• Sonuç bulunamadı

Küreselleşme sürecinde uluslararası göç hareketlerinin işgücü piyasalarına etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Küreselleşme sürecinde uluslararası göç hareketlerinin işgücü piyasalarına etkisi"

Copied!
129
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

DOKUZ EYLÜL ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ÇALIġMA EKONOMĠSĠ VE ENDÜSTRĠ ĠLĠġKĠLERĠ ANABĠLĠM DALI ĠNSAN KAYNAKLARI PROGRAMI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

KÜRESELLEġME SÜRECĠNDE ULUSLARARASI GÖÇ

HAREKETLERĠNĠN

ĠġGÜCÜ PĠYASALARINA ETKĠSĠ

Özhan Dirim TOKATLI

DanıĢman

Yrd. Doç. Dr. Hasan Ejder TEMĠZ

(2)
(3)

YEMĠN METNĠ

Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum “KüreselleĢme Sürecinde Uluslararası Göç Hareketlerinin ĠĢgücü Piyasalarına Etkisi ” adlı çalıĢmanın, tarafımdan, bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düĢecek bir yardıma baĢvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluĢtuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmıĢ olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

Tarih ..../..../...

Özhan Dirim TOKATLI Ġmza

(4)

ÖZET Yüksek Lisans Tezi

KüreselleĢme Sürecinde Uluslararası Göç Hareketlerinin ĠĢgücü Piyasalarına Etkisi

Özhan Dirim TOKATLI Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Anabilim Dalı Ġnsan Kaynakları Programı

Göç ilk bakıĢta basit bir coğrafi mekan değiĢtirme süreci olarak görülmekle birlikte, nedenleri ve sonuçlarının bireylerin ve toplumun üzerinde büyük değiĢiklikler yarattığı bir gerçektir. Toplumsal formasyonların ekonomik, politik ve kültürel yapılarında ve bu yapılar içindeki iliĢkiler sisteminde yaĢanan değiĢimlerin sonucunda ortaya çıkan göç, söz konusu yapılarda önemli dönüĢümlere yol açmaktadır. Demografik bir süreç olarak göç; “coğrafik bölgeler ve/veya idari alanlar arasındaki yerleĢim yeri değiĢiklikleri olarak tanımlanmaktadır. Göç; uzaklık, zaman ve kalıcılık olmak üzere üç kriter ile tanımlanmalıdır. Göçün yalnızca demografik bir süreç olarak tanımlanması, onun içeriğini anlatmak bakımından yetersizdir. Böylesi bir tanımlama, göçün anlamını daraltmakta ve özellikle kapitalist toplumda göç olgusunun tüm boyutları ile anlaĢılabilmesini güçleĢtirmektedir.

Anahtar Sözcükler: KüreselleĢme, uluslararası göç, iĢgücü piyasası, güvencesizlik.

(5)

ABSTRACT Master Thesis

In The Context of Globalization to the Labour Market in Fact of International Migrationing Movements

Özhan Dirim Tokatlı Dokuz Eylül University Institute of Social Sciences Department of Human Resources

Although migration appears change in geographical location in the first sight, it is a fact that the causes of migration and its results have a great impact on individuals and society. Migration, which occurs as a result of changes in the economical, cultural, and political structures of social transformation, causes important alterations in social structure. Migration can be defined as a demographic process mainly as changes in residential areas between the geographic and/or administrative regions. Migration can be defined based on three criteria namely, distance, time and permanence. It is not sufficient to describe migration only as a demographic process. Such a depiction limits the meaning of migration and makes it hard to understand all its dimensions especially in capitalist societies.

(6)

KÜRESELLEġME SÜRECĠNDE ULUSLARARASI GÖÇ HAREKETLERĠNĠN

ĠġGÜCÜ PĠYASALARINA ETKĠSĠ

Sayfa No

TEZ ONAY SAYFASI ... ii

YEMĠN METNĠ ... iii

ÖZET... iv

ABSTRACT ... vi

ĠÇĠNDEKĠLER ... vii

KISALTMALAR ... x

ġEKĠLLER VE TABLOLAR LĠSTESĠ ... xi

GĠRĠġ………..……..……1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM KÜRESELLEġME, ULUSLARARASI GÖÇ VE ĠġGÜCÜ PĠYASASI KAVRAMLARI 1.1.KÜRESELLEġME KAVRAMI ... 4

1.1.1.Tanım ... 4

1.1.2. Unsurlar ... 5

1.1.2.1. Uluslararası Mal ve Hizmet Ticareti ... 5

1.1.2.2. Uluslararası Sermaye Hareketleri ... 6

1.1.2.3. KuralsızlaĢtırma ... 9 1.1.2.4. ĠĢgücü Hareketliliği ... 11 1.1.3. KüreselleĢme Biçimleri ... 13 1.1.3.1. Ekonomik KüreselleĢme ... 13 1.1.3.2. Siyasal KüreselleĢme ... 14 1.1.3.3. Sosyo-Kültürel KüreselleĢme ... 14 1.1.3.4. Teknolojik KüreselleĢme ... 15 1.1.3.5. Çevresel KüreselleĢme ... 15

(7)

1.1.4. KüreselleĢme YaklaĢımları ... 16

1.1.4.1. AĢırı KüreselleĢme YaklaĢımı ... 16

1.1.4.2. ġüpheci YaklaĢım ... 18

1.1.4.3.DönüĢümcü YaklaĢım ... 19

1.2. ULUSLARARASI GÖÇ KAVRAMI ... 21

1.2.1. Tanım ... 21

1.2.2. Uluslararası Göç Hareketlerinin Tarihsel GeliĢimi ... 22

1.2.3. Göçün Unsurları ... 26 1.2.3.1. Göçün Süresi ... 26 1.2.3.2. Göçülen Alanlar... 26 1.2.3.3. Yer DeğiĢtirme ... 32 1.2.3.4. Düzenlenme ve Kontrol ... 33 1.2.4. Göçün Türleri ... 34

1.2.5. Uluslararası Göçü Açıklamaya Yönelik Kuramlar ... 36

1.2.5.1. Ġkili Ekonomide Kalkınma Kuramı ... 37

1.2.5.2. Neo-Klasik Kuramı ... 37

1.2.5.3. Bağımlılık Kuramı ... 38

1.2.5.4. Ġkili ĠĢgücü Piyasası Kuramı ... 38

1.2.5.5. Dünya Sistemi Kuramı ... 39

1.2.5.6. Göç Sistemleri Kuramı ... 39

1.2.5.7. Profesyonel Göçmenlerin Yeni Ekonomi Kuramı ... 40

1.2.5.8. Göç Ağları Kuramı ... 41

1.2.5.9. KesiĢen Fırsatlar Kuramı ... 42

1.3. ĠġGÜCÜ PĠYASASI KAVRAMI ... 43 1.3.1. ĠĢgücü Piyasasının Tanımı ... 43 1.3.2. ĠĢgücü Piyasasının Unsurları ... 44 1.3.2.1. EĢitsizlik ... 44 1.3.2.2.Bağımlılık ... 45 1.3.2.3.Güvencesizlik ... 46 1.3.2.4. Düzenleme ... 47

1.3.3. ĠĢlevsel Açıdan ĠĢgücü Piyasası Türleri ... 48

(8)

1.3.3.2.Mesleki ĠĢgücü Piyasası………..50

1.3.4. Sektörel Bağlamda ĠĢgücü Piyasası Türleri………..52

1.3.4.1. Tarım Sektörü ĠĢgücü Piyasası………...52

1.3.4.2. Sanayi Sektörü ĠĢgücü Piyasası………..53

1.3.4.3. Hizmet Sektörü ĠĢgücü Piyasası……….54

ĠKĠNCĠ BÖLÜM ULUSLARARASI GÖÇ HAREKETLERĠNĠN GEREKÇE VE BĠÇĠMLERĠ 2.1. ULUSLARARASI GÖÇ HAREKETLERĠNĠN GEREKÇELERĠ……….55

2.1.1. Ekonomik Gerekçeler……….……..56

2.1.1.1. Birey Açısından………...……..56

2.1.1.2. Toplum Açısından………...……..57

2.1.1.3. Ulusal Ekonomi Açısından……….……...58

2.1.1.4. Küresel Açıdan………..59

2.1.2. Sosyal Gerekçeler……….………...60

2.1.3. Siyasal Gerekçeler………..……….61

2.1.4. Çevresel Gerekçeler………..…………...64

2.2. ULUSLARARASI GÖÇÜN BĠÇĠMĠ………..66

2.2.1. Nitelik Açısından Biçimi ……….66

2.2.2. Nicelik Açısından Biçimi ……….67

2.2.3. Coğrafi Açıdan Biçimi ……….68

2.2.3.1. Yasal Göçler………..69

2.2.3.2. Düzensiz Göçler………....69

(9)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ULUSLARARASI GÖÇ HAREKETLERĠNĠN ĠġGÜCÜ PĠYASALARINA ETKĠLERĠ

3.1. ÇALIġMA KOġULLARINA ETKĠSĠ………...……75

3.1.1. Ġstihdam………...75 3.1.2. ĠĢsizlik………..…….78 3.1.3. Ücretler………..……81 3.1.4. Sosyal Koruma ………..…...82 3.1.5. KayıtdıĢı Sektör………..…...86 3.2. ĠġGÜCÜ PĠYASASINDA EĞRETĠLĠK……….…...91

3.3. GELĠR DAĞILIMINA ETKĠSĠ……….….93

3.4. YOKSULLUĞA ETKĠSĠ ……….…..94

3.5. SOSYAL DIġLANMA ETKĠSĠ……….……99

SONUÇ………...103

(10)

KISALTMALAR

ABD : Amerika BirleĢik Devletleri AGÜ : Az GeliĢmiĢ Ülke

AIDS : EdinilmiĢ BağıĢıklık Yetersizliği Sendromu

Bkz. : Bakınız

BMMYK : BirleĢmiĢ Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği

c. : Cilt

Çev. : Çeviren

ÇUĠ : Çok Uluslu ĠĢletmeler

DB : Dünya Bankası

DYY : Doğrudan Yabancı Yatırım GOÜ : GeliĢmekte Olan Ülke

GSYĠH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

: GeliĢmiĢ Ülke

ILO : Uluslararası ÇalıĢma Örgütü

I. : Baskı

ĠMF : Uluslararası Para Fonu

No : Numara

OECD : Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma Örgütü

s. : Sayfa

Sa : Sayı

SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü

Vd : ve diğerleri

Vol : Cilt

(11)

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

Sayfa No

ġekil 1 : Kıtalararası Önemli Nüfus Hareketleri…..……….….27 ġekil 2 : Avrupa‟ya Sığınma BaĢvurusunda Bulunanların

Geldikleri BaĢlıca Ülkeler ……….……..63

TABLOLAR LĠSTESĠ

Sayfa No

Tablo 1 : KüreselleĢme ve Uluslararası Ticaret Hacmi……….……..7

Tablo 2 : Yıllar Ġtibariyle Dünya Üretim ve DıĢ Ticaret Hacminde DeğiĢim.……..8

Tablo 3 : KüreselleĢmenin KavramlaĢtırılması………...…...…20

Tablo 4 : Mültecilerin Bulundukları Ülkelere Göre Dağılımı………...…63

Tablo 5: Sığınmacı ve Mültecilerin MenĢe Bölgeleri 2006-2009……….64

(12)

GĠRĠġ

Ġlk insandan bu yana değiĢmeyen bazı olgulardan bahsedilebilir. Bunlardan bir tanesi, kuĢkusuz göçtür. Ġnsanlar, tarihin akıĢı içerisinde gerek bireysel anlamda ve gerekse kitlesel olarak bir yerlerden bir yerlere çeĢitli sebeplere dayalı olarak hareket etmiĢler ve bu hareketlilikten kaynaklanan çeĢitli sonuçlarla karĢı karĢıya kalmıĢlardır.

