• Sonuç bulunamadı

c.iii) Takiplerin Ve Bunlarla İlgili Davaların Durdurulması

1. SERMAYE Şİ RKETLERİ VE KOOPERATİFLERİN UZLAŞMA YOLU İ LE YENİDEN

1.5. TASDİK BAŞVURUSU, TASDİK İNCELEMESİ, KARAR VE SONUÇLARI

1.5.2. c.iii) Takiplerin Ve Bunlarla İlgili Davaların Durdurulması

Yine bu süreçte(ara dönemde) mahkeme, tasdik başvurusu ile birlikte projeden etkilenen alacaklıların borçluya karşı başlattıkları takipleri ve bu takiplerle ilgili olan davaların, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipleri ve davaları da kapsayacak şekilde durdurulmasına, yeni icra takibi yapılmasının etkilenen alacaklılar için yasaklanmasına, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının uygulanmamasına karar verebilir. Mahkemenin bu neviden karar vermesi

halinde, bir takip muamelesiyle kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren süreler

işlemeyecektir(m.309/ö,III).

Burada dikkati çeken husus, söz konusu takip ve davaların durdurulmasına hakimin herhangi bir talep koşulu aramaksızın karar verebilecek olmasının açıkça düzenlenmiş oluşudur. Yani, yukarıda, borçlunun malvarlığını korumaya yönelik tedbirlerde açıkça mahkemenin re’sen karar vereceği zikredilmemiş ve talep gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen, burada böyle bir talepten söz edilmemiştir. Ancak, burada yine daha önce de belirttiğimiz üzere, konkordato veya iflasın ertelenmesinde olduğu gibi, kanun hükmü gereği otomatik olarak bu yasaklar devreye girmeyecek mahkemenin buna karar vermesi gerekecektir.

Burada maddede sözü edilen projeden etkilenen alacaklıların borçluya yönelik olarak ara dönemde yapacakları takiplerin ve bu takiplerle ilgili davaların durdurulması ve yeni takiplerin yasaklanması da kanımızca da bir ara dönem tedbiri olduğundan, mahkemece diğerlerinde belirttiğimiz gerekçelerle dosya üzerinden karar verilebilmeli ve derhal uygulamaya konulmalıdır.159

Ancak, burada ilginç olan ve tartışılması gereken husus, mahkemenin takdirine bırakılmış bu konuda, acaba mahkeme böyle bir tedbire hükmetmeme yetkisine de haiz mi? Kanımızca kanunun ifadesinden çıkan sonuç, mahkemenin bu tedbire hükmetmeme yetkisi olduğu yönündedir. Ancak bu halde, borçlu ile uzlaşmış, yani borçlunun sunduğu projeye kabul oyu vererek projeye uyacağını taahhüt etmiş alacaklıların mahkemenin tedbir kararı almadığı takdirde, borçlu aleyhine uzlaşmanın aksine olarak takip yapabilecekler midir? Kanımızca, her ne kadar projeye olumlu oy veren projeden etkilenen alacaklılar, adeta projeye uyacaklarını taahhüt etmiş olsalar da, proje ancak mahkemenin tasdik kararı ile etkisini doğuracağından, kabullerine rağmen, mahkemenin tedbire hükmetmediği durumda borçlu aleyhine takibe girişebilecek veya başlatmış oldukları takibe devam edebileceklerdir. Zira, proje hükümlerini ancak tasdik ile doğuracaktır. Projeden etkilenen ve fakat projeye olumlu oy vermeyenlerin ise, bu halde yeni takip yapmak veya başlamış oldukları takibe devam etmelerine ise zaten bir engel yoktur.

Bu nedenle, yeniden yapılandırmanın daha baştan imkansızlığına yol açacak bu hallere sebebiyet

verilmemesi için, kanımızca mahkemenin bu tedbirlere karar vermekte takdir yetkisinin mevcut olduğunun kabulü yerine, bu kararı vermesinin zorunlu kılınması ve hatta otomatik olarak bu takip ve dava yasağının öngörülmesi daha uygun bir düzenleme olurdu. Öğretide de, yeniden yapılandırmanın bir talepten ziyade bir uzlaşı metni olması nedeniyle, bu etkinin otomatik olarak doğması gerektiği belirtilmiştir.160

Söz konusu takip ve dava yasağının kapsamında olanlar kanunun açık hükmü gereğince, sadece projeden etkilenen alacaklılardır. Yani, projeden etkilenmeyen alacaklılarla ilgili bir yasak söz konusu değildir.

