• Sonuç bulunamadı

Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırma Projesinin İhlali ve Sonuçları

1. SERMAYE Şİ RKETLERİ VE KOOPERATİFLERİN UZLAŞMA YOLU İ LE YENİDEN

1.6. YENİDEN YAPILANDIRMA PROJESİNİN FESHİ, TADİLİ VE İHLALİ

1.6.3. Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırma Projesinin İhlali ve Sonuçları

İhlali ve Sonuçları

İİK m.309/t’de; “borçlunun projeden kaynaklanan yükümlülüklerini tamamen veya kısmen zamanında yerine getirmemesi(ihlal etmesi) halinde durum, proje denetçisi, borçlu veya projeden etkilenen alacaklılar tarafından projeyi tasdik eden mahkemeye bildirilir. Bu bildirim üzerine projeyi tasdik eden mahkeme, borçlunun malvarlığını korumak amacıyla, borçlunun malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisini önleyici tedbirler de dahil olmak üzere, gerekli muhafaza tedbirlerini alır ve bir duruşma günü tayin ederek, bunu İİK m.288’de ki usulle ilan eder. Mahkeme, projeden etkilensin veya etkilenmesin tüm alacaklıların itirazlarını inceler ve borçlunun yükümlülüklerini kısmen veya tamamen yerine getirmediğini, projenin tadilinin de söz konusu olmadığını veya finansman alacaklısının da alacağını kısmen veya tamamen elde edemediğini tespit etmesi halinde, derhal borçlunun iflasına karar vermek zorundadır.” denilerek projenin borçlu tarafında ihlaline bu sefer farklı bir yaptırım öngörülmüştür.

Borçlunun yükümlülüklerini zamanında yerine getirmemesi haline özgü olarak düzenlenen bu hükümle, aslında, yine borçlunun projeyi ihlali düzenlenmiştir. Ancak, bu öyle bir ihlaldir ki, projenin tadili mümkün değilse, projenin tamamen veya kısmen ihlali fark etmeksizin borçlunun iflasına hükmedilebilmektedir. Öyle ki m.309/t uyarınca mahkemenin borçlu hakkında iflas kararı vermesi için, projeden etkilenen alacaklıların bu yönde talepte bulunmuş olmaları dahi gerekli değildir.306 Aslında m.309/s uyarınca atıf yapılan m.307 göz önüne alındığında bu hükmün gereği anlaşılamamaktadır. Zira, borçlunun bir alacaklı için olan yükümlülüklerini yerine getirmemesine ilişkin m.307 uyarınca proje borçlu için feshedilirken, aynı ihlalde bu sefer borçlunun iflası talep edilebilmektedir. O nedenle, ya m.307’ye yapılan atıf olmamalı idi ya da m.309/t’nin bir anlamı yoktur. Zira, bu halde aynı fiile iki farklı yaptırım uygulanacaktır.

Ancak bu hükmün m.309/s’nin yaptığı atıf nedeniyle m.307 ile bir arada bulunmasına ve sonuçlarının farklılığına bir anlam verilmesi de gereklidir. Bu halde projenin tadilini incelediğimiz bölümde yaptığımız açıklamalar doğrultusunda, buradaki ihlalin, m.307’de söz konusu edilen ihlal biçimi ile

305

Budak, 5092 sayılı Kanun,s.13.

306

aynı olmadığı, yani proje uyarınca öngörülen ödemenin gereği gibi yapılmaması değil, yeniden yapılandırmada öngörülmesi mümkün olan diğer yapısal ve organizasyona yönelik proje hükümlerinin yerine getirilmemesi olduğunu kabul etmek gerekir. Aksi halde aynı ihlale iki farklı yatırım öngörülmesi gibi çelişkili bir durum ortaya çıkacaktır.307

