• Sonuç bulunamadı

1.2. ULUSLARARASI GÖÇ KAVRAMI

1.2.2. Uluslararası Göç Hareketlerinin Tarihsel GeliĢimi

Göçler insanlık tarihi kadar eskidir. Fetihler ve sömürgeleĢtirme giriĢimleri hep bazı halkların yerlerinden edilmesi, yeni yerleĢimlere zorlanmasıyla birlikte olmuĢtur. Bunun gerisinde güvenlik gerekçeleri kadar çalıĢtırılacak insan gücünün temini de yatmaktadır. Ancak iĢgücü temininin ön plana çıkması esas olarak 16. yüzyılın ortalarından itibaren keĢfedilen yenidünyanın güney ve kuzey kıtalarında kahve, Ģeker, pamuk plantasyonlarında çalıĢtırılacak kölelere ihtiyaç duyulmasıyla birliktedir57.

Endüstri devrimi öncesinde merkantilist dönemde Batı Avrupa ülkeleriyle sömürgeleĢtirilen ülkeler arasındaki iliĢki kapitalizmin geliĢim Ģartlarını hazırlamıĢtır. Batı Avrupa‟nın ticari merkezleri; önce kuzey Ġtalya‟daki kentler, sonra Alman liman kentleri, Ġspanya ve Portekiz ve 17. yüzyıldan baĢlayarak Hollanda ve Ġngiltere limanları, dünyanın geri kalanıyla yaptığı ticarette Güney ve Kuzey Amerika, Asya ve Afrika‟dan topladığı altın, baharat, tarım ve zanaat ürünlerini dağıtmıĢtır. O dönem itibariyle merkezi oluĢturan Batı Avrupa kentleri bu ürünleri

54 Atilla Göktürk ve Sevilay Kaygalak,“Göç ve KentleĢme”, Sosyal Hizmet Sempozyumu, Ankara,

1999, s. 111.

55 Turgay Ünalan, “Türkiye’de Ġç Göçe ĠliĢkin Veri Kaynaklarının Değerlendirilmesi”, Tarih

Vakfı, Ġstanbul, 1998, s. 91.

56 Ünalan , s. 91.

57 Gülay Toksöz, “Uluslararası Emek Göçü”, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı,

yağmalama, ticaret ve sömürgelerde üretim örgütlenmesi yoluyla elde etmektedir58

. Üretimin yeniden örgütlenmesi yaygın bir köle emeğini gerekli kılmakta olup, 1550‟lerden itibaren Portekizli gemiciler Afrika‟dan Karayipler‟e Ģeker ve tütün plantasyonlarında çalıĢtırmak üzere köle götürmeye baĢlamıĢlardır. Ġzleyen yüzyıllarda Afrika‟dan 15 milyon kiĢinin güney ve kuzey Amerika‟ya götürüldüğü hesap edilmektedir59.

Dünya çapındaki iĢgücü pazarının tarihi Ģiddetin tarihidir. Ġspanyolların Meksika‟ya 1519-21‟de ve Peru‟ya 1531-35‟te girmesinden sonra altın ve gümüĢ madenleriyle çalıĢtırılan Güney Amerika‟daki yerliler dayanılmaz çalıĢma koĢullarından ötürü kitleler halinde yok olmuĢlardır. Avrupalıların getirdiği ve yerli halkın bağıĢıklık sahibi olmadığı çiçek, kızamık, suçiçeği gibi hastalıklar da toplu ölümlere yol açmıĢtır. Bunun sonucunda 1519‟da orta Meksika‟da 11 milyon olan nüfus 1650‟de 1,5 milyona kadar düĢmüĢtür. Bu durum ihtiyaç duyulan iĢgücünün Afrika‟dan zorla sağlanmasına yol açmıĢtır. Ancak insanlık dıĢı koĢullar Afrikalılar için de kitlesel ölümler anlamına gelmektedir. Kölelerin %13‟ünün limanda ve gemilere bindirilmek üzere bekletilirken veya yolda gemilerin hücrelerinde öldüğü tahmin edilmektedir. Zorlu yolculuğu sağ kalarak geçirenlerin, plantasyonlardaki yaĢam süresi ortalama beĢ yıldır. O dönemin ekonomik muhasebesi köleleri beslemenin ve üremelerini sağlamalarının mı, yoksa ölüme terk ederek yerine yenilerini getirmenin mi daha karlı olacağı yönündedir. Uzun süre yenileri çok ucuza temin edilebildiği için toprak sahipleri ve tüccarlar köle kadınların çocuk düĢürmesini veya doğan bebekleri öldürmelerini dayatmıĢtır. Çünkü bir çocuğun çalıĢabileceği yaĢa kadar beslenmesi daha pahalıyla gelmektedir. Zamanla köle fiyatlarının yükselmesi toprak sahiplerini kendi kölelerini yetiĢtirmeye yöneltmiĢ, düĢükleri ve çocuk ölümlerini önlemek için hamile kadınlara bazı sağlık hizmetleri sunulmuĢtur. 1807‟de, o vakte kadarki köle ticaretinin en büyük örgütleyicisi olan Ġngiltere‟de hükümetin köle ticaretini yasaklamasıyla köle iĢgücünün devamlılığını sağlamak daha büyük önem kazanmıĢtır60

