîl ve tağyîri mümkün olmaya;

14. Vakf-ı mezbûrun tevliyet ve nâzırlığı vefât edinceye kadar şeyh-i mezbûrun elinde ola; onun vefâtından sonra da, azli gerektirecek bir suçu ol-madıkça, en sâlih evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdının en sâlihine, inkırâz edin-ceye kadar batnen ba’de batn meşrûta ola; onların da neslinin münkariz olması hâlinde tevliyet ve nâ-zırlık vazîfeleri re’y-i hâkimle müstehakına veri-le; vakf-ı mezbûrun cihet-i tevliyeti, yevmî 5 akçe ile şeyh-i mezbûrun yedinde ola, onun vefâtından sonra mevcûd olan en aslah evlâdına ve onun da vefâtından sonra evlâd-ı evlâd-ı evlâdına batnen ba’de batn meşrûta ola;

15. Câmi-i mezbûrda hatîblik, imâmlık, vâiz-lik, müezzinlik ve Cuma günleri mahfilde Kur’ân-ı Kerîm okuma vazîfesi ve diğer hizmetler şeyh-i mezbûrun yedinde olup onun vefâtından sonra da evlâdına, evlâd-ı evlâdına ve evlâd-ı evlâd-ı evlâ-dının en ehline meşrûta ola; oğullarının neslinin münkariz olması hâlinde kızlarının oğullarına ve

kızlarının kızlarının oğullarına batnen ba’de batn meşrûta ola; onların da nesillerinin münkariz ol-ması hâlinde şeyh-i mezbûrun kardeşlerinin evlâ-dına ve evlâd-ı evlâdının en ehline meşrûta ola12.

2- Musâhib Mustafa Paşa’nın Han ve Dükkânlar Vakfı

Musâhib Mustafa Paşa, 15 Rebî’ü’l-âhir 1093 / 23 Nisan 1682 tarihli bir başka vakfiye ile de, evkâfına mütevelli tayin ettiği Şeyh Ahmed Efendi aracılığıyla, Atpazarı Kapısı hâricinde Kanlıgöl13 diye bilinen dört tarafı tarîk-i âmm ile mahdûd mîrî arsayı taraf-ı saltanat-ı aliyyeden kendi üzeri-ne temlîk ettirmek sûretiyle bu arsa üzeriüzeri-ne kendi mâlı ile müceddeden binâ ve ihdâs ettirdiği bir çif-te hamamı, bir debbâğlar hamamı ve bu hamama bitişik fevkânî ve tahtânî elli yedi hücre, bir ahır, bir samanhâneyi müştemil Han-ı Cedîd diye bili-nen bâzirgânlar hanını ve bu han yakınında müced-deden binâ ettirdiği Fevkânî Câmi-i Şerîf’in altın-da bulunan altı adet dükkânını, yine bu hamama bitişik bir şerbetçi dükkânı ve üzerinde fevkânî bir kahvehâneyi, üç adet mahzeni, bir kahve tahmîsi-ni, daha önce yolcular ve hâcılar için mülk arsası üzerine müceddeden binâ eylediği Kârbânsarây Hanındaki on aded dükkânı kendi malıyla binâ ve ihdâs edip bundan önce Atpazarı yakınında kendi malıyla binâ ve vakf buyurdukları Fevkânî Câmi-i Şerîf’in hüddâmına ve sâir mesârifine; yine Konya mahallelerinden kale dâhilinde bulunan Şekerfürûş Mahallesi’nde binâ ve vakf eylediği Fevkânî Mes-cid-i Şerîf ve muallimhânenin imâm ve muallimi-ne; Debbağlar Mescidi imâmına ve Atpazarı dâhi-lindeki mescidin imâmına; Konya’da müceddeden binâ ve ihdâs ettirip on iki mahallede icrâ ettirdiği

12 KŞS 20 / 184-1 (1 Muharrem 1086 / 28 Mart 1675).

13 Buraya Kanlıgöl denmesinin sebebini İ. Hakkı Konyalı, “Es-kiden idamlar hamamın önündeki kuyunun yerinde yapılırmış.

Kelleleri uçurulanların kanları hamamın yerindeki su birikintisine aktığı için buraya Kanlıgöl denilmiştir” şeklinde izah etmektedir.

s. 1070.

çeşmelere; Hatun ve Gürelma nâm köylerde icrâ ettirdiği üç çeşme ile birlikte toplam 15 çeşmenin be-her sene tathir ve tamirine ve su yolcularına vakfedip kurmuş olduğu vakfına da Şeyh Ahmed Efendi ibn Receb Halîfe’yi mütevelli tayin eyle-miştir.