Oysa iflasın ertelenmesi kararı üzerine, iki grup alacak hariç şirket aleyhine erteleme kararından önce başlamış takipler - ki bunlara 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahildir- duracak ve bu erteleme süresi içinde de şirket hakkında yeni takip açılamayacaktır(m.179/b,I). Bu öyle bir etkidir ki, hakimin ayrıca buna ilişkin bir karar almasına gerek yoktur. Bu erteleme süresi içinde alacaklılara eşit davranılması ilkesinin bir sonucudur. Nitekim, erteleme süresi içinde yapılan takiplere karşı herhangi bir süre koşuluna uyulmaksızın şikayet yoluna gidilebilecek ve bu yasağa aykırılık mutlak butlanla batıl olacaktır. 161

Yine konkordatoda da, mahkemece verilen konkordato mühleti süresince, borçlu aleyhine 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre yapılacak takipler de dahil olmak üzere herhangi bir icra veya iflas takibi yapılamayacak ve daha önce başlamış olan takipler de olduğu yerde duracaktır(m.289,I).

Yeniden yapılandırmanın konkordato ve iflasın ertelenmesine kıyasla yukarıda belirtilen dezavantajının yanı sıra, avantajı ise, konkordato ve iflasın ertelenmesinde sadece mevcut ve başlayacak takiplerle ilgili bir yasak söz konusu olmasına rağmen, bura da ihtiyati hacizler, ihtiyati tedbirler ve hatta bu takiplerle ilgili davalar konusunda da bir yasak söz konusudur. Yani, tedbirlerin kapsamı burada daha geniş düzenlenmiştir.

Buraya kadar genel olarak bahsedilen ve durdurulacağı veya başlatılmasının yasaklanacağı takip, dava ve kararları aşağıda ayrı ayrı inceleyeceğiz.

1.İcra Takiplerine Etkisi

İİK m.309/ö,III’de açıkça, projeden etkilenen alacaklıların borçluya karşı başlattığı takiplerin durdurulmasından ve yeni icra takiplerinin yasaklanmasından bahsedilmiş olması nedeniyle tüm takipler duracak, borçlu hakkında yeni icra takibi de yapılamayacaktır.

160

Taşpınar Ayvaz, s.374.

161

Burada dikkat edilmesi gereken bir husus, durdurulacak olan takipler sadece projeden etkilenen alacaklıların başlatmış oldukları takiplerdir. Takiplerin niteliğine ilişkin olarak öngörülen bu sınırlama haricinde başkaca bir sınırlama yapılmamıştır. Nitekim kapsamının geniş tutulmuş olduğunu göstermek açısından örneğin, öğretide, kiralanan taşımazların ilamsız tahliyesi takibinin de duracağı ifade edilmiştir.162

Ayrıca, bir takip işlemi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceğinin belirtilmiş olması nedeniyle, duracak işlemler icra takip işlemleridir.163 İcra takip işlemi de, icra

organları tarafından borçluya yönelik olarak yapılan ve cebri icranın ilerlemesine katkıda bulunan işlemlerdir. Ödeme emri veya icra emri tebliği ya da haciz ve satış işlemleri gibi. Bir işlemin icra takip işlemi olmasının 3 unsuru olduğu ifade edilmiştir.Bunlar:

-icra organları tarafından yapılması,

-borçluya karşı yapılması, yani işlemin borçlunun hukuki durumunu etkileyecek nitelikte olması, -cebri icranın ilerlemesini sağlayacak olmasıdır.164

Burada bir hususa değinmekte yarar olduğu kanısındayız. Zira, başlatılamayacak veya duracak olan takipler icra takip işlemleri olduğu için, öğretide bunların sadece borçluya yönelik olması gerektiği, yani müşterek borçlu ve müteselsil kefiller için bu yasağın söz konusu olmayacağı ifade edilmiştir.165