Modern dönemler de göçün insanlar için kaçınılmaz olduğu gerçeğine iĢaret edercesine, göç hareketlerinin varlığını farklı Ģekillerde devam ettirdiği dönemler olarak ortada durmaktadır. Özellikle, sanayileĢme ve bunun sonucunda gerçekleĢen kentleĢme hareketleri; 20. yüzyılın savaĢları, ekonomik ve sosyal handikapları, kültürel yıpranmalar ve diğer birçok faktörler, göçün kitleler açısından bir çıkıĢ yolu olarak göründüğü bir hal ortaya çıkarmıĢtır. Bireyler veya kitleler, bulundukları yerlerdeki olumsuz koĢullardan kurtulma ve yeni yerin avantajlarına sahip olma açılarından göçe sarılmaktadır. Her zaman geçerli bir olgu olan göç, bir hareketliliği ifade etmektedir. Göç olgusunun özünü oluĢturan bu “bir yerden bir yere hareket” eylemi, göçü sosyal, ekonomik, kültürel, siyasi, coğrafi ve diğer birçok açıdan ele almayı zorunlu kılmaktadır.

Bundan dolayı olsa gerek göç, insanlık tarihinin değiĢmez bir unsurunu oluĢturuyor. Ġnsanlar hep yeni ve daha iyi bir yer arayıĢı içinde oldular ve bu arayıĢ devam edecek. Ayrıca, önümüzdeki yıllarda birçok ülke nüfusun yaĢlanmasının üstesinden gelmek ve iĢgücü açıklarını kapatmak için göçmenler çekmeye ihtiyaç duyacak. Büyük göçmen nüfuslarının bulunduğu ülkelerin de göçmenlerin eğitim ve istihdam gibi alanlardaki durumlarını daha iyi hale getirmenin yollarını bulmaları gerekecek. Bütün bunlar OECD bölgesindeki ülkeler için özel bir sorun oluĢturuyor.

Göçün niteliği ülkeden ülkeye değiĢmektedir. ABD ve Fransa gibi ülkelerde, yasal yollardan göç edenlerin çoğu bunu ailevi nedenlerle yapıyorlar ya bu ülkelerde yaĢamakta bulunan yakınlarıyla birlikte yaĢamak için ya da evlilik hayatına baĢlamak

(13)

için gidiyorlar. Ġsviçre gibi ülkelerde ise, göçmenlerin çoğu bu ülkede çalıĢma ve oturma hakkına sahip oldukları için gidiyorlar. Avustralya, Kanada ve ABD gibi geleneksel “yerleĢim ülkelerinde” göçmenlerin çoğu buralara süresiz olarak yerleĢmeyi planlıyorlar.

Bunun tersine, Avrupa Birliği gibi çok sayıda ülkeyi kapsayan serbest dolaĢım bölgesi içinde göç daha çok geçici oluyor. Bütün bu faktörler, ülkelerin yüksek ve düĢük vasıflı iĢgücü ihtiyaçlarının yanı sıra, hükümetlerin göç yönetimini nasıl yapmak istedikleri üzerinde etkili oluyor. Ancak, göçün büyük bir bölümünün hükümetlerin doğrudan kontrolünde olmadığını dikkate almak da önemli. Birçok durumda insanlar, belki söz konusu ülke aile birleĢmesi için bu hakkı tanıdığı, ya da belirli sayıda ilticacı alma taahhütlerinde bulunduğu, ya da serbest dolaĢım bölgesi içinde olduğu için, yurtdıĢında yerleĢim hakkına sahip oluyorlar. Bu durum birçok ülkede tartıĢmalı bir sorun olup, kamuoyunda yasal göçmenliğe karĢı antipati duyulmasına sebep oluyorken, kaçak veya “yasadıĢı” göçmenlik olgusu tartıĢmaların daha da hiddetlenmesine yol açıyor.

Göçmenlerin yerleĢtikleri ülkelere etkisi üzerinde çok duruluyor, ama madalyonun diğer yüzü daha az ilgi görüyor. Göçmenlerin geride bıraktıkları ülkelere ve ekonomilere göçün etkisi farklı Ģekillerde olabiliyor. Az geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkeler için göç, olumlu bir faktör de olabiliyor, olumsuz bir faktör de olabiliyor. Döviz girdileri, yurtdıĢı deneyim ve bağlantıları sağladığı için olumlu; en parlak ve en iyi çalıĢanları alıp götürdüğü için olumsuz bir faktör oluyor. Ġlk olarak olumsuzluklara bakacak olursak, yüksek vasıflı ve uzman çalıĢanların kaybedilmesi genellikle göçün baĢlıca tehlikelerinden biri olarak kabul ediliyor. BaĢka bir düĢünceye göre de bunun bazı faydaları olduğuna dair argümanlar ileri sürülebiliyor. Özellikle kesin dönüĢler gerçekleĢip yurtdıĢına gitmiĢ olan kiĢilerin yeni beceriler kazanmıĢ olarak yurda dönmeleri halinde sağlayacakları faydadan söz edilebiliyor. Örneğin, bu tip ülkelerin sağlık hizmetleri alanında karĢılaĢtığı problemlerin sadece bir yönü oluyor. Bu ülkelerin eğitimli personel kaybı yüzünden aksayan ve geliĢemeyen sağlık hizmetleri kaygı verici bir sorun oluĢturuyor. Olumlu

(14)

tarafı ise, döviz girdileri az geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerin birçoğu için önemli bir dıĢ gelir kaynağı olabiliyor.

Bu çalıĢmada, yukarıda çerçevesine değinilen küreselleĢme bağlamında uluslararası göç hareketlerinin, iĢgücü piyasaları üzerinde yarattığı etkiler ortaya konacaktır.

ÇalıĢma üç bölümden oluĢmaktadır. ÇalıĢmanın birinci bölümünde, küreselleĢme ve göç kavramları ele alınmıĢ, uluslararası iĢgücü göçünün tarihsel geliĢimi anlatılmıĢ, iĢgücü piyasası türleri üzerinde durulmuĢtur.

Ġkinci bölümde, uluslararası göç hareketlerinin ekonomik, sosyal, siyasal gerekçeleri belirtilmiĢ, niteliksel, niceliksel ve coğrafi açıdan biçimleri ele alınmıĢtır.

Üçüncü bölümde ise, uluslararası göç hareketlerinin iĢgücü piyasalarına etkileri ve sonuçları üzerinde durulmuĢtur. Son olarak da uluslararası iĢgücü piyasası üzerindeki etkiler, iĢsizlik, sosyal dıĢlanma, gelir dağılımı ve yoksulluk boyutunda incelenmiĢtir.

(15)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

KÜRESELLEġME, ULUSLARARASI GÖÇ VE ĠġGÜCÜ PĠYASASI KAVRAMLARI

1.1. KÜRESELLEġME KAVRAMI

1.1.1. Tanım

KüreselleĢme doksanlı yıllarda ekonomik büyüme ve sosyal geliĢmeye iliĢkin tartıĢmalarda en çok kullanılan kavramlardan biri olmuĢtur. KüreselleĢmenin ortaya çıkıĢına iliĢkin değiĢik göstergeler ortaya konulabilir. Bu anlamda, küreselleĢmeden yana ya da küreselleĢme karĢıtı çeĢitli görüĢler ileri sürülebilir. KüreselleĢme; bir yandan yoksul ülkelerin dünya ekonomisi ile bütünleĢebilecekleri yeni bir gönenç yolunu açacak olan temel unsur olarak değerlendirilirken, diğer yandan çalıĢanlar üzerinde olumsuz etkileri olabileceği, sosyal hakları tehlikeye düĢürebileceği ve toplumsal eĢitsizlikleri artırabileceği gerekçesiyle kuĢku ile karĢılanmaktadır1

.

KüreselleĢme kavramını açıklamaya yönelik birçok tanım bulunmaktadır. KüreselleĢme; uluslararası mal ve hizmet ticaretinin artması, doğrudan yabancı yatırım ve kısa dönemli sermaye hareketinin serbestleĢmesi, çokuluslu iĢletmelerin oynadıkları rolün değiĢmesi, üretim ağlarının uluslararası çapta yeniden organizasyonu, teknolojik yeniliklerin, özellikle bilgi teknolojisinin ivme kazanması ve yaygınlaĢması, kuralsızlaĢtırmanın benimsenmesi ile dünya ekonomisinin bütünleĢmesi süreci olarak tanımlanabilir2

. Genel olarak küreselleĢme olgusu, ulusal ekonomilerin dünya piyasalarıyla eklemlenmesi ve bütün iktisadi karar süreçlerinin giderek dünya kapitalizminin sermaye birikimine yönelik dinamikleriyle belirlenmesi olarak yorumlanabilir3.

1 Zeki Erdut, “Uluslararası Sosyal Politika ve Türkiye”, Dokuz Eylül Yayınları, Ġzmir, Ocak, 2002,

s.1.

