• Sonuç bulunamadı

Gerek “umuma iletim” ve gerekse de “yayma”, eserden başkalarının yararlanması için yapılan eylemler olmasına rağmen, söz konusu kavramlar birbirlerinden farklı niteliktedir. Söz konusu kavramlar eser sahibinin iki ayrı mali hakkı ile ilgilidir61. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 23. maddesinde “yayma

hakkı”, 25. maddesinde “umuma iletim hakkı”62 ayrı ayrı düzenlenmiştir. Aynı kanunun 25. maddesinin son fıkrasında, “bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmek suretiyle, iki hak arasındaki farklılığa özel olarak vurgu yapılmıştır.

“Umuma iletim”, bir eserin radyo, televizyon, uydu ve kablo gibi telli telsiz araçlarla yayın yapan kuruluşlar tarafından kamuya iletilmesidir63. Yine umuma iletim kavramı kapsamında değerlendirilen “yeniden iletim” ise, yukarıda belirtildiği şekilde umuma iletim yapan kuruluşun yaptığı iletimi, aynı nitelikteki başka kuruluşların alarak ikinci elden umuma iletmeleridir. Örneğin, bir sinema filminin veya bir müzik klibinin64 doğrudan TRT’de yayınlanarak seyircilere iletilmesi, iletim; NBS gibi uluslararası yayın yapan bir kuruluşun uydudan yaptığı müzik konseri yayınının, TRT tarafından alınıp Türkiye’deki seyircilere iletilmesi, yeniden iletimdir65.

61 Ancak “yayma” ve “umuma iletim” kavramlarının yanlış olarak birbirleri yerine kullanıldığı da görülmektedir. “Davalının eser sahibinden izin almadan yayın yaptığı, bu eyleminin davacının

FSEK. den doğan işleme, çoğaltma, TV, Uydu ve Kablo yoluyla yayma hakkına tecavüz oluşturduğu ...” H.G.K., 20.03.2002 T., 2002/11-176 E., 2002/214 K. (AKİP (İçtihat)). Burada

“TV, Uydu ve Kablo yoluyla yayma hakkı” olarak ifade edilen hak, aslında Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 25. maddesinde düzenlenen “umuma iletim hakkı” dır.

62 Doktrinde umuma iletim hakkı, “radyo ile yayım hakkı” (Hirsch (Fikrî Sây), s. 194, Arslanlı, s. 109, Öztrak, s. 60; Ayiter, s. 133), “radyo ile yayın hakkı” (Erel, s. 157); “radyo ve televizyon ile yayın hakkı” (Beşiroğlu, s. 274) olarak ifade edilmiştir. Ayrıca Beşiroğlu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 25. maddesinde birlikte ve tek hak olarak düzenlenmiş olan “radyo ile yayın hakkı” ve “topluma iletim hakkının” farklı haklar olarak eser sahiplerine tanınması ve ayrı ayrı düzenlenmeleri gerektiği görüşündedir. Bkz. Beşiroğlu, s. 284-287. 4630 sayılı Kanun ile değişiklikten önce Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun umuma iletim hakkını düzenleyen 25. maddesinin başlığı “Radyo İle Yayım Hakkı” şeklinde idi.

63 Arslanlı, s. 110; Ayiter, s. 133; Tekinalp, s. 168.

64 Müzik kliplerinin fikir ve sanat eserleri hukuku bakımından hukuki niteliği ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Erel, Şafak N.; “Fikri Hukuk Açısından Müzik Eserleri” (Kısaltması: Müzik Eserleri) (FMR 2005, C. 6, S. 1), s. 55-62.

Bern Sözleşmesi’nin 11 (Tekrar) maddesinin 1. bendinde, umuma iletim hakkı, “(i) eserlerinin radyo ve televizyon ile yayınlanmasına veya telsiz olarak işaret, ses veya görüntü nakline yarayan her türlü araçla topluma iletilmesine; (ii) eserin kablo ile topluma iletilmesine veya radyo ve televizyon yayınlarının kaynak kuruluştan başka bir kuruluş tarafından yapılması halinde tekrarlanmasına; (iii) radyo ve televizyon ile yayınlanan eserinin hoparlör ile veya diğer benzer bir araçla ya da işaret, ses ve görüntü nakleden bir araçla topluma iletimine, izin verme hususunda inhisari bir hak” şeklinde tanımlanmıştır.