Musâhib-i Şehriyârî Mustafa Paşa daha sonra vakfının mütevellisi olan Şeyh Ahmed Efendi’yi kendine vekil tayin ederek 1092 senesinde yine Konya’nın Tavuk Mahallesi’nde satın alınmış mülkü olan arsası üzerine on dört hücre ve bir dershâneyi müştemil bir de dârü’l-hadîs14 binâ et-tirerek vakfetmiştir. Paşa kurmuş olduğu vakfının şartlarının değiştirilmesini de ölünceye kadar mü-tevelli tayin etmiş olduğu Şeyh Ahmed Efendi’ye vermiştir.

Şeyh Ahmed Efendi, daha sonra Mustafa Paşa tarafından bu husûs için vekil tayin edilen Müder-ris Hüseyin Efendi ibn İsa ile mahkemeye gelerek daha önce tescîl edilmiş vakfiyede kendisine veril-miş yetkiye ve Paşa’nın kendisine ververil-miş olduğu izne dayanarak vakfın önceden tespit edilmiş şart-larından rücû ettiğini ve yeni şartları da şu şekilde oluşturduğunu ifâde ederek şöyle sıralamaktadır:

1. Yukarıda zikredilen hamamların geliri yeni binâ olan dârü’l-hadîse mahsûs olup be-her sene hâsıl olan gelirden 3 akçe meremmetçisine, 1 akçe bevvâbına, 5 akçe su yolcusuna verildikten sonra

14 Bu dârü’l-hadîs için Yusuf Küçükdağ- Caner Arabacı şöyle de-mektedirler: “Karakurt Mahallesi’nde, eski Matbaacılar’ın doğu bitişiğinde Taşhan diye bilinen yer, Musâhib Mustafa Paşa’nın mütevelli ta’yîn ettiği Şeyh Ahmed Efendi tarafından 1681 yılında inşâ ettirilmiştir. Vâkıfından dolayı ba’zen Musâhib Mustafa Paşa, ilk mütevellisinden dolayı ise, Şeyh Ahmed Efendi Dârü’l-Hadî-si olarak geçmektedir. Son dönemlerde Taşkapu MedreseDârü’l-Hadî-si den-diği belgelerden anlaşılmaktadır. İki katlı ve han tipinde yapılan dârü’l-hadîs, on dört oda ve bir dershâneden meydana geliyordu.

Zengin vakfılara sâhip, Konya’nın sayılı medreselerinden biri idi.

Kullanılan inşâat malzemesi dayanıksız olduğu için sık sık onar-mak zorunda kalınmıştır”. “Konya’da Osmanlı Döneminde İnşa Edilen Medreseler”, Osmanlı Döneminde Konya, (Editör: Yusuf Küçükdağ), Konya 2003, s. 134. Ayrıca bk. Yusuf Küçükdağ, Lâle Devri’nde Konya, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, Konya 1989, s. 50.

kalanın yarısı dârü’l-hadîs müderrisine, diğer yarı-sı da dârü’l-hadîste gece ve gündüz sâkin olan ta-lebeye eşit şekilde taksîm oluna; eğer dârü’l-hadîs medresesi tamamıyla yıkılıp tamîri mümkün ol-mazsa hamamların geliri yine eskiden olduğu gibi vakfiyelerde tayin olunduğu üzere amel olunup cümle buk’alar tamamıyla harâb olup hiçbir şekil-de tamiri mümkün olmazsa fukarâ-yı müslimînşekil-den tâlib-i ilm olanlara edâ oluna;

2. Zikri geçen câmi-i şerîfin, mescidlerin, çeş-melerin ve diğer mevkûfların hizmetçilerine ve sâir mesârifine tayin olunan vezâyif (ücret) ve sâir mesârif daha önce vakfiyede beyân olunduğu üzere icrâ olunup bundan sonra hamamların gelirleri bu şarta uygun olarak sarf oluna;

Musâhib-i Şehriyârî Mustafa Paşa, vekili Mü-derris Hüseyin Efendi ibn İsa vasıtasıyla Şeyh Ah-med Efendi’nin tayin ve tespît ettiği yeni şartlarını tasdîk ve bunlarla amel olunmasını kabul ettikten sonra, kendisi de şu şartları koymuştur:

3. Dârü’l-hadîse hâlâ müderris tayin olunan Şeyh Ahmed Efendi’nin oğlu Halil Efendi’nin vefâtından sonra dârü’l-hadîs müderrisliği Şeyh’in erkek evlâdına ve erkek evlâdının evlâdına onla-rın inkırâzından sonra kızlaonla-rının erkek evlâdına, kızlarının kızlarının erkek evlâdına ve onların da kızlarının kızlarının erkek evlâdına nesilden nesile meşrûta ola;