2 Erdut, s.1-2.

3 Erinç Yeldan, “KüreselleĢme Sürecinde Türkiye Ekonomisi”, ĠletiĢim Yayınları, No.710,

(16)

1.1.2.Unsurlar

1.1.2.1. Uluslararası Mal ve Hizmet Ticareti

Ulusal ekonomik sınırların önemini yitirmesi ve hatta ortadan kalkması küreselleĢme sürecinin en belirgin özelliklerinden biridir. Bu durum, ekonomik faaliyetlerde daha fazla açıklık, küresel pazarda ülkelerin karĢılıklı bağımlılığı ve bütünleĢmesiyle sonuçlanmıĢtır. Ekonomik karĢılıklı bağımlılığın en belirgin unsuru ise ticarettir. Ancak, ticaret içeriği bakımından geçmiĢtekinden ayrılan özellikler taĢımaktadır4

.

Bazı ülkelerde ulusal sınırlar içinde geçerli olan iĢlerin bulunduğu iĢkolları yabancı sermayelere açılmıĢtır. Ġmalat, iletiĢim hizmetleri, ekipman tasarıları önemli örnekler oluĢturmaktadır. Oldukça önemli bir ticaret hacmine sahip bu iĢkollarında küreselleĢmenin ölçüsünü değerlendirmek kolay değildir5

.

Üç büyük kutup6

etrafında “bölgeselleĢmeden” dıĢlanmıĢ ülkelerin tümünde marjinalleĢmiĢ bir büyüme ile küresel düzeyde mübadelelerin güçlü bir kutuplaĢma eğilimi ortaya çıkmıĢtır. Birincil üretimde uzmanlaĢmıĢ Afrika ülkeleri ve Latin Amerika ülkelerinin çoğu, giderek artan bir rekabet bağlamında küresel talebin daha az arttığı temel malların üretimine tahsis edilen verimsiz uzmanlaĢmaya maruz kalmaktadır. Buna karĢılık, Latin Amerika, Güney Doğu Asya ve özellikle Asya Pasifik ülkelerinden bir kısmının geliĢme kaydettiğine tanık olunmaktadır7

.

Talebe gelince, güneydeki büyüme kuzey ülkelerine sayısız ticari olanaklar ve kendi ürünleri için yeni müĢteriler sağlamıĢtır. Böylece, bir tahmine göre, ABD‟nden Çin ve Hindistan‟a yapılan ihracatın hacmi gelecek on yılda yüzde 15

4 Hasan Ejder Temiz, “KüreselleĢmenin Sosyal Boyutları ve Türkiye Açısından Etkileri”, BirleĢik

Metal ĠĢçileri Sendikası Yayınları, Ġzmir, 2004, s.7.

5 Erdut, s.4.

6 Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Doğu Asya. 7 Erdut, s.4.

(17)

artabilecektir. Gerçekten, kuzeyin ihracatlarının artıĢı güney ülkelerine yeni ithalatlar için daha çok sermaye sahip olma olanağı tanıyacaktır8

.

Arz söz konusu olduğunda, ticari mübadelelerin serbestleĢtirilmesinin etkileri esasen kuzey ülkelerinde verimlilik ve buluĢun uyardığı artan bir rekabetle kendini göstermektedir. Güneyden gelen artan ucuz ithalatların artıĢı kuzeydeki tüketicilerin gerçek gelirleri üzerinden tasarruf etmelerine olanak tanıyacaktır9

.

Bununla birlikte, dünya ticaretinin önemli bir kısmı (üçte biri) çokuluslu iĢletmelerin faaliyetlerinden ve ana iĢletmelerle Ģubeleri arasında iç ticaretten doğmaktadır. Katma değeri yüksek mal ve hizmetler dünya ticaretinde giderek artma eğilimi taĢımaktadır10

.

Bu anlamda, ticaret hem ulusal zenginliği artırabilir, hem de belirli çalıĢan kümeleri için gerçek anlamda kayıplar doğurabilir11

.

1.1.2.2. Uluslararası Sermaye Hareketleri

Uluslararası sermaye hareketleri yeni bir olgu değildir. Bunu daha eski

tarihlere kadar geri götürmek mümkündür. Bu bağlamda altı büyük ekonomideki12

ihracat artıĢı dünya ticaretinin geliĢimi konusunda bilgi verebilir13

. 8 Erdut, s.5. 9 Erdut, s.5. 10 Erdut, s.6. 11 Erdut, s.6.

12 ABD, Çin, Japonya, Almanya, Ġngiltere, Fransa.

13 Kamil Necdet Ar, “KüreselleĢme Sürecinde Türkiye’de Ücretlerin GeliĢimi”, Kamu-ĠĢ

(18)

Tablo 1: KüreselleĢme ve Uluslararası Ticaret Hacmi (Milyar $)

Dünya GeliĢmekte Olan

Ülkeler GeçiĢ Ekonomileri GeliĢmiĢ Ülkeler

1980 2 035 542 599 757 85 426 1 350 359 1990 3 485 651 847 708 118 709 2 519 233 2000 6 448 493 2 056 004 154 514 4 237 975 2005 10 504 579 3 806 302 363 055 6 335 222 2006 12 128 596 4 539 611 455 914 7 133 071 2007 13 986 001 5 285 935 550 656 8 149 410 2008 16 099 612 6 279 876 740 103 9 079 633 2009 12 419 054 4 908 322 478 651 7 032 081

Kaynak: UNCTAD, Handbook of Statistics 2010, New York and Geneva, 2010, s. 44‟deki

değerlerden hesaplanmıĢtır.

Tablo 1‟de 1980 ile 2009 yılları karĢılaĢtırıldığında dünya dıĢ ticaret hacminin çok büyük ölçüde arttığı görülmektedir. Bu geliĢmede ABD örneği ele alındığında 1965 yılındaki mal ve hizmet ihracatı safi milli hasılasının %4,9‟unu teĢkil ederken 2000 yılında bu oran %10‟a yükselmiĢtir. Küresel perspektiften 1965 yılında dünya safi hasılasının %12‟sini oluĢturan ihracat, 2000 yılına gelindiğinde %22‟yi yakalamıĢ yaklaĢık ikiye katlanmıĢtır14. Son yirmi yılda ise uluslararası mal ve hizmet ihracatı 8,5 kat artarken doğrudan yabancı yatırımlarda 12 kat artıĢ gerçekleĢmiĢtir. Bu bağlamda, doğrudan yabancı yatırımların dünya gayri safi hasılasına oranında son yıllarda önemli bir artıĢ olmuĢtur. Bu oran 1985‟te yüzde 0,4 oranında iken, 1997‟de yüzde 1‟e yükselmiĢ, 2001 yılında ise yüzde 3‟ü aĢmıĢtır. Doğrudan yabancı yatırımların miktarı esasen küreselleĢmenin boyutunu gösteren önemli bir ölçüdür15

.

Tablo 2‟ye baktığımızda 1998 yılından günümüze dıĢ ticaret ve üretim hacimlerinin yüzde olarak değiĢimi görülmektedir. Üretimin yılar itibariyle artıĢ

14 Ar, s. 44 . 15 Temiz, s.12.

(19)

trendinde olduğu fakat ticaretteki değiĢimin üretimdeki değiĢime oranla daha düzensiz olduğu görülmektedir16

.

Tablo 2 : Yıllar Ġtibariyle Dünya Üretim ve DıĢ Ticaret Hacminde DeğiĢim (%)

1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 Üretim Hacmi 2.8 3.7 4.9 2.6 3.1 4.1 5.3 4.9 5.1 4.9 DıĢ Ticaret Hacmi 4.5 5.6 12.1 - 3.4 5.3 10.6 7.4 8.9 7.6

Kaynak: IMF, “World Economic Outlook”, 2006, s. 189-217.

Küresel ekonomi açısından uluslararası sermaye hareketlerinin önemi, çokuluslu iĢletmeler tarafından gerçekleĢtirilen doğrudan yabancı yatırımların ortaya çıkmasına dayanmaktadır. Bu bağlamda, doğrudan yabancı yatırımlar ve kısa vadeli sermaye akımları uluslararası sermaye hareketlerinin temel görüntüsünü oluĢturmaktadır17

.

UlaĢtığı düzeye rağmen, doğrudan yabancı yatırımların dağılımı son derece dengesizdir. Dünyanın en büyük doğrudan yabancı yatırım alıcısı konumundaki 30 ülkenin, doğrudan yabancı yatırım dünya giriĢlerinden aldığı pay yüzde 95 düzeylerindedir. Aynı ülkelerin doğrudan yabancı yatırım çıkıĢlarının da yüzde 99‟na sahip olduğu ve bunların geliĢmiĢ ülke ekonomilerinden oluĢtuğu görülmektedir. Bu bağlamda, doğrudan yabancı yatırımlar esasen, geliĢmekte olan ülkeler için en büyük dıĢ kaynağı oluĢturmaktadır. Özellikle geliĢmekte olan ve az geliĢmiĢ ülkelerin doğrudan yabancı yatırım paylarındaki artıĢın ana nedeni, kuĢkusuz özelleĢtirme uygulamaları nedeniyle bu ülkelerdeki mevcut varlıkların el değiĢtirmesine dayanmaktadır18.

16 Temiz, s.12. 17 Temiz, s.12. 18 Temiz, s.19.

(20)

1.1.2.3. KuralsızlaĢtırma

KuralsızlaĢtırma uluslararası ticareti ve sermaye hareketlerini düzenleyen çokuluslu iĢletmelerin dünyada piyasa ekonomisini egemen kılabilmek için ulusal ya da uluslararası düzenlemelerden kurtulmak istemelerini anlatmaktadır. Bu anlamda, kuralsızlaĢtırma düzenlemelerin tümüyle ortadan kaldırılması değil, ekonomik, sosyal ve siyasi alanda herhangi bir iliĢkinin taraflarının doğrudan kural koyması anlamına gelmektedir. Bir baĢka deyiĢle, herhangi bir piyasadaki iĢlemlere iliĢkin kamu müdahalesinin hafifletilmesi ve giderek ortadan kaldırılması söz konusudur. Buna göre, özelleĢtirme ve uluslararası tahkim uygulamaları kuralsızlaĢtırmanın vazgeçilemez dayanaklarını oluĢturmaktadır19

.

KüreselleĢme sürecinde, önemli geliĢmelerden biri üretimin küreselleĢmesi, bir diğeri de rekabetin giderek sertleĢmesi ve küresel bir nitelik almasıdır. Böylece, uluslararası pazarlarda sert rekabetle karĢılaĢan firmaların, yeni üretim modelleri, esnek firma, esnek çalıĢma biçimleri, vb. endüstri iliĢkileri sistemlerini yakından ilgilendiren geliĢmelere olan ilgileri giderek artmaktadır. Öte yandan, küreselleĢme sürecinde ulusal sınırları aĢan çokuluslu Ģirketlerin sayısının ve dünya ticaretindeki paylarının artması, bu Ģirketlerin önemini ve etkinliğini de arttırmaktadır. Çokuluslu Ģirketlerin dolaysız sermaye yatırımları ve küresel mali sermayenin uluslararası hareketi, hükümetlerin ekonomik ve sosyal politikaları ve endüstri iliĢkileri sistemini düzenleme gücü üzerinde etki yaratmaktadır20. Bu nedenle küreselleĢme olgusu,

endüstri iliĢkilerindeki dönüĢümün temel nedeni olarak kabul edilmektedir.