Umuma iletim hakkı, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 25. maddesinin 1. fıkrasında ise benzer şekilde, “Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo- televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dâhil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı” şeklinde ifade edilmiştir.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 25. maddesinin 1. fıkrasındaki düzenleme “yayma” ve “umuma iletim” kavramları arasında fazla bir tereddüde yol açmazken, aynı maddenin 2. fıkrasındaki düzenleme iki kavram arasında bazı tereddütlere yol açmaktadır. Yayma hakkını düzenleyen 23. maddede, eserin aslı veya çoğaltılmış nüshalarının, “satış”, “kiralama”, “ödünç verme” ve “diğer yollarla dağıtma” gibi işlemlere konu edilmesi yayma kavramı içinde değerlendirilirken, umuma iletim hakkını düzenleyen Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 25. maddesinin 2. fıkrasında da, benzer şekilde “satış”, “diğer biçimlerde dağıtma” gibi işlemlere yer verilmiştir. Ancak yayma hakkı kapsamında, söz konusu işlemlere herhangi bir açık sınırlama getirilmemiştir. Umuma iletim hakkı kapsamında ise, söz konusu işlemlerin, “telli veya telsiz araçlarla” ve “umuma yönelik” yapılması gerektiği düzenlenmiştir. Gerçekten de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 25. maddesinin 2. fıkrasında “eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına” ifadelerine yer verilmesi bu hususu doğrulamaktadır. Burada umuma iletimin, yaymadan temel farkı; bir eserin, satış veya diğer biçimlerdeki dağıtımının radyo, televizyon, uydu ve kablo

gibi telli telsiz araçlarla yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla ve umuma (kamuya) yönelik olarak yapılmasıdır. Umuma yönelik olma, belirsiz (gayrı muayyen) kişilere yönelik olmadır66. Diğer bir ifade ile satış veya diğer biçimlerdeki dağıtım işlemleri, “telli veya telsiz araçlarla” ve “umuma yönelik” yapılmadıkları zaman yayma kavramı içinde değerlendirilebilir. Kanunkoyucu tarafından, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 25. maddesinin son fıkrasında, “bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez” şeklinde bir hükme yerilerek, yayma hakkı bakımından ortaya çıkan bu sınırlama açıkça ortaya konulmak istenmiştir.

Sadece klasik radyo-televizyon kuruluşları değil, internet de umuma iletim için bir araç olarak kullanılabilir67. Gerçekten de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 25. maddesinin 2. fıkrasında, internet bir umuma iletim aracı olarak kabul edilmiştir. Söz konusu fıkrada, eser sahibi, “gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir” hükmüne yer verilerek, bu hususa işaret edilmiştir. Buna göre, bir eserin internet ortamına kaydedilerek (upload)68, internet kullanıcıları tarafından istenilen yer ve zamanda esere ulaşımına, böylelikle eserden okuma, dinleme, görme ve benzeri surette yararlanılmasına imkân verilmesi de umuma iletim niteliğindedir69.

Gerçekte umuma iletim, bir vasıtalı temsil türüdür. Çünkü temsil gibi, bunda da, eserden o an için ve geçici olarak yararlanma söz konusu olup, bu yararlanma, doğrudan değil, vasıtalı temsilde olduğu gibi işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla sağlanmaktadır. Ancak burada radyo ve televizyon gibi geniş halk kitlelerine ulaşan vasıtaların kullanılması ve bu şekilde geniş kitlelerin eserden yararlandırılması söz konusu olduğu için, umuma iletim, temsilden bağımsız ayrı bir hak olarak tanınmıştır70. Ancak umuma iletim, özü itibariyle bir vasıtalı temsil

66 Tekinalp, s. 169.

67 Gelişen teknoloji ile birlikte, internet ve diğer iletişim araçlarının, umuma iletim aracı olarak kullanılması ve ortaya çıkan sorunlara ilişkin ayrıntılı bilgi için Capobıanco, Antonio; “Licensing of Music Rights: Media Convergence, Technological Developments and EC Competitive Law ” (E.I.P.R. March 2004), s. 113-122.

