• Sonuç bulunamadı

1.2. ULUSLARARASI GÖÇ KAVRAMI

1.2.5. Uluslararası Göçü Açıklamaya Yönelik Kuramlar

Göçün tarihi bize göç hareketlerinde kapitalizmin ve piyasaların egemenliğinin yarattığı iĢgücü talebinin belirleyici olduğunu gösterse de, göç bireylerin ve ailelerinin de kararlarının önem taĢıdığı karmaĢık bir süreçtir. AĢırı yaygın ve çok yönlü bir olgu olduğu için tanımlanması ve ölçülmesi çok zor olan göçü bir bütün olarak açıklayan genel bir teori yoktur. Göçün değiĢik yüzlerinin, boyutlarının ve sektörel süreçlerinin daha iyi anlaĢılmasına katkıda bulunan farklı teoriler vardır. Bu teoriler bireylerin, hanelerin davranıĢı gibi değiĢkenlerin yanı sıra ekonomik, sosyal, politik etkileri ele almaktadır. Birbirlerini tamamlayıcı olarak görülmesinde yarar olan bu teoriler Ģöyle özetlenebilir:

88 Tümtekin ve Özgüç, s. 258. 89 Tümtekin ve Özgüç , s. 236.

1.2.5.1.Ġkili Ekonomide Kalkınma Kuramı

1954‟te W.A.Lewis tarafından geliĢtirilen “sınırsız bir iĢgücü arzıyla büyüme” modeli göçü açıklayan modellere kaynaklık teĢkil etmiĢtir. Ekonomik kalkınma sürecinde emek göçü anahtar bir rol oynamaktadır. Kalkınan bir ülke ekonomisinin modern sektörü sadece üretkenliğin kısıtlı olduğu geleneksel tarım sektöründeki iĢgücü arzıyla geniĢleyebilir. Emek geleneksel sektörden modern sektördeki daha iyi ücretli iĢlere göç eder. ĠĢgücü arzı sınırsız olduğundan bu sektörde ücretlerin düĢük kalması, geniĢ ölçekli üretimi ve kar edilmesini mümkün kılar. Modern sektörde talep artıĢından ileri gelen büyüme fırsatlarının kullanılmasıyla göç, karĢılıklı emek üreten ve alan geleneksel ve modern sektörlerin yararlandığı bir kaldıraç iĢlevi görür90

.

1.2.5.2.Neo-Klasik Kuramı

1960‟larda Lewis‟in teorisi aralarında Ranis, Fei ve Todaro‟nun da bulunduğu sosyal bilimcilerce derinleĢtirilerek göçe uygulanmıĢtır. Neo-klasik iktisat teorisinden esinlenen ve bu teori göçün yapısal belirleyicileri üzerinde odaklanan makro yaklaĢımın yanı sıra bireyin davranıĢının incelendiği mikro yaklaĢıma da dayanır. Makro düzeyde göç sermaye ve emeğin eĢitsiz coğrafi dağılımından kaynaklanır. Bu durum kendini ücretlerin ve yaĢam standardının eĢitsizliğinde gösterir ve göç arzın itmesi, talebin çekmesine bağlı yaratılır. Göçmenler iĢlerin, ücretlerin ve diğer ekonomik faktörlerin en avantajlı olduğu yerlere giderler. Ücret farklarının giderek azalması emek hareketlerinin yavaĢlamasına ve göçün son bulmasına neden olur. Mikro düzeyde 1960 ve 70‟lerde geliĢtirilen neo-klasik göç teorisi bireylerin ülkeler arasındaki farklılıklara göç ederek tepki göstermesinin nedenlerini inceler. Böylece göç, daha yüksek ücret sunan yerlere giderek yaĢam standardını yükseltmek isteyen rasyonel bireylerin aldıkları kararların sonucunda ortaya çıkar. Göçün yarar ve maliyetlerinin karĢılaĢtırmalı analizinden sonra, tüm

90 Nermin Abadan Unat, “Bitmeyen Göç”, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 30, 1. Baskı,Ġstanbul,

gerçeklerin bilincinde olarak göç kararı bireyce gönüllü olarak alınır. Böylece göçmenler beklenen net yararların en yüksek olduğu hedefleri seçerler91

.