. Alınıp satılan kölelerin 2/3‟ü erkekler ve

58 Toksöz, s.11.

59 Peter Stalker, ”The Work Of Strangers:A Survey of International Labour Migration”, ILO,

Cenevre, 1994, s. 10.

60

1/3 kadınlar ve çocuklar olduğu için köle ticareti esas itibariyle erkeklerin ticareti olarak görülmektedir. Ancak köle kadınların emeği hem üretim hem de yeniden üretim sürecinde büyük önem taĢımıĢtır. Kadınlar tarlalarda çalıĢmalarının yanı sıra gündelik yaĢam için gerekli besini üreterek, köle erkeğin yeniden üretimini sağlamıĢ, çocuklar doğurarak yeni köle iĢgücünün yaratılmasından yükümlü tutulmuĢtur. Özellikle kuzeyin pamuk plantasyonlarında hassas çocuk parmaklarına duyulan ihtiyaç kölelerin çoğalmasının teĢvikine yol açmıĢ, ABD‟nin Afrika‟dan getirttiği köleler sayıca sınırlı kalmıĢtır61

.

Ġnsanlık tarihinin en önemli emek göçlerinden biri olan köle ticareti merkez ülkelerde kapitalizmin geliĢimini sağlayan birikim açısından önemli rol oynamıĢtır. Kapitalist bir dünya ekonomisinin ortaya çıkıĢı sadece mal ve sermaye hareketleri sonucu ortaya çıkan dünya pazarına değil, aynı zamanda iĢgücü için bir dünya pazarına da bağlıdır. Köle ticaretiyle eĢ zamanlı olarak merkez ülkelerin kendi içlerinde yoğun göç hareketleri yaĢanmıĢ, özellikle bu süreçte baĢı çeken Ġngiltere‟de küçük çiftçilerin ellerinden topraklarının otlak yapmak üzere alınarak zorla mülksüzleĢtirilmesi, onların kentlere göç ederek atölye ve manüfaktürlerde iĢçileĢmesine yol açmıĢtır. Ġngiltere‟de baĢlayan bu sürece zamanla diğer kıta Avrupa‟sı ülkeleri de dahil olmuĢtur62

.

Gönüllü ama gerçekte yoksulluk nedeniyle zorunlu bu göç 19.yüzyılda giderek artmıĢ ve 1846-1890 arasında 17 milyon kiĢi Avrupa‟dan ayrılmıĢtır. Bunların 8 milyonu BirleĢik Krallık adaları olan Ġngiltere ve Ġrlanda‟dandır. Almanya‟dan da 3,5 milyon kiĢi kırsal sefalet ve kötü hasatlar sonucu göç etmiĢtir. SanayileĢmenin aĢamalarında kırda mülksüzleĢen köylüler ve kent yoksulları istihdam olanaklarının sınırlılığı nedeniyle göç etmek zorunda kalmakta, sanayileĢmeyi izleyen 30 yıllık dönemin sonunda göç zirveye çıkmakta, sonrasında göç veren ülke içinde iĢgücü talebinin artmasına bağlı olarak azalmaktadır. SanayileĢme ve göç arasındaki bu iliĢki sanayileĢen tüm Avrupa ülkelerinde

61

Stalker, s. 10. 62

Stephen Castles, “Here For Good: Western Europe’s New Ethnic Minorities”, Pluto Pres, Londra, 1984, s.17.