Yukarıda icra takip işlemlerinin unsurları açıklanırken, kural olarak borçluya yönelik ve borçlunun hukuki durumunu etkileyecek işlem olması gerektiği belirtilmişti. Bu nedenle müşterek borçlu ve kefillere karşı yapılacak bir takibe izin verilecektir. Ancak, müşterek borçlu ve kefillere karşı yapılacak olan icra takip işlemlerinin borçlunun hukuki durumunu etkileyecek olması halinde bunlara karşı da takibe izin verilmemelidir. Nitekim, ABD yeniden örgütlenme usulünde inceleneceği üzere orada, takip yasağı, dilekçe öncesi alacaklıların, 3.şahıslara veya onların malvarlıklarına gitmesine engel olmamaktadır. Burada sözü edilen 3.şahıslar, borçlunun kefilleri veya müşterek borçlularıdır. Dolayısı ile takip yasağı kuralı, borçlunun dilekçe öncesi bir alacağı için dava ve takip edilmesini engellese de, borçluya kefil olan veya borçlu ile birlikte müşterek borçlu olan 3.şahısların takip ve dava edilmesine engel olmayacaktır. Bazı mahkemeler bazı nadir durumlarda, bunlara gitmeyi de yasaklamakta, morotoryumun bunlar içinde (3.şahslar için de ) geçerli olduğu kararını vermektedirler. Mahkemelerin bu sıra dışı kararı genelde, 3.şahıslara yapılacak bu takibin, borçlunun malvarlığını etkilediği hallerde verilmektedir.

162 Taşpınar Ayvaz, s.376.

163 Taşpınar Ayvaz, s.376.

164 Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.44; Kuru/Arslan/Yılmaz, İcra ve İflas, ss.99-100 ; Saim Üstündağ, İcra Hukukunun

Esasları,5.Bası, İstanbul,1990, ss.31-32,(İcra).

Konkordatoda da, mühlet süresince kanunda belirtilen istisnalar haricinde bir takip yasağı söz konusudur.Bu yasak, İİK. m.287/son fıkrası uyarınca açıkça sadece mühlet süresi için öngörülmüş olup; “ihtiyati tedbir yolu ile de olsa, borçluya karşı başlamış olan takiplerin konkordato mühletinin bitiminden sonraki dönem için de durdurulmasına veya borçluya karşı yeni takip yapılamayacağına karar verilemez” denmiştir. Bu yasağın kanunda öngörülen istisnaları, rehinli ve imtiyazlı alacaklılardır. Belirtilen bu iki alacak dışındaki tüm alacaklılar yasak kapsamında olup, borçluya karşı takip yapamayacaklardır.

Borçluya yönelik takip yasağı, iflas takipleri bakımından mutlak olmasına rağmen, icra takipleri açısından bu yasağa bazı istisnalar getirilmiştir. 166 Zira, iflas yolu ile takip yasağına istisna getirilmesi,

konkordatonun amacına ters düşer. Bu nedenle, iflas takibi yasağı kayıtsız şartsız uygulanacaktır.167

Nitekim, iflas ile takip yasağı o kadar mutlaktır ki, alacaklılar, borçlu iflasa tabi olsa dahi, alacakları nedeniyle borçlu hakkında iflas yolu ile takip yapamayacaklardır.168

Mühlet süresince, borçlu aleyhine gerek taşınır gerekse taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi amacıyla takip yapılabileceği gibi, daha önce başlamış bu tür takiplere devam da edilebilecektir. Fakat, bu

takipler neticesinde muhafaza tedbirleri alınamayacak ve rehinli malın satışı

gerçekleştirilmeyecektir(m.289,II).169 4949 sayılı Yasa ile getirilen değişiklikten önce, rehin yoluyla

takipler başlatılıp, başlamış olanlara devam edilebildiği gibi, her türlü muhafaza tedbiri alınabilmekte ve rehinli malın satışı dahi gerçekleştirilebilmekte idi. Değişiklikle, takiplerin yapılmasına yine izin verilmiş, fakat, rehinli malın muhafazası ve satışının gerçekleştirilemeyeceği esası kabul edilmiştir. Kanımızca, kanun koyucu, söz konusu hükümle konkordatonun başarı ihtimalini artırmak istemektedir. Zira, borçlunun işletmesi ve konkordato sürecinin başarıya ulaşması için rehinli malın gerekli olabileceği göz önüne alındığından, malın muhafazasına ve satışına izin verilmemiştir.