KuralsızlaĢtırma, iĢçi sendikalarının gücünü azaltmıĢ, toplu pazarlığın kapsam ve düzeyinde büyük değiĢiklikleri beraberinde getirmiĢtir. DeğiĢimin, sadece toplu sözleĢmenin düzeyiyle sınırlı kalmadığı, aynı zamanda toplu sözleĢmelerin kapsadığı konular itibariyle de önemli değiĢimlerin yaĢandığı görülmektedir. ĠĢverenlerin ve sendikaların organizasyonunda ve toplu pazarlığın yapısında ademi merkezileĢmeye

19

Erdut , s.14-15.

20 Richard Hyman, “The European Union, Economic Globalisation and Industrial Relations”,

Türk Endüstri ĠliĢkileri Derneği, 4. Ulusal Endüstri ĠliĢkileri Kongresi, Kamu-ĠĢ Yayını, Ankara, 1995, s. 123.

(21)

yönelik bu eğilimlerin son yıllarda çok yaygınlaĢmasına rağmen, değiĢimin derecesi ve etkisi ülkeler arasında büyük farklılıklar göstermektedir21

.

Endüstri iliĢkilerindeki dönüĢümle birlikte, endüstri iliĢkileri sisteminin üç aktöründen biri olan devletin, sistem içindeki rolünde de büyük bir değiĢim meydana gelmiĢtir. Bu dönemde hızla geliĢen küreselleĢme hareketi ve uluslararası ekonomideki değiĢimler de, ulusal makro ekonomik ve sosyal politikalar ve bu politikaların biçimlendirdiği endüstri iliĢkileri sistemleri üzerinde büyük etki yapmıĢtır. Bir baĢka ifadeyle, küresel mali piyasalar karĢısında ulusal ekonomik politika belirlemenin kısmen, yok oluĢu ulusal iĢgücü piyasalarının düzenlenmesi ve ulusal endüstri iliĢkileri politikalarının koordinasyonunda devletin iĢverenlerin ve iĢçi sendikalarının çıkarlarının geniĢ koalisyonu da bozulmuĢtur. Küresel sermaye ve bu süreçte sayıları hızla artan çokuluslu iĢletmeler karĢısında iĢçi sendikalarının ulusal düzeyde sahip oldukları örgütleriyle gösterdikleri baĢarının da oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Öte yandan uluslararası ekonomik çevrede yaĢanan kötü değiĢimler, firmaların organizasyon yapısı, strateji, kültür ve çalıĢma koĢullarında da önemli değiĢimleri beraberinde getirmiĢtir22

.

KüreselleĢme ekonomik ve mali güçlü çıkarlara yanıt veren Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (DB) gibi dünya çapında hareket eden otoriter müdahale yapılarına dayanmaktadır. KüreselleĢme karĢı konulmaz teknik ve ekonomik geliĢmenin sonucu, doğal bir olay değildir. Belirli amaçlar güden yeni liberal ekonomik politikaların bir ürünüdür. Kuzey ülkelerinde olduğu kadar, güney ülkelerinde de yeni ekonomik dinamikler doğrudan uluslararası mal ve sermaye hareketlerini önleyen engelleri kaldırmaya karar veren hükümetler ve parlamentolarıdır23.

KuralsızlaĢtırma uygulamalarının talep edildiği bir diğer piyasa da iĢgücü piyasasıdır. Bu piyasalar; bir yandan çokuluslu iĢletmelerin ekonomik ve sosyal

21 Mehmet Hüseyin Bilgin, “Endüstri ĠliĢkilerinde DönüĢüm ve Yeni Eğilimler”, Kamu-ĠĢ

Yayınları, Cilt:6, Sayı: 2/2001, s.5.

22 Bilgin, s.5. 23 Erdut, s. 16.

(22)

yaĢamda giderek artan etkisi, diğer yandan ulus devletin gerilemesine bağlı olarak kuralsızlaĢtırmaya tabi tutulmaktadır. Bu anlamda, iĢgücü piyasası; kamunun düzenleme, denetleme ve yaptırım biçimindeki müdahalesi yerine, doğrudan hizmet veya toplu iĢ sözleĢmesi taraflarının kural koyması yoluyla düzenlenmelidir24

.

Öyleyse, bilinen ekonomik ve mali özellikleri nedeniyle çokuluslu iĢletmeler ulusal sosyal sistemleri istikrarsızlaĢtırma eğilimi taĢımaktadır. KuĢkusuz, bu iĢletmeler faaliyet gösterdikleri ülkelerin ulusal çatıĢma mevzuatına bağlıdır. Ancak, ekonomik güçlerin ve ulusötesi yapılarının ağırlığı ulusal olmaktan çok, kendi stratejilerine bağlı kalarak karar almalarına olanak tanımaktadır25

.

Bu bağlamda, kuralsızlaĢtırma ne ulusal düzeyde, ne de uluslararası düzeyde kamu müdahalesinin istenmesi anlamını taĢır. Yeni liberal ideoloji çerçevesinde ulusal düzeyde kamu müdahalelerinden, özellikle sosyal politika alanındaki müdahalelerden uzak, esnek bir yapılanmaya gidilmelidir. Bu durumda, asıl sorun sermaye ve emek arasında dengenin yokluğudur. ÇalıĢanları ulusal sınırlara bağlı kalırken, aksine çokuluslu iĢletmeler geniĢ bir akıcılıkla belirginleĢmektedir26

.

1.1.2.4. ĠĢgücü Hareketliliği

ĠĢgücü hareketliliği küreselleĢmenin önemli unsurlarından bir tanesidir. Eğer iĢgücü hareketliliğini vasıfsız ve vasıflı iĢgücü açısından inceleyecek olursak, çoğunlukla küresel ekonominin ihtiyaç duyduğu vasfa sahip iĢgücünün bu hareketlilikten yararlandığı söylenilebilir27

.

KüreselleĢme tartıĢmalarının önemli boyutlarından biri göçlerdir. Özellikle geliĢmekte olan ülkelerden geliĢmiĢ ülkelere yapılan göçün bu ülkeler üzerindeki etkilerinin olumlu ve olumsuz yönleri sık tartıĢılan konuların baĢında gelmektedir. Ancak bu konunun göç akıĢının:

24 Erdut, s.17. 25

Erdut, s.18.

26 Erdut, s.18.

(23)

 Az geliĢmiĢ ülkeler (AGÜ) üzerinde göçün yapısından kaynaklanan kayıplara yol açması,

 Göç edilen geliĢmiĢ ülkeler lehine kazançlar sağlaması,  Göç edenlere kazançlar sağlaması,

 AGÜ‟den insan kaynağı çıktısıyla beraber vasıflı iĢgücü çıkıĢına da yol açması,  AGÜ‟e iĢçi dövizleri ve olası geri dönüĢlerin olması,

 Göçmen iĢçilerle yerleri değiĢtirilen iĢçilerin gelir ve istihdam kayıplarının olması,

 Daha önceden göç etmiĢ olan iĢçilerin, yeni göçmenlere yaptıkları yardımdan elde ettikleri kazançlar nedeniyle karmaĢık bir yapısının olduğu bilinmelidir28

.

ĠĢgücü doğal olarak göç ettiği ülkede daha fazla refah ve yüksek yaĢam kalitesi beklemektedir. Ancak gün geçtikçe göç alan ülkelerin baĢvuruda bulunan iĢgücü içinde en vasıflılarını seçtiklerini ve böylece hazır beyinleri kullandıkları da bir gerçektir.

Göçmenlerin ücretler üzerindeki etkisi ise karıĢıktır. Göçmenlerin bir ülkeye geliĢinin o ülkenin iĢgücü miktarını artıracağı kesindir ve aynı zamanda istihdamın geniĢlemesine de yol açar. Bunun en önemli sebebi, göçenlerin talebi artırmalarından yiyeceğe ve altyapıya ihtiyaç duyarlar ki bunların sağlanması daha çok iĢin yaratılması demektir29

.

Göç etme kararını etkileyen birden fazla değiĢken bulunmaktadır. Dolayısıyla göç kararını sadece ücretlerdeki değiĢikliklere bağlamak doğru olmayacaktır. Göç edilen ülkede iĢ bulabilme olanağı, yasal olmayan giriĢlerde ülkeden geri çıkarılma durumu ve göç etmenin getireceği finansal ve psikolojik maliyetler bunların arasında sayılabilir30 . 28 Zengingönül, s. 57. 29 Zengingönül, s.58. 30 Zengingönül, s.59.

(24)

1.1.3. KüreselleĢme Biçimleri

KüreselleĢmeyi sadece ekonomi ve finans düzeni gibi sistemlerle açıklamaya çalıĢmak kavrama iliĢkin eksik bilgi vermemize sebep olur. Bütünsellik içinde ele almamız gerekirse bunu ekonomik, siyasal, teknolojik, çevre gibi kavramlarla sosyoekonomik olarak açıklamamız gerekmektedir.

1.1.3.1. Ekonomik KüreselleĢme

Ekonomik küreselleĢme, genel anlamda, ülke ekonomilerinin dünya ekonomisiyle eklemlenmesini yani dünyanın tek pazarda karĢılıklı bağımlı hale gelmesini ifade etmektedir. Bir baĢka deyiĢle ekonomik küreselleĢme, ülkeler arasında mal, sermaye ve emek akıĢkanlığının artması sonucu ülkeler arasındaki ekonomik iliĢkilerin yoğunlaĢması ve ülkelerin birbirlerine yakınlaĢması anlamına gelmektedir. Ekonomik küreselleĢme sürecinde, mal ve hizmetler ile uluslararası sermaye hareketleriyle ilgili sınır ötesi iĢlemler çeĢitlenerek artmakta ve teknoloji dünya çapında daha hızlı bir biçimde ayrılmaktadır31

.

