• Sonuç bulunamadı

Vakıf Kurucuların Statüleri

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 23-27)

Osmanlı sosyal hayatında hiçbir zaman bir sınıf ayırımı olmamıştır. Bunun yerine bir tabakalaşma söz konusudur. Bu tabakalaşmayı malî düşünce yönlendirmiş olup belirleyen ayırım ise yöneten-ler ve yönetilenyöneten-lerdi. Yönetenyöneten-ler (askerî) saray-daki yöneticiler, seyfiye, ilmiye ve kalemiye diye formasyonlarına göre ayrılan gruplarda görev alan zümrelerdir. Yönetilen grup ise halktır. Askerî züm-re kendilerine tımar kesiminden, hazineden veya vakıflardan gelir ayrılan zümredir. Reaya ise üretim yapan ve vergi veren kesimdir. Yani yönetenler-le yönetiyönetenler-lenyönetenler-ler arasında askerî zümrenin reayanın ödediği bazı vergilerden muaf olması gibi bir fark mevcuttur. Osmanlı iktisadî ve sosyal düşüncesin-de reayanın yani üreticilerin mümkün olduğu kadar fazla, askerî zümrenin ise az olması hedeflenmiştir.

Yönetenlerle yönetilenler arasında tahakküm değil bir sorumluluk ilişkisi vardır. Sosyal gruplar dün-ya işlerinde birbirinden üstün değillerdir. Toplumda iş bölümü halindedirler. İş bölümünü oluşturan bu zümreler, zirai üreticiler, ticaret ve sanat ehli, me-murlar, âlimler ve askerlerdir. Yöneten ve yönetilen gruplar arasında geçişler mümkündür63 .

Osmanlı ülkesinde hükümdar ve yakınları ile devlet ileri gelenleri, yüksek paye ve mansıp sa-hipleri, aynı zamanda toplumun iktisadi bakımdan

63 Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadî ve İctimaî Tarihi II (1453-1559), İstanbul 1995, s. 80-90.

da en güçlü sınıfını oluşturmaktadır. Bu üst yöneti-ci (askeri) sınıftan sonra, bunlara yakın olan züm-reler, siyasi iktidardan kuvvet olan feodal sınıflar (eşraf ve ayan) gelmektedir. Bunları da halk içinde itibar sahibi olan, aynı zamanda devlet ileri gelen-leri ile iyi ilişkiler içinde bulunan ulema ve tarikat mensubu ruhani liderler ile orta tabakayı oluşturan tüccarlar, esnaf ve zanaatkarlar takip etmektedir64 .

Nitekim, Osmanlı Devleti’nde vakıf kuranların daha çok hangi zümreye mensup olduğu yolunda yapılan araştırmalar, toplumdaki gelir ve servet dağılımında en üst sıralarda yer alanlarla vakıf ku-ranlar arasında bir paralellik olduğunu açıkça gös-termektedir. Vakıf kuranların, özellikle büyük va-kıf külliyesi tesis edenlerin başında hükümdar ve yakın çevresi, şehzâdeler, valide sultanlar ve sultan hanımları gelmektedir. İkinci sırada ise en yüksek idareci sınıf, vezirler, beylerbeyleri, zeamet ve has sâhipleri; üçüncü sırada da toplumdaki diğer zen-ginler ve orta sınıf, esnaf ve zanaatkârlar, özellikle yöneticilere yakın olan ilim adamları ile sanatkâr-lar yer almaktadır65 .

Osmanlı döneminde zirvesini yaşayan vakıf kültürü bir medeniyete dönüşmüş; padişahtan, devletin en ücra köşesindeki reayaya (Halka) kadar pek çok kimse vakıf kurmuştur. Öte yandan Konya ve çeversinde karşılaştığımız vakıf kurma gelene-ği, diğer Osmanlı şehir ve beldelerinde olduğu gibi yaygın bir uygulama alanı bulmuş, padişahtan re-ayaya kadar pek çok hayır severin vakıf kurduğu görülmektedir.

Konya’da Osmanlı döneminde kurulan vakıf-ların kurucusunun %13’ünü (81) askeri sınıf oluş-tururken, %87’sini eşraf ve halk oluşturmaktadır.