Konkordato mühleti süresince takip yapılamayacağına yönelik bir diğer istisna da, İİK. 206.maddesinin birinci sırasında yazılı alacaklardır. Bu alacaklar için, sadece haciz yoluyla takip yapılabilecek veya başlamış olanlara da devam edilebilecektir.”Bu alacaklar için yapılacak takipler sonucunda borçlunun malları üzerinde muhafaza tedbirleri alınarak, malların satışının da gerçekleştirilmesi mümkündür.”170 Yine konkordato mühleti içinde söz konusu olan takip yasağı,

sadece borçlu için geçerli olup, müşterek borçlular ve borçlunun kefilleri aleyhine takip yapılabilir. 171

Konkordatoda, borçluya karşı mühlet süresince yürürlükte olan takip yasağı, takip konusu alacağın konkordato mühleti verilmesinden önce mi sonra mı doğmuş alacaklar için geçerli olduğu konusunda öğretide görüş farklılıkları söz konusudur. Şöyle ki, bu görüş farklılıkları, 4949 sayılı Kanuna öncesine

166

Tanrıver, s.65.

167

Altay, s.239 ; Pekcanıtez /Atalay/Sungurtekin/Özekes,s.389 ; Kuru, El Kitbaı,s.1250.

168 Tanrıver, s.65. 169 Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.390. 170 Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.390. 171 Kuru, El Kitabı,s.1247,dn.23.

ait olup, yasa değişikliği nedeniyle farklı bir görüş de ileri sürülmüştür. 4949 sayılı Kanun değişikliğinden önce bir görüş, mühlet süresince geçerli olan takip yasağının, bir kamu düzeni kuralı olması nedeniyle, alacağın mühletten önce veya mühletten sonra doğmuş olmasına bakılmaksızın yürürlükte olduğu yönündedir.172 Diğer görüş ise, konkordatonun sadece, konkordato mühletinden

önce doğmuş alacaklar için mecburi olduğu yönündedir.173 4949 sayılı Kanun değişikliğinden

sonrasına ilişkin olarak da, yasak kapsamına 4949 sayılı Kanun’dan önce sadece mühlet kararının verilmesinden önce doğmuş olan alacakların dahil olduğunu, ancak 4949 sayılı Kanun ile getirilen m.303,I’de yer alan “konkordatonun, komiserin onayı olmaksızın konkordatonun tasdikine kadar doğmuş bütün alacaklar için mecburi olacağına” ilişkin düzenleme nedeniyle, mühlet içindeki takip yasağının, özellikle komiserin onayı olmadan yapılan borçlara ilişkin olarak yapılacak takipleri de kapsadığı, ancak komiserin onay verdikleri için ise mühlet içinde doğmuş olmalarına rağmen takip yapılabileceği ileri sürülmüştür.174 Kanımızca, da 4949 sayılı Yasa ile getirilen m.303,I uyarınca, kural

olarak konkordato, mühletten önce doğmuş alacaklar ve komiserin onayı olmadan tasdike kadar doğmuş alacaklar için mecburi olup, komiserin onayıyla mühlet süresince yapılan alacaklar için mecburi değildir. Yani bu alacaklar için takip yapılabilecektir.

İflasın ertelenmesinde ise, ertelemeden önce veya doğmuş alacaklar açısından bir fark olmadığı, zira ertelemenin ilanının öngörülmüş olması nedeniyle de, şirketin borca batık olduğundan üçüncü kişilerin haberdar edilerek korunmuş olmaktadırlar.175 Ayrıca, iflasın ertelenmesinde, konkordatodaki m.303,II

de belirtilen şekilde, mühlet içinde doğan alacaklara ilişkin bir hüküm söz konusu edilmediğinden, yani bu alacakların sonraki bir iflasta masa alacağı olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından, iflasın ertelenmesinde takip yasağı bakımından önceki-sonraki alacaklı ayırımı söz konusu değildir.176

Alacakları erteleme kararından sonra doğan veya muaccel hale gelen alacaklılar da şirkete karşı icra ve iflas yoluyla takip yapamazlar.177

Yeniden yapılandırmada, her ne kadar, açıkça bu takiplerin konusu olacak alacağın proje kapsamındaki bir alacaktan doğmuş olması gerektiği belirtilmemişse de, takibi yasaklanan alacaklıların projeden etkilenen alacaklılar olması nedeniyle, söz konusu alacağın da proje kapsamında bir alacak olacağı ileri sürülmüştür.178

Kanunda bu alacakların takipten önce veya sonra doğmuş alacaklar olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Ara dönemden önce doğmuş alacaklarla ilgili olarak yasağın söz konusu olduğu noktasında tereddüt etmemek gerekir. Ancak, acaba bu yasak ara dönemde doğmuş yeni alacakları da kapsar mı? Öğreti de bir görüş, projeden etkilenen alacaklıların ara dönemde doğmuş

172

Tanrıver, s.64.