68 Upload, kullanıcıların bilgisayarından internet ağındaki bir sayfaya dosya kopyalanmasıdır. Bkz.

Memiş, s. 21.

69 Tekinalp, s. 169.

niteliğinde olduğundan, eserin asıl veya çoğaltılmış nüshalarının fiziki olarak dağıtımını ifade eden yaymadan farklı bir kavramdır71. Her iki kavram arasındaki farklılığı öz olarak ortaya koymak gerekirse, eserden başkalarının yararlandırılması, umuma iletimde, televizyon ve radyo gibi vasıtaların yayınlarının dinlenmesi ve/veya seyredilmesi suretiyle geçici olarak o an için olurken; yaymada, eserin sabit bir vasıtaya tespit edilen asıl veya çoğaltılmış nüshalarının çeşitli yollarla fiziki olarak dağıtımı suretiyle olur. Örneğin bir müzik eserinin bir televizyon programında çalınıp söylenmesi umuma iletimken, aynı müzik eserinin CD'ye tespit edilip çoğaltılmış nüshalarının satışı yaymadır72.

Umuma iletimde, eserden, tek tek bireylerin yararlanması söz konusu olmasına rağmen, eser sahibinden izin alma zorunluluğu radyo ve televizyon kuruluşları için geçerlidir. Yoksa radyo ve televizyon yayını ile eserden yararlanan bireylerin, eser sahibinden izin alması gerekmez73. Örneğin, bir sinema eserinin bir televizyon kanalında yayınlanması halinde, eser sahibinden izin alma zorunluluğu televizyon kuruluşuna ait iken, söz konusu sinema eserini televizyondan izleyen tek tek bireylerin izin alma zorunluluğu yoktur. Ancak aynı sinema eseri televizyon kanalından yayınlanırken, bunun izleyici tarafından bir CD’ye kaydedilmesi halinde çoğaltma ve bu CD'nin başkalarına dağıtımı halinde yayma söz konusu olacağından yasal serbestiler dışında74 eser sahibinin izni gerekir.

Umuma iletim sırasında, radyo ve televizyon kuruluşları tarafından, çoğu kez yayınlanan eserlerin sabit bir cisme kaydı, diğer bir deyişle çoğaltılması da söz konusu olmaktadır. Bern Sözleşmesi’nin 11. (Tekrar) maddesinin 3. fıkrasında, umuma iletim hakkı için verilen iznin, radyo ve televizyon ile yayınlanan eserlerin ses ve görüntü kaydına yarayan araçlarla kayıt iznini kapsamayacağı, ancak geçici kayıtlara uygulanacak kuralların Birlik ülkelerinin mevzuatı ile düzenleneceği

71 Erel, s. 157.

72 Yargıtay bir kararında, belgesel niteliğindeki bir sinema eserinin “televizyonda oynatılmasının”, yayma hakkının ihlali olduğu sonucuna varmıştır. H.G.K., 02.04.2003 T., 2003/4-260 E., 2003/271 K. (AKİP (İçtihat)). Kararda varılan bu sonuç isabetli değildir. Çünkü burada söz konusu olan, eserin asıl ve çoğaltılmış nüshalarının çeşitli yollarla dağıtımı, diğer bir deyimle yayılması değil, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 25. maddesi anlamında, eserin aslının veya çoğaltılmış nüshalarının, televizyon vasıtasıyla yayını, diğer bir deyimle umuma iletimidir.

73 Hirsch (Fikrî Sây), s. 195

belirtilmiştir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 80. maddesinde ise, “Radyo- televizyon kuruluşlarının kendi olanaklarıyla kendi yayınları için yaptıkları kısa süreli geçici tespitler” bakımından serbesti tanınmıştır.