gözlenmiĢtir. Ġngiliz, Fransız, Alman ve Hollandalılar kuzey Amerika‟ya, Ġspanyol ve Portekizliler güney Amerika‟ya yönelmiĢtir.63

Merkez ülkelerdeki sanayileĢme süreci 18. yüzyılın ortalarından baĢlayarak 19. yüzyılın sonlarına kadar sürmüĢtür. Bunun sonucunda merkez ve çevre ülkeler arasındaki ticaretin nitelik değiĢtirdiği, merkezin çevreye sanayi ürünleri ihraç ederken çevreden tarımsal ürünler ve hammaddeler aldığı, günümüze dek süren bir iĢbölümünün temellerinin atıldığı görülmektedir. Sanayi ülkelerinin mallarının çevre ülke pazarlarını istila etmesi sonucu çok sayıda esnaf, zanaatkar ve topraklarını yitiren köylü iĢsiz kalmıĢtır. Bunlarda gerek merkez ülkelere gerek onların sömürgelerine yönelik göç hareketlerine katılmıĢtır. Bu dönemde ortaya çıkan sözleĢmeli emek, kölelik ile özgür iĢgücü arasındaki bir kategoridir. 1830‟lardan itibaren esas olarak Çin ve Hindistan‟dan gelen sözleĢmeli iĢçiler birkaç yıl dıĢarıda çalıĢmak için sözleĢme imzalamakta, özellikle sermayenin iĢgücüne ihtiyaç duyduğu Ġngiliz, Fransız ve Hollanda sömürgeleri ile Kuzey ve Güney Amerika‟ya gönderilmektedir. Ağır çalıĢma koĢulları nedeniyle köleliğe benzeyen bu istihdam biçiminde ücretler çok düĢük olup, iĢçiler çoğu kez kendilerine aracılık eden tüccarlara borçlarını ödemek için yıllarca çalıĢmaktadır64

.

Bütün bu süreçte Avrupa göç vermeye devam etmiĢ, 1891-1920 arasında ağırlıkla Güney ve Doğu Avrupa‟dan 27 milyon kiĢi göç etmiĢtir. Göçü durduran Birinci Dünya SavaĢı olmuĢtur. SavaĢı izleyen dönemde ABD göçü kısıtlayan düzenlemeler getirmiĢ ve gerek yasal düzenlemeler gerekse 1930 ekonomik bunalımın etkilerine bağlı olarak ülkeye giren göçmen sayısı çok azalmıĢtır. Ġki savaĢ arası dönemde Avrupa‟da da durgunluk yaĢanmıĢ, Avrupa içi göç yavaĢlamıĢ ancak savaĢla birlikte özellikle Nazi Almanya‟sının iĢgal ettikleri topraklardan getirdikleri yabancı iĢçileri ve savaĢ esirlerini silah sanayinde zorla çalıĢtırdıkları görülmüĢtür65

.

Özetle söylenecek olursa sınır ötesi göçler gerekse iç göçler iktisadi yapı değiĢiklikleriyle yakından bağlantılı olmuĢtur. Ne 18. ve 19. yüzyıllardaki

63

Toksöz, s. 14.

64 Toksöz, s. 14. 65 Toksöz, s. 15.

sanayileĢme kırdan kentlere göç eden ucuz iĢgücü olmadan, ne de Ġkinci Dünya SavaĢı ertesindeki iktisadi sıçrama Türkiye, Yugoslavya, Mağrip ve diğer eski sömürge bölgelerinden gelen iĢgücü olmadan gerçekleĢebilirdi. Tarihsel ve güncel olarak göçün iĢlevi olabildiğince ucuz iĢgücünü emre amade tutmaktır. ĠĢgücüne olan talep kapitalist birikim sürecinin yayılmacı niteliği ve iĢverenlerin iĢgücü maliyetlerini düĢük tutma isteği nedeniyle kapitalist dünya sisteminin geliĢiminin değiĢmeyen unsurunu oluĢturur. ĠĢgücü arzı yetersizse veya esneklik, ucuzluk gibi kriterleri yerine getiremiyorsa çıkıĢ yolunu göçmen emek sunar. Böylece göç iĢgücü için bir dünya pazarı yaratır66

.