Bunun nedeni ise kurulan vakıfların %76’sı 19 ve

64 Mustafa Can, “Klasik Dönem Osmanlı Toplum Yapısı”, Osmanlı Toplum Yapısı ve Millet Sistemi (ed. Nejla Günay), Ankara 2020, s. 6-26.

65 Hilmi Ziya Ülken, “Vakıf Sistemi ve Türk Şehirciliği”, VD, 9/1971, s. 32

20. yüzyıllarda kurulmuş olup, hayır sahiplerinin büyük bir çoğunluğu köylerindeki cami veya mes-citlerin tamiri ve görevlilerinin maaşlarının karşı-lanması için vakıf kurmuşlardır.

Aşağıda tablo 4’te görüleceği üzere Konya’da pek çok üst düzey yöneticinin vakıf kurduğu görül-mektedir. Bunlardan ilki II. Sultan Selim’in (1524-1574) kurduğu vakıftır66. Sultan Selim, Mevlâna Celâleddin Hazretleri’nin türbesi civarında, gelip giden Müslüman fukarasını doyurmak ve konakla-ması için bir imaret yaptırmıştır. İmareti, iki kub-beli mutfak, bir kubkub-beli fırın, iki kubkub-beli kiler ve iki kemerli buğday ambarı ile odunluk, ahır, tab-hane, kenef, havuzlu ve taş kemerli çeşme ve şa-dırvandan meydana geliyordu. İmaretin giderlerini karşılaması için aşağıdaki, köy, mezra ve cemaat-lerin gelircemaat-lerinin vakfetmiştir. Bunlar;

Silifke Kazası’nda: Kebez (Kepez), Kargucak, İblisler, Ortaviran köyleri ve Çeltik’tir. Çeltik, pirinç tarlası olup Tekfurpınarı’ndan akan su ile sulanır.

Cülâhlar (Cüllâhlar) köyüdür. Bu köyün halkı, padi-şahın ve zikredilen mezranın hizmetini görmek üze-re tayin edilmişlerdir. Silifke Kazası’nda bulunan Susma Pazarı’nın geliri ve eski âdet üzere ondan hasıl olan diğer gelirlerden alınanlardır. Bu, Kayı-lardan Alemdar diye bilinen cemaatin mahsulüdür.

Mut Kazası’nda: Çömlek mezrası ile Susun, Tura ve Kınıklar köyleridir. Bu sonuncu köy Di-vanlar diye de bilinir. Eymir Dâd mezrası ve Fal-dak köyüdür. Bunlar, Kayı cemaati tasarrufundadır.

Konya Sahrası’nda: Kabız Ali mezrası.

Bayburt Kazası’nda: Karakaya, Gencek, Ça-kırdin, Gazikurt, Göcü köyleridir ki, bu sonuncu köy Susuzca diye de anılır. İbrim, Çetük, Gökköy,

66 VGMA VD, nr. 734/168. Sultan II. Selim İmareti Vakfiyesinin aslı olmayıp, istinsah sureti vardır. Bu surette düzenlendiği tarih tam olarak belirtilmemekte, H. 900 sene yazmaktadır. İbrahim Hakkı Konyalı, vakfiyeyi kopya eden kişinin özel bir kastı yok-sa vakfiyenin tarihide hata yaptığı üzerinde durmaktadır. Konyalı, Konya Tarihi, s. 971.

Oğuzhanlu köyleri ki, bu sonuncu köy, Parlak diye de bilinir. Bu yedi adet köye “Aşağı Kayı” da denir.

Bu köylerin her birinin hududu içinde olan dağlar, tarlalar, meralar, otlaklar ve kuyular vakıftır. Aşa-ğıdaki Bayburt Kazası’na bağlı Göçü, Hayıröyüğü, Ortaca, Saruhanlar, Tosun, Kumarular, Kızılviran, Kumtömek, Süleler, Veliler ve İblice köyleridir ki, bunlar on adet olup “Kayı” diye bilinir.

Konya Kazası’nda: Kebeçal cemaatinin rufundaki Kebeçal mezrası, Kayı cemaatinin tasar-rufundaki Körkuyu mezrası, Büyükerli cemaatinin tasarrufundaki Kayı muzafatından olan el-Hac Hamza mezrası ile Kayı cemaati tasarrufundaki Tutak ve Karabaşlu köyleridir.