173

Kuru, İflas ve Konkordato,ss.429-430.

174

Altay, s.233.

175

Öztek, ss.55-56.

176

Atalay, Borca Batıklık,s.152.

177

Atalay, Borca Batıklık, ss.151-152.

178

alacaklarının bu yasak kapsamında olmadığını, ayrıca projeden etkilenmeyen alacaklılar için zaten bir yasak olmaması ve yeniden yapılandırmanın sadece proje kapsamındaki alacaklar ilişkin olması nedeniyle, ara dönemde doğmuş projeden etkilenen alacaklıların bu yasak kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.179

Öncelikle kanunda bu alacağın hangi tarihte doğmuş alacak olduğuna ilişkin bir açıklama yer almamaktadır. Bilindiği üzere konkordatoda, konkordato mühleti içinde, komiserin onayıyla akdedilmiş borçların, malvarlığının terki suretiyle konkordatoda yahut sonraki bir iflasta masa borcu sayılacağı(m.303,II) belirtilmiş olmasına rağmen, iflasın ertelenmesinde veya yeniden yapılandırmada bu şekilde bir hükme yer verilmemiştir. Bu nedenle, tıpkı iflasın ertelenmesinde olduğu gibi önceki- sonraki alacaklı ayırımı olmaksızın takip yasağının geçerli olduğu180 burada da böyle bir ayırım

yapılmaması gerektiği ileri sürülebilir. Yani, takip yasağının, gerek ara dönemden önce doğmuş, gerekse ara dönemde doğmuş tüm borçlar için geçerli olacağı ileri sürülebilir. Nitekim, yukarıda ifade edilen, projeden etkilenen alacakların ara dönemdeki alacakları için takip yapabileceklerine ilişkin görüşe de, kanunda yer alan “yeni icra takibi yapılmasının etkilenen alacaklılar için yasaklanmasına” ifadesi nedeniyle karşı çıkılabilir. Ancak bu ifadenin projeden etkilenen alacaklıların proje kapsamındaki alacakları için ara dönemde yapacakları yeni icra takiplerine yönelik olduğunun kabul etmek amaca daha uygundur.

Burada doğru bir sonuca varmak için, yeniden yapılandırmayı konkordato ve iflasın ertelenmesinden ayıran esas özellikten yola çıkmak gerekir. Zira, yukarıda da ifade edildiği üzere, yeniden yapılandırmada borçlu alacaklılarını projeden etkilendirmek ve etkilendirmemek konusunda serbesttir. Bu nedenle de, yeniden yapılandırmanın projeden etkilenmeyen alacaklılar üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Üstelik borçlunun bu tercihi herhangi bir yasal kritere de dayanmamaktadır. Bu nedenledir ki, projeden etkilenmeyen alacaklılar borçluya karşı her türlü takip ve davalarına devam edebilecekleri gibi yeni takip ve davalar da açabileceklerdir. O halde, alacağı ara dönemde doğmuş 3.şahıslar için, takip yasağı öngörmek hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Zira, borçlunun kendi serbest iradesiyle proje dışında tuttuğu projeden etkilenmeyen alacaklılar için dahi böyle bir yasak söz konusu değildir. Bu nedenle, bu yasağın sadece projeden etkilenen alacaklıların proje kapsamındaki alacakları hakkında olduğunu kabul etmek yeniden yapılandırmanın amacına ve özelliğine daha uygun olacaktır.

Kaldı ki bunun aksinin ileri sürülmesi yani, ara dönemde doğacak borçların da takip yasağına tabi tutulması borçlunun talep sonrası finansman teminini zorlaştıracaktır. Bu nedenle kanımızca, yukarıda belirtildiği üzere, takip yasağını ya sadece ara dönemden önce doğmuş borçlara ilişkin olduğunu kabul etmek gerekecektir ya da takip yasağının ara dönemde doğacak borçları da kapsadığını kabul etmekle beraber, en azından bu sürede doğacak alacaklara teminat gösterilmesi gibi bir ayrıcalık tanınması gerekecektir. Zira, mühlet, erteleme veya ara dönemde doğacak alacaklara da takip yasağı getirilmesi

179

Taşpınar Ayvaz,s.377.