Ekonomik küreselleĢme bir realiteyi oluĢturmakta ve daha önceki yılların bir devamı ya da daha önceki yıllara dönüĢ niteliği taĢımamaktadır. Ticaretin çoğu bölgesel boyutta gerçekleĢmekteyken, finans piyasalarında tam anlamıyla küresel ekonomi varlığını sürdürmekteydi32. Bu süreçte küresel firmalar önemli bir

fonksiyonu üstlenmekte ve bu firmalar vasıtasıyla teknoloji geliĢmiĢ ülkelerden geliĢmekte olan ülkelere doğru yayılmaktadır. Telekomünikasyon, bilgi ve ulaĢım teknolojisindeki hızlı geliĢmeler IMF gibi uluslararası kuruluĢların çabasıyla dünya ekonomisinde sağlanan liberalleĢme hareketleri, ülkelerin hızlı ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı gerçekleĢtirmede piyasa ekonomisinin önemini kavramaları gibi faktörler ekonomik küreselleĢmenin oluĢmasına ortam sağlamıĢtır33. Bu süreçte

31 Can CoĢkun Aktan, “Yoksullukla Mücadele Stratejileri”, Hak-ĠĢ Yayınları, Ankara, 2002, s.2. 32 Anthony Giddens, “Üçüncü Yol”, Birey Yayıncılık, Ġstanbul, 2000, s.42.

(25)

yeni oluĢmaya baĢlayan uluslararası iĢbölümü çerçevesinde çokuluslu Ģirketlerin doğması, sürecin geliĢimini ve küresel alana yayılmasını sağlamıĢtır34

.

1.1.3.2. Siyasal KüreselleĢme

KüreselleĢme, ülkeler arasında fiziksel ve ekonomik egemenliklerin törpülenmesi anlamını taĢır. Farklı toplumsal kültürlerin ve inançların daha yakından tanınması, ülkeler arasındaki her türlü iliĢkinin yaygınlaĢması ve yoğunlaĢması, ideolojik ayrımlara dayalı kutupların ortadan kalkması sonucunu doğuran kaçınılmaz bir süreçtir35

.

Toplumların sahip olduğu bugünkü toplumsal yapıların temel siyasal örgütlenme biçimi olan ulus-devlet, genel olarak kolektif bir kimlik duygusuna sahip, topluma yönelik, aynı fayda ve endiĢelerle birbirlerine bağlanmıĢ insanlardan meydana gelen uluslararası siyasal bir oluĢum olarak tanımlanabilir36

. KüreselleĢmede, daha sonrada değineceğimiz gibi, ulus-devlet otoritesini kaybetmiĢ ve yetkisini ulus üstü kuruluĢlara devretmeye baĢlamıĢtır.

1.1.3.3. Sosyo-Kültürel KüreselleĢme

DeğiĢimin hızla yaĢandığı dünyamızda toplumsal yaĢamın her alanında değer yargılarının, alıĢkanlıkların farklılaĢtığını görmekteyiz. Tüketim alıĢkanlıkları, giyim, gelenek ve görenekler evrensel boyutta birbirine benzemeye baĢlamıĢtır. Küresel kültürün etkisi ile yerel kültürler kendisini bu küresel kültürün (Ġnternet, televizyon, sinema v.b.) etki alanına kendisini teslim etmiĢtir. Sosyo-kültürel küreselleĢme, demokrasi, insan hakları, çevrenin korunması, uyuĢturucu, AIDS ve terörizmle mücadele gibi bütün insanlığı ilgilendiren konularda ülkelerin ortak bir anlayıĢa ulaĢmalarını ifade etmektedir37

.

34 Aktan, s.2.

35Yusuf Erbay, “Kavram Olarak KüreselleĢme, Milli Kültürler ve KüreselleĢme”, Türk Yurdu

Yayınları, Ankara, 1997, s.148.

36Ahmet Ġçduygu, “Çok Kültürlülük, Türkiye VatandaĢlığı Kavramı Ġçin Toplumsal Bir Zemin”,

Türkiye Günlüğü Dergisi, Sayı:33, Mart-Nisan, Ankara, 1995, s.118.

(26)

Örneğin yüzyıllardır sürmekte olan aile değerleriyle ilgili tartıĢmalar küreselleĢtirici etkilerden çok uzak Ģeyler olarak görülebilir. Oysa değildir. Geleneksel aile tipleri dünyanın pek çok bölgesinde ve özellikle kadınların daha fazla eĢitlik talep etmesiyle köklü bir dönüĢüm geçiriyor ya da zorlanıyor. Tarihsel metinlerden bildiğimiz kadarıyla, daha önce kadınların erkeklerle eĢit olmaya yaklaĢtığı tek bir toplum bile görülmemiĢtir. Bu, günlük yaĢamda hakikaten küresel çaplı bir devrimdir38

.

1.1.3.4. Teknolojik KüreselleĢme

1980‟li yıllardan itibaren enformasyon teknolojilerinin yaygınlık kazanması, dünyada mesafe kavramının eski anlamını ortadan kaldırmıĢtır. Bu durum küreselleĢme bağlamında belki de ilk etkisini finans piyasalarında hissettirmekle birlikte bu etki günümüzde çok daha geniĢ bir alana yayılmıĢtır. Teknoloji, küreselleĢme sürecinde, yeterli koĢul değildir; ancak olmazsa olmaz koĢuldur. Günümüzde olağanüstü bir Ģekilde ucuzlayarak yaygınlık kazanan enformasyon teknolojileri, uluslararasındaki değiĢim sürecinde küresel dönüĢümü hızlandırmaktadırlar39

. Bilgi ve iletiĢim teknolojileri sayesinde devletin geleneksel yapısı sınırlarına kadar değiĢmiĢtir. Bu yeni anlayıĢın oluĢmasında teknolojinin yeri tartıĢılmaz derecede önemlidir40. Bu da teknolojik küreselleĢmenin beraberinde

siyasal ve sosyo-kültürel küreselleĢmeye olan katkılarını getirir.

1.1.3.5. Çevresel KüreselleĢme

Ortaya çıkıĢ nedenleri ve biçimleri faklı olsa da, hem sanayileĢmiĢ, hem de azgeliĢmiĢ ülkelerde çevre sorunlarının olduğu bilinen bir gerçekliktir. Çevre sorunlarının giderek sınır ötesi nitelik kazanması, dünya milletlerini birbirlerine daha bağımlı hale getirmekte ve hiçbir devlet diğer devletlerin sınırları içindeki çevre sorunlarına kayıtsız kalamamaktadır. Çünkü böyle bir yaklaĢım kendi yaĢam

38 Anthony Giddens, “Elimizden Kaçıp Giden Dünya”, Alfa Basım Yayın, Ġstanbul, 2000, s.24. 39 Veysel Bozkurt, “KüreselleĢmenin Ġnsani Yüzü”, Alfa yayınları, Ġstanbul, 2000 s.26-27. 40 Murat Ġnce, “Elektronik Devlet”, DPT, Ankara, 2001, s.34.

(27)

temellerini kısa ya da uzun vadede tehlikeye sokması anlamına gelecektir. Çevre sorunlarının nedenlerinin karmaĢıklığı ve sınır tanımama özelliği, küresel çevre politikasının aktörleri olan ulusal devletler, uluslararası örgütler ve ulus-üstü örgütlerin yoğun bir biçimde iĢbirliğini gerektirmektedir. “Küresel düĢünmek, yerel davranmak” anlayıĢı ile gerçekleĢtirilecek iĢbölümüne, ulusal ve uluslararası çevre politikaları arasında bütünlük sağlanmasına gereksinim vardır. Çevre koruması ve bunlara yönelik olarak uluslararası alanda yapılan dünya zirvesi niteliğindeki toplantılarda alınan kararların gerek geliĢmiĢ ülkelerde gerekse geliĢmekte olan ülkelerde tavsiye niteliğini taĢır nitelikte olmaması gerekmektedir. Çevre bizim ortak geleceğimiz ise bu geleceğin kuralları, yaptırımları ve kontrolleri de ortak esaslara bağlı olmalıdır41

.

1.1.4. KüreselleĢme YaklaĢımları

1.1.4.1.AĢırı KüreselleĢme YaklaĢımı

AĢırı küreselciler küreselleĢmeyi tüm dünyaya sunulmuĢ bir nimet olarak görmektedirler. Onlara göre küreselleĢme, tüm dünyaya uzun dönemde oldukça yarar sağlayacak bir süreçtir. AĢırı küreselciler, bu süreci, karĢı konulması mümkün olmayan, kendine özgü bir dönem olarak görmektedir42

.

AĢırı küreselleĢmeciler bu ekonomik düzende ulus devletin gücünü ve iĢlevini yitirdiğini; hatta piyasaların devletlerden daha etkin çalıĢtığını söylemektedirler. Dünya toplumunun, piyasaların, ulus devletin yerini alacağını, hatta bunun bir zorunluluk olduğunu da düĢünmektedirler. Devletin hantal yapısının yeni dünya düzenine de ayak uyduramadığını savunmaktadırlar. Piyasa ekonomisinin daha hızlı ve doğru kararlar aldığını, zaten devletin etkisi ve kontrolü olmadan da ekonomik geliĢmenin mümkün olduğunu söylemektedirler43

.

41 AyĢegül Kaplan, “Küresel Çevre Sorunları ve Politikaları”, Mülkiyeliler Vakfı Yayınları,

Ankara, 2000, s.189.

42 CoĢkun Can Aktan, “GloballeĢme Fırsat mı, Tehdit mi? Zaman Kitap”, Ġstanbul, 2004, s. 170. 43 Ferzan Durul, “KüreselleĢme ve Ġnsan Hakları”, Toroslu Kitaplığı, 1. Basım, Ġstanbul, ġubat,

(28)

KüreselleĢme taraftarlarının baĢlıca görüĢlerini ana baĢlıklar altında Ģu Ģekilde toplayabiliriz:

 Yeni bir küresel çağ yaĢanmaktadır.

 Ulusal hükümetler bu süreçte aĢınmaya mahkumdur.

 YaĢanan tüm geliĢim ve değiĢimler, toplumların birbirine yaklaĢmasına ve bu sayede küresel bir kültürün oluĢmasına neden olmaktadır.

 KüreselleĢme sürecinde bu değiĢime ayak uyduranlar kazanmakta, ayak uyduramayanlar kaybetmektedir. Yani dünya, iki kutuplu bir görünüm oluĢturmaktadır. Kazananlar ve kaybedenler.

 Ulus devletin yerini daha aktif yapılanmaların alması kaçınılmazdır.  KüreselleĢme insanlığa sunulmuĢ bir nimettir44

.