Nitekim bu hak, projenin tasdikinden önceki ara dönemde, borçluya teminat mukabili veya teminatsız olarak kredi gibi bir takım finansman kaynağı sağlamış, ancak bundan doğan alacağını kısmen veya tamamen alamamış alacaklılara da tanınmıştır. Burada kanun koyucu, borçluya finansman sağlayan alacaklılara bir nevi ayrıcalık tanımak isteyerek, finansman teminini kolaylaştırmak istemiş ve finansman alacaklılarını projeden etkilenen alacaklılar ile aynı hakka sahip kılmıştır. Ancak, maddede “tasdikten önce” dendiği için, sadece ara dönemde finansman sağlayacak alacaklılara bu hakkın tanındığı gibi bir sonuç çıkmaktadır. Nitekim, bunun için borçlunun mahkemeden talepte bulunması ve izin alması gerekmektedir. Ancak, daha önce incelediğimiz üzere, borçlunun projenin uygulanması için projesinde başvuracağını öngördüğü finansmanın alacaklıları da olabilir. Bunların söz konusu finansmanı, projenin tasdikinden sonra sağlayacak olduğu düşünülürse, bu kredi alacaklıları bu hükümden yararlanamayacak mıdır? Her ne kadar, kanunun lafzı bu imkanı sadece tasdik öncesi finansman sağlayan alacaklılara tanımış gibi gözüküyorsa da, kanımızca, ara dönem ve sonrası şeklinde bir ayırım yapılmaksızın borçluya talep sonrası finansman sağlayan tüm alacaklılar için bu hükmün uygulanması yerinde olacaktır.Buna karşılık, tasdik sonrası finansman sağlayan kredi alacaklılarının, bu alacakları için, borçlu hakkında icra veya iflas takibi yapmalarına veya dava açmalarına bir engel yoksa da, borçlunun özellikle kredi alacaklarına karşı iflas tehdidi altında olduğunun bilinci ile, finansman alacaklılarına özen göstermesini sağlamak ve borçluya finansman teminini cazip hale getirmek için, tasdik sonrası finansman alacaklılarının da bu hükümden yararlanmasının uygun olacağı kanısındayız. Nitekim, ABD yeniden yapılandırma usulünde, finansman alacaklılarının hepsi “talep sonrası finansman alacaklıları” olarak belirtilmekte ve gerek tasdik süresince gerekse tasdikten sonra borçluya finansman sağlayan tüm alacaklılar aynı hakka ve ayrıcalığa haiz kılınmaktadırlar.

Öğretide değinilen bir husus ta, bu alacaklıların teminatlı ve teminatsız olmasının fark etmeyişi nedeniyle, m.45 de öngörülen alacağın rehinle teminat altına alınması halinde öncelikle rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması gerektiğine ilişkin kuralın bu halde bertaraf edildiğidir. Zira, mahkeme durumun tespiti halinde alacaklının talebine dahi gerek olmaksızın borçlunun derhal iflasına hükmedecektir.

İhlalin Sonuçları:

Yukarıda görülüğü üzere, borçlunun projeden doğan yükümlülüklerini tamamen veya kısmen zamanında yerine getirmediğini proje denetçisi, borçlu veya projeden etkilenen alacaklılardan birisi

307

mahkemeye bildirdiği anda, mahkeme ayrıca bir talep olmaksızın borçlunun iflasına hükmedecektir. Burada, borçlunun bu bildirimi yapmamasının yaptırımının düzenlenmemiş olması nedeniyle böyle bir zorunluluğu olmayacağı haklı olarak ileri sürülmüştür.308 Ancak, bu bildirimi borçlu yaparsa

öncelikle tadili talep edebilecek, ancak tadilin şartlarının olmaması halinde, mahkeme borçlunun iflasına hükmedecektir.

Yine ihlalin bildirileceği mahkemenin de tasdik kararını verecek olan mahkeme olması gerektiği kanısındayız. Mahkemenin talep üzerine alacağı tedbirler kanunda sınırlandırılmaksızın genel olarak ifade dilmiştir. Buna göre, mahkeme, borçlunun malvarlığının korunabilmesi için, borçlunun malvarlığı üzerindeki tasarruflarını önleyici her türlü muhafaza tedbirini alabilecek ve bir duruşma günü tayin ederek, m.288’de öngörülen usul ile ilan edecektir.

Mahkeme projeden etkilenen veya etkilenmeyen tüm alacaklıların var olan itirazlarını da inceleyerek, borçlunun yükümlülüklerini yerine getirmediğini tespit ettiği ve projenin de tadilinin mümkün olmadığına kanaat getirdiğinde borçlunun derhal iflasına hükmedecektir. Projenin, borçlu tarafından uygulanmaması halinde durumun bu şekilde devam etmesi kabul edilemeyeceğinden, süreci uzatmamak amacıyla borçlunun derhal iflasına karar verilmesi öngörülmüştür.309

Burada, önceden takibe gerek olmaksızın, proje denetçisi, borçlu veya projeden etkilenen alacaklılardan birisin mahkemeye yaptığı ihlal bildirimi üzerine, ihlali tespit eden ve projenin de tadilinin mümkün olmadığının gören mahkeme iflas karar vermekle yükümlüdür.Bu nedenle de, burada aslında bir doğrudan doğruya iflas sebebi yaratılmıştır.Nitekim, öğretide bu düzenlemenin isabetli olup olmayacağının tartışılması gerektiği, zira, bütün doğrudan doğruya iflas hallerinde(m.177) alacağın elde edilemediği konusunda bir kesinlik veya ivedilik söz konusu olduğu belirtilmiştir.310 Burada ise, doğrudan iflas talep edilmemekte, sadece bir ihlal bildirimi yapılmakta ve

ihlalin tespiti halinde de borçlunun derhal iflasına hükmedilmektedir.Bu nedenle de, tıpkı m.179 uyarınca yapılacak olan borca batıklık bildirimi gibi bir bildirim söz konusudur. Zira, bu bildirim de, talep edilmesine gerek dahi olmaksızın aynı zamanda borçlunun iflası talebini de içerdiği, buna karşılık m.309/t’nin bu konuda boşluk içerdiği bu hükmün doğrudan doğruya iflas hükümlerine atıf yapılarak düzenlenmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir.311