180

bir yandan borçlu lehine imiş gibi görünürken, diğer yandan borçlunun finansman teminini güçleştirerek borçlu aleyhine sonuç doğurabilecektir.

2.Hacizlere Etkisi

Ara dönemde söz konusu olan daha önce başlamış olan takiplerin durması ve yeni icra takibi yapılmamasına mahkemece karar verilmiş olması, ara dönemden önce başlatılmış olan bir takip nedeniyle konulmuş olan hacizlerin kalkacağı anlamına gelmez. Zira, kanunda açıkça takiplerin durmasından ve yasaklanmasından bahsedilmektedir. Yani mevcut hacizler olduğu gibi kalır. Nitekim, öğretide iflasın ertelenmesinde de aynı sonuca varılmaktadır.181

Buna karşılık haczedilen malların borçlu işletmenin yeniden yapılandırılması için kullanımına sunulmasının elzem olduğu durumlarda, söz konusu mallar üzerindeki haciz baki kalmak kaydı ile, malın kayyıma( burada ara dönem denetçisine) veya şirket yöneticisine yediemin olarak bırakılmasının mümkün olmalıdır.182

Kanımızca da buna imkan tanımak yeniden yapılandırmanın amacına da uygun düşmektedir. Ancak, hacizli malın para olması ve borçlunun kullanımına bırakılması durumunda hacizli malın yok olmayacağı gerekçesi para için söz konusu olmadığından bu halde aynı sonuca varmak mümkün olmayacaktır.183 Yani bu gerekçe, haczedilen malların mamul veya yarı mamul mahiyetinde ve kullanılması tüketilmesini gerektirecek olan mallar olması halinde geçerli olmayacaktır.

Aynı soruna ilişkin olarak iflasın ertelenmesinde, erteleme süresinin uzunluğu göz önüne alındığında, tüketilebilecek malların bozulma ihtimali ve saklama masrafının fazlalığı göz önüne alınarak, borçluya teslimi ile malların değeri kadar başka mallar üzerine haciz konulması veya teminat verilmesi önerilmiştir.184 Öncelikle burada sadece 60 gün gibi bir ara dönem söz konusu olduğundan kanımızca bu tarz bir çözüme gerek olmayacaktır. Ancak, bu mamullerin borçlu şirketin üretiminde kullandığı elzem mallardan olması nedeniyle ve bozulma ihtimallerine istinaden benzeri çözüme burada da yer verilebilir.

Burada unutulmaması gereken husus, takiplerin durması ve yapılması yasağı sadece projeden etkilenen alacaklılarla ilgilidir. Yani projeden etkilenmeyen bir alacaklı için, takip işlemleri satış da dahil yapılabilecektir.

Ancak öğretide bir konuya dikkat çekilmiştir. Eğer aynı hacizli mal üzerinde hem projeden etkilenen hem de etkilenmeyen bir alacaklının haczi söz konusu olursa durum ne olacaktır? Buna ilişkin olarak,

181 Atalay, Borca Batıklık, s.136. 182 Atalay, Borca Batıklık, s.136. 183 Taşpınar Ayvaz, s.378.

projeden etkilenmeyen alacaklının satış yapması halinde elde edilen paranın ara dönem içinde ise, projeden etkilenen alacaklıya, proje kapsamındaki alacağının ödenmemesi gerektiği; ancak tasdikten sonra ise, zaten projeden etkilenen alacaklının alacağı proje uyarınca işlem görecek ve bakiyesi de ibra edilmiş olacağından projeden etkilenen alacaklının bir alacağı olmayacağı ileri sürülmüştür.185

Kanımızca projeden etkilenen alacaklıya ödeme yapılmamasının gerekçesi takip yasağı ile açıklanabilirse de, projenin akibetinin belirli olmadığı bu durumda projeden etkilenen alacaklının da korunması açısından varılacak en doğru çözüm, borçlunun, projeden etkilenen alacaklının koydurduğu haciz kadar başka bir malına haciz konulması veya projeden etkilenen alacaklıya geçici süreli bir teminat verilmesi olmalıdır.

Ayrıca, öğretide iflasın ertelenmesi ile ilgili olarak, şirkete ait bir taşınmazın yeniden yapılandırma için gerekli olması nedeniyle daha yüksek değerde bir mala dönüştürülmesi gerekiyorsa, bu mallar