Çağımızda aĢırı küreselleĢmecilerin bu görüĢlerini destekleyen geliĢmelerin olduğunu söylemek mümkündür. Hakikaten özelleĢtirme sayesinde devlet mülksüzleĢtirilmiĢ, temel iĢlevlerini yapamaz hale gelmiĢtir. Böylece ulus devletin stratejik öneme sahip, enerji üretim, enerji dağıtım, telekomünikasyon tesisleri, madenleri, doğrudan ve dolaylı biçimde çokuluslu Ģirketlerin eline geçmiĢtir.

KüreselleĢmeyi tam anlamıyla özgürleĢtirici bir güç olarak gören aĢırı küreselleĢmeciler de kendi aralarında iki gruba ayrılmaktadır;

 Neo-liberaller  Neo-marksistler

Neo-liberaller, piyasa ekonomisinin devlet karĢısında gösterdiği baĢarıyı takdirle karĢılamaktadırlar. Neo-marksistler ise küreselleĢmeyi, kapitalizmin yeni yüzü olarak değerlendirmektedirler. Ancak her Ģeye rağmen tamamen bütünleĢmiĢ bir dünya tasarımının olduğu görüĢünü paylaĢmaktadırlar45.

44 Durul, s. 25. 45 Bozkurt, s. 19.

(29)

1.1.4.2.ġüpheci YaklaĢım

ġüpheciler temel olarak küreselleĢmenin ekonomik boyutuna

odaklanmaktadırlar. Yüksek seviyeli ve hacimli sınır ötesi ticareti, yatırımı ve iĢgücü değiĢimini doğrulamakla beraber bütün bunların uluslararası ekonomik bütünleĢme tarihinde birinci dünya savaĢı düzeyiyle kıyaslanabilecek geliĢmeler olduğunu ve bunun yeni bir durum olmadığını ileri sürmektedirler. Bundan baĢka dikkat çektikleri nokta, dünya ticaretinin çoğunun (%80‟i ve daha çoğu) Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma TeĢkilatı (OECD) bölgesini oluĢturan geliĢmiĢ ekonomiler arasında yapılmakta olduğu, dolayısıyla az geliĢmiĢ ülkelerin ekonomik bütünleĢme sürecine katılmadıklarıdır. Bunun içindir ki küreselleĢme yerine “uluslararasılaĢma” kavramını kullanmayı tercih etmektedirler. ġüpheciler aynı zamanda ulus-devletin bütün gücünü koruduğu tezini öne sürmektedirler. Bu durumunda özellikle ABD, Japonya ve Batı Avrupa ulus-devletleri için geçerli olduğunu söylemektedirler46.

Bütün bunların ıĢığında küreselleĢmeye karĢı olanların görüĢleri Ģu Ģekilde özetlenebilir

 KüreselleĢme yeni bir süreç değildir. Tarihte farklı zamanlarda ortaya çıkmasına rağmen geçici bir süreçtir.

 Her dönemde farklı ülkeler ve farklı liderler dünyaya sahip olma hevesini taĢımıĢlardır.

 Ulus devletler güçleniyor. Bu süreçte devlet ve piyasalar birlikte yer alıyor47

.

“ Bu grubun bazı üyeleri, küreselleĢmeyi, kapitalizmin savaĢçı olmayan yeni iĢleyiĢ mantığı ya da jeo-ekonomik emperyalizm olarak değerlendirirken; Chomsky gibi bazı ünlü düĢünürler de kar peĢinde koĢan mega-iĢletmelerin, totaliter kuramların tiranlığı olarak nitelemiĢlerdir.”48

46

Zengingönül, s. 17.

47Abdullah Dinçkol, “Ġnsan Hakları ve KüreselleĢme”,Maltepe Üniversitesi, Felsefe SöyleĢileri,

2004, s. 5.

(30)

1.1.4.3.DönüĢümcü YaklaĢım

Bu grupta yer alanlar küreselleĢmeye daha ılımlı bakmakta ve yaĢanan küreselleĢmenin oldukça derin ve yoğun olduğunu vurgulamaktadırlar. Tarihsel sürece baktığımızda eĢi görülmemiĢ bir karĢılıklı iliĢki olduğunu görüyoruz. Hatta bu karĢılıklı iliĢkinin nasıl kurulduğunu, hangi aĢamalardan geçtiğini söylemek bile mümkün değil. Çünkü bu dönemde ki “hız” yaĢanan süreçleri anlatmamıza olanak sağlamadan “sadece” yaĢanıyor. DönüĢümcüler böylesine hızlı bir değiĢimin olduğunu kabul etmektedirler. Ancak aĢırı küreselleĢmeciler gibi geleneksel yapıların tamamen ortadan kalkması gerektiğini düĢünmüyorlar. Sadece tüm yapıların bu geliĢime ayak uydurabilmesi için revizyona tabi tutulmasını savunuyorlar:

DönüĢümcülerin görüĢlerini kısaca Ģöyle sıralayabiliriz:

 KüreselleĢme; siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik bir yapılanma, bu karmaĢık yapılanmanın nasıl sonuçlanacağını, kazananların mı yoksa kaybedenlerin mi olacağını ya da hangi oranda olacağını Ģimdiden söylemek mümkün değildir.  KüreselleĢme sürecinde tek bir küresel toplumun oluĢacağını söylemek doğru

değildir. Tam tersine ülkeler, kendi farklılıklarını koruyacaktır.

 Ulusal ekonomiler küreselleĢmenin etkisiyle birbirlerine daha fazla bağlanacaktır.

 Ulus devlet yeni süreçte yeniden yapılanmalıdır49

.

 Yenidünya düzeni sadece devlet odaklı bir sistem değildir. Aksine ulusal kurumların, Ģirketlerin, sermayenin, toplumsal örgütlerin beraberce içinde yer aldığı bir düzendir50

49 Bozkurt, s.23. 50 Bozkurt, s.23.

(31)

Tablo 3: KüreselleĢmenin KavramlaĢtırılması AġIRI KÜRESELLEġME YAKLAġIMI ġÜPHECĠ YAKLAġIM DÖNÜġÜMCÜ YAKLAġIM

Yeni Olan Ne?

Küresel bir çağ Ticaret blokları, GeçmiĢ dönemlerden daha zayıf

Tarihsel olarak eĢi görülmedik düzeyde küresel karĢılıklı bağlılık

Hakim Özellikler Küresel kapitalizm, Küresel yönetiĢim, Küresel sivil toplum

Dünya 1980‟lerde olduğundan daha az karĢılıklı bağlı Yoğun ve derin küreselleĢme Ulusal Hükümetlerin Gücü

Geriliyor ve aĢınıyor Güçleniyor ve çoğalıyor Yeniden inĢa ediliyor Yeniden yapılanıyor

KüreselleĢmenin Ġtici Gücü

Kapitalizm ve teknoloji

Devlet ve piyasalar Modernitenin birleĢtirici güçleri

TabakalaĢma Kalıpları

Eski hiyerarĢilerin aĢınması

Giderek artan bir Ģekilde Güney‟in marjinalleĢmesi

Dünya düzeninin yeni mimarisi

Hakim Motif

Mc Donald‟s Madonna, v.b.

Ulusal çıkar Siyasal topluluğun transformasyonu KüreselleĢmenin KavramlaĢtırılması Ġnsani eylemin çerçevesinin yeniden düzenlenmesiyle UluslararasılaĢma ve bölgeselleĢme

Belli bir mesafedeki eylemlerin ve bölgeler arası iliĢkilerin yeniden

düzenlenmesiyle

Tarihsel Yörünge

Küresel uygarlık Bölgesel bloklar

Uygarlıklar çatıĢması bağımlılık:Küresel KarĢılıklı bütünleĢme ve

parçalanma

Özet

Ulus devletin sonu UluslararasılaĢma devletin kabulü ve desteğine bağlı

KüreselleĢme devletin gücünü ve dünya siyasetini dönüĢtürüyor

Kaynak: Veysel Bozkurt, KüreselleĢmenin Ġnsani Yüzü, Alfa Yayınları, Ġstanbul,2000, s.24

DönüĢümcüler ulus devletin yeniden yapılandırılmasını kabul ederken, hem aĢırı küreselcilerin ulus devletin sonunun geldiğine iliĢkin iddialarını, hem de Ģüphecilerin hiçbir Ģey değiĢmedi her Ģey eskiden yaĢandığı gibi, tezini reddetmektedir. Ancak bu grubun ideolojik olarak aĢırı küreselcilere daha yakın olduğunu söylemek mümkündür51

.

(32)

1.2. ULUSLARARASI GÖÇ KAVRAMI

1.2.1.Tanım

KüreselleĢme süreci tüm dünyayı etkisi altına alırken, bu etki bazı bölgelerde daha fazla diğerlerinde ise daha az hissedilmektedir. KüreselleĢmenin ortaya çıkardığı geliĢmelerden etkilenen toplumların belirli kesimleri daha iyi ve güvenli bir yaĢam için baĢka bölgelere veya ülkelere göç etme durumu ile karĢı karĢıya kalmaktadır. Bu anlamda, göç hareketleri yerel toplumların ve ulusal ekonomilerin küresel eklemlenme sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Göç insanların geçici veya sürekli olmak üzere siyasal sırlarla belirlenmiĢ coğrafi yaĢam alanlarından ve sosyokültürel çevrelerinden ayrılmaları veya yaĢadıkları ülke sınırları içinde bir yerden bir baĢka yere hareket etmeleri olarak tanımlanabilir52

.

En genel anlamıyla göç, Ģahıs veya toplulukların fiili ikametgahlarını isteyerek ya da zorla, kalıcı veya belirli bir süreyi kapsayıcı Ģekilde gerçekleĢen fiziki mekan değiĢikliğidir. Tanımdan da anlaĢılacağı üzere göç, zorunlu ya da gönüllüdür. Gönüllü göç, insanların kendi istekleri ve beklentileri yönünde bir kentten diğerine ya da bölgeye olan hareketliliğini dile getirir. Zorunlu göç ise, bireylerin istekleri dıĢında çeĢitli kuvvetlerin etkisi veya zorlamasıyla gerçekleĢir. Örneğin, devletin çeĢitli sosyal, ekonomik, güvenlik vb. konularda aldığı kararların yerine getirilmesi aĢamasında, nüfusta oluĢturulan hareketlilik zorunlu göçü oluĢturmaktadır53

.