1.2.5.3.Bağımlılık Kuramı

Neo-klasik teorinin egemenliği 1970‟lerde ideolojik yelpazenin öbür ucunda duran bir düĢünce okuluyla sarsılmıĢtır. Neo-Marksist bağımlılık okulunun, özellikle Singer‟in göçe iliĢkin çalıĢmaları kırdan büyük kentlere çıkıĢ üzerine odaklanmıĢtır. Bu çıkıĢ kır ve kent arasındaki eĢitsizlikleri özellikle beyin kaybı yoluyla güçlendirecek çeliĢkili bir sosyal süreç olarak görülmüĢtür. Burada altı çizilen husus sanayileĢmiĢ merkez ve kırsal çevre arasındaki eĢitsiz iliĢkilerdir. Aynı Ģekilde merkezdeki ülkeler çevredeki ülkeleri sömürerek kalkınmakta, çevrenin kalkınması asimetrik bağımlılık iliĢkileri aracılığıyla engellenmektedir. Bu bakıĢ açısından göç merkezin çevre üzerindeki egemenliğinin bir sonucudur92

.

1.2.5.4.Ġkili ĠĢgücü Piyasası Kuramı

1970‟lerin sonlarında Piore ve diğerlerinin geliĢtirdiği bu “ikili iĢgücü piyasası” kuramı göçü modern sanayi toplumlarının yapısal ihtiyaçlarıyla bağdaĢtırmakta ve vurguyu alıcı ülkelerin göç motiflerine yapmaktadır. Buna göre göçmen iĢgücü için sürekli talep sanayileĢmiĢ ülkelerin tabakalı iĢgücü piyasalarının sonucunda ortaya çıkmaktadır. GeliĢmiĢ ekonomilerde gerek iĢgücü piyasasının genelinde gerekse iĢletme düzeyinde sermaye yoğun sektörler ve iĢler ile emek yoğun sektörler ve iĢlerin varlığına bağlı olarak iĢgücü piyasasında ikili bir yapı vardır. Sermaye yoğun birincil sektördeki iĢçiler ileri teknoloji ve donanımla çalıĢan ve yaptıkları iĢler yoğun bilgi, maharet ve yetenek gerektiren vasıflı iĢçilerdir. ĠĢverenler bu iĢçileri eğiterek onlara yatırım yaptıkları için kolayca onlardan vazgeçip iĢten çıkaramazlar. Ġstikrarsız istihdam koĢullarının hüküm sürdüğü ikincil sektör iĢlerinde ise iĢçiler vasıfsız iĢleri yapmaktadır ve ekonomik kriz dönemlerinde iĢlerine kolayca son verilebilir. Piore‟ye göre göç hareketleri iĢçi gönderen ülkedeki

91 Toksöz, s. 17. 92 Toksöz, s. 17.

yüksek iĢsizlik veya düĢük ücret gibi itici faktörlerden değil, iĢçi kabul eden ülkelerin kronik düĢük ücretli iĢgücü gereksiniminden ileri gelmektedir93

.

1.2.5.5.Dünya Sistemi Kuramı

Tarihsel-yapısalcı yaklaĢım olarak adlandırılan, entellektüel köklerini Marksist politik ekonomiden alan ve1970‟lerde Wallerstein tarafından geliĢtirmiĢ olduğu kavramlara dayanan bu yaklaĢım dünya ekonomisinde ekonomik ve siyasi gücün eĢitsiz dağılımına vurgu yapmaktadır. Bu yaklaĢımda göç esas olarak kapitalist birikim sürecinin yayılmacı doğasına bağlı olarak ucuz emeğin sermaye için harekete geçirilmesinin bir sonucudur. Sassen, Portes ve diğerlerinin 1980‟lere kadar giden çalıĢmalarına göre kapitalist dünya sisteminde bir yerde yeterli iĢgücü yoksa veya iĢgücü gerekli esneklik ve ucuzlukta değilse çözüm göçmen iĢgücü üzerinden sağlanır. Ġster gönüllü ister zorunlu nitelikte olsun iĢgücü göçü 18. yüzyılın baĢından itibaren geliĢen kapitalist dünya ekonomisinin önemli bir parçasıdır. Bu teoriye göre kapitalist ekonomi Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya‟daki merkezlerden giderek daha geniĢ halkalar halinde yayıldıkça dünya nüfusunun giderek büyüyen kısmı dünya piyasalarına dahil edilmiĢ, çevre ülkelerdeki toprak, hammadde ve emeğin dünya piyasalarının denetimi altına girmesi mülksüzleĢen küçük üreticileri yaĢamlarını sürdürmek için göçe zorlamıĢtır. Özellikle kalkınmakta olan ülkelerde tarımsal reformların sonucu olarak geniĢ bir çiftçi kesiminin ortadan kalkması geniĢ kitlelerin köksüzleĢmesine neden olmuĢtur. Bunun sonucu kırdan kente göç ve kentlerde geleneksel hizmet sektörünün üretken olmayan saflarının sıklaĢmasıdır. Böylece birçok insan geliĢmiĢ ülkelerin rekabet gücünü korumak için ucuz emeğe ihtiyaç duyan sektörlerinde çalıĢmak üzere göçmen olmuĢtur94

.