4. Şeyh Ahmed Efendi’nin evlâdından dâ-rü’l-hadîs müderrisi olup derse kâdir ve müstehak kimesne mevcûd olursa bu vazîfe başkasına ve-rilmeye, eğer Şeyh’in evlâdının nesli bütünüyle münkariz olup veya mevcûd olanlardan müstehak kimesne bulunmaz ise re’y-i hâkimle müstehakına verile; erkek evlâddan ve kızların erkek evlâdından veya gayriden her kim müderris olursa tatil günle-rinden başka özürsüz olarak bir gün bile dersden hâlî olmaya, eğer bu şarta riâyet eylemezler ise terk eyledikleri günlerin ücreti verilmeyip kendilerine

tenbîh oluna, tenbîh olunduktan sonra yine şartlara uymazlar ise azl olunup yerlerine bir başka ehil ki-mesne nasb oluna;

5. Bu şartların ve bundan önce olan evkâfın bütün şartlarının tebdîl ve tağyîri, müstehak olma-yanların azl ve nasbı Şeyh Ahmed Efendi hayatta oldukça kendi elinde olup dilediği üzere tassarruf ve sarf edip onun vefâtından sonra şartların değiş-tirilmesi mümkün olmaya15.

3- Musâhib Mustafa Paşa’nın Hamam ve Dükkânlar Vakfı

Musâhib-i Şehriyârî Mustafa Paşa aşağıda zikri geçen binâları inşâ ve vakf buyurup vakfı-nın şartlarını tekmîl ve tescîle udetü’l-müderrisî-ni’l-kirâm İmâm Ahmed Efendi’yi vekil tayin et-tikten sonra, Ahmed Efendi, vakfa mütevelli tayin olunan Şeyh Ahmed Efendi ibn Receb Efendi mah-zarında, müvekkili Musâhib-i Şehriyârî Mustafa Paşa’nın Konya’da Atpazarı hâricinde vâki

Kan-15 KŞS 27 / 74-1 (15 Rebî’ü’l-âhir 1093 / 23 Nisan 1682). Musâ-hib-i Şehriyârî Mustafa Paşa’nın, Şeyh Ahmed Efendi’nin yapmış olduğu harcamalarını ibrâ ettiğine dâir göndermiş olduğu temessü-kü ise şöyledir: “Vech-i tahrîr-i hurûf oldur ki li-vechillahi te’âlâ tarafımızdan ba’zı vücûh-ı hayrâta sarf olunmak üzere fazîletlü pederimiz Şeyh Ahmed Efendi’ye hazînemizden bi’d-defâ’at teslîm olunan yalnız otuz beş kise ile üç yüz guruşun on üç kisesini bin yetmiş sekiz senesinde binâ eyledüğü bir çifte hamam ve debbâğ-lar hamamına ve dört kisesini fevkânî câmi’-i şerîf ve altında olan kemer ve yine altında vâki’ altı dükkâna ve dört kisesini fevkânî ve tahtânî elli beş odayı ve bir ahur ve bir samanlığı müştemil Bâzir-gân Hanı ve üç kisesini dârü’l-hadîs suyu ile havz ve şâzirevân ve havlusuna ve üç kisesini tevâbi’i ile binâ eylediği kârbânsarâya ve iki kisesini tahmîs-i kahvehâne ve on beş dekâkîne ve bin üç yüz guruşunu bir mescid ve bir mu’allimhâneye ve dört kisesini şehrde olan iki çeşmeye hamam ve kurâda vâki’ üç çeşme için alınan iki künk suyun levâzımına harc ve sarf edip bi’l-cümle mesârifi defteri mûcibince makbûlümüz olup zimmetlerinde bir akçe ve bir habbe bekâmız kalmayup tarafımızdan ibrâ-i zimmet olunmağın bu hurûf li-ecli’t-temessük ketb olundu tahrîren fî evâsıt-ı şehr-i Cemâzi-ye’l-evvel li-sene selâse ve tis’în ve elf” (11-20 CemâziCemâzi-ye’l-evvel 1093 / 18-27 Mayıs 1682 ). KŞS 27 / 76-2. Şeyh Ahmed Efendi Evkâfı’nın muhâsebesinde vakfın aylık geliri 31,5 guruş, 30 ak-çeden senede toplam 379,5 guruş; hizmetlilerinin ücretleri ise her ay 14 guruş, 30 akçeden senede toplam 169,5 guruş olarak kayde-dilmiştir. (KŞS 41 / 115-1 6 Rebi’ü’l-âhir 1116 / 8 Ağustos 1704).