Göç ilk bakıĢta basit bir coğrafi mekan değiĢtirme süreci olarak görülmekle birlikte, nedenleri ve sonuçlarının bireylerinin ve toplumun üzerinde büyük değiĢiklikler yarattığı bir gerçektir. Toplumsal formasyonların ekonomik, politik ve kültürel yapılarında ve bu yapılar içindeki iliĢkiler sisteminde yaĢanan değiĢimlerin

52

Hasan Ejder Temiz, “KüreselleĢme Sürecinde Uluslararası Göç Hareketleri, Yoksulluk ve

ĠĢgücü Piyasaları”, ĠĢ Hukuku ve Ġktisat Dergisi, ġubat, 2004, s. 36.

53 Taylan Akkayan, “Göç ve DeğiĢim”, Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ġstanbul,

(33)

sonucunda ortaya çıkan göç, söz konusu yapılarda önemli değiĢimlere yol açmaktadır54

.

Demografik bir süreç olarak göç; “coğrafi bölgeler veya idari alanlar arasındaki yerleĢim yeri değiĢiklikleri” olarak tanımlanmaktadır55

. Göç uzaklık, zaman ve kalıcılık olmak üzere üç kriter ile tanımlanmalıdır. Göçün yalnızca demografik bir süreç olarak tanımlanması, onun içeriğini anlatmak bakımından yetersizdir. Böylesi bir tanımlama, göçün anlamını daraltmakta ve özellikle kapitalist toplumda göç olgusunun tüm boyutları ile anlaĢılabilmesini güçleĢtirmektedir.56

1.2.2.Uluslararası Göç Hareketlerinin Tarihsel GeliĢimi

Göçler insanlık tarihi kadar eskidir. Fetihler ve sömürgeleĢtirme giriĢimleri hep bazı halkların yerlerinden edilmesi, yeni yerleĢimlere zorlanmasıyla birlikte olmuĢtur. Bunun gerisinde güvenlik gerekçeleri kadar çalıĢtırılacak insan gücünün temini de yatmaktadır. Ancak iĢgücü temininin ön plana çıkması esas olarak 16. yüzyılın ortalarından itibaren keĢfedilen yenidünyanın güney ve kuzey kıtalarında kahve, Ģeker, pamuk plantasyonlarında çalıĢtırılacak kölelere ihtiyaç duyulmasıyla birliktedir57.

Endüstri devrimi öncesinde merkantilist dönemde Batı Avrupa ülkeleriyle sömürgeleĢtirilen ülkeler arasındaki iliĢki kapitalizmin geliĢim Ģartlarını hazırlamıĢtır. Batı Avrupa‟nın ticari merkezleri; önce kuzey Ġtalya‟daki kentler, sonra Alman liman kentleri, Ġspanya ve Portekiz ve 17. yüzyıldan baĢlayarak Hollanda ve Ġngiltere limanları, dünyanın geri kalanıyla yaptığı ticarette Güney ve Kuzey Amerika, Asya ve Afrika‟dan topladığı altın, baharat, tarım ve zanaat ürünlerini dağıtmıĢtır. O dönem itibariyle merkezi oluĢturan Batı Avrupa kentleri bu ürünleri

54 Atilla Göktürk ve Sevilay Kaygalak,“Göç ve KentleĢme”, Sosyal Hizmet Sempozyumu, Ankara,

1999, s. 111.

55 Turgay Ünalan, “Türkiye’de Ġç Göçe ĠliĢkin Veri Kaynaklarının Değerlendirilmesi”, Tarih

Vakfı, Ġstanbul, 1998, s. 91.

56 Ünalan , s. 91.

57 Gülay Toksöz, “Uluslararası Emek Göçü”, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı,

(34)

yağmalama, ticaret ve sömürgelerde üretim örgütlenmesi yoluyla elde etmektedir58

. Üretimin yeniden örgütlenmesi yaygın bir köle emeğini gerekli kılmakta olup, 1550‟lerden itibaren Portekizli gemiciler Afrika‟dan Karayipler‟e Ģeker ve tütün plantasyonlarında çalıĢtırmak üzere köle götürmeye baĢlamıĢlardır. Ġzleyen yüzyıllarda Afrika‟dan 15 milyon kiĢinin güney ve kuzey Amerika‟ya götürüldüğü hesap edilmektedir59.

Dünya çapındaki iĢgücü pazarının tarihi Ģiddetin tarihidir. Ġspanyolların Meksika‟ya 1519-21‟de ve Peru‟ya 1531-35‟te girmesinden sonra altın ve gümüĢ madenleriyle çalıĢtırılan Güney Amerika‟daki yerliler dayanılmaz çalıĢma koĢullarından ötürü kitleler halinde yok olmuĢlardır. Avrupalıların getirdiği ve yerli halkın bağıĢıklık sahibi olmadığı çiçek, kızamık, suçiçeği gibi hastalıklar da toplu ölümlere yol açmıĢtır. Bunun sonucunda 1519‟da orta Meksika‟da 11 milyon olan nüfus 1650‟de 1,5 milyona kadar düĢmüĢtür. Bu durum ihtiyaç duyulan iĢgücünün Afrika‟dan zorla sağlanmasına yol açmıĢtır. Ancak insanlık dıĢı koĢullar Afrikalılar için de kitlesel ölümler anlamına gelmektedir. Kölelerin %13‟ünün limanda ve gemilere bindirilmek üzere bekletilirken veya yolda gemilerin hücrelerinde öldüğü tahmin edilmektedir. Zorlu yolculuğu sağ kalarak geçirenlerin, plantasyonlardaki yaĢam süresi ortalama beĢ yıldır. O dönemin ekonomik muhasebesi köleleri beslemenin ve üremelerini sağlamalarının mı, yoksa ölüme terk ederek yerine yenilerini getirmenin mi daha karlı olacağı yönündedir. Uzun süre yenileri çok ucuza temin edilebildiği için toprak sahipleri ve tüccarlar köle kadınların çocuk düĢürmesini veya doğan bebekleri öldürmelerini dayatmıĢtır. Çünkü bir çocuğun çalıĢabileceği yaĢa kadar beslenmesi daha pahalıyla gelmektedir. Zamanla köle fiyatlarının yükselmesi toprak sahiplerini kendi kölelerini yetiĢtirmeye yöneltmiĢ, düĢükleri ve çocuk ölümlerini önlemek için hamile kadınlara bazı sağlık hizmetleri sunulmuĢtur. 1807‟de, o vakte kadarki köle ticaretinin en büyük örgütleyicisi olan Ġngiltere‟de hükümetin köle ticaretini yasaklamasıyla köle iĢgücünün devamlılığını sağlamak daha büyük önem kazanmıĢtır60

. Alınıp satılan kölelerin 2/3‟ü erkekler ve

58 Toksöz, s.11.

59 Peter Stalker, ”The Work Of Strangers:A Survey of International Labour Migration”, ILO,

Cenevre, 1994, s. 10.

60

(35)

1/3 kadınlar ve çocuklar olduğu için köle ticareti esas itibariyle erkeklerin ticareti olarak görülmektedir. Ancak köle kadınların emeği hem üretim hem de yeniden üretim sürecinde büyük önem taĢımıĢtır. Kadınlar tarlalarda çalıĢmalarının yanı sıra gündelik yaĢam için gerekli besini üreterek, köle erkeğin yeniden üretimini sağlamıĢ, çocuklar doğurarak yeni köle iĢgücünün yaratılmasından yükümlü tutulmuĢtur. Özellikle kuzeyin pamuk plantasyonlarında hassas çocuk parmaklarına duyulan ihtiyaç kölelerin çoğalmasının teĢvikine yol açmıĢ, ABD‟nin Afrika‟dan getirttiği köleler sayıca sınırlı kalmıĢtır61

.

Ġnsanlık tarihinin en önemli emek göçlerinden biri olan köle ticareti merkez ülkelerde kapitalizmin geliĢimini sağlayan birikim açısından önemli rol oynamıĢtır. Kapitalist bir dünya ekonomisinin ortaya çıkıĢı sadece mal ve sermaye hareketleri sonucu ortaya çıkan dünya pazarına değil, aynı zamanda iĢgücü için bir dünya pazarına da bağlıdır. Köle ticaretiyle eĢ zamanlı olarak merkez ülkelerin kendi içlerinde yoğun göç hareketleri yaĢanmıĢ, özellikle bu süreçte baĢı çeken Ġngiltere‟de küçük çiftçilerin ellerinden topraklarının otlak yapmak üzere alınarak zorla mülksüzleĢtirilmesi, onların kentlere göç ederek atölye ve manüfaktürlerde iĢçileĢmesine yol açmıĢtır. Ġngiltere‟de baĢlayan bu sürece zamanla diğer kıta Avrupa‟sı ülkeleri de dahil olmuĢtur62

.

Gönüllü ama gerçekte yoksulluk nedeniyle zorunlu bu göç 19.yüzyılda giderek artmıĢ ve 1846-1890 arasında 17 milyon kiĢi Avrupa‟dan ayrılmıĢtır. Bunların 8 milyonu BirleĢik Krallık adaları olan Ġngiltere ve Ġrlanda‟dandır. Almanya‟dan da 3,5 milyon kiĢi kırsal sefalet ve kötü hasatlar sonucu göç etmiĢtir. SanayileĢmenin aĢamalarında kırda mülksüzleĢen köylüler ve kent yoksulları istihdam olanaklarının sınırlılığı nedeniyle göç etmek zorunda kalmakta, sanayileĢmeyi izleyen 30 yıllık dönemin sonunda göç zirveye çıkmakta, sonrasında göç veren ülke içinde iĢgücü talebinin artmasına bağlı olarak azalmaktadır. SanayileĢme ve göç arasındaki bu iliĢki sanayileĢen tüm Avrupa ülkelerinde

61

Stalker, s. 10. 62

Stephen Castles, “Here For Good: Western Europe’s New Ethnic Minorities”, Pluto Pres, Londra, 1984, s.17.