1.2.5.6.Göç Sistemleri Kuramı

Neo-klasik yaklaĢım bireyi öne çıkarttığı, göçün tarihsel nedenlerini ve devletin rolünü göz ardı ettiği için eleĢtirilirken, dünya sistemleri teorisi de sermayenin çıkarlarını her Ģeyin belirleyicisi olarak görmekle ve bireylerin,

93 Ġlhan Tekeli, “Göç ve Ötesi”, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Eylül, 2008, s.20. 94 Toksöz, s. 19.

grupların motivasyonlarına, eylemlerine gereken önemi vermemekle eleĢtirilmiĢtir. Bunların sonucunda ortaya çıkan yeni bir yaklaĢım göç sistemleri teorisi olmuĢtur. Bu teori dünya sistemleri teorisi gibi uluslararası iliĢkilere, politik ekonomiye, kolektif eyleme ve kurumsal faktörlere önem vermektedir. Göç sistemi kendi aralarında göçmen değiĢimi olan iki veya daha fazla ülke arasında kurulmakta ve teori bölgesel göç hareketlerinin analizinde kullanılmaktadır. Uluslararası göç özellikle geçmiĢte sömürgeci olan devletlerle onların eski sömürgeleri arasında cereyan etmektedir. Sömürgecilik döneminde bu ülkelerle kurulan kültürel, idari ve finansal, ulaĢım ve iletiĢimi kapsayan bağlar bu süreci kolaylaĢtırmıĢtır. Böylece ortaya kendine özgü ulusötesi piyasalar ve kültürel sistemler çıkmaktadır. Ülkeler arası iliĢkiler devletler arasında olabileceği gibi kültürel bağlar, aile bağları ve sosyal ağlar üzerinden olabilmektedir. Kısaca göç hareketlerini anlamak için hem mikro hem makro yapılara bakmak gerekmektedir95

.

1.2.5.7.Profesyonel Göçmenlerin Yeni Ekonomi Kuramı

Bu teori 1990‟larda Stark tarafından geliĢtirilmiĢ olup, neo-klasik geleneğe Dayanmakta ve göçe yol açan süreçte göçmenin ailesinin veya hanesinin rolüne dikkat çekmektedir. Rasyonel bir seçim olan göç kararı bireyin değil aile stratejisinin önemli bir öğesidir. Göç iki ülke arasındaki ücret farklarının değil, güvensizlik, göreli yoksulluk, risk azaltma ve gelir kaynaklarını farklılaĢtırma gibi çeĢitli faktörlerin sonucudur. Sadece iĢgücü piyasalarındaki değil diğer piyasalardaki koĢulları da göz önüne alan teoriye göre göç, düzgün çalıĢmayan piyasalarda sermaye temininin ve böylece tarımsal iĢletmenin kapitalist iĢletmeye dönüĢtürülmesinin aracı olmaktadır. Yeni makinelerin, gübrenin ve tohumluğun alınması için sermayeden yoksun olan iĢletme gerekli parasal kaynağı kredi olarak sağlayamadığı için kendi kaynaklarına dönmekte ve çözümü en uygun aile üyesini göçe yönlendirip, kente veya yurtdıĢına göndermektedir. Böylece neo-klasiklerde olduğu gibi ücret farklılıkları göçün tek nedeni olmaktan çıkmakta, para havalelerinin rolü ile göçün içinde yer aldığı sosyo-kültürel bağlam önem kazanmaktadır. Teori neden en yoksul toplulukların üyelerinin, daha fazla mali güce

sahip olanlara kıyasla göçe daha az meylettiğini de açıklamaktadır. Gelirlerini kaybetme riski, seyahat için çok daha az parası olanların risklerini minimize etmek için göç kararı alınmamasına yol açmaktadır96

.