Turgut Kazası’nda: Çeltek köyü ve Köse mez-rasıdır ki bunlar, Yapalı yakınlarında olup Kayı ce-maatinin tasarrufundadır.

Vâkıfın şartları ise,

İmarette günde iki defa yemek hazırlanıp misa-firlerle burada çalışanlara yedirilecektir.

Normal günlerde sabahları pirinç, akşamları bulgur pilavı pişirilecektir.

Ekmek yapmak için her gün iki buçuk kile buğ-day unu tahsis edilmiştir.

Her gün akşam ve sabah yemeğine 36 vukiye koyun eti alınacaktır. Bunun yarısı sabah, yarısı da akşam yemeği için pişirilecektir.

Ramazan gecelerinde durum farklı olup, diğer günlerde iki vakit için hazırlanan yemek, o zaman sadece akşamları pişirilecektir.

İmaretin görevlileri ise, mütevelli, kâtip, câbi (3 adet), imaret şeyhi, vekilharç, nakib, kilerdar, ambarcı, pirinç ayıklayıcısı, ferraş (2 adet), bevvab (2 adet), ahurdar, odun kesici, aşçı (2 adet), aşçı çırağı, ekmek pişirici (habbazlar) ve ekmek pişiri-cinin yardımcısı (şakird-i habbaz), bulaşık yıkayan (kâse-şûy), garson (kâse-keş) ve bakım onarımcı-dır (meremmetçi).

Konya’da vakıf tesis edenlerden biri de Vezi-riazam Piri Mehmed Paşa’dır. Piri Mehmed Paşa, Mevlâna dergahına yakın kendi ismi ile anılan ma-hallede Siyavuş türbesinin yanına birçok hücreler, matbah, kileri, odunluk, ahır ve mescitten oluşan bir imaret, hankah ve cami inşa ettirmiştir. Bu Za-viyenin giderlerini karşılamak içinde pek çok akar vakfetmiştir67 . Bunlar;

1- Konya şehrinde vaki Müstevfi hamamın ya-rısı, zaviyeye bitişik hamamın tamamı, yine bitişik biri büyük diğeri küçük olmak üzere iki bahçenin tamamı ve şehirde bir dükkânın tamamı.

2- Kayseri şehrinde halkın bildiği, önünde dük-kanlar bulunan Kapan Hanın tamamı, hanın kapısı yakınında bir dükkân ve Hallaçlar çarşısında bir dükkân.

3-Niğde Kazası’na tabi Gölcük köyü.

4- Larende (Karaman) şehrinde Piri Mehmed Paşa zaviyesinin vakfı olarak bilinen han ve dükkanlar.

5- Hamideli’ne (Isparta) tabi Keçiborlu Kasa-bası’nda pazaryeri diye bilinen dükkanlar

6- Tarhala Kazası’na tabi Eynez Köyü.

7- Nazilli Kazası’nda Pazar yerindeki dükkan-lar ve hamam.

8-Kestel Kasabası’na tabi Gürağaç Nahiyesi’n-de Pazar yerinNahiyesi’n-deki dükkanlar ve bu pazar yerinin vergi gelirleri.

9- Şeyhlü Kazası’na tabi Kavaklu Köyü’nde Piri Mehmed Paşa’nın yaptırdığı hamamın tamamı, ayrıca köyde bulunan Pazar yeri ve buradaki dük-kanlar.

10- Şeyhlü Kazası’nda Piri Mehmed Paşa’nın yaptırdığı dükkanlar.

11- Uşak’a tabi Banaz Köyü yakınında Piri Meh-med Paşa’nın yaptırdığı dükkanlar ve Pazar yeri.

67 VGMA VD, nr. 747/178 (2 Receb 927/8 Haziran 1521).

12- Soma içinde bulunan dükkanlar.

13- Aksaray şehrinde Kirişhane’de şehre akan su ile dönen bir dam altında beş adet değirmenin tamamı, şehir dışında Çolaki değirmeni, Aksaray çevresinde Karayer ve Bekirinöyüğü, Çerçi Hızırö-yüğü adı ile biline mezralar, Tacüddin ve Danış-mendlü köyleri

14-Boye Kazası’nda Kayaöyüğü ve Malu mez-raları.

15-2000 gümüş akçe %10 ile kâra verilmesi.