(36)

gözlenmiĢtir. Ġngiliz, Fransız, Alman ve Hollandalılar kuzey Amerika‟ya, Ġspanyol ve Portekizliler güney Amerika‟ya yönelmiĢtir.63

Merkez ülkelerdeki sanayileĢme süreci 18. yüzyılın ortalarından baĢlayarak 19. yüzyılın sonlarına kadar sürmüĢtür. Bunun sonucunda merkez ve çevre ülkeler arasındaki ticaretin nitelik değiĢtirdiği, merkezin çevreye sanayi ürünleri ihraç ederken çevreden tarımsal ürünler ve hammaddeler aldığı, günümüze dek süren bir iĢbölümünün temellerinin atıldığı görülmektedir. Sanayi ülkelerinin mallarının çevre ülke pazarlarını istila etmesi sonucu çok sayıda esnaf, zanaatkar ve topraklarını yitiren köylü iĢsiz kalmıĢtır. Bunlarda gerek merkez ülkelere gerek onların sömürgelerine yönelik göç hareketlerine katılmıĢtır. Bu dönemde ortaya çıkan sözleĢmeli emek, kölelik ile özgür iĢgücü arasındaki bir kategoridir. 1830‟lardan itibaren esas olarak Çin ve Hindistan‟dan gelen sözleĢmeli iĢçiler birkaç yıl dıĢarıda çalıĢmak için sözleĢme imzalamakta, özellikle sermayenin iĢgücüne ihtiyaç duyduğu Ġngiliz, Fransız ve Hollanda sömürgeleri ile Kuzey ve Güney Amerika‟ya gönderilmektedir. Ağır çalıĢma koĢulları nedeniyle köleliğe benzeyen bu istihdam biçiminde ücretler çok düĢük olup, iĢçiler çoğu kez kendilerine aracılık eden tüccarlara borçlarını ödemek için yıllarca çalıĢmaktadır64

.

Bütün bu süreçte Avrupa göç vermeye devam etmiĢ, 1891-1920 arasında ağırlıkla Güney ve Doğu Avrupa‟dan 27 milyon kiĢi göç etmiĢtir. Göçü durduran Birinci Dünya SavaĢı olmuĢtur. SavaĢı izleyen dönemde ABD göçü kısıtlayan düzenlemeler getirmiĢ ve gerek yasal düzenlemeler gerekse 1930 ekonomik bunalımın etkilerine bağlı olarak ülkeye giren göçmen sayısı çok azalmıĢtır. Ġki savaĢ arası dönemde Avrupa‟da da durgunluk yaĢanmıĢ, Avrupa içi göç yavaĢlamıĢ ancak savaĢla birlikte özellikle Nazi Almanya‟sının iĢgal ettikleri topraklardan getirdikleri yabancı iĢçileri ve savaĢ esirlerini silah sanayinde zorla çalıĢtırdıkları görülmüĢtür65

.

Özetle söylenecek olursa sınır ötesi göçler gerekse iç göçler iktisadi yapı değiĢiklikleriyle yakından bağlantılı olmuĢtur. Ne 18. ve 19. yüzyıllardaki

63

Toksöz, s. 14.

64 Toksöz, s. 14. 65 Toksöz, s. 15.

(37)

sanayileĢme kırdan kentlere göç eden ucuz iĢgücü olmadan, ne de Ġkinci Dünya SavaĢı ertesindeki iktisadi sıçrama Türkiye, Yugoslavya, Mağrip ve diğer eski sömürge bölgelerinden gelen iĢgücü olmadan gerçekleĢebilirdi. Tarihsel ve güncel olarak göçün iĢlevi olabildiğince ucuz iĢgücünü emre amade tutmaktır. ĠĢgücüne olan talep kapitalist birikim sürecinin yayılmacı niteliği ve iĢverenlerin iĢgücü maliyetlerini düĢük tutma isteği nedeniyle kapitalist dünya sisteminin geliĢiminin değiĢmeyen unsurunu oluĢturur. ĠĢgücü arzı yetersizse veya esneklik, ucuzluk gibi kriterleri yerine getiremiyorsa çıkıĢ yolunu göçmen emek sunar. Böylece göç iĢgücü için bir dünya pazarı yaratır66

.

1.2.3. Göçün Unsurları

1.2.3.1. Göçün Süresi

Göç, süresi bakımından belirli bir dönemi kapsayabildiği gibi süreklilik de gösterebilir. Dolayısıyla, göç hareketlerinden söz edebilmek için asgari bir sürenin varlığı gereklidir. Bu süre ülkelere göre farklılıklar gösterse de genellikle asgari 6 ay veya 1 yıl olmaktadır. Avrupa ülkelerinin çoğu göç hareketlerini geçici nitelikte görmeyi tercih etmektedir. Diğer yandan, genelde belirli süreyle çalıĢmak üzere göçmen iĢçi talep eden ülkelerde zaman içinde göçmen iĢçilerin ikametinin sıkı bir biçimde sınırlamasında güçlüklerle karĢılaĢılabilmektedir. Belirli süreyle çalıĢma ve oturma süresi olan insanlar önce 2 yıl, daha sonra 5 yıl ve sonunda süresiz oturma izni elde edebilmektedir. Geçici süreyle gerçekleĢen göçler zaman içinde sürekli göç halini almaktadır67

.

1.2.3.2.Göçülen Alanlar

Göç, ulusal sınırlar içinde gerçekleĢebildiği gibi uluslararası nitelikte de olabilmektedir. DıĢ göç uzak mesafeleri ve çok farklı kültürden insanları kapsarken, iç göç daha kısa mesafede ve kültürel olarak benzeĢen insanları kapsamaktadır. Ancak, bazen insanlardan ziyade sınırların değiĢmesi ile iç göç, uluslararası göç

66 Toksöz., s. 15.

(38)

haline dönüĢebilmektedir. Örneğin, Sovyetler Birliğinin dağılması sonucunda milyonlarca insan yeni kurulan devletlerde göçmen konumuna düĢmüĢtür. Bu anlamda, iç göç ve uluslararası göç nitelikleri itibariyle farklılıklar içerse de, esasen birbirini tamamlayan ve aynı sürecin birer parçasıdır68

.

ġekil 1: Kıtalararası Önemli Nüfus Hareketleri

Kaynak: Tümertekin, Özgüç 2004.

Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan günümüze değin, uluslararası göçler giderek daha karmaĢıklaĢmıĢ ve pek çok faktörün etkileĢimine dayanan bir durum almıĢtır. Uluslararası göçleri ele alan araĢtırmacılar, göçü çeĢitli kuramlarla açıklamaya çalıĢmıĢlar göçün nedenlerini ve etkilerini ele almıĢlardır. Somersan, 1945‟ten bu yana dünyada örülen göç süreçlerinin dörde ayrıldığını belirtmektedir69

.

 Klasik Göç Modeli, ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi, ilk göçmenlerin eski anayurtlarından insanları yeni ülkede yerleĢmeye, vatandaĢlığa çağırmaları70

.

68

Temiz, KüreselleĢme Sürecinde,s. 37.

69 Semra Somersan, “Sosyal Bilimlerde Etnisite ve Irk”, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,

Ġstanbul, 2004, s. 153.

(39)

 Sömürge Modeli, Fransa, Hollanda, Ġngiltere gibi memleketlerin uyguladığı, kendi sömürgelerinden, “anayurda” (sömürgeci ülkeye) göçü açıklayan model.

 Misafir ĠĢçi Modeli, Almanya, Belçika, Ġsviçre gibi ülkelerin, iĢgücündeki boĢluk nedeniyle, yabancı ülkelerden insanları buralara geçici sürelerle, vatandaĢlık hakkı tanımadan, göçe teĢvik eden model.  Gayri MeĢru Model, hemen her ülkede belli miktarda gayri meĢru göç

ve göçmen vardır. Türkiye‟ye 1980 ve 1990‟larda Ġran ve Irak‟tan savaĢ ve siyasi nedenlerle gelenler olduğu gibi, Afrika‟nın çeĢitli ülkelerinden, burayı Avrupa yolunda bir transit olarak kullananlarda bulunuyor. Ama çoğu, amaçlarına ulaĢamadan sınırda telef olarak ya da belli kentlerdeki en alttakiler konumunda, çok ucuza, kaçak çalıĢarak bir süre yaĢıyor71

.

1945‟ten sonra, Kuzey ve Batı Avrupa‟nın hemen hemen tamamı, iĢgücü göçü alanı haline gelmiĢtir. 1980‟lerden bu yana, Yunanistan, Ġtalya ve Ġspanya gibi, uzun süre göçmen gönderen alanlar konumundaki Güney Avrupa ülkeleri, göç almaya da baĢlamıĢlardır. Bugün, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri özellikle Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti göç alan ülkeler haline gelmektedirler. Arap Bölgesi ve Orta Doğu da karmaĢık nüfus hareketlerinden etkilenmiĢtir. Türkiye, Ürdün, Fas gibi bazı ülkeler, önemli göçmen iĢgücü kaynaklarıdır. Körfez petrol ülkeleri ise, geçici göçmen akıĢları yaĢamaktadır. Bölgedeki siyasal karmaĢa, kitlesel mülteci hareketlerine de yol açmaktadır. Son yıllarda, Afganistan dünyanın baĢlıca mülteci kaynağı iken Ġran ve Pakistan da mülteci kabul eden baĢlıca ülkeler olmuĢtur72

.

Garson ve Loizillon da, 1950‟den günümüze Avrupa‟ya yönelik göçün sosyal ve ekonomik boyutlarının bir değerlendirmesini yaptıkları bir çalıĢmalarında, dört farklı göç dalgasına yer vermektedirler. Bunlar, (1) Ġstihdamla ilgili göçler, (2) Aile birleĢmeleri ve göçün kalıcı hale gelmesi, (3) Göçmen gönderen ve kabul eden

71 Somersan, s. 153.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ġlk olarak piyasada kullanılan bir çay kazanının değiĢik yüklerde veriminin ölçüldüğü ve kaynamıĢ suyun soğumaya bırakılarak kazandan çevreye olan

In terms of herbage yield and essential oil quality, Yahyalı and Kocasinan districts, had favorable environmental conditions for lemon balm

Ahmet Muhip Dranaş’ın eşi Münire Dranas, “ Fahriye A bla” filmi için kendisinden izin alınmadığı­ nı belirterek, “ Film şirketi ile an­

Devlet Konservatuarı İlköğretim Okulu İle Şehit Asım İlköğretim Okulu’nun Kız Öğrencilerinin Yedi Hareketlilik Testlerinden 10x5 Mekik Koşusu Testine göre

aethiops işçilerinin 540 nm (+) vs 640 nm (-) ayırımı deneyindeki a) Kontrol test 1-2, b) kritik test 1-2, c) Kritik test 3-4’teki seçim frekansları ve d-f) Bu

Birinci bölümde Cemal Süreya’nın bütün şiirlerindeki kullandığı toplam kelime sayısı, sıklıkları, kelime türleri, isim ve sıfat tamlamaları ele

Bu çalışmada, arıza teşhisi ve tamiri, izleme, analiz, tercüme, danışma, tasarım, yönlendirme, açıklama, öğretim, tanımlama, planlama ve çizelgeleme, finansal karar

Doğal dengeyi bozan insanlık için tehdit oluşturduğu bilinen endüstriyel üretim modeli, gelişmiş ülkelerin şirketlerinin istekleri doğrultusunda az gelişmiş ülkelerde ve