1.2.5.8.Göç Ağları Kuramı

Göç ağları yaklaĢımı göçün nedenleriyle değil, göçün sürekliliği ve kendini yeniden üretmesiyle ilgilenmektedir. Massey göçmen ağları kavramını göçmenlerin geride kalan aileleri, arkadaĢları, hemĢerileri ile kurduğu karmaĢık iliĢkileri tanımlamak için kullanmaktadır. Ağlar göç kanallarının kurumlaĢmasını ve süreklilik kazanmasını bir çoğaltan etkisiyle sağlamaktadır. Aynı zamanda göçmene geniĢ bir hedef ve faaliyet seçimi olanağı sunmaktadır. Bazı enformel ağlar göçmenin seyahat ederek, kalacak yer ve iĢ bulma sürecini finanse etmektedir. Bazen firmalar iĢçi temin edecek aracılar kullanmakta, bazen de göçmen kaçakçılığı yapan suç Ģebekeleri iĢin içine girmektedir. Göçmenlerin sınırı geçmelerine yardım ederek, iĢin zorluğuna göre hizmetlerine karĢılık on binlerce dolar talep edebilmektedir. Böylece ”göç endüstrisi” olarak adlandırılan, iĢe yerleĢtirme ajansları, avukatlar, göçmen kaçakçıları ve diğer aracı kiĢilerden oluĢan, göçmenlere hem yardım eden, hem de onları istismar eden karmaĢık bir yapı ortaya çıkmaktadır. Göç ağları hedef ülkede göçmen iĢgücüne ihtiyaç olmadığı zaman da göçün kendi kendini sürdüren bir olgu olmasını açıklamaktadır97

.

Göç ağlarına dayalı çalıĢmalarda son zamanlarda ulusötesi mekanların ve kimliklerin oluĢmasına dair konular ön plana çıkmaya baĢlamıĢtır. Göçün niceliksel olarak artması ve göçmenlerin köken ve hedef ülke arasındaki sık gidiĢ geliĢleri, köken ülkeyle olan bağlarını güçlü Ģekilde korumaları “ulusötesi göçmen”, “ulusötesi topluluk”, “küresel uluslar”, “topraksızlaĢmıĢ ulus-devletler” gibi kavramların ortaya çıkmasına yok açmıĢtır. Daha çok ABD‟deki Meksikalıları konu alan ve antropoloji yönelimli olan bu araĢtırmalarda ulusötesi göçmenlerin yaĢamlarını köken ülke ve

96 Toksöz, s. 21.

hedef ülke arasında, iki kültür içinde hem “orada” hem “burada” ve her ikisine de tam ait olmadan nasıl sürdürebildiklerini açığa çıkarılmaya çalıĢılmaktadır98

.

1.2.5.9. KesiĢen Fırsatlar Kuramı

Bu kurama genel olarak bakıldığında, mikroya yönelik, göç konusunda bireylerin kararları ve bu kararlara iten sebepler üzerine yoğunlaĢan ve sosyal aktör olarak göçmeni ön plana çıkaran bir kuram olduğu gözlenmektedir. 1940 yılında Stouffer ilk kez kesiĢen fırsatlar kuramından bahsetmiĢtir. Stouffer yaptığı bu çalıĢmada, Clevland‟ın anakent bölgesine ait nüfus istatistiklerini kullanmıĢ ve bu istatistiklere göre evlerinden taĢınan kiĢileri veri kabul ederek çalıĢmasını geliĢtirmiĢtir. Kurama göre göç olgusunda önemli olan noktalar, göç edilecek mesafe, göç edilecek yerdeki olanaklar ve bu olanakların miktarıdır. Fakat Stouffer oluĢturduğu kuramda, bu üç önemli faktörden mesafeyi analiz nesnesi olarak diğer faktörlerin önüne koymaktadır. Stouffer‟a göre, göç çalıĢmalarında çekim etkisi üzerinde daha fazla durulmalıdır. Etki farklı merkezdeki çekim etkileri, göç edilecek yerle çekim merkezi arasındaki mesafe dikkate alınarak analiz yapılmalıdır. Biraz daha açmak gerekirse, Stouffer net bir Ģekilde herhangi iki merkeze yönelecek olan göçte, çekme faktörlerinin önemli olduğunu, fakat bu faktörlerin önemini belirleyen temel noktanın da mesafe olduğunu dile getirmektedir. Buna göre, belli bir mesafeye göç edecek kiĢilerin sayısı bu mesafedeki iĢ olanaklarının çokluğuyla doğru orantılıdır.

Bu çerçevede kesiĢen fırsatlar kuramının uluslararası göç için en önemli katkısı, göç mesafesine bağlı olarak göç sırasında çıkabilecek zorlukları göz önünde bulundurarak göçü değerlendirmesidir99

.

98 Abadan Unat, Bitmeyen Göç, s. 5-22.

99 SavaĢ Çağlayan, “Göç Kuramları, Göç ve Göçmen ĠliĢkisi”, Muğla Üniversitesi,Sosyal Bilimler