Piri Mehmed Paşa vakfiyesinde, zaviyenin mutfağında, günde iki öğün (kuşluk- akşam) ol-mak üzere yemek pişirilmesini, Konya dışından gelen misafirlere, Mevlevî dervişlerine ve fakirlere yedirilmesini, pişirilecek yemekler için günlük ete 20, ekmeğe 16, pirince 15, buğdaya 8, tuz, soğan, nohut, karabiber, odun için 10, cuma ve bayram ge-celeri içinde verilecek ziyafetler için de 20 dirhem verilmesini istemiştir.

İmaretin görevlileri ise, seccade şeyhi, vekil harcı, kilerci, aşçı, yamak, nakib, ferraş ve buka’a şeyhi’dir.

Konya’da vakıf tesis eden bir diğer veziriazam ise Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’dır. Akşehir ile Ilgın arasında bulunan, eşkıya tehdidi altında olan, önemli bir mevkide Anadolu’nun orta kolunda, hac ve Haleb yolu üzerinde olan Argıt Kasabası’nı ye-niden imar edip bir imaret inşa ettirmiştir.

İbrahim Paşa, burada mevcut olan Selçuklu dö-nemine ait kervansarayın zamanla harap olmasıyla, bunun yapı malzemesinden faydalanılmak suretiy-le, cami, mektep, mahkeme binası (tahtânî iki oda, matbah, sofa, samanlık, helâ, geniş ahır, su kuyusu, abdest alınacak bir yer ve avlu), kış mevsiminde gelenlerin kalacağı han (içerisinde 16 ocağı ve iki sofası, geniş bir ahırı ve meydanlığı, avlusu ve he-lası), 14 dükkân, suyu tatlı iki çeşme, Pazar yeri

ve han ağasının evini inşa ettirmiştir68. İmaretin görevlileri ise, mütevelli, kâtib, âlim bir müderris, vaiz, hatib, imam, müezzin, hafız, kayyım, mual-lim, halife (kalfa) ve tamircidir (meremmetci).

Konya’da vakıf kuran devlet yöneticilerinden bir diğeri de Kıbrıs fatihi vezir Lala Mustafa Pa-şa’dır. Mustafa Paşa 1576-1584 yılları arasında Mimar Koca Sinan’a Ilgın’da bir külliye yaptırıl-mıştır69 .

Ilgın coğrafî konumu ve özellikleri itibariyle, Osmanlı Devleti yol sistemine göre İstanbul’dan çıkıp, Hicaz’a kadar giden Anadolu’nun sağ kol güzergâhı olan işlek bir yol üzerinde bulunuyordu.

Nitekim sağ kol güzergâhı, Şam üzerinden Mekke ve Medine’ye ulaşan, hacıların, sürre alaylarının ve ulakların ana yol güzergâhı idi. Konaklama ve ticari amaçla yapılan külliye, câmi, şadırvan, ima-ret, mutfak, hanlar, bedesten, fırın, odunluk, sıbyan mektebi, tabhane, depo, samanlık ve kapalı çar-şıdan oluşmaktadır. Lala Mustafa Paşa yaptırmış olduğu bu külliyenin ayakta kalabilmesi için gelir getiren birçok mülkünü vakfetmiştir. Bunlar, Kon-ya, Ilgın, Ayntab (Gaziantep), Kilis, Kayseri, To-kat, Eskişehir ve Bursa şehirlerinde külliyeye gelir sağlayan, han, hamam, dükkanlar ve arazilerdir.

Külliyenin ve bağlı bulunan akarların işletile-bilmesi için pek çok görevli tayin edilmiştir. Vakfi-yede belirtilen külliVakfi-yedeki görevliler şunlardır; mü-tevelli, nazır, mukim cabi, atlı cabi, kâtibü’l-kebir (büyük katib), kâtibü’l-sagir (küçük kâtib), imam, hatib, müezzin, devirhanlar, cüzhanlar, Fatiha oku-yanlar, Yâsin, Amme ve Tebârake okuoku-yanlar, mu-arrif, munakkıd, tesbihatçılar, kayyum, mektebin muallimi ve halifesi, imaret şeyhi, vekilü’l-harç, nakib, tabbah ve yardımcısı, hâzin, habbaz ve yar-dımcısı, gassal, odun yaran, cami haremini süpü-ren, bevvab ve meremmetçidir