Burada ilginç olan bir husus da, kanun koyucunun ilk kez projeden etkilenmeyen alacaklıların da dinlenmesi gerektiğine yer vermiş olmasıdır. Kanımızca bunun nedeni, sonucunun borçlunun iflasına yol açabilecek olması nedeniyle projeden etkilenmeyen alacaklıların da bunda menfaati olmasıdır.312

308 Taşpınar Ayvaz, s.438. 309 Deliduman, s.54. 310 Taşpınar Ayvaz,s.439. 311 Taşpınar Ayvaz,s.440. 312Taşpınar Ayvaz,s.440.

Acaba, mahkeme alacaklıları dinledikten sonra, iflası gerektirecek bir durum olmadığını tespit ederse, borçlunun yükümlülüklerini ihlal edip etmediğini incelemeden iflası reddedebilecek midir?

Öğretide, tıpkı borca batıklık nedenine dayalı olarak iflasın istenmesinin zorunlu olmasında olduğu gibi, biçimsel koşulların yerine geldiğini tespiti halinde borçlunun iflasına karar verilmesi, yani, mahkemenin ihlali tespit ettiği ve projenin tadilinin de mümkün olmadığına karar verdiği anda borçlunun iflasına hükmetmek zorunda olduğu, bu nedenle de mahkemenin ihlali tespit etmeden, alacaklıların itirazlarını dinleyerek davanın kötü niyetle açıldığını kabul ederek, iflas talebini reddetmesinin mümkün olmadığı ileri sürülmüştür.313

Kanımızca,gerek doğrudan doğruya iflas nedenlerine(m.177) dayanarak açılanın doğrudan doğruya iflas davasında olduğu gibi314, gerekse iflas talebi ile borca batıklık bildirimini iç içe geçtiği (m.179)

iflasın ertelenmesinde iflasın ertelenmesinin bir alacaklı tarafından talep edilmesi halinde olduğu gibi315, burada bir çekişmeli yargı cereyan edecektir. Nitekim, yapılan ilan üzerine, alacaklılar iflas

talebine karşı itiraz ve müdahale edebileceklerdir. Bu alacaklılar, borçlunun iflasını sağlamak için, bir alacaklı ile anlaşarak, şirket hakkındaki takipleri durdurmak ve borçların ödenmesini geciktirmek gibi, kötü niyetle bu bildirimin yapıldığı itirazı üzerine, mahkeme yaptığı incelemede bu itirazı varit görürse, iflas talebini reddedebilmelidir. Zira, bu itirazların mahkemece değerlendirilmesi takdire bırakılmamıştır.316

Ayrıca hukukumuzda sadece para borçlarının zamanında ödenmemesi için öngörülen iflas, bu hükümle sair yükümlülüklerin tamamen veya kısmen yerine getirilmemesi hali için de öngörülerek istisnai bir durum yaratılmış317 ve maddi iflas sebebi ihdas edilmiştir.

Yine, iflas talebinde bulunan alacaklıların, doğrudan doğruya iflas nedeninin gerçekleştiğini ispat yükümlülükleri olmasına rağmen, alacaklarını kanıtlamak gibi bir yükümlülükleri olmamalıdır. Zira, bu alacaklar projeden kaynaklanmaktadır. Buna karşılık talepte bulunanın kredi alacaklısı olması halinde, hem iflas nedeninin gerçekleştiğini hem de alacağını kanıtlaması gerekeceği muhakkaktır.318 Yine, tadilin sadece borçludan gelecek bir talep olması nedeniyle, mahkeme re’sen tadil kararı veremeyecektir. Zira yukarıda da açıklandığı üzere, tadil de tasdik usulüne tabidir. Yani, tadil, projeden etkilenip de hakları ihlal edilen alacaklıların tadil edilen proje üzerinde anlaşmalarını ve bunu da mahkemenin tasdikine sunmalarını gerektirir. Bu halde ancak, borçlu mahkemeden, alacaklıları ile tadil konusunda anlaşmak üzere olduğunu ve işlemlerin sürdüğünü belirterek, iflas davasını gören mahkemeden bu hususu bekletici mesele yapmasını istemelidir. Aksi halde ihlal ve iflas ile ilgili

313 Taşpınar Ayvaz, s.441. 314 Kuru,El Kitabı,ss.988-989. 315 Atalay,Borca Batıklık,ss.102-103. 316 Atalay,Borca Batıklık,s.102. 317 Taşpınar Ayvaz, s.442. 318 Taşpınar Ayvaz,s.442.

davayı gören mahkeme re’sen tadile karar verememelidir. Zira, tadil, tıpkı projenin hazırlanmasında olduğu gibi borçlu insiyatifinde cereyan eden bir süreçtir.319