Ayrıca Şeyh’in iki oğlu arasında vakfın muhasebesi hakkındaki anlaşmazlık için bk. KŞS 41 / 125-1.

lıgöl demekle ma’rûf olan dört tarafı tarîk-i âmm ile mahdûd mîrî arsa-i hâliyeyi taraf-ı saltanatdan temellük ettikden sonra, bu arsa üzerine bir çifte hamam, bir debbâğlar hamamı, yirmi aded dükkân ve dört aded kârgîr mahzen inşâ ettirip cümlesini vakfederek şöyle şart ve tayin eylemiştir:

1. Akârât-ı mezbûre zamanın şartlarına uygun olarak icâre-i mu’accele ve mü’eccele ile icâr olu-nup îcâr süresi üç seneden ziyâde dahî olmaya; hâ-sıl olan gelirden yevmî 5 akçe tevliyet ücreti verile;

2. Şeyh Ahmed Efendi’nin Atpazarı Kapısı hâricinde binâ ve vakfettiği mescid-i şerîfde öğle ve ikindi namazlarında imâm olanlara imâmlık ücreti yevmî 3 akçe verile; zikr olunan vakitlerde mescid-i mezbûrda müezzin olanlara da müez-zinlik ücreti olarak yevmî 2 akçe verile; mescid-i mezbûrun tamiri iktizâ ettikçe evkâf-ı mezbûre icârâtından tamir oluna;

3. Şeyh Ahmed Efendi’nin bundan önce Atpa-zarı Kapısı hâricinde yolcular ve hacılar için binâ ve vakfeyledikleri han dahî tamir ve termime muh-tâc olduğunda evkâf-ı mezbûre gelirlerinden tamir ve termim oluna;

4. Şeyh Ahmed Efendi’nin binâ, vakf ve tescîl ettikleri on iki çeşme ki, birisi Konya’da Hacıö-mer Mahallesi’nde, biri Sarıyakub Mahallesi’nde, biri han-ı mezbûr yakınında, ikisi Sedirler Mahal-lesi’nde, bir çeşme suyu dahî hamam-ı mezbûra, ikisi Konya’ya tâbi Hatunsaray Nâhiyesi’nde vâki nefs-i Hatunsaray köyünde, biri nâhiye-i mezbû-reye tâbi Gürelma nâm köyde, ikisi Aladağ Kazâ-sı’na tâbi Gâziler köyünde ve biri de Konya’ya tâbi Kadın nâm köyde olmak üzere toplam on iki aded çeşmenin tamir, mecrâlarının temizlenmesi ve bazı yerlerinin yenilenmesine ihtiyâc olduğunda gecik-tirilmeksizin evkâf-ı mezbûre gelirlerinden tamir, termim ve tecdîd oluna; hamam-ı mezbûra gelen suyun yolları dahî vakf-ı mezbûrdan tamir, termim ve tathir oluna;

5. Şeyh Ahmed Efendi’nin Girvad nâm köyde binâ eylediği kantaranın16 tamir, termim ve gerek-tiğinde yenilenmesi bütünüyle vakf-ı mezbûr gelir-lerinden ola;

6. Yukarıda sayılan masraflardan geriye kalan meblağ, Şeyh Ahmed Efendi hayatta oldukça, şey-h-i mezbûra meşrûta ola; Şeyh Ahmed Efendi vefât ettikten sonra ise masraflardan geriye kalan meblağ her sene saklanıp çeşmelerin bulunduğu mahallele-rin ahâlisinden mütedeyyin ve müstakim olan bir kimseye ahâli-i mahallât ma’rifetiyle ve mütevel-li mührü ile mühürlenip emânet konulup üç sene içerisinde gerektiğinde ihtiyaç olan yerlere sarf olunduktan sonra üç sene tamamında geriye kalan meblağ Şeyh Ahmed Efendi’nin evlâdına verile ve onlar dahî aralarında taksîm edeler; evlâddan tah-sîl-i ilm edenler bu taksîmde iki erkek hissesi alıp bu usûl şeyh-i mezbûrun evlâdından sonra evlâd-ı

6. Yukarıda sayılan masraflardan geriye kalan meblağ, Şeyh Ahmed Efendi hayatta oldukça, şey-h-i mezbûra meşrûta ola; Şeyh Ahmed Efendi vefât ettikten sonra ise masraflardan geriye kalan meblağ her sene saklanıp çeşmelerin bulunduğu mahallele-rin ahâlisinden mütedeyyin ve müstakim olan bir kimseye ahâli-i mahallât ma’rifetiyle ve mütevel-li mührü ile mühürlenip emânet konulup üç sene içerisinde gerektiğinde ihtiyaç olan yerlere sarf olunduktan sonra üç sene tamamında geriye kalan meblağ Şeyh Ahmed Efendi’nin evlâdına verile ve onlar dahî aralarında taksîm edeler; evlâddan tah-sîl-i ilm edenler bu taksîmde iki erkek hissesi alıp bu usûl şeyh-i mezbûrun evlâdından sonra evlâd-ı

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 195-200)