68 VGMA VD, nr. 734/248.

69 Yusuf Ağa Kütüphanesi 7710.

Konya’da hayır yapan bir diğer devlet görev-lisi de Karamanlı kazasker Muhsin-zade Meh-med oğlu İbrahim Paşa’dır. Vâkıf İbrahim Paşa Belviran Nahiyesi’ne tabi Sakalar Köyü’nün ge-lirlerinin tamamını vakfetmiştir70. Paşa, Pir Esad Zaviyesinde pazartesi ve perşembe günleri kuş-luk vaktinde Kur’an-ı Kerim’den dört cüz-i şerif okunup, bir cüzün sevabını Peygamber efendimi-zin ruhuna, bir cüzünün sevabını dört halife Hz.

Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin ruhlarına, diğer iki cüzün sevabını ise bütün mü-minlerin ruhlarına hediye edilmesini istemiştir.

İbrahim Paşa cüzü, hâfız, mücevvid71 ve müzey-yin (süsleyen) kimselerin okumasını ve zaviyeye vakfedilmiş bulunan otuz eczâ-yi şerifeden tilavet edilmesini şart koşmuştur.

Bir diğer hayır sahibi, Adliye Nazırı Kütahya-lı es-Seyyid el-Hac Abdurrahman Nureddin Pa-şa’dır72. Paşa, İstasyon Caddesi’nde, etrafı duvar-larla çevrili bahçe içerisinde yapılmış, fevkânî iki oda, sofa, abdesthane ve tahtânî iki oda, gezinti, abdesthane ve bahçe içinde matbahı olan mülkünü

70 VGMA VD, nr. 581/2-490.

71 Kur’ân’ı Kerimi tecvit üzere, tecvit kurallarına uygun olarak okuyan kimse

72 Abdurrahman Nureddin Paşa, Germiyanoğlu ailesine mensup olup, Nisan-1836’da Kütahya’da doğmuştur. Babası Vezir Hacı Ali Paşa’dır. Hacı Ali Paşa, oğlunun iyi bir eğitim almasını sağlamış;

daha sonra da idari işlerin inceliklerini öğretmiş, Kastamonu’ya vali olarak atanmış ve orada hayatını kaybetmiştir. Abdurrahman Nureddin Paşa, bazı küçük memurluklardan sonra Şumnu, Varna ve Niş, mutasarrıflıkları yaptı. Vezirlik rütbesiyle Prizren valiliğine tayin edildi. Daha sonra Tuna, Ankara, Bağdat, Diyarbakır valilik-lerinde bulundu. Abdurrahman Nureddin Paşa 2 Mayıs 1882’de Sadrazam Küçük Mehmed Said Paşa’nın yerine kısa bir süre Sad-razam oldu. Bu görevden alınan paşa 1882-1891 yılları arasında dokuz yıl boyunca Kastamonu valiliği yaptı. Bu görevinden sonra Aydın ve Edirne valiliklerinde bulundu. II. Abdülhamid, Abdurrah-man Paşa›nın saffet, iffet ve iyi ahlâkından iyice emin olduktan sonra onu 1895’ten II. Meşrutiyet’in ilanına kadar 12 yıl Adliye Nazırlığı yaptı. Abdurrahman Nureddin Paşa, 1908’de II. Meşruti-yet’in ilanından sonra emekli oldu. 7 Ağustos 1912 yılında hayatını kaybeden Abdurrahman Paşa, Fatih Sultan Mehmed türbesi avlu-su içinde bir mezara defnedilmiştir. Abdulkerim Abdulkadiroglu,

“Abdurrahman Nureddin Paşa”, ilmi Araştırmalar 13, İstanbul 2002, s. 7-16.

vakfetmiştir73. Abdurrahman Nureddin Paşa, adı geçen evde Turuk-ı âliye-i Çiştiyye ve Kâdiriye ve Nakşibendiyye müntesip olan Şeyh Fâzıl Hü-seyin Efendi’nin yaşadığı sürece oturmasını, vefa-tından sonra Fâzıl Hüseyin Efendi Hazretleri’nin derviş ve şakirtlerinden olan ve ona hayatta iken türbedar ve zaviyedarlığı intihap etmiş, Hindistan ahalisinden Hacı Abdullah Efendi’nin oturmasını istemiştir.

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 23-27)